İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel izmirgundem.com'dan Melis Çivici'ye gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Yücel, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki adli yıl açılış törenine katılma kararı ile ilgili, "Bu karar bizim penceremizden iyi bir karar değil. Biz yargı bağımsızlığının demokrasi ve hukuk devletinin olmazsa olmazı olduğunu düşünüyoruz. Bunun şeklen ve içerik olarak da görünür kılınması gerektiğinden yanayız. Yargıtay’ın adli açılışı yapabileceği onlarca mekan bulabileceğini biliyoruz, geçmişte buldu. Üstelik dün akşam Sayın Feyzioğlu’nun açıklamasına göre, Barolar Birliği’nin mekanları da önerilmiş kendisine. Buna rağmen Külliye’de yapma ısrarı bize anlamsız geliyor. Bu karar yargının idareyle bütünleşmesinin, idareyle kol kola olmasının bir parçasıdır. O nedenle biz gitmeyeceğimizi söyledik. Yargı mensuplarının tamamına da gitmemeleri yönünde çağrıda bulunduk. Bunu yaparken aslında meslek örgütümüz olan Barolar Birliği’nin de gitmemesini tercih ederdik. Gitmeyeceğine ilişkin bir umudumuz vardı, ama yakın zamanda yaşanan pratikler bu umudu fazla büyütmememiz adına bizi uyarıyordu. Sonuç bizim açımızdan bir hüsran oldu ve peşinden İzmir Barosu olarak ikinci bir açıklama yapmak zorunda kaldık. “Eğer Külliye’ye gidiyorsanız, İzmir Barosu’nu temsil etmiyorsunuz” dedik. Bu Metin Feyzioğlu’nun şahsıyla ilgili değil, bu Barolar Birliği’nin bulunduğu yerle ilgili değil, bu Yargıtay’la ya da diğer yargı mensuplarıyla adli yılı birlikte açıp açmamakla da ilgili değil. Bu tamamen yargı bağımsızlığıyla ilgili, erkler ayrılığı ilkesinin hayata geçirilmesiyle ilgili bir durum. Üstelik bu düşüncenin sahibi olarak biz yalnız değiliz. Bizden üç yıl evvel Metin Feyzioğlu’nun kendisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da gönderme yapmak suretiyle bir açıklama yapmıştı ve “Eğer Külliye ’de, Cumhurbaşkanlığı’nın olduğu bir yerde yaparsanız bu, yargı bağımsızlığı konusunda Türkiye’de ve yurtdışında çok büyük tartışmalara yol açar” demişti. Şimdi gerekçe olarak diyor ki, “Bana konuşma hakkı verdiler ondan gittim”. Doğrudur yanlıştır bilmiyorum ama o zamanki açıklamaları usulen konuşma hakkı verilerek çağırıldığı yönündeydi. O zaman da konuşma hakkı vardı şimdi de konuşma hakkı var, o zaman gitmemişti, şimdi gidiyor. O zaman bize de sormak düşüyor; ne değişti?" diye sordu.
'METİN FEYZİOĞLU'NDA 180 DERECELİK BİR DÖNÜŞÜM VAR'
Metin Feyzioğlu’nun 2014 yılındaki Danıştay’ın 146. Yıldönümü töreninde Erdoğan ile yaşadığı tartışmayı hatırlatan Yücel, "Metin Feyzioğlu’nda 180 derece bir değişim var. Anlamak mümkün değil, ben anlamlandıramıyorum. Hukuk devletine, demokrasiye ve insan haklarına dair değerlendirmelerimiz hep aynı yerdedir. Biz geçmişte insan haklarına, demokrasiye, yargı bağımsızlığına dair ne dediysek yine aynı şeyi söylüyoruz. Sayın Fezyioğlu’ndan da aynı şeyi yapmasını beklerdik. Kendisinin geçmişte “Tayyip Erdoğan bitmiştir” diye açıklaması var. Yargı bağımsızlığına ilişkin, Cumhurbaşkanı’nın müdahil olmasına ilişkin, anayasa referandumu sırasında yüksek yargı mensuplarının Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmesine ilişkin aksi yönde açıklamaları var. Yani bugün bizim söylediklerimizi bir zamanlar Metin Feyzioğlu söylüyordu. Bu yüzden bu 180 derecelik dönüşü biz anlamış değiliz. Bunun arkasında ne var, hangi beklenti ya da saikle bunlar yapıldı bilemiyoruz. Bunu da açıklayacak olan Metin Feyzioğlu’nun kendisidir, biz niyet okumak durumunda değiliz. Gördüğümüz bir şey var, üç yıl önce gördüğümüz tabloyla bugün gördüğümüz tablo arasında dağlar kadar fark var. Feyzioğlu Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne çok önem atfediyor ve hakkında çok güzel şeyler söylüyor. 2015 Yılında buna benzer bir belge daha vardı ve o sırada Feyzioğlu yine Baro Başkanıydı. Şimdi bize şunu açıklaması lazım, 2015’te bu yargı taslağı ortaya çıktığından bu yana hukuk devleti lehine o taslaktaki hangi maddeler hayata geçirilmiş? Bugün oradan çok daha kötü durumdayız. O yüzden biz şunu söylüyoruz, bu belgeleri hazırlamak bir anlam ifade etmiyor. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Siyasi iktidarın 18 yıllık bir iktidar pratiği var, biz de bu pratiğin bize getirdiklerine bakıyoruz. Sayın Feyzioğlu bizi eleştiriyor, diyor ki “İfade özgürlüğü konusunda iyi düzenlemeler var”. Şu an Cumhuriyet gazetesi yazarlarından beş yılın altında ceza almış olanlar cezaevinde. Cumhuriyet Başsavcılığının burada suç olmadığına, beraat etmeleri ve beraatın şu an hükümlü olanlara da sirayet etmesi gerektiğine dair bir kararı var. Burada kampanyayı neredeyse biz başlattık fakat Feyzioğlu’nun esamesini duymadık. Metin Bey diyerek kişiselleştirmeyelim, Barolar Birliği’nin esamesini duymadık. Oysa bu ülkenin en önemli hukuk kurumlarından biri olması gerek. Başkanlar toplantısı yapıldığında ben kendisine de söyledim, dedim ki “Sayın Başkan, önümüze düşün, arkanızdan en önce İzmir Barosu gelecek”. Ama bunun için bir yola çıkmanız, bir mücadeleye girmeniz gerekir. Ama biz bu mücadele iradesini maalesef şu an için Barolar Birliği’nde görmüyoruz." dedi.
