CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının, parlamenter demokrasiye geçiş mutabakat metnine imza atan altı parti liderinin oluşturduğu masa tarafından belirleneceğini, bu yönde ortak bir karar aldıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, adayın ne zaman açıklanacağı konusunda, "Henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan adaylığını açıklamadı. Niye bize ısrarla soruluyor" dedi. Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ya da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın aday gösterilmeleri ya da gösterilmemelerinin bir çatlağa yol açıp açmayacağı konusunda da "Altı liderin ortaklaştığı aday niye çatlak yaratsın?" yorumunu yaptı. Kılıçdaroğlu, toplumu eylemler ve sokak konusunda sürekli uyarmasına karşılık kendisinin sivil itaatsizlik olarak yorumlanan eylemlerde bulunması için de "Adım adım sandığa giderken, sarayın provoke edeceği durumlardan kaçınmak gerekir" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, ekonomik tablo için, iktidar olmaları durumunda altı ayda topluma nefes aldıracaklarını vurguladı.
T24'ten Tolga Şardan ve Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
Et ve Süt Kurumu’na görüşme yapmaya gittiniz ama bürokratlar görüşmek istemedi. Daha önce de farklı kurumlara gittiğinizde sadece önünde açıklama yapma şansı bulmuştunuz. Bu durumun toplumda biraz da "Kemal beyi muhatap almıyorlar" gibi bir algıya yol açma ihtimali var mı?
Benim TÜİK’e gitmem, randevu istedik ama internet sitelerinde de herkes gelebilir diye yazıyor. Randevusuz da gidilebiliyor oraya. Gidiş nedenimiz, TÜİK enflasyon oranını düşük belirliyor. Aylıklar da düşük belirlenmiş oluyor. Onların hakkını savunmak, dikkat çekmek için gittik. Milli Eğitim Bakanlığı’na gittik. Buraya KPSS sınavına girmiş, dereceye giren, hakları yenen insanlar bize geldiler. Orada da randevu istedik. Bunu dillendirmek gerekiyor. Bunu dillendirecek en etkin yer haksızlığı yapan kurumun önüdür. Genel merkezde açıklasak ne olur? Toplumun bütün dikkati o kuruma yoğunlaşıyor. TÜİK’in önünde de bu yüzden açıklama yaptım, bakanlığın önünde de. Et ve Süt Kurumu’na ise çocuk hakları için, çocuğun yeterli beslenme hakkı için gittim. Bu evrensel hakkı koruması gereken kurum Et ve Süt Kurumu. Burada da ciddi sorunlar var. Süt geldi 15 liraya. Kıyma 100 liraya dayanacak. Asgari ücretli nasıl geçinecek, çocukları nasıl geçinecek? Bu kurumun genel müdürü KİT Komisyonu’na gider, hesap verir. Biz randevu istedik, bakanlıktan izin isteyin, bakan bey izin verirse gelir konuşuruz dediler. Biz de KİT Komisyonu’ndaki arkadaşlar, genel müdürü kabul etmeyecekler, bakan bey gelsin hesap versin diyecekler. Bunlar devleti bilmiyorlar, ben daha iyi tanıyorum. Onlar talimatla iş yapıyorlar. Burası bir KİT. Ben de SSK Genel Müdürlüğü yaptım. KİT Komisyonu’na gidersin, hesap verirsin. Sen genel müdür değilsin o zaman. Bizim anladığımız anlamda bürokrat değil aslında. Bozulmayı gösteriyor. Bu çalışmaların şöyle bir avantajı var. Bir kurumların ne kadar politik baskıya maruz kaldığını herkesin öğrenmesi.
İki bu kurumların görevlerini objektif yerine getirmemeleri. Saraydan aldıkları talimatla iş ve işlem yaptıkları. Rakamların da oradan belirlendiğini. Et ve Süt Kurumu’nda da siyasi otoritenin her türlü baskıyı yaptığını. Yapılan ayrıcalıklar, bu kurumlardan ödenen milyonlar. Kabul etseler ne olacak ki aynı şeyleri soracağım onlar da yapmadık diyecekler. Ben dışarıda zaten bunları söylüyorum.
