BIST 100 9.368 DOLAR 34,44 EURO 36,17 ALTIN 2.959,24
7° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Kılıçdaroğlu: Soylu'yu İçişleri Bakanı olarak görmüyoruz

Kılıçdaroğlu: Soylu'yu İçişleri Bakanı olarak görmüyoruz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, medya kuruluşlarının Ankara temsilcilerine uğradığı saldırıyla ilgili açıklamalar yaptı. “Türkiye’nin normalleşmesini istemeyen siyasetçiler ve başka unsurlar var” diye konuşan Kılıçdaroğlu, “Kutuplaştırmadan, kavgadan, kandan, gözyaşından medet uman bir kişiye içişleri bakanı denmez” açıklamasını yaptı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çubuk’un Akkuzulu Köyünde katıldığı asker cenaze töreninde kendisini hedef alan linç girişiminin detaylarını paylaşmak üzere basın yayın organlarının Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, “Gazetecilerin fiziksel bir yara aldınız mı?” sorusuna “Yok, hayır. Bizim korumalar sağ olsunlar!” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu parti genel merkezinde bir araya geldiği gazetecilerin, yaşadığı linç girişimiyle ilgili sorularına şu yanıtları verdi:

CİDDİ BİR GÜVENLİK ZAFİYETİ VARDI

Orada ciddi bir güvenlik zafiyeti vardı. Güvenlik zafiyeti bilinçli olarak mı yaratıldı yoksa özel olarak güvenlik alınmadı mı onu bilemiyorum, zaman içinde öğreneceğiz.

ZİYARETİM EMNİYETE BİLDİRİLMİŞTİ

Tabii bildirmişlerdi. Bir buçuk saat o evde Emniyet Genel Müdürü, Jandarma Komutan Yardımcısı vardı. Ankara Emniyet müdürü geldi gitti. Beraber oturduk. Bir süre sohbet ettik.

PKK GİBİ BUNLAR DA TERÖRİST

Ben iki kez güvenlik güçlerinin akrep denilen aracına bindim. Şavşat’tan Ardanuç’a giderken yapılan PKK saldırısında, bir de bu saldırıda. İki saldırı arasında hiçbir fark yok. Onlar da terörist, bunlar da terörist. “Efendim bunlar protesto yaptılar” değil! Açıkça terörist.

SOPA DAĞITANLAR VARDI

Korumalar olmasa linç yapacak. Sopa dağıtan insanlar da var. Görüntüler de var elimizde. Geleceğimizden haberleri vardı.

AİLE, EVİMİZ YANAR DİYE KORKTU

E şaşırdılar tabii. Diyaloglar iyiydi. Aileden birisinin Mansur Bey’e diğerinin de AK Parti’ye oy verdiğini söylediler. Demokratik bir aile. Biraz korktular. Evimiz taşlanır, evimiz yanar, ben fakir birisiyim, burayı zor bela yaptık, nasıl olacak diye bir paniğe kapıldı. Ama sonra oradaki polisler, korumalar, Emniyet Genel Müdürü, meraklanma böyle bir şey olmaz dedi. Muhammed adında çocukları vardı. Ayrılırken vedalaştık Muhammed ile. Elimi öptü, ben de onu kucakladım. Küçük bir çocukları ve üç aylık bir bebekleri daha vardı.

DIŞARIDAN GELEN ÇOK KİŞİ VARDI

Dışarıdan gelen çok kişi var zaten. Köy küçük bir köy. Dışarıdan ciddi kalabalıkların geldiği belli ve o kalabalıkların da büyük ölçüde bu linç girişiminde bulunmak istedikleri, insanları tahrik ettikleri belli. Onları görüyordum zaten. Görmemek mümkün değil.

SALDIRI ORGANİZE

Organize. Aslında bir terör saldırısı. Bunu sıradan, rutin bir protesto olarak düşünmemek lazım. Bu, bir siyasetçiye karşı organize bir linç girişimi. Bunu görmemek için kör olmak gerekiyor.

ARAŞTIRMA GRUBU KURDUK

Özel bir araştırma grubu kurduk. Şu anda bizim o arkadaşlarımız bütün görüntüleri izliyorlar, bakıyorlar, tespitler yapıyorlar. Köyde bazı vatandaşlarla temasa geçtik, onlardan gelen bilgiler var. İşi sadece savcıya bırakmadık. Kendimiz oturup bütün bu ayrıntıları masaya yatıracağız. Göreceğiz kim nedir, ne değildir. Provokatörler var, bu olayı tahrik edenler var. Bunların kimliklerini, hepsini öğreneceğiz.

