Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

Kara Harp Akademisi Eski Komutanı'ndan YAŞ kararları hakkında flaş iddia

Kara Harp Akademisi Eski Komutanı Tümgeneral Ahmet Yavuz Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sonuçlarını değerlendirdi. Yavuz, YAŞ sonuçlarının kendi komuta heyetini kurmaya yönelik adımlar olduğunu belirtti. Yavuz, 2010 yılında Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanmış, 2012 yılında ise emekli edilmişti.

Kara Harp Akademisi Eski Komutanı Tümgeneral Ahmet Yavuz Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sonuçlarını değerlendirdi.

Yavuz Cumhuriyet'teki Olaylar ve Görüşler köşesindeki yazısında, "Son dört yıldır tüm, kor ve or seviyesinde emekli edilen general/ amiral sayısı terfi ettirilenlere göre çok daha fazladır.
Mesela, Kara Kuvvetleri’nde 2016 yılında 10 orgeneral varken 2019’da bu sayı 4’tür.
Korgeneral/amiral ve tümgeneral/ amiral sayılarında da benzer bir durum söz konusudur. Bu tablo bize, AKP’nin 2016 ve sonrasında tuğgeneralliğe/tuğamiralliğe terfi ettirdikleri arasından 2023’e gelindiğinde kendi komuta heyetini oluşturmayı amaçladığını anlatmaktadır.
Zira KHK ile yapılan orgeneraller/ oramiraller hariç rütbe bekleme sürelerindeki düzenlemeler buna imkân vermektedir.
Safça yaklaşıldığında şu sorulabilir: Bütün bunlar TSK’yi küçültmeyi öngören yeni yapılanma konseptinin hayata geçirilmesinin yansımaları olabilir mi? Eğer asıl konu buysa önce teşkilatlanmanın tamamlanıp personel düzenlemesinin daha sonra yapılması gerekmez miydi? Dolayısıyla pek öyle görünmüyor.
Çevremizin ateş topu olduğu bir dönemde bir yandan askerlik yasasını değiştirerek ordu-millet bağının sembolü olan Mehmetçiği paralı asker haline getirmek ve liyakat temelli terfi yerine sadakat temelli bir yapıyı terfilerde öncelemek kabul edilebilir bir yol değildir." dedi.

Yavuz'un "YAŞ kararları: Turpun büyüğü heybede" başlıklı yazısı şöyle:

AKP, iktidarı süresince, din temelli adımlarla devletin tüm kurumlarını kendi aynası haline getirdi. Liyakat yerine partiye sadakate bıraktı. İçinde minimum düzeyde asker bulunan yeni YAŞ kararlarıyla da TSK’yi de kendi aynası haline getirmeye çalışıyor.

Son Yüksek Askeri Şûra kararlarını nasıl okumalıyız? Bu yazıda bu soruya iki boyutlu bir yanıt vermeye çalışacağız. İlki, kısmen son kararların bireyler üzerinden okunması anlamında; ikincisi, varılmak istenen yere dikkat çekmeye yönelik olacak...
Uzun zamandır asker-siyaset ilişkileri sorunlu seyrediyor. Türbülansta demek daha doğru olur. Bir türlü de çıkılamayan cinsten...
Çünkü AKP orduyu istediği şekle henüz sokamadı. Ama bu yolda gayretini eksik etmiyor. Devleti parti devletine dönüştürmüştü; siyaset bilimci Heywood’un deyimiyle orduyu da kendi aynası haline getirmek istiyor. (1) Böylece süreç tamamlanmış olacak.
Aslında bu yürüyüş 17-25 Aralık travması ve 15 Temmuz meşum darbe girişimiyle kısmen farklılaşmıştı. Bu bir zorunluluktu. Fakat kısa sürdü.
Ayrıca darbe girişimini fırsata çevirmişti ve kabaca da olsa TSK’ye istediği şekli vermişti. Artık yeni yapının içini istediği gibi doldurmanın adımlarını atıyor.
İşte son YAŞ kararları böyle bir bağlam içinde anlam kazanıyor.