'ADAYIMIZA MİLLET İTTİFAKI'NIN LİDERLERİ KARAR VERECEK'
Zafer Partisi, Cumhurbaşkanlığı’na Mansur Yavaş’ı aday gösterdi. Bu açıklamayı nasıl değerlendirdiniz? Bunlar ittifakta çatlak yaratmaya, CHP içinde karmaşa yaratmaya dönük hamleler mi yoksa gerçekten Yavaş’ın seçimi kazanabileceği düşünüldüğü için mi bu açıklama yapıldı size göre?
İttifakımıza yönelik bir hamle olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki öyle bile olsa, Millet İttifakı sağlam temeller üzerine, demokrasiyi inşa etmek üzere kurulmuş bir ittifaktır. Şunu söylemek isterim, Mansur Bey değerli belediye başkanlarımızdan biridir. "Cumhurbaşkanlığı Seçimi" denildiğinde akla, aday olarak bir CHP’linin gelmesi, bizi memnun ediyor. Burada kırmızı çizgimiz 6’lı masadır. Adayımıza, Millet İttifakı’nın liderleri karar verecek.
'BİR ÇATLAK OLMAYACAKTIR'
CHP içinde Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’ın adaylıkları ya da aday olmamaları bir çatlak yaratır mı? Siz her iki ismin görevlerinin başında olduklarını ve öyle kalması gerektiğini, belediye meclislerinde çoğunluğun AKP’de olması nedeniyle bu belediyelerin bırakılamayacağını söylemiştiniz. Bu görüşünüz sürüyor mu? Bu konudaki görüş ayrılıkları ittifakta bir çatlağa neden olur mu?
Biz altı lider şu kararı aldık. Altı liderin belirlediği aday, tüm partilerin adayı olacaktır. Beraber belirleyeceğiz. Daha da ötesini söyleyeyim; adayımız, halkın adayı olacaktır. Dolayısıyla bir çatlak olmayacaktır. Altı liderin ortaklaştığı aday niçin çatlak yaratsın? Belediye başkanlarımız görevlerinin başındalar zaten. Biz bir karar daha aldık. Asla isim telaffuz edilmeyecek, bu konuda soru geldiğinde cumhurbaşkanı adayımızın niteliklerini anlatacağız.
'DAHA ERDOĞAN ADAYLIĞINI AÇIKLAMADI'
"Ne zaman belirleyeceksiniz?"
Yeri ve zamanı gelince belirleriz. Erdoğan daha adaylığını açıklamadı, niye bize ısrarla soruluyor. Altı parti şu an hangi projeler üzerinde çalışıyor, bir sonraki toplantı ne zaman? Altı parti arasında ilerleyen dönemde yapısal görüş farklılıklarının doğabileceği değerlendiriliyor, böyle bir ihtimal görüyor musunuz, bu görüş ayrılıkları var mı?
Bir sonraki toplantıyı Demokrat Parti’nin ev sahipliğinde, 24 Nisan’da gerçekleştireceğiz. Son toplantıda, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişin teknik ve hukuki altyapısı üzerinde çalışacak bir komisyon kurduk. Ayrıca ikinci bir komisyon da seçim güvenliği üzerine olacak. 6 siyasi parti arasında, istişare ile Türkiye’de demokrasiyi inşa etme iradesi var.
'HALK KARARINI VERMİŞ'
Yeni seçim düzenlemesi, bu çalışmaları nasıl etkiledi? Yeni bir çalışma grubu kurulduğu belirtilmişti. Bu grubun çalışma başlıkları neler? Ortak liste çalışması söz konusu mu, özellikle oy oranı düşük partilerin düşüncelerine, CHP listelerini başka partilere açacak mı? Bu durumda CHP teşkilatlarında bir küskünlük olur mu?
