CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında kendisine yönelik kullandığı sözler nedeniyle Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde 5 kuruşluk tazminat davası açtı. Kılıçdaroğlu, ayrıca; mahkeme kararının tirajı en yüksek ulusal beş gazetede yayınlanmasına karar verilmesini de talep etti.
Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, sosyal medya hesabında şu paylaşımı yaptı:
“Hakaret etmeyi alışkanlık haline getiren, seviyesizce ve haddini aşarak; ‘Yalancı, omurgasız, sefil, terör sevici..’ hakaret sözlerini yöneltme cüretini gösteren Erdoğan hakkında bugün yine 5 Paralık dava açtık! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatı ve muhataba biçtiği değer gereğince!”
AKP Genel Başkanı Erdoğan, dün TBMM’de; partisinin grup toplantısında, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yönelik olarak şunları söylemişti:
“Milletin parasını çalan hırsızdır. Hırsızın sırtını sıvazlayan ise daha büyük hırsızdır. Kılıçdaroğlu, CHP’li belediyelerdeki yolsuzluk operasyonlarına karşı çıkarak safını belli etmiştir. Van’ı överken, bu şehri İranlılar için nasıl cazip hale getireceğini anlatan da Kılıçdaroğlu; ülkemize gelen yabancı yatırımcıları en aşağılık şekilde tehdit eden de yine Kılıçdaroğlu. Niye biliyor musunuz? Çünkü bu zat yalancı. Çünkü bu zat omurgasız, çünkü bu zat bir proje. Çünkü bu zat bir aparat. Bu zatın partisinin başına kaset komplosu ile geçirildiği günden beri Türkiye’nin milli çıkarlarına karşı sinsi bir savaş vermekten başka iş yaptığını gördünüz mü? Yine bu zatın ülkede yapılan tüm eserleri ve hizmetleri engellemeye çalışmaktan başka bir gayretine şahit oldunuz mu? Bu zatın Demirtaş’ından Kavala’sına, FETÖ’cülerinden PKK’lılarına kadar ülke ve millet düşmanı teröristleri savunmaktan, hatta bunun için Ankara’dan İstanbul’a yürümekten başka bir çabası var mı?
Bay Kemal orada mıydı, oradaydı. Niye? Çünkü başı çeken oydu. Bunlardan millete, vatana hayır gelmez. Bunlar ancak terör sevicilerle beraber çünkü kendileri de terör sevici. Siz bakmayın birilerinin Gezi olaylarının arkasındaki karanlık tiplere, ‘demokrasi kahramanı’ muamelesi yaptığına, bunların hepsi de yaptıkları ihanetin bilincinde olan beşinci kol elemanıydı.”
Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik tarafından hazırlanarak, Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na yönelik bu sözleri ile ilgili şu değerlendirmeler yapıldı:
“YİNE ETTİĞİ YEMİNİ ÇİĞNEMİŞ, KİŞİLİK DEĞERLERİNE SALDIRILARDA BULUNMUŞTUR”
“Üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getireceğine dair Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusu ve şerefi üzerine yemin eden, ne var ki yeminine hiçbir biçimde bağlı kalmayan ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret etmeyi alışkanlık haline getiren Recep Tayyip Erdoğan; yine ettiği yemini çiğnemiş ve vekil edenin (Kemal Kılıçdaroğlu’nun) kişilik değerlerine saldırıda bulunmuştur. Üstelik bunu yaparken de Sayın Genel Başkanı hedef haline de getirmeyi amaçlamıştır.
“HAKARET VE İFTİRA KAPSAMLI SÖZLERLE SALDIRARAK…”
Belirtmemiz gerekir ki, bugüne kadar Genel Başkanımız tarafından yapılan tüm eleştirel değerlendirmelerin doğru olduğu ve haklı dayanaklarının bulunduğu bilgisinin altında ezilen ve bu gerçeklikleri başkalaştırmaya çalışan davalı Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik hakaret ve iftira kapsamlı sözlerle saldırarak, kişilik değerlerine zarar vermeyi amaçlamıştır. Böylesine seviyesizce kullanılan hakaret söz ve yakıştırmalar hiçbir biçimde eleştiri kapsamında görülemeyeceği gibi dünyadaki tüm yargı sistemlerinde yaptırıma tabi tutulacaktır.
“BAŞKACA SİYASİLER TARAFINDAN İKTİDAR TEMSİLCİLERİNE YÖNELTİLMESİ SONUCUNU DOĞURUR”
Tamamıyla siyasileştiği, davalı Recep Tayyip Erdoğan’ın güdümüne girdiği, siyasi baskıların altında ezildiği eleştirisine muhatap olan Türk yargısının bile dava konusu bu söz ve yakıştırmaları eleştiri kapsamında görebilme şansı bulunmamaktadır! Kaldı ki tamamıyla hakaret ile iftira kapsamlı bu söz ve değerlendirmelerin Türk yargı makamları tarafından eleştiri kapsamlı görülmesi, diğer bir söyleyişle hakaret kapsamlı görülmemesi olasılığında bu söz ve yakıştırmaların (olduğu gibi!) başkaca siyasiler tarafından iktidar temsilcilerine yöneltilmesi sonucunu doğuracağı da gözden ırak tutulmamalıdır.
