BIST 100 9.660 DOLAR 34,61 EURO 36,33 ALTIN 2.919,19
4° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

'İstanbul seçimleri Erdoğan'ın başarısıdır'

'İstanbul seçimleri Erdoğan'ın başarısıdır'

Kadıköy ve Kartal Lions Kulüplerinin Ekim ayı ortak toplantısı, Kadıköy Yelken Kulübü'nde yapıldı. Toplantıya Esenyurt Kurucu Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan'ın konuşması damga vurdu. Çapan'ın 31 Mart Yerel Seçimleri ve 23 Haziran İstanbul Seçimi'ne yönelik yaptığı değerlendirmeler büyük alkış aldı. Çapan, İstanbul Seçimi için, "İstanbul seçimleri Tayyip Erdoğan'ın başarısıdır. Ne Ekrem'indir, ne CHP'nindir, ne başkasınındır... Tayyip Erdoğan tek başına, herkesi döve döve bir tarafa topladı, 5 benzemez bir araya geldi, oy verdi ve onu devirdi" dedi.

Esenyurt Kurucu Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan Kadıköy ve Kartal Lions Kulüplerinin Ekim ayı ortak toplantısında konuştu. "Eskiden Lions ve Rotary kulüpleri 'Tarafsızız' derlerdi. Şimdi herkesi döve döve taraf yaptılar. Biz yapmadık, onlar bizi bir safa koydu" diyen Çapan sözü İstanbul Seçimi'ne getirdi ve, "İstanbul seçimleri Tayyip Erdoğan'ın başarısıdır. Ne Ekrem'indir, ne CHP'nindir, ne başkasınındır... Tayyip Erdoğan tek başına, herkesi döve döve bir tarafa topladı, 5 benzemez bir araya geldi, oy verdi ve onu devirdi. Kokuları daha çıkmadı. Yeni başladı" ifadelerini kullandı.

"KONTROLSÜZ HALE GELDİ"

Erdoğan ve Binali Yıldırım ile geçmişe dayanan bir arkadaşlıklarının olduğunu belirten Çapan Erdoğan'ın yanlış yönlendirildiğini iddia ederek, "Aklımızı korumayılız. Biz aklımızı korursak, toplanırsak ahali de toplanır peşimizde. Bir umutsuzluk vardı; 'bunlar bunları yenemez' diyorlardı. 'Tayyip bey nasıl yaparsa yapar, nasıl olsa halleder' diyorlardı, öyle değil mi? 10 bin oy farkına razı olmadıkları akşam tweet attım, 'Bir dahaki sefere 300 bin farkla ezilirsiniz' dedim, fazla çıktı, 800 bin fark oldu. Hepsi tanıdığım arkadaşlarımız. Binali bey de arkadaşım. Tayyip beyle aynı dönem Belediye Başkanlığı yaptık. Egosu şişti, şiştikçe kontrolsüz hale geldi. Yoksa bir çalışma modu vardı ama onu farklı yönlendirdiler, farklı motive ettiler" dedi.

İşte Çapan'ın Kadıköy ve Kartal Lions Kulüplerinin Ekim ayı ortak toplantısında yaptığı konuşmadan satır başları:

Eskiden Lions ve Rotary kulüpleri 'Tarafsızız' derlerdi. Şimdi herkesi döve döve taraf yaptılar. Biz yapmadık, onlar bizi bir safa koydu. İstanbul seçimleri Tayyip Erdoğan'ın başarısıdır. Ne Ekrem'indir, ne CHP'nindir, ne başkasınındır... Tayyip Erdoğan tek başına, herkesi döve döve bir tarafa topladı, 5 benzemez bir araya geldi, oy verdi ve onu devirdi. Kokuları daha çıkmadı. Yeni başladı.

"DEHŞET BİR ÇÜRÜMÜŞLÜK, DEHŞET BİR YAĞMA VAR"

Dehşet bir çürümüşlük, dehşet bir yağma var. Sağcılar hep böyleydiler. Babasının malı gibi, cebinden veriyormuş gibi davranıyorlar. Hatırlarsınız, 'Kemal abi' adında bıdık bir Maliye Bakanı vardı, 'Benim param, vermem' diyordu. Kemal abileri daha sonra ortağının parasını çaldı, dövdü bakanlıktan attılar.