ÖZEL BİR BİLGİ GELMEDİ, DİYEYİM

(“Şu saate kadar size istihbari bir bilgi gelmedi mi? Sorusuna) Öyle diyeyim(bir süre duruyor). Özel bir bilgi gelmedi.

HULUSİ AKAR’IN KONUŞMASINI KENDİSİNE SORMAK LAZIM

Hulusi Bey o atmosferin etkisiyle mi o konuşmayı yaptı yoksa başka bir gerekçe mi vardı bilemiyorum, onu Hulusi Bey’e sormak lazım. Çok farklı düşünmek istemiyorum. Bir kalabalık var, onların dağılması lazım. Böyle bir açıklamayla bunu isteyebilir. O atmosferin getirdiği bir açıklama diye düşünüyorum.

BAHÇELİ’YE YANIT: ÖNLEM ALINMASI GEREKİYORDU…

Bir şehidimiz var, o şehidimizin cenazesine katılmak, aileye baş sağlığı dilemek, sabır dilemek hepimizin görevidir. Ben şehitlerimizi öyle görüyorum. Aile ile daha önce de gitmeden önce de bir şekilde temas kuruldu. Daha sonra gittiğimde farklı bir tablo vardı orada. Birden fazla yerde görevlendirilmiş insanlar vardı. Normalde bunun önlemlerinin alınması gerekiyordu ama o önlemlerin, üzülerek ifade ediyorum, alınmadığını gördük.

ERDOĞAN’IN ÖZEL KALEMİ, ÖZEL KALEMİMİ ARAMIŞ

Sayın Davutoğlu’ndan Sayın Sezer’e kadar… Sayın Abdullah Gül bir mesajıyla üzüntülerini bir şekliyle dile getirdiler. Erdoğan’ın özel kalemi bizim özel kalemi arayarak gelişmeler hakkında bilgi almak istemişler. Ben henüz Genel Merkeze gelmeden. Özel kalem nasıl bir bilgi verecek ki! Bilgi alınacaksa İçişleri Bakanlığından alınır, bakanları var, onlardan alınır. Özel bir şey beklemiyorum.

TÜRKİYE’NİN NORMALLEŞMESİNİ İSTEMEYEN SİYASETÇİLER, BAŞKA UNSURLAR VAR

Türkiye’nin normalleşmesini istemeyen, üzülerek ifade edeyim, siyasetçiler ve başka unsurlar da var. Türkiye’nin süratle normalleşmesi gerekli. İç politikada ekonomi ağırlıklı ve dış politikada çok ciddi sorunları var. Türkiye, dış politikada, üzerinde pazarlıklar yapılan bir ülke konumuna geldi; bir ucunda Trump, bir ucunda Putin var. Dolayısıyla bu kadar sıkışmış bir Türkiye’nin en azından siyaset olarak ortak hareket etmeye, ortak tepki vermeye ihtiyacı var. Biz bunu her yerde söyledik. Hatta seçimlerden hemen sonra söyledik. Bizden eğer bir görüş isteniyorsa görüşümüzü ifade edebiliriz, bilgi isteniyorsa bilgimizi ifade edebiliriz. Sonuçta bu ülke hepimizin ülkesi.

KİN VE NEFRET TOHUMLARI EKEN SİYASETÇİLER VAR

Ülkede huzurun egemen olmasını istiyoruz ama bunu istemeyen başka mecraların, siyasetçilerin olduğunu, çok ayrıştırıcı, çok kutuplaştırıcı, toplumda kin ve nefret tohumları eken söylemlerde bulunan siyasetçilerin olduğunu biliyoruz. Bunlar geçmişte de Türkiye’ye büyük zararlar verdi, bugün de korkarım ki, aynı zararları vermek için kendilerine özel bir yol haritası belirlemişler. Türkiye’nin geleceği açısından sıkıntılı.

TÜRKİYE’DE KAOS ÇIKMASINI İSTEYEN ÇOK ÇEVRE VAR

Ona çok fazla girmek istemiyorum, “başka unsurlar” derken üç aşağı beş yukarı hepimiz tahmin edebiliriz. Türkiye’de bir kaosun çıkması, bir kargaşanın çıkmasını isteyen çok çevre var. Bu çevrelere izin vermemek gerekiyor. Türkiye’nin demokratik standartlarını yükseltmesi gerekiyor. Demokratik standartları yükselttiğiniz ölçüde bütün bunlardan Türkiye kurtulmuş olacaktır.