Kısa da olsa kişilere değinelim
15 Temmuz gecesi İstanbul’da darbenin seyrine etki eden beş albayın oynadığı kritik rolü hatırlayalım. Bu konudaki detayı “Vesayet Savaşları”nda okumak mümkün. (2)
Bu kıymetli vatan evlatlarından Kurmay Albay Sait Ertürk 66. Tugay kışlasında darbecilerle girdiği çatışmada şehit olmuş, aynı çatışmada Albay Davut Ala ağır yaralanmış; Kurmay Albay Hançeri Sayat ve Kurmay Albay Erkan Olgay ise Maltepe’de 2. Tugay kışlasında tugay komutanını derdest etmişlerdi. Böylece her iki kışladan da ilave zırhlı araç ve tankların sokağa çıkmasını engellemişlerdi.
Gece boyunca bu kahramanlıkları yapan arkadaşlarıyla koordineli çalışan bir albay daha vardı: Balyoz mağduru Nedim Ulusan.
Ulusan’ı üç yıldır terfi ettirmediler; Sayat ve Olgay’ı ise üçüncü yıllarında emekli ettiler. Ala, tuğgeneral olarak görevine devam ediyor. Bunlar, iktidarın 15 Temmuz hikâyesine pek uymadığı için toplum tarafından yeteri kadar bilinemedi.
Afrin’e bayrak diken Tuğgeneral Mustafa Barut’u da emekli ettiler. Kendisini tanıyanlar gerçek bir savaşçı komutan olduğunu söylüyor ve mesleki vasıflarının üstünlüğüne vurgu yapıyorlar. Emekli edilenler arasında şahsen mesleki ve ahlaki yetkinliklerine güven duyduğum başkaları da var.
Geçen yıl da Jandarma’da o gecenin kahraman subaylarını emekli etmişlerdi.
Bunlar tesadüf olamaz.
Deniz Kuvvetleri’nde emekli edilen yedi tuğamiralden beşi Balyoz mağduruydu. Aralarında FETÖ ile mücadelede başat rolü olanlar vardı. Tesadüf müdür? Umarım...
Bu yıl davalardan mağdur edilmiş iki albay amiralliğe, bir tuğamiral tümamiralliğe; bir tuğgeneral de tümgeneralliğe terfi ettirildi.
Bu, kısmen de olsa liyakatin henüz tamamen devre dışı olmadığının işaretidir. Terfi edenler arasında terfiye layık subaylar da vardır. Sevindiricidir. Ama bir kısmının partice benimsenmiş kişiler olduğunu ileri sürmek yanlış olmaz. Partiyle ilişkileri siyasi görüş ve dindarlıktan öte, tarikat etkinliğine işaret ediyorsa bunun bir felaket habercisi olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Zira askeri okullara öğrenci alımlarında mülakat komisyonlarında yaşananlardan yansıyanlar da bu kaygı ve şüpheleri beslemektedir.

Esas tehlike önümüzde
Son dört yıldır tüm, kor ve or seviyesinde emekli edilen general/ amiral sayısı terfi ettirilenlere göre çok daha fazladır.
Mesela, Kara Kuvvetleri’nde 2016 yılında 10 orgeneral varken 2019’da bu sayı 4’tür.
Korgeneral/amiral ve tümgeneral/ amiral sayılarında da benzer bir durum söz konusudur. Bu tablo bize, AKP’nin 2016 ve sonrasında tuğgeneralliğe/tuğamiralliğe terfi ettirdikleri arasından 2023’e gelindiğinde kendi komuta heyetini oluşturmayı amaçladığını anlatmaktadır.
Zira KHK ile yapılan orgeneraller/ oramiraller hariç rütbe bekleme sürelerindeki düzenlemeler buna imkân vermektedir.
Safça yaklaşıldığında şu sorulabilir: Bütün bunlar TSK’yi küçültmeyi öngören yeni yapılanma konseptinin hayata geçirilmesinin yansımaları olabilir mi? Eğer asıl konu buysa önce teşkilatlanmanın tamamlanıp personel düzenlemesinin daha sonra yapılması gerekmez miydi? Dolayısıyla pek öyle görünmüyor.
Çevremizin ateş topu olduğu bir dönemde bir yandan askerlik yasasını değiştirerek ordu-millet bağının sembolü olan Mehmetçiği paralı asker haline getirmek ve liyakat temelli terfi yerine sadakat temelli bir yapıyı terfilerde öncelemek kabul edilebilir bir yol değildir.

Sözün özü
AKP, iktidarı süresince, din temelli adımlarla devletin tüm kurumlarını kendi aynası haline getirdi.
Liyakat yerini partiye sadakate bıraktı. Yeni yönetim sistemiyle de devlet iyice tıkandı. Bu durum üretim, eğitim, adalet, dış politika alanlarında devasa sorunlar doğurdu. Güvenlik malumları...
İçinde minimum düzeyde asker bulunan yeni YAŞ kararlarıyla da TSK’yi kendi aynası haline getirmeye çalışıyor.
Ülkemiz geçmişte asker-siyaset odaklarının aşırı ayrışmasından çok çekmişti. Şimdi de birbirine yapışmanın sancılarını çekiyor. Bunun kazananı olmaz.
Heybedeki turp büyük, acı da üstelik. Kimse sevinmesin!

(1) Andrew Heywood, Siyaset, Adres Yayınları, 2012, s.489.
(2) Ahmet Yavuz, Vesayet Savaşları, Kırmızı Kedi Yayınları, 2017, s.222.

YAŞ kararları hakkında bomba iddia...

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER