Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

IŞİD hakkında bomba iddialar... 'IŞİD 2.0 geliyor'

21. YY Türkiye Enstitüsü Başkanı, Emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek KRT'de Gün İzi programında Aslı Kurtuluş'un konuğu oldu. Armağan, Bağdadi sonrası terör örgütü IŞİD'in neler yapabileceğini anlattı ve, "Bağdadi’nin ölmüş olması tamamen IŞİD’in ortadan kalkacağı anlamına gelmiyor" dedi.

21. YY Türkiye Enstitüsü Başkanı, Emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek, "IŞİD’in El Kaide imkanlarini, El Kaide’nin IŞİD’in imkanlarını kullanarak IŞİD 2.0 dediğimiz yeni bir yapıyla önümüzdeki günlerde küresel terörün Irak’ta, Suriye’de, dünyanın diğer bölgelerinde yeniden saldırıya geçecek olması çok da sürpriz olmayacak. Bundan en muzdarip olacak ülkelerden birisi maalesef Türkiye gibi gözüküyor" dedi.

İşte o açıklamalar:

RADİKAL DİNCİ ÖRGÜT LİDERLERİ NEDEN AİLELERİNİ YANINDAN AYIRMIYOR

Usame Bin Ladin’den sonra Ebu Bekir Bağdadi de öldürüldüğünde yanında ailesi vardı. Peki bu kişiler onca riske ve illegal yaşantıya rağmen neden ailelerini yanlarından ayırmıyorlar? Dinsel bir nedeni var mı? Uzmanlar bu konuda enterasan açıklamalarda bulundu.

IŞİD lideri Ebu Bekir Bağdadi’nin öldürüldüğü operasyon sırasında yanında eşi ve üç çocuğunun da bulunduğu, çocuklarının üzerindeki bombayı patlatması sonucu öldüğü iddia edildi.

El Kaide kurucusu Usame Bin Ladin de Pakistan’da 2011’de öldürüldüğü operasyonda bulunduğu evde ailesiyle birlikte yaşıyordu.

Yine Ebu Bekir Bağdadi’den önce Irak İslam Devleti olarak anılan örgütün liderleri olarak bilinen Ebu Ömer Bağdadi ve Ebu Eyyub el-Mısri’nin 2010 yılında öldürüldüğü operasyonda yanlarında aile bireylerinin olduğu öne sürülmüştü.

Ömer Bağdadi’nin oğlunun çatışmada öldürüldüğü öne sürülürken, Mısri’nin eşi Hasna Ali Yahya ve çocukları ise sağ ele geçirilmişti.

Sonradan örgüte yardımcı olmak suçlamasıyla idama mahkum olan Yahya’nın cezası 20 yıl hapse çevrilmişti.

HACI BEKİR'İN AİLESİ 49 TÜRK KONSOLOSLUK ÇALIŞANIYLA TAKAS EDİLMİŞTİ

Irak İslam Devleti’nin asıl beyni ve Ebu Bekir Bağdadi’yi IŞİD’in başına geçiren kişi olarak nitelenen Hacı Bekir lakaplı Samir Muhammed el-Hilifavi de bulunduğu Halep’te rakip örgütlerden Tevhid Tugayı tarafından 2014’te öldürüldüğünde yanında ailesi bulunuyordu.

Türkiye’ye yakın olduğu iddia edilen Tevhid Tugayı’na esir düşen ailesi ilginç bir pazarlığa konu olmuştu.

İddialara göre Hacı Bekir’in ailesini “emanet” olarak gören IŞİD konuyu kendisine “namus meselesi” yapmış, Türkiye’nin Musul konsolosluğunda IŞİD tarafından rehin alınan 49 konsolosluk mensubuna karşılık, takasını istediği 50 kişinin arasında aileyi de şart koşmuştu.

Konu o günlerde medyada “49 kişiye karşılık Hacı Bekir emaneti” diye duyurulmuştu.

FARKLI ÜLKELERDEN BİNLERCE KİŞİ AİLESİYLE BİRLİKTE SAVAŞ ALANLARINA GELDİ

Keza farklı ülkelerden gelerek Suriye ve Irak’ta IŞİD’e katılan kişilerden yüzlercesinin ailesiyle geldiği ve bu ailelerden bir çoğunun da sonradan Irak güvenlik güçlerinin ya da SGD’nin eline düştüğü biliniyor.

