CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, hafta sonunda yaşanan krizin ardından dün akşam Saadet Partisi Genel Merkezi önünde Millet İttifakı'nın ortak adayı olarak açıklanmasının ardından İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Habertürk yayınında açıklama yapıyor.
Aday açıklanırken yüz ifadesinin asık olmasına dair tartışmanın hatırlatılması üzerine, "Sıfır uykuyla oradaydım. Bir de tuhaf bir ışık geldi. Mutsuz değildim, imzamı atmışım ben" dedi.
Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlayan Akşener'in açıklamaları şöyle:
"Samimi söylüyorum, o paltolu olarak, üzerimde palto varken Temel Bey'in yaptığı konuşma ve Kemal Bey'in esnasıda yaptığı konuşmaya baktığınızda tuhaf bir ışık gelmiş. Dolayısıyla sonra paltomu çıkarmışım, hepimiz dizilmişim, orada bir sorun yok ışıkta. Ben aslında herhangi bir mutsuz vesaire durum yok. İmza koymuşum ben. Öyle şey olur mu? Doğru bulmadığım metnin altına neden imzamı atayım?
Bu dünyada eşim dahil, oğlum hariç, hiç kimse zorla bir şey yaptıramaz. Bir gece evvel hiç uyumadım. Müzakere sebebiyle, insanlar geldi gitti evime. İki belediye başkanımız Mansur Bey ve Ekrem Bey geldi gitti. 02.15 gibi bizim evde oldular.
İstanbul'dan çıkmış gelmiş Ekrem Bey. Sıfır uyku uyudum. Uykusuzlukta biraz hareketleriniz ağırlaşıyor. O masada bir müzakere oldu, uzlaşı ve mutabakat sağlandı. İki metnin altına 6 genel başkan imza attık. Bununla ilgili mutsuzluk söz konusu değil. Doğru bulmadığınız bir kararın altına niye imza atasınız. Gerçekten arkadaşlar baksınlar, paltolu olanda yüzüme gelen ışık şöyle. Bir de deprem oldu, kahkaha atmaya çekiniyoruz."
'HEPİMİZİN ÇÖZÜM ANLAYIŞI FARKLI'
Müzakere alanı tıkandığı zaman ben bir tarihçiyim, Lozan görüşmelerini babamın amcasının anlatımlarından bilirim. Elbette sertleşmeler, zıtlaşmalar, zaman zaman şu harekete varan tutumlar olur. Her şey güllük gülistanlık olmaz. Lozan'daki müzakereye baktığınızda herkes ortak nokta bulmak üzere. Biz orada 6 kişi, her birimizin birey olarak hayata bakışı, hayata baktığımız yerde problemlere çözüm anlayışı, çözüm anlayışımız, duruşumuz birbirinden farklı.
O masanın en büyük kıymeti Türkiye'nin büyük bir siyasi ve sosyal alanını temsil etmesi. Orada oturuyorsunuz, öncelikle farklılıklarına saygı duymayı öğreniyorsunuz. Babamın ailesi, rahmetli Atatürk, rahmetli İnönü'nün dostu arkadaşı. Hiç solcu bir aile olmadık. Üzgünüm bizi dinleyenlerden. Ama Atatürkçü, CHP'nin kurucu, Cumhuriyet kurucu iradesinin belki kenarında payı olan bir ailenin çocuğuyum.
Ama annemin öz dayısı Menderes'in İstanbul İl Başkanı. Bir tarafım da orası. Ben espri yapardım aileme, bu ülkede annemin oy kullanmasında halalarım yanında dururdu, kime oy verecek diye. Babasının tarafı Demokrat Partili, öbür taraf İsmet Paşacı. Bu alanın bir biriyle olan çatışmasını o masada en iyi bilen benim.
Bir taraftan İsmet Paşa, bir taraftan da rahmetli Menderes. Birbirine bunları masanın altından söyleyen geçmişimizden bahsediyorum. Bu ülkede ucube sistemden kurtulmanın yollarını aramak üzere oturup birbiri anlamaya çalışması çok kıymetli. Farklılıklarımıza saygı duymayı öğrendik. Vazgeçebildiğimiz sabitelerimizi konuştuk, müştereklerimizde birleştik. Her bir siyasetçinin sabitesi vardır. Hızlı değişen dünyanın yeni değer setleri var.
Sonuç itibariyle elbette birçok konuda ortaklaşabilmek için pek çok münakaşa, müzakere ve ondan sonra bir noktaya geliş oluyor.
SEÇİM TARİHİ VE ADAYLIK AÇIKLAMASI
Biz Kemal Bey'le buluşmadık. O toplantılar şöyle geçiyor; ev sahibi benim diyelim ki, o toplantının önce gündemini yazıyoruz arkadaşlarla. Sonra diğer genel başkanları dolaşıyorum, ekleme ve çıkarmalar yapılıyor. Ondan sonra kendi arkadaşlarımızla basına söyleyeceklerimizi planlıyoruz. Ondan sonra yazılan metni bütün siyasi partilere gönderiyoruz. O metin eklemelerle geri dönüyor, yeni baştan düzenleme yapılıyor, o masada tekrar gözden geçiriliyor.