Az önce ifade ettim, şu an için yol haritası oluşturuluyor. Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş nasıl yapılacak, hangi düzenlemelere öncelik verilecek... Bu bizim yürüyeceğimiz yolun çatısıdır. Söylediğiniz konular için henüz erken. Bakın şunu da söyleyeyim. Yeni seçim düzenlemesi tümüyle ittifakımızı yıpratmaya yönelik bir çalışma, ikincisi de "koltuğu koruma" çabası. Ancak siyasi tarihimizde, koltuğu koruma çabasıyla yapılan hiçbir düzenleme, o düzenlemeyi yapan partiye fayda sağlamamıştır. Şimdi ben de diğer sayın genel başkanlar da il il, ilçe ilçe geziyoruz. Görünen tablo şudur: Halk kararını vermiş, Saray ve beslemelerini yolcu edecek. Dolayısıyla siz ne yaparsanız yapın, halk kararını verdiyse, bu sondan kurtulamazsınız.
Yeni teklifle ilgili simülasyonlar hazırlanıyor mu?
Evet, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yeni yasalaşan teklifi esas alarak simülasyon çalışması yapıyoruz.
Macaristan’da Orban’ın seçim zaferi, burada bir umutsuzluk yarattı ittifaklar konusunda. Altı parti benzerliği özellikle bu yorumlara yol açtı? Siz nasıl değerlendirdiniz…
Tek benzerlik 6 rakamında... Orada ittifakın yapısı, daha çok sol partilerden oluşuyor. İttifak içindeki liberal eğilimli partinin geçen seçimde aldığı oy yüzde 3 civarındaydı. İttifak içindeki tek milliyetçi – muhafazakar parti (Jobbik) süreç içinde ikiye bölündü ve ayrılanlar yüzde 6’nın üzerinde oy alarak yüzde 5 olan barajı aşıp, Parlamento’ya girdiler. Küçük bir kentin muhafazakâr belediye başkanını aday gösterdiler. Ne ittifakın solcu seçmenlerine hitap edebildi ne de sağcı seçmenlere "popülist bir liderle yarışabilecek çapta" olduğunu gösterebildi. Ayrıca ekonomik göstergeler de vatandaşların mutsuz olmasına yol açmayacak kadar iyi... Enflasyon yüzde 8,3; işsizlik yüzde 4,5; kişi başına milli gelir ise 18 bin Dolar seviyesinde. Bizde milli gelir 8 bin dolar. Enflasyon yüzde 60’ın üzerinde. Ben size sorayım, benzerlik nerede?
Böyle bir sonucun ortaya çıkması bizim gençleri daha da umutlandıracak. Çünkü ben gençlere şunu söylüyorum. Bir otoriter yönetimi demokratik yollarla değiştireceksiniz, bu dünya siyasi tarihine geçecek. Bundan hiçbir kuşkum yok.
Mersin’den başlatılan mitingler hangi takvimle sürecek?
Mitingimizin başlığına Milletin Sesi demiştik, elbette bu sesi duyurmayı sürdüreceğiz. Kış koşulları biraz ağır geçtiği için mitinglere ara verdik. Ancak Et ve Süt Kurumu önünde yaptığım açıklamada da duyurdum, Ramazan Bayramı sonrasında Milletin Sesi mitinglerimizi sürdüreceğiz.
Hükümetin bazı ürünlerde sabit fiyat yöntemine geçeceği konuşuluyor, enflasyonu nasıl değerlendirdi, CHP, TÜİK’in şu anki tespitlerine nasıl bakıyor, halk ne yapacak, nasıl geçinecek?
Bu soru için teşekkür ediyorum, bir hatırlatma yapayım. 20 Kasım 2021 günü video konferans yöntemiyle, gıda sektörü paydaşları ile bir araya geldim. Orada konunun iki tarafını, hem üreticiyi hem tüketiciyi dinledim. Ve ardından yaptığım basın açıklamasında, hükümetin hızla atması gereken 6 adımı sıraladım. Sonunda da büyük zincir marketlere seslenerek, 10 temel gıda ürününe, en azından kara kış boyunca zam yapmamalarını istedim. O gün yine bizi eleştirdiler, demediklerini bırakmadılar. Ancak şimdi, bizim söylediğimiz adımları atıyorlar. Bu iki şeyi gösterir. Birincisi, biz devleti onlardan iyi tanıyoruz, halkın ihtiyaçlarını daha iyi biliyoruz. İkincisi de aslında Saray bizim sözümüzü dinliyor. Ama "Adımları geç atarsak, Kılıçdaroğlu’nun söylediği unutulur" diye düşünüyor. O gün de söylemiştim. Ben bunları oy kaygısıyla yapmıyorum zaten, milletin derdine derman olsun istiyorum. Halk rahat etsin, bu zor günleri atlatsın, tek derdim bu... Seçimden sonra, Millet İktidarında zaten bu sorunların tamamını çözeceğiz.