300 TÜRK KADIN DA IŞİD'Cİ EŞLERİNİN PEŞİNDEN IRAK'A GİTMİŞTİ

Hali hazırda Musul ve Telafer’in Irak güvenlik güçlerince geri alınmasının ardından eşleriyle birlikte Irak’a gelerek IŞID’e katıldıkları iddia edilen 300 civarı Türk kadının da ele geçirildiği hatta bunlardan dördünün eylemlere katıldığı için idam edilip, 15’inin de idama mahkum edildiği öne sürülmüştü.

NEDEN AİLELERİNİ YANLARINDAN AYIRMIYORLAR?

Silahlı mücadeleyi esas alan radikal sol örgütlerde genellikle militanlar evlilikten, aileden uzak dururken ya da evlense dahi çocuk yapmaktan kaçınırken radikal dinci örgütlerde evlenmeye devam edildiği hatta savaş sahalarında bile aileyle kalındığı görülüyor. Bunun nedenlerini sorduğumuz uzmanların farklı görüşleri var.

SAVAŞ ALANINDA YENİ BİR MEDİNE KURGUSU HAYALİ!

Gazeteci Yazar Bülent Şahin Erdeğer, radikal dinci örgüt liderlerinin ailelerini yanlarından ayırmama ve mensuplarının savaş ortamında bile evlenmeye devam etmesiyle alakalı olarak şu görüşleri dile getirdi:

İslami örgütlenme mantığında bu tip örgütler kendilerini 'İslami Emirlik' 'Hilafet' 'İslam Devleti' gibi toplumsal otorite ve dinsel toplumun ideal nüvesi gördüklerinden savaş merkezlerinde de aileden devlete kadar toplumu bütünsel olarak kurmayı esas alırlar. Bu yüzden kişi savaş, çarpışma alanlarında da yeni bir Medine kurgusunu gerçekleştirmeye çalışır. Aslında El Kaide'nin genel yöntemi böyle değildir çünkü bireysel ve üzüm salkımı modeli hücre evlerini esas alır ancak El Kaide Afganistan'da bu tarzın dışında yerleşik bir toplum Medine Ütopyasını gerçekleştiriyordu çünkü Afganistan'daki Taliban kendisini İslam Emirliği olarak görüyor.

"ÇOCUKLARI VE KADINLARI DA MİLİTANLAŞTIRIYOR"

Benzer bir durumun IŞİD için Suriye ve Irak'ta da geçerli olduğunu söyleyen Erdeğer sözlerini şöyle devam ettirdi:

Kendisini İslam Hilafeti/Devleti olarak gördüğü için Medine ütopyasını tekrarlıyor. Aileler, esnaf, vb. örgütlenmelerle IŞİD kendi Medine’sini kendi Bedir ve Uhud’larını üretmeye çalışıyor. Böylece İslamcı camiaya kendisinin tek meşru İslamcı otorite olduğu propagandasını yapabiliyor. Bu sebeple IŞİD militanları savaşta dahi evlilikten çocuk yapmaktan çekinmiyor hatta çocukları da kadınları da militanlaştırıyor. Bu Nazilerin çocuk askerlerine, Hitler gençliğine ve İdeal Almanya ütopyasının gerçekleştirilmesi hedefine de çok benziyor.

BULUT: DİNİ GELENEKLERE GÖRE AİLEDEN AYRI KALMAK HOŞ GÖRÜLMÜYOR

Radikal dinci örgütler üzerine araştırmaları bulunan gazeteci yazar Faik Bulut, İslam geleneğinde aileden uzun süre ayrı olmanın hoş görülmediğini belirterek, sözlerini şöyle devam ettirdi:

Hz. Ömer’in, sefere giden eşlerinden uzak kalan kadınlardan gelen tepkilerden dolayı askerlerine ailelerinden üç aydan fazla ayrı kalmamalarını emrettiği rivayet edilir. İslam geleneğinde hep liderler aileleriyle hareket etmiştir. Yanlış yere çekilmemesi şartıyla söylüyorum örneğin Hz. Hüseyin bile Medine’den Küfe’ye gelirken onca riske karşın ailesini Medine’deki kardeşinin yanında bırakmak yerine birlikte götürmüş, hep birlikte yaşamlarını yitirmişlerdir. Dini geleneklere göre baba ailenin reisidir ve çocuklar eş ondan uzakta olmamalıdır.

