Son 3 maçında, Milli Lig’de 5, Şampiyonlar Ligi’nde 3 olmak üzere toplum 8 puan kaybı, muhtelif maçlarda sakatlıklar nedeniyle toplam 12 adam kaybı az bir travma değildir. Dünyanın herhangi bir spor branşında herhangi bir takımın başına gelebilecek en ağır dönemsel kazalardan biridir böyle bir istatistik.
Kendi sahasında Sivasspor önüne işte böyle çıkan Beşiktaş’ın tek tesellisi, bu dik yokuşa maruz kalma halinin, “telafisi mümkün” bir zaman diliminde gerçekleşmesiydi... Teselli demişken, belki de yaraların (yaralıların) bir nebze olsun iyileşmesini de kaydetmek gerek herhalde. Defansın en önemli tuğla taşı Domagoj Vida’yı ve bu sezon bütün futbolseverlerin ilgi ile izlediği gol makinası Michy Batshuayi’nin ilk 11’e geri dönüşünü de kaydetmeli.
Bu koşullarda başlayan maçın ilk yarısında Beşiktaş, yine son haftalarda sakatlıklarla bozulan “fabrika ayarlarını” bulmakta zorlandı. Sivasspor’un daha etkili pas trafiğini, özellikle orta sahada göğüsleyebilecek hamleleri yapamayan Beşiktaş, bu sezon hiç alışkın olmadığımız yan pas geri pas trafiği ile sıkıntı yarattı.
Dakika 32’yi gördüğümüzde ise, Beşiktaş’ı bu sıkıntıdan kurtaran, klasik tabirle “jeneriklik” gol geldi. 5 dakika önce Rıdvan’ın denediği “uçan röveşata”bu kez, sağdan bomboş kaçan Rosier’in ortasına havada adeta asılı kalarak vuran Güven Yalçın’dan geldi. Geçen sezondan beri Beşiktaş taraftarının da hocasının da ağız tadını kaçıran Güven, bir patlama bekliyordu zaten. Bu golle hem kendini hem de sıkıntılı Sergen’i rahatlattı.
Golün hemen ardından Sivasspor’un penaltı beklediği pozisyonda, Rosier tarafından “arkadan sarılıp düşürülen” Felix’e penaltı çalınmaması, Yaşar Kemal Uğurlu ilel VAR odasının ortak hatasıydı. Bence pozisyon penaltı.
İlk yarının son dakikalarında, Yaşar Kemal Uğurlu, maçın gerilimini yükseltmeye bir katkıda daha bulundu. Ceza sahası yayında şut girişiminde bulunan Can’ın ayağına basılmasına düdük çalmayan hakemi protesto için Sergen Yalçın, taç çizgisinde hırsla topa vurunca, “kırmızı kartı” görüverdi. Teknik adamların maç içinde sinirlenmeye hakları vardır. Ama hakemlerin yoktur. Hakem, bu kuralı atlayarak, bence o anda “sınıfta kaldı”. Çünkü kırmızı kartını “hırsla” çıkardı. Nedir yani hakem efendi? Rakip midir Sergen Yalçın? Her hırslanan ve tepki gösteren teknik dikrektöre gelip kırmızı kart gösterirseniz, hiçbir hocasmaçı sahada bitiremez. Komik olmayın. Komiklik derken... İkinci yarının hemen başında, Sivasspor kalesi önünde Beşiktaş yan ortasında Sivaslı oyuncunun eline çarpıp yere inen topu görmeyen hakem, yine “düdüğün adaletine” ihanet etti.
Eyyam? Hem de eyyamın tillahı!
54’ncü dakikada, soldan kali önüne gönderilen bir Sivasspor ortasında, genç Rıdvan’ın kandi kalesine şandellediği top, 90’dan ağlara takılınca, Beşiktaş için yine kâbus gibi bir maç maçlıyordu... Yeniden...
Bu haletiruhiye ile inanılmaz pas hataları yapan Beşiktaş’ın üstüne, Sivasspor daha bir cesaretle gelmeye ve pozisyonlar bulmaya başladı. Bu kez (şimdilik) sakatlık yoktu. Ama bir kormızı kart (Teknik direktöre) bir kendi kalesine gol ve o golün, belki de tek etkili oyuncu Rıdvan’ın moralini “dağıtması”, Karakartal’ın bozulmuş makinesinin daha da bozulmasını beraberinde getirdi.
66’da, Beşiktaş teknik yönetimi, Necip, Gökhan ve Alex’i oyuna aldı. Islıklanmaya başlayan Kenan’ın yanısıra bu maçta faydalı olan Oğuzhan ve göz dolduran Can’ı kenara aldı.
Ve 69’da o “haftalardır aylardır sıkıntılı” Güven Yalçın’ın harika kafa golü, kara bulutları dağıttı. Topu soldan getiren Rıdvan’ın da kafasını toparladı biraz.
Güven Yalçın? Hat-trick sınırında? Şaka gibi. Ama gerçek...
Ama tam “gaza gelmişken” hova, Güven’i çıkarıp yerine Umut Meraş’ı alıverdi.
Karşılaşmanın son 5 dakikası, “kafası dağılmış ve dişlileri bozulmuş” Beşiktaş için bir karabasana dönerken, Sivas’ın beraberlik sayısına ulaşması işten bile değildi.
Ama, her maçta da olması artık bu son dakika golü... Değil mi?
Son düdük çaldığında, yazının başlığı da belli oldu.
Beşiktaş derin bir oh çekti. 2-1
Milli maç arasında yaralar biraz daha sarılır belki.