CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz günlerde yaptığı başörtüsü çıkışı tartışmalara neden olmuştu.
Kılıçdaroğlu, pazartesi akşamı “Kadınlara giyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartıyoruz. Bu hakkı yasal güvenceye alacağız. Bunu bir tartışma konusu olmaktan tümüyle çıkartacağız” demişti. Ertesi gün CHP, başörtüsüne güvenceyle ilgili yasa teklifini Meclis’e sunmuştu.
Partisinin grup toplantısından konuşan AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılığıysa şöyle olmuştu:
Kılıçdaroğlu’nun son teklifini bir taktik olarak görüyorum. Kanun teklifi diye sundukları metin kapsayıcı olmaktan ve çözümden uzaktır. Yeni yasakların dayanağı haline bile gelebilir. Eğer dürüstsen, samimiysen gençlerimizin en büyük hassasiyetleri olan bu meselenin arkasındaysan gelin çözümü anayasa düzeyinde sağlayalım. Hatta bununla kalmayalım kadının ve erkeğin birlikteliğinden oluşan aile kurumumuza da güçlendirerek ilave değişikler de yapalım”.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın çağrısına “Erdoğan; eğer arkasında yine kurnaz bir ajanda çıkmazsa tabii ki Alevi vatandaşlarımız dahil, hak ve özgürlükler konusunda getireceğiniz öneriye her türlü desteği vermeye hazırız” yanıtını vermişti.
KILIÇDAROĞLU, BAŞÖRTÜSÜ ÇIKIŞININ NEDENLERİNİ AÇIKLADI
CHP lideri, Gazeteci Fikret Bila'ya açıklamalarda bulundu. Başörtüsününe ilişkin CHP'nin görüşünün yeni olmadığını belirten Kılıçdaoğlu, ''Biz kadının kılık-kıyafetinin siyasetin konusu olmaktan, üzerinde siyaset yapılan alan olmaktan çıkarılmasını istiyoruz. Siyasi olarak istismar edilmesini istemiyoruz. Bu görüşümüz yeni de değil. Daha 1935 yılında CHP'nin bu görüşü ortaya çıkmıştır. 16 Mayıs 1935 tarihinde yapılan ve toplantıda 'kadının çarşafı yasaklansın mı, yasaklanmasın mı' konusu 4 saat tartışılmış ve 'kadın kıyafetine karışılmasın' kararı çıkmıştır. Biz de bu görüşteyiz. Kadının kıyafetine karışılmasın. Ne giyeceğine kadın karar versin'' ifadelerini kullandı.
''SADECE BAŞÖRTÜSÜYLE İLGİLİ DEĞİL''
Teklifin sadece başörtüsü ile ilgili olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, ''Bu bizim yeni bir görüşümüz değil. Aniden gündeme getirdiğimiz bir konuda değil. Bizim verdiğimiz teklif sadece başörtüsüyle de ilgili değil. Hakim de avukatın etek boyun karışmasın, uyarı yapmasın, teklifidir aynı zamanda'' dedi.
''SİYASİ HESAP YAPMADIM''
Kılıçdaroğlu ayrıca ''Ben görüşümü açıklarken yasa teklifini verirken herhangi bir siyasi hesap yapmadım. Özel bir gün seçmedim. Gündem hesabı da yapmadım. Çok önemli gördüğümüz bir yarayı kesin olarak kapatmak için yaptım. Bildiğiniz gibi ben genel başkanlık görevine seçildikten sonra başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakan yönetmlik düzenlemelerine itiraz etmedim'' diye konuştu.
Bila'nın Kılıçdaroğlu’na yönelttiği sorular ve yanıtları şöyle:
“BEN SAMİMİYİM”
Yasa teklifiniz gündem oldu. "Başörtüsüne yasal güvence sağlayalım" açıklamanızın ardından yasa teklifini verdiniz. “Gündemde böyle bir konu yokken Kılıçdaroğlu neden bu teklifi yaptı. Gündemde yüksek enflasyon, iktidara yönelik rüşvet iddiaları, sosyal medyaya sansür yasası vardı. Bu konular dururken, sorun olmayan başörütüsü-türban gibi bir konuda teklif verilmesi gündemi değiştirdi, Erdoğan’a koz verdi, Erdoğan’a pas verdi, o da gole çevirdi, niye 4 Ekim Medeni Kanun'un kabulüne denk getirildi" gibi eleştirilere ne diyorsunuz?
Önce şunu söyleyeyim biz kadının kılık-kıyafetinin siyasetin konusu olmaktan, üzerinde siyaset yapılan alan olmaktan çıkarılmasını istiyoruz. Siyasi olarak istismar edilmesini istemiyoruz. Bu görüşümüz yeni de değil. Daha 1935 yılında CHP’nin bu görüşü ortaya çıkmıştır. 16 Mayıs 1935 tarihinde yapılan ve toplantıda “Kadının çarşafı yasaklansın mı, yasaklanmasın mı” konusu 4 saat tartışılmış ve “kadın kıyafetine karışılmasın” kararı çıkmıştır. Biz de bu görüşteyiz. Kadının kıyafetine karışılmasın. Ne giyeceğine kadın karar versin. Bu bizim yeni bir görüşümüz değil. Aniden gündeme getirdiğimiz bir konu da değil. Bizim verdiğimiz teklif sadece başörtüsüyle de ilgili değil. 'Hakim de avukatın etek boyuna karışmasın, uyarı yapmasın,' teklifidir aynı zamanda.