Perşembe günkü toplantıda başkanlık konuşmasını birazcık öne alma konusunda katkım olduğunu düşünüyorum. En azından yöntemini konuşalım diye. Gerçekten daha önce konuşmadık. Aniden aday konuşulduğu takdirde önce farklılıklar ortaya çıkar. Parlamenter sisteme geçişle ilgili olarak yol haritasını, parlamenter sistemden ne anladığımızı yazdık. Ona bağlı olarak kanun ve anayasa değişikliklerinin ne olduğunu yazdık. Daha da enteresan, şimdi bizim adayımızın elinde her şeyi var. Mutabakat metni kamuoyuyla paylaşıldı. Anayasa değişikliği, güçlendirilmiş parlamenter sistem önerileri.
Örneğin Taha Akyol benim ağabeyimin arkadaşıdır, değer verdiğimiz büyüğü. İlk çıktıyı ona da gönderdim. Dolayısıyla onun da katkısı da var. Muhtemelen diğer partilerin de var. Saadet'in, DEVA'nın, Geleceğin, Demokrat Parti'nin, isim asla konuşmadık. Biz hep bir şey dedik, sayın Erdoğan ve arkadaşlarına. Bize soru soranlara 'seçim tarihini açıkla adayımızı açıklayacağız'. Ve öyle oldu. Dün sayın Erdoğan 10 Mart'ta seçim tarihini açıklayacağını 14 Mayıs'ı ilan edeceğini ilan etti, biz de adayımızı açıkladık."
'KONUŞMAM SERTTİ, SERT OLMALIYDI'
Ben aday olmadığımı ilan etmiştim. Hiç pişman olmadım. Bugün sizin karşınızda ferah ferah oturuyorsam, her ne kadar Perşembe'den Pazar'a sürekli taş yağmuruna tutulduysam da önemi yok. Kendine bir şey yontuyor duygusunun olmamasını sağlamaya çalıştım. Seçiliriz, seçilemeyiz herkesin Cumhurbaşkanı olmaya hakkı var.
Ersan Bey'i çok severim, huzurunuzda aracılığınızda teşekkür ederim. Kendisini evimde ağırlamak isterim. En fazla taş atıldığı zaman kendimi şeytan taşlamasında hissettim. Ben hacca gitmiş insanım. O gün Ersan hoca, sizin kanalınızda bizimle ilgili çok kolay değildi o sözleri söyleyebilmek. Benim için çok kolay değildi o sözleri söylemek. Ben kendisinin fikirlerini almak istedim, konuşacaktım kendisiyle, daha müzakere sona ermediği için. Çok insan tarafından saygınlığı olan hocamız. Evimde yemekte ağırlayıp fikirlerinden faydalanacağım.
"SAYIN KILIÇDAROĞLU'NU SEÇTİRECEĞİZ"
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda 1,5 evvel vazgeçmemiş olsaydım. 5 erkeğin arasında tek kadınım ben. Belki bana gelirdi top. Bugünkü sistemi oluşturabilmek için gayretim oldu. Şu anda sayın Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı. Elbette liderlerle bir sorunumuz yok,başından beri destekleyeceğiz çıkan adayı. Popülaritesi yüksek milletin hadi hadi dediği 2 büyükşehir belediye başkanını da onun koşu partneri haline getirdi o masa. Bunu değerli biliyorum. Millet İttifakı'nın adayı sayın Kılıçdaroğlu onlarla birlikte koşacak. Koşu partneri üçü birden. En önde sayın Kılıçdaroğlu'nu elbette seçtirmek üzere.
Dengemi kaybetmiş değildim. Nettim Ben. Ben kalbi açık insanım, hesabım kitabım yok. O masada uzunca dönem geçtikten sonra aday işine doğru yavaş yavaş gittik ama, alan sıkıştığı andan itibaren şunlar konuşmaya başlandı; Meral Akşener birinci başkan yardımcısı olmak istiyor, kazanacak aday onun için diyor. Bu külliyen yalan. Başta sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere, diğer 4 arkadaş dahil olmak üzere bir kişiyle buna dair tek bir harf konuşmuşsam, bu arkadaşlar derlerse ki Meral Hanım bununla bizimle konuştu derlerse, şu programdan hemen çıkışta, politikayı bırakmaya hazırım."