'3 BELEDİYE BAŞKANI BİZİM SARI İNEĞİMİZ'
Mardin, Van, Diyarbakır büyükşehir belediyelerine kayyum atanması ile ilgili Yücel, "İdareye sınırsız bir yetki tanıdığınızda ucunun nereye dayanacağını bilemezsiniz. Anımsarsanız İmamoğlu’nun adaylığı sırasında Ordu’da yaşadığı olay sebebiyle ilerde başkanlığına engel olur mu şeklinde tartışmalar çıkmıştı. İşte yargı bağımsızlığı bu yüzden önemli. O sınırsız yetkiyi tırpanlayacak olan, hukuk içine çekecek olan tek mekanizmayı da idareye bağladığınız anda o sınırsız yetki kocaman bir çığ haline gelir. Önüne kimi alacağı, kimin üstünden geçeceği, hangi belediyede duracağı belli değil. Şu an görevden alınan üç belediye başkanı bizim sarı ineğimiz. Biz bunu verirsek sonrasında neyi vermek zorunda kalacağımız belli değil. Buna toplumda demokrasiyle ilgili kaygı duyan herkesin karşı çıkması gerekir. Çünkü adaylık sürecinde sizin de söylediğiniz gibi reddedilenler oldu, ama bunlara seçilebilirsiniz dendi. Girdiler seçime, seçildiler, üzerinden dört buçuk ay gibi bir süreç geçmiş. Ortaya koydukları yeni bir eylem, davranış, soruşturma yok. O zaman bu planlı bir hareketin parçasına, demokrasiye karşı müdahalenin gerçekleştiği bir darbeye dönüşmüş durumdadır. Bunun sonu Türkiye ve demokrasi için iyi değil. Bu uygulamadan derhal vazgeçilmesi ve belediye başkanlarının derhal göreve iade edilmesi lazım." ifadelerini kullandı.
'MUHALİF TÜM BAROLAR BİRLEŞMELİ'
Diyarbakır Barosu tüm baroları 2 Eylül’de adalet ve barış çağrısı yapmak üzere Diyarbakır’a çağırması ile ilgili de Yücel, "Diyarbakır Barosu’nun davetini çok değerli buluyorum, özellikle son dönemde yaşanan olaylarla bağlantı kurunca daha da değerli hale geliyor. Onu da bugünkü yönetim kurulunda değerlendireceğiz. Bizim bölünerek çoğalmak gibi bir niyetimiz yok. Çok sayıda baromuz ortak bir tepki gösterdi, adli yıl açılışına katılmayacağını söyledi. Ama barolarımızın bir kısmı kendi illerinde toplantılarını gerçekleştiriyorlar. O yüzden herhangi bir yerde adli yıl açılışı olacaksa ya muhalif olan tüm barolarımızın katılımıyla gerçekleşmeli, ya da herkes kendi barosuyla farklı etkinliklerle bu işi kotarmalı diye düşünüyorum. Bölünmek bize bir fayda sağlamayacak. Farklı alternatifler üretilebilir, mesela ortak bir metinle Saray’a gitmeyen baroların adli yıl açılışına katılmaları sağlanabilir. Bu da çok değerli bir karşı çıkış olabilir. Biz sayıyı azaltmaktan çok çoğaltmak derdindeyiz. Çünkü hukuk devlet ve demokrasi mücadelesi ortaklaşmayı gerektiriyor. Diyarbakır Barosu Başkanı’na çok teşekkürler, ama Ankara Barosu Başkanı da aynı şekilde bir çağrı yapmıştı. Şimdi bir kısım baromuzun Ankara’ya bir kısmının Diyarbakır’a gitmesi bir bölünmeye ve güç kaybına yol açabilir." dedi.