Hükümetin, İstanbul ve Ankara politikalarını nasıl değerlendiriyor? Son zam tartışmaları, terörle ilişkilendirme…
Hükümetin tek bir politikası var: Ayrıştırmak. Her hamlelerinin temelinde bu yatıyor. "Milleti nasıl ayrıştırırız, nasıl kamplara böleriz, nasıl kendi tabanımızı konsolide ederiz..." Tek dertleri bu. Ancak görüyorum ki, Saray Hükümeti AK Parti ve MHP tabanlarını hafife alıyor, onların gerçekleri görmediğini sanıyorlar. Bu yanılgı onları sandıkta çok üzecek.
Grup toplantısında yaptığınız konuşma için tedbir kararı verildi. Uyulmaması halinde hapis cezasının bile gündeme gelebileceği konuşuluyor. Siz hakimleri de bürokratları da uyarmıştınız. Karara nasıl bakıyorsunuz, aynı sözleri söylemeyi sürdürecek misiniz?
E sürdürdüm zaten, geri adım mı atacaktım? (gülüyor) Hatta sizin aracılığınızla bir kez daha söyleyeyim. Milyarlık ihalelerin verildiği, vergilerinin silindiği, "garanti" adı altında henüz doğmamış çocukların bile borçlu kılındığı bir müteahhit ekibi var; bunların adı ‘5’li Çete’dir. Bir de onların tahsildarı var, onun adı da Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ortada bir yalan yok, yargıyı kendisine kalkan etmiş bir Saray Hükümeti var, o kadar... Bakın "Saray Hakimleri" olarak anılan bir grup var. Onlar bu ülkeye, Kurtuluş Savaşı döneminde düşmanın veremediği zararı veriyor, bu kadar açık söylüyorum. Bu kararların beni hedef almasını önemsemiyorum. Önemsediğim şey, ülkede hukuka, yargıya güvenin yerle bir edilmesidir. Allah’ın izniyle o güveni yeniden inşa etmek bize nasip olacak.
Anketlerde AKP’nin hala ciddi bir oy oranı olduğu görülüyor. Anketlere güveniyor musunuz? Ukrayna-Rusya savaşıyla ilgili arabuluculuk gerçekten iktidara oy kazandırır mı?
Biz sürekli yollardayız, ülkemizin her bölgesinde vatandaşlarımızla bir araya geliyoruz, arkadaşlarımız sürekli sahada... İnanın bana, halkın arasına karışmaktan daha iyi bir anket yok. Yüreği olan gider vatandaşın ayağına, sohbet eder, derdini dinler. Buna cesareti olanlar zaten illeri, ilçeleri, köyleri adım adım dolaşıyor. Nereye gitsek, hani derler ya "Bir dokun bin ah işit" diye, vatandaşın hali tam da bu. Keşke AK Parti ve MHP yöneticileri de halkla buluşabilse... Ama mümkün değil, köşe bucak kaçıyorlar vatandaştan.
Muhalefetin, hayat pahalılığı karşısında etkin politikalar üretmediği, sadece halkın AKP’den vazgeçmesini beklediği eleştirileri söz konusu. Muhalefet ve CHP pasif mi kalıyor, özellikle sokağa çıkılmaması, dikkatli olunması uyarılarının özel bir nedeni var mı?
