Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin en çok yıkıma neden olduğu yerlerden birisi olan Gaziantep’in İslahiye ilçesinde depremzedeler, kurulan çadırkentlerde yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Depremzedelerin, çadırkentlerde başta banyo olmak üzere çamaşır yıkamadan elektriğe kadar birçok konudaki sorunları devam ediyor. ANKA’dan Çağatan Akyol’un haberine göre ilçedeki bir çadırkentte yaşayan felçli Sultan Uyar da depremlerden önce ve sonra yaşadıklarını anlattı.
“SÜRÜNE SÜRÜNE BALKONA GELDİM”
Felçli olduğu için depremler sonrasında evden çıkamadığını anlatan Uyar, şöyle konuştu:
“Hepsi kaçtılar. İki kat, kızım üstte oturuyordu, ben altta oturuyorum. Bana bakıyordu. Ben felcim diye bana bakıyordu. Eşimle yaşıyordum ama kızım, 6 kişi yukarıda oturuyor. 4 çocuk, anne baba, 6 kişi. Ben 2 kişiyim. Depreme uyandım, soba düştü, sobanın boruları düştü. Soba yanıyordu. Bir uyandım, deprem. Eşimi kaldırdım. Dedim ki ‘Deprem oluyor’. Kalktı, kalkınca sırtını giydi. Yallah sokağa. Beni götürmedi. Kendi gitti. Kızım üstte; baktım eşi, çocukları ayak yalın geliyor. Ben dedim, ‘Çocukları al, siz kaçın’ dedim. ‘Ben zaten felcim’ dedim. Kalırsam da ben kalayım. Eşim de gitti. Ben böyle ‘Allah, Allah, Allah’ diye diye epey durdum. Ondan sonra ikinci depremde yine durdum. Evde tek durdum. Sonra balkona geldim. Sürüne sürüne balkona geldim. Epey durdum yani gene orada. ‘Allah’ım’ dedim, dualar ettim.”
“BASTONLA SÜRÜNÜYORDUM”
Tekerlekli sandalyesi de deprem sırasında evde kalan Uyar, “Bunu bana Kızılay verdi. 15-20 gün oldu. Bastonla sürünüyordum” dedi. Evine yağmacıların da girdiğini belirten Uyar, “Televizyonumu aldılar. Eşyalarımı, çamaşırlarımı dağıtmışlar. İçinde artık para mı aradılar, altın mı; benim gibi fakirde ne gezer, değil mi? Yorganların, yastıkların içini, hepsini dökmüşler. Kapı pencereyi kırmışlar. Orada yağmacılar götürmüşler televizyonu” diye konuştu.
“YEĞENİM SU, EKMEK GÖNDERDİ”
Depremlerden sonra 3 gün yemek yemediklerini de söyleyen Uyar, “Sonra Kırıkçalı’ya geldik. Kırıkçalı’da da bir gece kaldık. Orada çadır bulamadık. Buraya geldik. Yeğenimi aradım. Yeğenim Kayseri’de. ‘Ne yapıyorsun teyze’ dedi. ‘Çok zor durumdayız’ dedim. ‘Bize su, yemek vermiyorlar’ dedim. 50 liraya bir bardak su istedim, vermediler. Çocuk da vardı. Sonra yeğenime söyledim. Yeğenim su, ekmek gönderdi. İşte ıvır zıvır ne varsa onları gönderdi” dedi.
"OMZUM HEM ÇIKTI HEM KIRILDI”
Aynı çadırkentteki bir çadırda yaşayan Besi Demir de depremlerden sonra evden çıktıklarını ve telefonlarını dahi alamadıklarını dile getirdi. Demir, şunları söyledi:
“Bir şey giyemeden öyle çıktık. Kalktık ki vestiyer kapının önüne düşmüş. Biz hemen kapıdan çıktık. Bir daha deprem oldu. O ikinci deprem bizi aldı, belki 20 metre yere vurdu. Benim omzum kırıldı. Omzum hem çıktı hem kırıldı. Torunum elimdeydi, torunun omzu kırıldı. Çok fena ağrıyor vallahi. 3 gün bağların içinde kaldık. Bir şey yemedik. Ne bir su içtik ne bir yemek yedik. Ben şeker hastasıyım, astım hastasıyım. Her hastalık bende var. 3 günden sonra biz kalktık, köye, eniştemin evine gittik. Orada 10 gün kaldık. Benim enişte, bizi görünce oturdu ağladı. Bizim o hâlimizi görünce oturdu ağladı. 10 gün sonra kalktık, kızımın yanına, Kilis’e gittik. 3- 4 gün oradaydık. Orada omzumu 4 sefer kırıkçıya götürdük. Orada da deprem olunca biz geri buraya geldik. Biz dedik, ‘Bize bir çadır ayarlayın, çadıra gideceğiz’. Buraya çadıra geldik. Çadırlarımız küçük. Ne bir banyo edecek yerimiz var ne bir çamaşır yıkayacak yerimiz var. Çok zor durumlardayız. Elektrik yok, telefonlarımızı alamadık. Çok zor günler geçiriyoruz.”