BIST 100 9.550 DOLAR 34,54 EURO 36,01 ALTIN 3.005,46
17° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Kartal Avrupa’da havlu attı

Hem Beşiktaş forması hem de T.C. Kimlik Kartı taşıyan tek bir oyuncu yazmıştı listeye Sergen Yalçın. Kaleci Ersin Destanoğlu’nun haricinde hepsi yabancı ülke vatandaşı.

27’nci dakikada rakip Sporting’in 2’nci golü de, birincinin adeta “karbon kopyası” gibi gelince, herkes “Acaba kenardan acilen yabancı bir kaleci de mi tedarik etsek?” esprisini yaptırdı herkese. Tabii ki, kenardakilerin hepsi yabancıydı. Bir tek Türk vardı. O da yedek kaleci Mert Günok’tu.

Ancak, iki kez kornerden gelen ve tıpatıp aynı topla golü yiyen defansın hiç mi suçu yoktu? Tabii ki vardı. Düzgün adam paylaşımı denilen şeyi unutmuş gibiydi takım. Kaleci ne yapsın?

Oysa ki, ilk 15 dakika rakibe sahayı dar eden, topu sürekli kendisi kullanan, tüm dönen topları alan, Sporting kalesini adeta topa tutan bir Beşiktaş izlemiştik. İkisi Rashid Ghezzal’ın ayağından, en az 3 kez de gole çok yaklaşmıştık. Pjaniç’in “mühendislik harikası” pasları, defansta açıkları çok iyi kapatması, kanatlarda Larin ve Rosier’yi iyi kaçırması sayesinde konuk ekip tam bir şaşkınlık içindeydi.

Belki de rakibin ilk tehlikeli atağında kornerden yenen golün üzerinden çok geçmemişti ki, Larin derin bir nefes aldırdı. Şu ana kadar ligde, geçen yılki parlak performansını gösteremeyen Cyle Larin, Miralem Pjaniç’in kornerden kestiği topu 90’a yolladığında dakika 27’diydi.

Hemen ardından o “şaşkınlık verici 2’nci ve kopya golü” yiyordu Beşiktaş. Aynı adamın, Coates’in vuruşu ile…

Daha sonra toparlanan Karakartal, 37’de, Michy Batshuayi’nin direği bulan şutu ile saç baş yoldurdu taraftarına.

Ama belki de, bu direkten dönen top “çıkmadık canda umut vardır” mesajı olarak da algılanabilirdi.

Alex’li, Batshuayi’li, Larin’li, Ghezzal’lı, Pjaniç’li, Souza’lı, Rosier’li bir kadro ile daha iyisini hak ediyordu Beşiktaş.

Ama, dakika 43’te bir Sporting atağında Domagoj Vida’nın eline çarpan topu neredeyse 3-5 pozisyon sonra VAR odasının uyarısı ile penaltıya çeviren hakem, Lizbon ekibinin 3’ncü golünün de düdüğünü çalıyordu.

45 + 2’de Alex , rakip ağları havalandırdığında bir “hayat öpücüğü” niyetine sevinebilecek Beşiktaş’ı, yine VAR odası üzdü. Gol iptal edildi. Tabela bir dakika içinde önce 2-3 sonra yeniden 1-3 oluverdi.

İlk devrenin iyisi Beşiktaş, soyunma odasına 2 farkla önde gideni Sporting oldu. Futbol böyle bir oyun işte. Ne oynadığın değil kaç attığın ve VAR’ın ne karar verdiği önemli… Tabii ki bir kuralı daha var bu oyunun. O da, “Bu düzeyde bir turnuvada yakaladığını atmak”. Çünkü atamayana (hem de çok basit pozisyonlarda) atıveriyorlar.

İkinci yarının da ilk 20 dakikasında aynı senaryoyu izledik.

Topa daha çok sahip olan, daha cook mücadele eden, daha etkili pas yapan, rakip kaleye daha fazla şut atan takım Beşiktaş’tı. Ama Sporting’in, Beşiktaş kalesine her gelişinde de yürekleri daha fazla ağızlara getiren tehlike çanları çalıyordu. Nedeni de, Beşiktaş’ın geride çoğalmaktaki gecikmeleriydi. Nitekim, Sporting’in Paulinho’nun ayağından kazandığı gol de, tam böyle bir “Hızlı çıkış, rakibi geride az admala yakalayış” anında geldi. Rakip oyunu böyle kurmuşsa, yani “Kapanıp hızlı atakla seni vurmaya” programlanmışsa, sen en azından isabetli şut atacaksın.

Maalesef, Beşiktaş bu anlamda gününde değildi.

Vurdukları da ya kalecide ya direkte patladı ya da az farkla dışarı gitti. Sonradan giren Gökhan ve Kenan’ın da skoru değiştirmelerini zaten tribün de (sanırım Sergen Yalçın da) beklemiyordu.

Sonuçta, Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’ne erken veda etti.

Oyundan ve mücadeleden memnun kalmak, hiçbir teknik direktörü ve takımı teselli edemez. 4-1 her yerde 4-1’dir. Rakip atmış sen atamamışsın. İşin özeti budur.

Beşiktaş bu skorla artık “Kendi ligi”ne kesin dönüş yapmıştır.

Geçmiş olsun.