SOKAK EYLEMLERİ PROVOKATÖRLERE FIRSAT TANIYABİLİR

Dün, 81 ilde il başkanlarımızın, sivil toplumun, meslek kuruluşlarının ve siyasi partilerin temsilcileriyle bugün yapacağı ortak metin hazırlandı ve onlara gönderildi. Alanda, sokakta bir eylem yapılmasının doğru olmadığını ifade ettik. Çünkü bu, provokatörlere ciddi fırsatlar tanıyabilir.

MALTEPE’DE İNFİAL OLMASIN DİYE İMAMOĞLU İLE GÖRÜŞTÜM

İstanbul’da miting varken de onlarla temasımız oldu bir infial olmasın diye. Ekrem Bey’le görüştüm. Toplumu yatıştırmaya, orada yüz binlerce kişi var, galeyana gelip olay çıkmasın diye de özen gösterdik.

DEVLETİ YÖNETENLER BÜYÜK RİSKİN FARKINDA DEĞİLLER

Aslında bizim gösterdiğimiz özeni devleti yönetenlerin göstermesi lazım ama devleti yönetenler büyük riskin farkında bile değiller ya da bunu görmezden geliyorlar. En büyük tehlike zaten bu.

SOYLU’YU İÇİŞLERİ BAKANI OLARAK GÖRMÜYORUZ

(Saldırının ardından dün İYİ Parti’den yapılan, ‘Süleyman Soylu’nun açıklamaları artık yargıya intikal etmelidir. Bu saldırının azmettiricisi Soylu’dur’ açıklamasına ilişkin) Onu zaten herkes biliyor ve görüyor. Sorun şu, onu içişleri bakanı olarak tanımlayalım mı tanımlamayalım mı! Bir içişleri bakanı değil ki! Çünkü içişleri bakanı dediğiniz kişi Türkiye’nin huzuru için her türlü önlemi alması gereken kişidir, içişleri bakanından beklediğimiz budur. Eğer bir kişi içişleri bakanlığı koltuğunda oturup toplumu ayrıştırıyor, kutuplaştırıyor, düşmanlaştırıyorsa ona içişleri bakanı denmez. Onun için biz onu içişleri bakanı olarak görmüyoruz. Yok öyle bir içişleri bakanı Türkiye’de. Kutuplaştırmadan, kavgadan, kandan, gözyaşından medet uman bir kişiye içişleri bakanı denmez. Onun başka bir görevi var, o görevi yapıyor.

KORUMA SAYIMIZIN ARTIRILMASI TEKLİFİ DE OLMADI TALEBİMİZ DE

Talebimiz olmadı ama şunu görüyorum sabah gelirken veya akşam çıkarken binayı koruyanların elinde bazen uzun namlulu silahlar oluyor. Büyük ihtimalle Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gelen duyumlar çerçevesinde aldıkları önlem. Dünden bugüne gelişen bir şey yok ya da benim ve arkadaşlarımın gördüğü bir şey yok. Zırhlı aracı iade etmiştik. İhtiyaç duymadık. Bugün düşünmüyoruz ama şartlar bizi bir zırhlı araca binmeye mecbur ederse alırız.

KENDİ GÜVENLİĞİMİZİ KENDİMİZ SAĞLAYABİLİRİZ

Biz gerekirse kendi güvenliğimizi kendimiz de sağlayabiliriz. Daha önce Fatih Camisinde de benzer bir olay olmuştu. Burada yoğunluk ve süre fazlaydı, orada kurşun da atılmıştı, Her taraf polis kaynıyordu ama hiç kimse arkadaş bunu kim yaptı, hemen gözaltına alıp götürelim, tutuklayalım demedi.

SİYASETİN AYRIŞTIRICI DİLİ VE HAVUZ MEDYASININ İFTİRALARI

Siyasette rakiplerimizin ayrımcı bir dil kullanmaları, ayrımcılığın, gittikçe derinleşen ve bir anlamda kini ve öfkeyi besleyen bir dile dönüşmesi bizi en çok rahatsız eden unsurlardan biri. İkincisi, bu dilin bizim havuz medyası dediğimiz iktidar medyası tarafından acımasızca kullanılması. Hiç düşünmediğimiz pek çok olayın sanki gerçekmiş gibi oralarda günlerce söylenmesi, yayınlanması, onların televizyon kanallarında her türlü iftiranın atılması… Böyle garip bir dünya var bizim karşımızda. Ama bu dünya var diye biz düşüncelerimizden vazgeçmeyeceğiz çünkü çünkü bizim ne düşündüğümüz ne yaptığımız belli.