Etkin muhalefet farklı, sahaya inmek farklı... Yapıcı, samimi eleştirileri bir kenara bırakıyorum; ancak şunu da söylemek isterim, bize de biraz haksızlık ediliyor. Özellikle son 2 yıldır, yani pandemi sürecinde, Saray Hükümetinin attığı "olumlu" adımlara bakın, tamamı bizim önerilerimiz. Ben her zaman söylüyorum, hiçbir uyarımızı oy kaygısıyla yapmıyoruz. Tek bir isteğimiz var, en azından sandık gelene kadar, halkımız mümkün olduğunca rahat etsin. Zaten kökleşmiş sorunları, iktidara geldiğimizde çözeceğiz. Seçim zamanında yapılacaksa bile, artık 1 yıllık bir süre kaldı. Adım adım sandığa giderken, Sarayın provoke edeceği durumlardan kaçınmak gerekir.
Son dönemde toplumun farklı kesimleriyle buluşuyorsunuz. Genel sıkıntıların yakın ve orta vadeli çözümünde nasıl hareket edilecek?
Ben bu buluşmalara "Helalleşme" diye bir tanım yaptım. Toplumun farklı kesimlerinden de gerçekten çok olumlu tepkiler geldi. Bu kişiler, devleti yönetenlerin kırdığı, üzdüğü, ötekileştirdiği kesimler, tabi daha ağır sonuçları yaşayanlar da oldu. Biz şimdi bir süreç başlattık ama Allah’ın izniyle devleti yönettiğimizde, helalleşme daha da ete kemiğe bürünecek. Çünkü halkıyla helalleşmeyen bir devlet olmaz. Özürse özür, tazminatsa tazminat ya da öyle kesimler var ki, sıcak bir kucaklaşma bekliyor, tek isteği bu... Halkımızın bu beklentisini karşılamak, öncelikli görevlerimizden olacak.
Altı partinin mutabakat metninde CHP’nin temel değerlerine atıf yapılmadığı eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu da yine Saray ve beslemelerinin bir algı oyunu... Nasıl yok Allah aşkına! Cumhuriyetimizin temel değerlerinin tamamı metnin içinde yer alıyor. Bakıyorsunuz "Atatürk yok" diyorlar, ancak bildirgenin açılış sayfasında Büyük Önder’in sözü yer alıyor. Bu tarz eleştiriler, metnin içeriğinin tartışılmasını engellemek için yapılan, büyük bir çoğunluğu da yapay eleştiriler.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun altı partinin bildirgesinin bir büyükelçiye gösterildiği iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu iddiaların muhatabı siyasiler ya da gazeteciler değil, hekimlerdir.
Türkiye neden son yıllarda organize suç örgütlerinin faaliyet alanına dönüştü? Kara para çarkının içinde kimler var, iktidar olunması halinde bu konuda neler yapılacak?
Bu konunun çözümü o kadar basit ki... Çok açık söylüyorum, siyaset elini bu alandan çektiği andan itibaren, organize suç çeteleri de uyuşturucu tacirleri de yeraltı suç örgütleri de biter. Bakın, polis görevini yapıyor; gidiyor, yakalıyor, yargıya teslim ediyor. Üstelik emniyet teşkilatı, üzerindeki baskıya rağmen yapıyor bunu. Ancak yargıya teslim edilen kişi, siyasi baskılarla serbest bırakılıyor. Siyasetçi, suç örgütleri ile iş tutarsa, sonucu bu olur. Bu konuda çok kararlıyız, bu işi bitireceğiz, göreceksiniz.
CHP, yap işlet devret kaynaklı, hazine garantili projelerin yerine neyi koyacak? Hazine bütünüyle boş diyorsunuz, yeniden nasıl dolacak?
Bu tür projeleri devlet yapacak. Tam bir soygun düzeni, dolayısıyla bu talanı bitirmek de bizim görevimiz. İktidara geldiğimizde bu projelerin yapım maliyetlerine bakılacak, üzerine makul kâr oranı eklenecek, sonra da bunların tamamını devlet işletecek. Vatandaşın vergisini, 5’li çetelere, üç beş rantiyeciye yedirtmeyeceğiz. Hazineye gelince... Devletin kasası zaten dolar, hiçbir sorun olmaz. Burada iki önemli şey var. Birincisi, göreve senden-benden demeden, işinin ehli kişileri getireceksiniz. Liyakatli kadrolar gereğini yapacak. İkincisi de elde ettiğiniz gelirleri birilerine peşkeş çekmeyeceksiniz. Ekmekten, sütten, bebek mamasından kuruşu kuruşuna vergi toplayıp, bir avuç yandaşın milyonlarca liralık vergisini silmeyeceksiniz. Halktan topladığınız vergileri, yine halka hizmet etmek için harcayacaksınız. Atatürk Barajı’nı yapan devlet, köprü, hastane, havaalanı mı yapamayacak?
