Durakoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
"İstanbul Barosu için, Türk halkı için buradayız. Bu hepimizin hareketi. Bu işin seçimi yok, genel kurulu yok, irade ipoteği yok, yovu yok. Bugün hep birlikteyiz.
Bütün görüşlerin olduğu bir yerde şimdi biz ortak bir haykırışı dile getireceğiz. Bu toplantı ortak dilin, ortak aklın toplantısıdır. Bu ülkenin avukatları olarak, bize verilen teklifin evrensel hukuk kurallarına uygun olmadığını söyleyerek bir araya geldik.
80 baro bir araya geldik, iki kez deklerasyon yayınladık, çekin bu teklifi dedik. Bunlar değil bizim sorunlarımız dedik. Sorunlarımızı konuşalım, yasalaştıralım dedik. Ülkenin yargısının kurucu unsuru olan savunma olarak, sorunlarımız kapıdan içeri girerken başlıyor.
Bir salgın süreci yaşadık. 3 ay kapattık bürolarımızı, adliyelerimizi. Ne çektiğimizi biz biliyoruz, gelin konuşalım bunları diyoruz.
Avukat olmazsa, onun örgütlü gücü barolar olmazsa, şiddete uğrayan kadının ilk istasyonu olmaz. Biz olmaya mecburuz, olacağız.
İşkence yeniden hortlar. İnsan hakları adına mücadele edenler kalmaz. Çevre katliamları yeşil bırakmaz. Yaşanası bir dünya bulamazsın kendine. Bunları para için yapmıyoruz biz.
Bu mücadeleyi yapanlar sağcı - solcu diye ayrılmıyorlar. Üç kuruş için gece yarıları sorgulara gidiyoruz, karakollarda ne çektiğimizi biz biliriz.
"YARGIYI FETÖ'YE TESLİM ETMEYİN" DEDİK
Yargıyı FETÖ'ye teslim etmeyin, dedik. FETÖ diyemezsiniz, o bizim hocaefendimiz dediniz. Ergenekon ürettiniz, Balyoz ürettiniz. Biz gittik, orada mahkemede kumpası anlattık.
Bu ülkenin avukatları hiç aldatılmadı. Biz avukatız, biat etmeyiz, eğilmeyiz. Bedelse, bedelini de öderiz.
2009'da Devlet Denetleme Kurulu raporlarındaki bir projedir bu. 2010 referandumuyla planlanan projedir. Yok edin bunu. Kendi şeyhini mehdi zanneten tek cemaat FETÖ değil, bunu bilin.
Türkiye'nin dört bir yanından yürüdük. Bulduğumuz her fırsatta çıkarmaya çalıştıkları bu yasanın toplumsal maaliyetini anlatmaya çalıştık ama Ankara'ya giremedik. Bağırmak istiyorum; baro başkanları Ankara'ya giremedi.
Kanunsuz bir emirle durdurulduk. Karşımızda kalkanlarla engeller, baro başkanı arkadaşlarımız darp edildi. Önce yakıcı bir güneş, sonra yağmur fırtına. Sandalyelere izin verilmedi, battaniyelere el konuldu. Çay makinesi bile esirgendi.'
İHTİYAÇ İÇİN GİTTİĞİM KAFEYİ KAPATTILAR
İhtiyaç için gittiğimiz kafeyi kapattılar, 12 bin lira ceza kestiler adama. Yoldan geçerken korna çalanlara ceza yazdılar. Böylesine bir ortamdan söz ediyorum, Ankara'ya giremediğimizden. Bir zulümden, bir polis devletinden söz ediyorum. Biz direndik, başka bir seçeneğimiz yoktu. Avukatız biz, geri dönemeyiz. Dönersek meslektaşlarımızın yüzüne bakamayız.
TESLİM OLMAYACAĞIZ
Bu ülkenin dirence ihtiyacı var. Bunu en iyi bilen mesleğin mensuplarıyız. Avukatlara ihtiyacı var bu ülkenin. Korku iklimine teslim olmayacağız. O ihtiyacın sahibi biziz, avukatlarız biz.
TBMM'nin iradesine daima saygı göstereceğiz ama yasa yapma gücünü silah olarak kullananlara, onun bumerang gibi geri döneceğini hatırlatacağız.Teklif TBMM'ye verildi. İktidarın yeterli çoğunluğu da var. '