Açıklama neden o kadar sertti? sorusunu yönelten Altaylı'ya Akşener'in yanıtı şu oldu:
"Evet sertti, sert olmalıydı. Ne düşünüyorsam o metni kendim yazdım. Ben tarihçiyim, 28 yıldır aktif politika yapıyorum. Sert algılanabilir ama aslında net olmasına dikkat ettim. Aşırı netlik sinir bozar. Senin önerin önemli değil denilirse o zaman net olursunuz, çok dikkat ederek söylüyorum. Herhangi bir menfaat söz konusu değildi. Tartışılması gereken, müzakere edilmesi gereken bir durumdu. Başardık çok şükür. "
'AMMA UZUN ŞEYLER YAŞAMIŞIZ, HAKKINI HELAL ETSİN HERKES'
Biz önce üçümüz uzlaştık. Konuşurken ortaya çıkan bir şeydi yardımcılık görevi. Sonra gittiler. Saat 9:30'du Kemal Bey beni aradı. 2 arkadaşımız sizi ziyaret edecekler bilginiz olsun diye. Bunun üzerine ben de dedim ki, dün iki başkan sizin bilginiz dahilinde geldiler ve konuşma yaptık. Ben yazıya döküyorum bazı şeyleri. Size iletilmek üzere yazı haline döktüm, bunları gönderdim dedim. Bu bilgiler size geldi mi dedim, evet dedi, benim görüşlerimi getirecekler dedi. 9:30'da onlar geldi eve tekrar, yeniden el sıkıştık, sonra ben partiye gittim. Perşembe günü GİK'ten şu kişileri şöyle götür dendi, oyladık.
Önerimizin arkasında durma kararı çıktı. 9:30'daki toplantı sonrası tekrar yetki almam gerekiyordu. Jet hızıyla giyinip, genel merkeze gittim. Bütün arkadaşlar milletvekilleri, GİK üyeleri, divan üyelerini topladık. GİK'le zoom üzerinden kayda alınmak kaydıyla genel sekreterimiz görevlendirildi. Bu yetkiyi bana aldı. Bunu nasıl kamuoyuyla paylaşacağız. İki belediye başkanımız geldiler, son durum oldu. Sonra ben masaya katılacağımı ilan ettim Kürşad Zorlu Beyefendi üzerinden. Amma uzun şeyler yaşamışız, kalbim yoruldu anlatırken. Hakkını helal etsin herkes, iyi bir şey oldu.
"Sayın Davutoğlu'nun başbakanlığı döneminde bana başbakan yardımcılığı teklif edilmiş, kabul etmemişim"
Bu ülkede Tayyip Bey'le benim kapı arkasından görüşmeme ne gerek var. Ben o partinin başlangıçta kurucusuyum. Yürünecek yolu beğenmediğim için ayrıldım. Ben geri zekalı mıyım? Menfaatçi, oportünüst, Makyavelist birisi olsam niye ayrılayım? Ben hep ilkeler üzerinden ayrıldım.
İktidara gelinceye kadar ağzımı açmadım. İktidar olduktan sonra 2007'den beri benim kadar eleştirmiş başka bir şey yok. Ancak ailesi, çoluğu, çocuğu kişiliği benim ağzımdan çıkmaz. Ama onun eylemlerine manevi anlamda mermi atarım. Sayın Davutoğlu'nun başbakanlığı döneminde bana başbakan yardımcılığı teklif edilmiş, kabul etmemişim.
"TAYYİP BEY'E DE AYIP, EN UFAK BİR GÖRÜŞME İNANIN YOK'
Para işine dönersek... Eğer ben Tayyip Erdoğan'ın çevresinden ve veya başka bir şekilde bir Allah'ın kulundan bu tarz bir konuyla ilgili 1 lira, 5 lira adını ne koyarsanız, almışsam, ispat etmesi çok zor ama, dünyanın en şerefsiz insanıyım. İstanbul'da oturduğum ev belli. 5 dönem milletvekilliği yapmışım. Eşimin babası, İzmit'in ekonomik durumu iyi bir aileydi. Biz onun üstüne bir şey koyamamışız. Maaşımın dışında hiçbir gelirim olmadı benim. Koray Bey iş adamı. Bunu iddia eden ispatlayamazsa şerefsizdir dedi. Koray Bey evini satar koyar partiye. Trabzonlu, burnu düşse yerden almaz.
Her şeyim açıktır. Bugüne kadar Tayyip Bey benimle konuşmak için hiçbir şey yapmadı. Benim de Tayyip Bey'le gizli saklı hiçbir görüşmem olmadı. Hatta deprem zamanında nasıl görüşme yaptığımı televizyondan anlattım. Bugünün dijital dünyasında gizli bir şey olabilir mi? Olsa söylerim. Böyle bir karar verdim derim, peşimden gelen olur, gelmeyen olur. Tayyip Bey'e de ayıp! en ufak bir görüşme inanın yok. Sanki ben göz kırpıyorum, Tayyip Bey koşuyor, böyle bir durum yok. Hatta en sert kavgayı ikimiz yapıyoruz.
'BİZ 13. CUMHURBAŞKANIMIZI SEÇMİŞ GİBİ HİSSEDİYORUM'
Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyetin fırsat eşitliğinden eğitim yoluyla yararlanmış bir insanım. Bugün benim şehrimin dağ köylerindeki kızlar bu şansa sahip değiller. Allah nasip eder ödeyebilirim, nasip etmez ölürüm. Herhangi bir insanoğlundan korkmuyorum, büküleceğim kimse yoktur. Yapmaya çalıştığım bu ülkeye hizmet. 'Ben önde olayım, hizmet ederim' diye durumumuz yok. Bugün itibariyle kendimi iyi hissediyorum. Biz 13. Cumhurbaşkanımızı seçmiş gibi hissediyorum. Çok iyi çalışacağım."