"KUVAYİ MİLLİYECİLERİN SAYISI DAHA AZDI"

Kendinizi yalnız hissetmeyin. Az olabilirsiniz. İttihat Terakki 9 kişiydi. Kuvayi Milliye daha azdı, 3 kişiyle başladı. Siz Türkiye'ye sahip çıkacak koca yürekli insanlarsınız. Az olabiliriz, sesimiz çıkmayabilir ama bu çığlık kartopu gibi büyüyecek. Tarz-ı hayatınızı koruyun. Dolayısıyla, doğru yoldasınız, Allah yolunuzu açık etsin.

'İSTANBUL'DA DA BUNUN ÖRNEKLERİNİ GÖRECEKSİNİZ'

Antik Yunan'da derler ki, 'İnsan yaşadığı yere benzer'... Ya da, 'Her kuş kanadında kendi coğrafyasının rengini taşır' derler. İstanbul'da da bunun örneklerini göreceksiniz. Mesela Kadıköy'de yaşayanların şehir refleksi başkadır, Esenyurt ve Sultanbeyli'de yaşayanların daha başka... İnsan ve kent birbiriyle şekilleniyor. Şehir ve insan birbirine benzer. İnsanın ölçeği nasıl düzgün ise; ya yakışıklı ya da çirkin diye bahsedersiniz. İnsanda nasıl ki bedenen idare merkezleri varsa, yaşamda da böyle yaşam noktaları vardır.

Bunu “idari merkezler” olarak anlatayım. Bu alanlar; tiyatrosu, sineması olan idari kültürel merkezlerdir.

İHTİYAÇ KADAR KAN POMPALANMALI Kİ ŞEHİR NEFES ALSIN'

Mikrosefali ve makrosefali diye iki yaşam şekli vardır.

“Mikrosefali: Genetik veya çevresel faktörler nedeniyle meydana gelen, bebeğin kafa yapısının standartlara göre daha küçük olması durumudur.”

“Makrosefali, bebeğin kafasının normalden daha büyük olması durumudur. Çocuğun baş çevresi, benzer ırklardan ve aynı yaşlardaki çocukların kafa çevresinden 2 standart sapma aralığı büyükse makrosefali tanısı koyulur.”

Şehirlerimizin hepsi mikrosefalidir. Gelişmeler sunidir. Hep saraylar yapılır. Adalet Sarayı, Hükümet Sarayı, Belediye Sarayı gibi. Ve bu yapılar da hep Padişah eksenli yapılar. Saray diye diye saraylık olduk.

Taksim’in anaarter noktası, İstiklal Caddesidir. Burası şahdamarı olarak kabul edilir. Başka yer bilinmez pek. Oysa alternatif üretmezseniz, damarları yeterli ve açık tutmazsanız, akışı nizamı ahengi sağlayamazsınız. İhtiyaç kadar kan pompalanmalı ki, şehir nefes alsın.

'EVALTI İŞYERİ OLMAMALI'

Bizde her apartmanın altı işyeridir. Oysa Avrupa’da bunu göremezsiniz. Şehirleşme böyle olmamalı. Ticaret merkezi ya da çarşı diye bir alan özel bir yer olmalı. Ev altı işyeri olmamalı. Her şey yerli yerinde olursa, yaşam nizam bulur.

Bizde estetik duygu yoktur. Resim, heykel, müzik, tiyatro, opera, edebiyat bunlar gelişmemiştir. Oysa bunlar hayatın kazanımlarıdır. İnsana hayatı yaşatır. Nefes aldırır. Sosyalleştirir.

İlk romanımız 1860’larda yazılmış. Hayata geç kalmışız.

'İSTANBUL 1940'TAN BERİ YAĞMALANIYOR'

İstanbul 1940’tan beri yağmalanıyor. Akciğeri yetmiyor.

Park şehir bırakmamışız. Gezi parkını yok ettiler. Abdülhamid Sirkeci Meydanı yaptırmıştır. Şimdi oraya gittiğinizde; Meydan filan bulamazsınız. Binalarla dolmuştur. Her yanı taşla tuğlayla parsellemişler.