“ADETA YANSITMA PSİKOLOJİSİ İÇERİSİNDE”
Recep Tayyip Erdoğan'ın sürekli olarak gerçekleri başkalaştırdığı, diğer bir söyleyişle yalan söylediği konusunda tüm kamuoyunda tam bir inanç bulunmasına karşın, daha ötesi 17-25 Aralık sürecinde ‘paraları sıfırla’ ve ‘10 milyon doları sakın alma, kucağa oturacaklar, ne söz verdilerse o’ şeklindeki tapeler ile açığa çıkmış yolsuzluk ilişkileri gündemdeki yerini hala kaybetmemişken, davalının adeta yansıtma psikolojisi içerisinde tüm Türkiye'nin üzerinde mutabakata varabileceği üzere tertemiz bir geçmişi bulunan, her daim doğruları söyleyen Sayın Genel Başkan'a yönelik ‘yolsuzluk’ polemiğinde bulunmuş ve ‘yalancı’ iftirasını atmış olması da ironik nitelikte bulunmaktadır.”
Dava dilekçesinde, Erdoğan’ın “ülke ve millet düşmanı teröristleri savunmaktan, hatta bunun için Ankara'dan İstanbul'a yürümekten başka bir çabası var mı?”, “Bunlar ancak terör sevicilerle beraber çünkü kendileri de terör sevici” sözleri ile ilgili olarak da şu değerlendirme yapıldı:
ERDOĞAN PKK VE FETÖ İLE İLGİLİ AÇIKLAMALARI DAVA DİLEKÇESİNDE
“Öte yandan teröre karşı yaklaşımı ve dolaylı ya da dolaysız vermiş olduğu katkılar karşısında, (kanımızca yaşamış olduğu eziklik duygusuyla) davalı Erdoğan; terör örgütlerine karşı mesafesi ve tutumu bilinen Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik çamur atma ve iftirada bulunma iradesi ile Genel Başkan’ı ‘teröristlerle iş birliği içerisinde’ gösterme çabası içerisine girmiştir. Dahası ‘Adalet Yürüyüşü’nün dahi bu gerekçeye dayandığı iftirasını atmıştır.”
Dilekçede bu değerlendirmelerin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın PKK ve FETÖ terör örgütleri ile ilgili geçmişte yaptığı açıklamalara yer verildi. Erdoğan’ın açıklamalarından bazıları dilekçeye şöyle aktarıldı:
“. PKK ile görüşülmesini ben istedim, sıkıntısı olan bana söylesin. MİT her an her türlü hareketi yapabilir. Mesela yarın İmralı’ya gitmek gerekiyorsa Müsteşarıma gerekeni yap derim.
. Silahların bırakılması çağrısı bizler için çok çok önemli bir beklentimizdi. Her şey eninde sonunda uygulamaya dayalıdır. Bu uygulama da nedir silahların bırakılmasıdır. Ne istendi de hükümet vermedi 12 yıldır.
. PKK, çözüm sürecini silah stoklama süreci olarak değerlendirdi. Bu süreç içinde güvenlik güçlerimiz, herhangi bir çatışmaya, şuna buna girmeyelim dediler ama daha sonra anladık ki bu süreç içinde bunlar bunu yaptılar.
. Çözüm süreci içinde Valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği PKK’ya operasyon yapmadı! Bu süreçte hazırlık safhasına girdiler, mayın döşeyip bombalar yerleştirildi. Bu terör eylemlerini biz görmezden gelmeye nereye kadar devam edeceğiz.
. FETÖ’nün bizim zamanımızda büyüdüğü şeyini reddetmem. Doğrudur, aldatıldık
. Ne istediler de vermedik.”
KENDİ SUÇ VE HATALARINI GİZLEYEBİLMEK VE ONLARI BAŞKALARINA YANSITMAK AMACIYLA BÖYLESİ İĞRENÇ YOLLARA BAŞVURDUĞU
Dilekçenin devamında şu değerlendirmeler yapıldı:
“Recep Tayyip Erdoğan'ın bu tarz seviyesiz ve hadsiz söylemlerine aşina olmakla birlikte, böylesine seviyesizce yapılan açıklamaların elbette hukuk düzleminde yaptırımı olmalıdır. Davalı Recep Tayyip Erdoğan tarafından geçmişte kullanılmış (ahlak sınırlarını zorlayan) söz ve açıklamalarından yola çıkarak davalının kişiliği de göz önünde bulundurulup davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak davalı Recep Tayyip Erdoğan’ın; hakaret ve iftira kapsamlı sözleri kullanmayı alışkanlık haline getirdiği, bilinçli bir şekilde Genel Başkanın kişilik değerlerine zarar vermeye çalıştığı, kendi suç ve hatalarını gizleyebilmek ve onları başkalarına yansıtmak amacıyla böylesi iğrenç yollara başvurduğu gerçekliği gözetilerek değerlendirme yapılmasını diliyoruz.”