BIST 100 9.660 DOLAR 34,58 EURO 36,29 ALTIN 2.919,78
7° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Kılıçdaroğlu: Erdoğan, ABD’ye gitmemeli

Kılıçdaroğlu: Erdoğan, ABD’ye gitmemeli

CHP’nin tezkereye evet demesinin doğru bir politika olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “İdlib’e, Afrin’e güzel hizmetler götürülüyor. Askerimiz çekilseydi, bu hizmetler yok olacaktı” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir grup gazeteciyle gündemi değerlendirdi: “Ortadoğu politikasında Türkiye, iflas noktasına gelmiştir” diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin IŞİD ile mücadeleyi terör örgütüne bırakarak stratejik bir hata yaptığını söyledi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye 13 Kasım’da gerçekleştireceği ziyaret ile ilgili “Erdoğan Amerika’ya gitmemeli. Amerika’ya ne diye gidecek? ‘Giderken mektubu yanımda götüreceğim’ diyor. Bundan daha büyük bir saçmalık olamaz. Sen oturacaksın, o mektuba milletin şanını ve şerefini koruyacak şekilde yanıt vereceksin. Diplomatik kurallara uygun ama onun hak ettiği bir cevabı vereceksin. Yani Amerika’ya mektubu iade etmek için mi gidiyorsun? Büyük bir saçmalık. Kesinlikle gitmemesi lazım” değerlendirmesini yaptı.

Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde bir grup gazetecinin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar ve değerlendirmeleri şöyle:

Mektup yazmaktan acizler: (ABD Başkanı Donald Trump’ın mektubuna ilişkin) Resmi olarak, diplomatik yollardan, Türkiye Cumhuriyeti’nden özür dilenir. “Bu mektupla amaç aşılmıştır, Türk milletine saygımız sonsuzdur, mektup büyük bir talihsizlik eseridir” denir. Erdoğan gidebilir ondan sonra. Mektubu yanında da götürmez. Götürüp ne yapacak yani? Bir de o toplumu aşağılayan mektubu cebine alıp gezecek mi? Yok öyle bir şey. Bu mektuba cevap veremiyorlar. Önce “Barış Pınarı Harekâtı ile biz mektubun cevabını verdik” dediler. Sonra onun gerçek olmadığı çıktı ortaya. Arkasından AK Parti’nin kurmayları, “Biz o mektubu çöpe attık” dediler. Sonra çöpte olmadığı da çıktı ortaya. Oturup iki satır yazı yazmaktan aciz bir Saray yönetimi var. Türkiye’nin şanını ve şerefini korumaktan aciz bir Saray yönetimi var. Bu Saray yönetiminin Türkiye’ye hiçbir yararı yoktur. Bugüne kadar bütün eylemleri, bütün söylemleri Türkiye’ye zarar vermiştir.

Erdoğan’ın işine yarar: Batı, Türkiye deyince sadece Erdoğan’ı görüyor. Son yerel seçimlerde de böyle bir gerçeğin olmadığını bütün dünyaya göstermiş olduk. ABD’nin bu süreç içinde Türkiye’ye yaptırım uygulaması Erdoğan’ın işine yarar. Erdoğan, yaşanan ekonomik krizi, Amerika’ya bağlar. “Tam ekonomi düzelecekti, 8 milyon kişiye üç gün sonra iş bulacaktık, ah şu Amerika yok mu, geldi yaptırım uyguladı, kusura bakmayın kriz bundan dolayı” diyecek. Kaldı ki bu tür yaptırımların halkımızın gözünde itibar görmediğinin de bilinmesi lazım. Kıbrıs çıkarmasından sonra da Amerika belli yaptırımlar uyguladı ama halk bütünlük içinde karşı çıktı.

Çekilmenin maliyeti olurdu: (CHP’nin tezkere konusundaki tavrı hakkında) Tezkereye “evet” dememiz doğru politikaydı. Biz, Saray hükümetinin bilmediği pek çok gerçeği biliyoruz. İdlib’de, Afrin’de sivil toplum örgütleri var ve bunların harcamalarının büyük bir kısmı AB tarafından fonlanıyor. Orada Suriye halkına olağanüstü güzel hizmetler götürüyorlar. Fotoğraflarını gördüm, bana bilgi verildi. Şimdi eğer askerlerimiz çekilseydi, bu hizmetlerin tamamı yok olacaktı. Biz oradaki Suriyelileri düşünmek zorundayız. Hatay Büyükşehir Belediyemiz o bölgeye düzenli içecek su götürüyor. Türk askeri çekildiği zaman ne olacak oraya? Oradaki insanlar da Türkiye’ye gelecekler. Çekilmenin Türkiye’ye maliyeti çok daha ağır olacaktır. Dolayısıyla askerlerin o bölgede kalmasının, hem bizim hem o bölgede yaşayan, özellikle kadın, çocuk, yaşlı insanlar için zorunlu olduğu gerçeğini gördük. O çerçevede kararımızı verdik.