Bürokratlara çağrınız vardı, şu an geri dönüşler nasıl, tabloyu nasıl görüyorsunuz?
Eskiden devlette liyakatli kadrolar vardı. Bunlar risk alınacak kararlar alınıyorsa siyasileri uyarıyorlardı. Bunlar yeri zamanı gelince başbakan ve bakanlarla konuşurlardı. Başbakan bunları toplardı. Birden fazla birimde çalışan yetkin isimleri toplardı. Biz böyle bir karar alacağız diye sorardı. Şimdi bir kişi oturup karar veriyor. İkili bir yapı oluşmuş durumda.
Bir Saray, saray bürokrasisi iki aşağıda devlet bürokrasisi. Devlet bürokrasisi tamamen dışlanmış durumda. Ne görüş soruyor ne başka şey. Sadece talimatları uygulayan memurlar pozisyondalar. Bakan da o durumda. Eskiden bakanlar parlamentodan seçilirdi, hesap verirdi. Şimdi hesap verecekleri tek kişi var. Bürokrasi neden edilgen. Çünkü bakan edilgen olunca bürokrasi herhangi bir görüş beyan edemez. Bakanın bürokratın görüşünü sorma şansı yok. Bakanlık içinde de parti komiseri var ona da bakan yardımcısı diyoruz. Bakan yardımcısı da sarayın bürokratik talimatlarını yerine getiren kişi. Böyle bir devlet yapılanması hiç olmadı. Bu yapılanma bizi adım adım felakete götürüyor. Sürekli yalpalayan, doğru karar üretemeyen bir yapı. Bu yapı Türkiye’ye itibar kaybettirdi, yapılan yanlışların ağır bedelleri oldu. Ekonomik olarak da alınan kararların ne kadar yanlış olduğunu görüyorum. 27,5 yılını kamuya verip, oradan emekli olan birisi bu tabloyu gördüğü zaman doğrusunu isterseniz ürküyor biraz.
Ciddi bir enflasyon ve pahalılık var. İktidar olmanız halinde bunu aşabilecek misiniz?
Şöyle ifade edeyim. Biz altı ayda nefes aldırırız topluma. İki, bürokraside hala son derece nitelikli ve konusunu iyi bilen kişiler var ama bir köşeye atılmış durumdalar. Bunları süratle yetkilendirmek gerekiyor. Merkez Bankası’na, Hazine’ye, BDDK’ye, Maliye Bakanlığı’nda keza. Hızlı biçimde Stratejik Planlama Teşkilatı kurmak ve yetkilendirmek gerekiyor. Altı ayda taşlar yerine oturur. Dış ve iç politikada da neler yapacağınızı kamuoyu ile paylaşırsınız. Topluma güven verirsiniz. İlk yapacağınız işlerden biri israf genelgesi çıkartmaktır. Müthiş bir israf var. Anlamı şu; çok büyük tasarruf sağlanacak anlamında söylemiyorum ama oy veren vatandaşla, yetkilendirdiği siyasetçi arasındaki güveni pekiştirecektir. Bunlar israf yapmıyor, yolsuzluk da yapmazlar inancını vermektir.
AKP’de yapılan toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Nobel Barış Ödülü verilmesi gerektiğinin partililer arasında konuşulduğu kamuoyuna yansıdı, siz nasıl değerlendirdiniz?
Nobel’e aday olacak kadar bir başarı elde etmişse bundan mutluluk duyarız ama öyle olduğunu sanmıyorum. Bugüne kadar Nobel Barış Ödülü’nü alan kişilere baktığınızda böyle bir tablonun Türkiye’de olmadığını görüyorum.
Elektrik faturanızı ödediniz mi, herhangi bir tebligat geldi mi?
Elektrik konusunda bir tebligat yok henüz. Ama ödemiyoruz elbette.