Hatırlarsınız bir zamanlar Erdoğan, Kadıköy’de “kadınlara bakıyorum” diyordu ve kıyafetlerini eleştiriyordu. Ben de “kadınları mı gözetliyorsun” diye eleştirmiştim. Bana tazminat davası açmıştı. Ben görüşümü açıklarken, yasa teklifini verirken herhangi bir siyasi hesap yapmadım. Özel bir gün seçmedim. Gündem hesabı da yapmadım. Çok önemli gördüğümüz bir yarayı kesin olarak kapatmak için yaptım. Bildiğiniz gibi ben genel başkanlık görevine seçildikten sonra başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakan yönetmelik düzenlemelerine itiraz etmedim. Böylece katkı da vermiş oldum. Kamuda da itiraz etmedim. Oy hesabıyla da yapmadım. Samimi düşüncemi açıkladım ve ona uygun yasa teklifini verdim. Teklifimizin de arkasındayım.
“ERDOĞAN SAMİMİ DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Erdoğan sizin yasa teklifinize karşılık, “anayasaya koyalım” teklifinde bulundu. Böyle bir karşı teklif bekliyor muydunuz? İktidarın anayasa hükmü teklifi gelince tavrınız ne olacak?
Erdoğan bu konuda samimi değil. Yıllarca kadının kılık-kıyafeti üzerinden siyaset yaptı, istismar, etti, oy topladı. Erdoğan, konuşmasında hem “ortada bir sorun yok, o sorun çözüldü, yasa yapmaya, anayasada düzenleme yapmaya ihtiyaç yok, diyor; hem gelin anayasaya koyalım diyor. Samimi değil. Madem ortada sorun yok niye anayasaya koyalım diyorsun? Sorun varsa, niye yok diyorsun? Kendisiyle çelişiyor, bu da samimi olmadığını gösteriyor. Alevi vatandaşlarımız da dahil getirecekleri metinde bir başka plan yoksa, bizim hak ve özgürlük anlayışımıza uygunsa ona göre tutum alırız, değilse başka tutum alırız. Önyargıyla bir şey söylemek istemem.
“ÇARŞAF ÜSTÜ CÜBBE”
Teklifinizin yasalaşması halinde kamuda çalışan kadınlar arasından çarşafla gelip üzerine cübbesini giyip yargıç kürsüsüne çıkan veya takke ve şalvarla gelip üzerine cübbe giyecekler olabileceği eleştirisi yapıldı. Bu eleştiriye ne diyorsunuz?
Bunlar çok uç örnekler. Ciddiye alınacak düzeyde bu tür girişimler olacağını sanmıyorum.
“BAŞÖRTÜLÜ YARGIÇ OLUR MU?”
Bir diğer eleştiri konusu, bazı mesleklerde siyasi veya dini simgelerin kullanılamayacağı konusu. Örneğin yargıçlıkta, savcılıkta, subaylıkta, polislikte türbanın olmaması gerektiği savunuluyor. Siz bu konuda bir sakınca görmüyor musunuz?
Hayır. Bir sorun olacağını sanmıyorum. Yargıç hukukun gereğini yapıyorsa, hukukun üstünlüğüne göre doğru karar veriyorsa başörtülü olmasının bir sakıncası olmaz. Diğer meslekler için de öyle; görevini hakkıyla yerine getiriyorsa, o görevi yapacak liyakate sahipse sorun yok, demektir.
“ARTIK CHP BAŞINIZI AÇTIRACAK PROPAGANDASI YAPAMAZLAR”
İktidarın “CHP gelirse başörtünüzü açtıracak. Türbanlıları işten atacak. Kazanımlarınızı kaybetmek istemiyorsanız AK Parti’ye oy verin" propagandası yapılacağı böyle bir yasa teklifi getirerek, bunu önlemek istediğiniz de söylendi. Teklifi yaparken böyle bir amaç güdüyor muydunuz?
Elbette onu düşünerek yaptım. Kapalı kapılar arkasında bunu söylemeye başlamışlardı. İşte CHP gelirse başınızı açmanız için sizi zorlayacak, kamudan atacak, kazanımlarınızı kaybedeceksiniz, diye konuşmaya başlamışlardı. Şimdi artık böyle istismar edecekleri, kara propaganda yapacakları bir imkan kalmadı ellerinde. İşte “endişeli muhafazakarlar var, bu propaganda onlar üzerinde etkili oluyor” deniliyordu. Aksini söyleyenler de oldu. Asıl “endişeli modernler baskı altında, onlara kılık kıyafet baskısı yapılıyor, onlara güvence lazım” eleştirileri geldi. Evet. Bizim yasa teklifimiz hem endişeli muhafazakarlar hem endişeli modernler için güvencedir. İki taraftan kadınlar için güvence sağlıyor.
"İRANLI KADINLAR HAKLIDIR"
Yasa teklifini yapmanız bir başka zamanlama açısından da eleştiriliyor. İran’da kadınlar başlarını açabilmek için canlarını veriyor. “Tam böyle bir ortamda CHP kadınların başını örtmesi için kanun teklifi getiriyor” eleştirisi yapılıyor. Bu eleştiriye ne diyorsunuz? İranlı kadınların mücadelesini nasıl görüyorsunuz?
Hemen söyleyelim İranlı kadınlar haklıdır. Bunda en ufak bir tereddütümüz yok. Haklı mücadelelerini destekliyoruz. Kadın dünyanın her yerinde ne giyeceğine kendisi karar vermelidir. Şunu da vurgulamak gerekir ki Atatürk sayesinde Türkiye bu konuları 100 sene önce aşmıştır. Türkiye bu konuda kıyaslanamayacak bir yerdedir.