Türkiye itibar kaybetti: (İktidarın Suriye politikasının sonuçlarına ilişkin) Suriye konusunda başta konulan hedefle, bugün geldiğimiz nokta arasında Türkiye ciddi bir uluslararası itibar kaybına uğramıştır. Başta konulan hedef, Suriye’nin demokratik bir yapıya kavuşmasıydı. Suriye’ye barışın, huzurun gelmesiydi. Bunu sağlamak için de ABD, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye ortak hareket ettiler. Geldiğimiz noktada ne barış var ne demokrasi var. Kendi toprağını terk eden bir Türkiye var ve 3 milyon 600 bin Suriyeli gerçeği var Türkiye’de. Bu başarı mıdır, başarısızlık mıdır? Ortadoğu politikasında Türkiye, iflas noktasına gelmiştir. Türkiye burada büyük bir başarısızlığa imza atmıştır. Cumhuriyet tarihinde bu kadar büyük bir başarısızlık olmamıştır. Bunu kabul etmemiz gerekiyor.

Memnun oluruz: (Erdoğan’ın “Gerekirse Tel Abyad ve Resulayn arasına şehir inşa ederiz” açıklaması üzerine) Erdoğan, “Bugüne kadar Suriyeliler için 30 milyar dolar para harcadık” dedi. Ki bu Türkiye’deki sığınmacılar için. Suriye politikasının Türkiye’ye maliyetini şu anda arkadaşlarımız araştırıyor. Maliyetini çıkaracağız ortaya. O bölgeye kutu deniliyor. Bütün görüşmelerde de kutu olarak ifade edilmiştir. Suriyelilerin oraya ev yapılarak yerleştirilmeleri ve buradaki insanların gönüllü gitmelerini yapabilirlerse memnun oluruz. Yapsınlar. İmkânları vardır herhalde. Bunu söyleyen Erdoğan.

Trump üzerine inşaa edildi: (ABD’nin olası yaptırımları konusunda) ABD politikasındaki yanlışlık şuydu: Türkiye, ABD endeksli dış politikasını Trump üzerine inşa etti. Oysa orada çok güçlü bir kuvvetler ayrılığı var. “Nasıl olsa Türkiye’de Erdoğan ne derse oluyor. ABD’de de öyle olur” dediler, ancak tam tersi çıktı. Yaptırım konusu, Türkiye’nin hak ettiği bir süreç değil. Erdoğan’dan intikam almak üzere Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını asla doğru bulmuyoruz. Çünkü Türkiye, Erdoğan’dan ibaret değil. Türkiye’nin Erdoğan’dan daha güçlü bütün dünyayı doğru algılayan, yazarı, çizeri, avukatı, üniversitesi, her şeyi var. Ama Batılı bütün Türkiye’yi Erdoğan’ın gözü ile görüyor.

Seçim, bir kişinin iradesine bağlı: (Erken seçim olup olmayacağı konusunda) Seçimin olup olmaması tümüyle bir kişinin ortaya koyacağı iradeye bağlı. Çünkü parlamentoda AK Parti gurubunun bağımsız iradesi söz konusu değil. Dolayısıyla Erdoğan, bu süreç içinde seçime gider mi, gitmez mi, bilmiyoruz ama vereceği karar bizi ilgilendirmiyor, çünkü biz yarın seçime gidilecekmiş gibi zaten çalışıyoruz.

Batı, PYD’ye yaptırdı: Türkiye gerçekten de IŞİD ile mücadele edip kendi toprağını korusa, bugün dünyada Türkiye’nin pozisyonu çok farklı olurdu. IŞİD’e karşı mücadele eden, haklı gerekçe ile kendi toprağını koruyan, IŞİD’i yenilgiye uğratan, bütün Batı’nın gözünde de saygınlık kazanan bir ülke konumuna gelirdi. Büyük bir stratejik hata yapıldı. Çünkü IŞİD’i o dönem Erdoğan ve ekibi terör örgütü olarak tanımlamıyordu. Ankara’da 103 kişi hayatını kaybederken bile buna kokteyl terör örgütü dediler. IŞİD’in terörü demediler. Halbuki Süleyman Şah türbesinin verdiği çok önemli fırsat vardı, kendi toprağımız, meşruyduk, gideceğiz, toprağımızı koruyacağız, bayrağımız orada, üstelik uluslar-arası anlaşmalarla tescil edilmiş, bize ait olduğu belli. Ama biz terör örgütüne teslim ederek kaçtık. O mücadeleyi Batı, PYD’ye yaptırdı ve PYD de bütün dünyanın gözünde meşru bir organ olarak ortaya çıktı. Üzülerek söylüyorum ama Batı medyasının ve Batı’nın gördüğü tablo bu.