Sirkeci Garının etrafı yağmalanmıştır. Biz yağmacı bir toplumuz.

Varsın oralar da meydan olarak kalsın. Vatandaş gökyüzünü görsün. Her tarafa her boşluğa bina dikerseniz, yaşam alanını katledersiniz. Tarihi alanlardan, varın para kazanmayın. Koruyun.

Ticaret merkezi tek yerde olmalı. Sanayi bölgesi kentin her tarafında var. Beykoz gibi bir yerde ayakkabı firması kurmuşuz. Yeni ilçeler de bundan esinleniyor.

'ADNAN MENDERES CUMHURİYET'İN EN KİMSESİZ ADAMIDIR'

Ben Esenyurt’a büyük ve geniş bir cadde kurdum. “Menderes’e mi özendin?” diyorlardı. “Adnan Menderes, Cumhuriyetin en kimsesiz adamıdır. Aldılar, astılar adamı.”

İnsan ve şehir birbirinin izdüşümüdür. Omurgaya fazla yüklenirsen dezonformasyon olur. Şehrin tümörü gökdelenlerdir. Ben ölçülerle Esenyurt’u tasavvur etmiştim. 500 bin nüfusa göre tanzim etmiştik. Şimdi 850 bin nüfuslu. Aşırı yüklenme var. Güneş görmeyen yerler yapılıyor zindan gibi.

'ESENYURT'A GEÇİNCE İÇİMİ HÜZÜN KAPLIYOR'

Esenyurt’a geçince içimi hüzün kaplıyor. Her apartman çift daire olacaktı. Esenkent, Boğazköy öyleydi. Öyle imar etmiştik. Herkesin birbirini tanıdığı, dost ahbap olduğu bir yer olacaktı. Dayanışma içinde.

Şehir ölçü ayar yeridir. Nedir ayar? Metre desimetre km sm mm.. ama köyde bu yoktur. Şehirde adresler vardır. Estetik kaygı değil, ruhsal kaygı vardır.

22 dalda kursumuz vardı. Piyano, flüt, saz, tiyatro, heykeltraş çok iyi isimler çıktı bu kurslardan. Bu kaygılarla belediye başkanlığı yaptım. Diğer arkadaşların kaygıları farklı.

Kursiyerlerden 13 yaşında bir heykeltraş vardı. Yüzsüz yani yüzü kesik kilolu bir heykel yapmıştı.

“Kim bu?” demiştim. “Politikacı” demişti. O suralar kilolu siyasetçi rahmetli Süleyman Demirel vardı. “Bu o mu” diye sormuştum. “Hayır, bütün siyasetçileri resmettim. Hepsi de yüzsüz.” demişti.

Adayları da geçtim. Seçilen Belediye başkanları göreve başlamadan Avrupayı gezsinler. Avrupa’yı en azından Doğu Avrupa’yı görsünler. Şehir nedir bir görsünler. Tiyatro Opera salonu görsünler.

Esenyurt’ta 640 kişilik tiyatro salonumuz vardı, düğün salonuna çevirdiler. Hiç bir estetik kaygısı olmayan köy dernekleriyle ilerlemek ne derece mümkündür?

Benim gelecek kaygım vardı. Gelecekte insanımız kültürlü olsun diye. Dünya insanı olsun diye.

İyi okusunlar diye.

Bilgisayar, felsefe, sosyoloji kurslarımız vardı.

Amerikadan antropolog geldi. Değişimi beğendiği için, “Burada ne oluyor?” diye kitap yazdı.

2,5 kat imar verdiğimiz yere şimdi 30-40 kat çıktılar, imar izni verdiler.

Sanıyorlar ki bu bir gelişme. Oysa değil. Meydanlar ve tiyatro salonları iyi ve kötünün konuşulduğu alanlardır. Oysa düğün salonlarında sadece; “yaşa başkan” diye naralar, sloganlar atılır. Tartışma, araştırma, geliştirme olmaz, konuşulmaz. Bunu saptamanız lazım.