“LADİN, EN ÇOK ARANAN ADAMKEN 2. EŞİNİ YEMEN'DEN GETİRİP EVLENDİ”

Cihatçı hareketler üzerine yayınlar çıkaran Küresel Kitap Genel Yayın Yönetmeni Osman Akyıldız, bu tip örgütlerin liderlerinin sol gruplarda olduğu gibi hayattan kopuk bir mücadeleyi benimsemediğini iddia ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

Zaman zaman güvenlik gereği eşlerinden ayrı yerlerde kalsalar bile genel olarak evlenirler, çoluk çocuk sahibi olurlar. Çünkü kendileri öldüklerinde veya esir düştüklerinde çocuklarının mücadeleyi sürdüreceklerine inanırlar. Nitekim’in Ladin’in oğlu Hamza babasından devraldığı mücadeleyi sürdürdü. Başka çocukları da öldüler. Yine Usame bin Ladin bütün dünyanın en çok aradığı adam olmasına rağmen, yanında bir eşi varken bile ikinci bir eşi Yemen'den getirerek evlenmiştir. Amerika tarafından öldürüldüğü evde iki eşi de yanındaydı. Keza Ebu Musab Zerkavi (Irak El Kaidesi’nin kurucusu) öldüğünde eşi ve çocukları yakınlardaki bir başka evdeydi.

“EVLENİN ÇOĞALIN” EMRİNİN YER ALDIĞI HADİSTEN YOLA ÇIKIYORLAR

Akyıldız, savaş ortamına karşın örgüt liderlerinin ve üyelerinin neden evlenmeye ve çocuk yapmaya devam ettiklerinin gerekçesini de şöyle açıklıyor:

Hz. Muhammed’in ‘Evlenin coğalın, ben kıyamet günü ümmetimin çokluğuyla iftihar edeceğim" hadisiyle amel ederler. Bu örgütlerde evlenmemek, sol gruplar gibi kadından yüz çevirmek gibi bir şey yoktur

KILIÇ: MAHREMİ SAYDIKLARI AİLELERİNİ KİMSEYE EMANET ETMİYOR OLABİLİRLER

İlahiyatçı Cemil Kılıç, örgüt liderlerinin ailelerini yanlarından ayırmamasının dini bir temeli olmamakla birlikte davranışlarını şu nedenlere bağlıyor:

İslam’da kişinin ailesi haremi yani mahremidir. Kişi ailesini yani mahremini ancak baba kardeş gibi birinci dereceden kişilere emanet edebilir. Şayet böyle bir kişi yoksa ailelerini yanlarından ayırmıyor olabilirler.

“SAVAŞ AHLİNDE BİLE OLSA AİLE KURMA ÇABALARI SÜRÜYOR”

Kılıç, IŞİD militanlarının savaş ortamında bile evlenmeye devam etmeleriyle ilgili olarak da sözlerini şöyle devam ettirdi:

Bu kişiler kendi faaliyetlerini cihad olarak adlandırıyorlar. Cihad halinde bile namaz, oruç gibi ibadetler aksatılmaz. Evlenmek aile kurmak da bunlardan biri olarak görüldüğünden evlenmeye, çocuk yapmaya devam ediyorlardır.

KIRBAŞOĞLU: DİNİ NEDENİ YOK, HİZMET ETTİRMEK İÇİN TAŞIYORLARDIR

İlahiyatçı Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu ise örgüt liderlerinin ailelerini yanında bulundurmasının hiçbir dini dayanağı bulunmadığını belirterek şu iddiada bulundu:

Bu kişilerin ailelerini yanında bulundurması daha çok güvenlik kaygısı ya da feodalite alışkanlıklarıdır Ailesi yanında olan insan daha az dikkat çekebilir diye düşünmüşlerdir. Yine ailesini yanında bulundurarak kendi ihtiyaçları için hizmetini de yaptırıyordur.

SAVAŞ HALA BİTMEDİ

Irak’ın kuzeyindeki Sincar Dağları’ndan Kaliforniya’daki San Bernardino’ya, Rakka’dan Londra’ya, İstanbul’a ve Kolombo’ya: Ölümünün her kıta, etnisite ve inançta kutlanması Ebubekir Bağdadi'nin işlediği suçların şeytaniliğinin bir kanıtı.

Fakat Ortadoğu ve dünyanın dört bir yanındaki IŞİD kurbanları için yıllar süren terörün yarattığı travma halifeliğin yıkılışıyla ortadan kaybolmadı ve Bağdadi'nin ölümüyle de kaybolmayacak.

Azınlık topluluğun tarihi yurdu olan Sincar'dan 21 yaşındaki eski IŞİD tutsağı Ezidi Saad Salmo “Ağabeyim haberi bana dün söyledi. Duyduğumda çok mutlu oldum" dedi.

Ama hala üç erkek kardeşim ve bir kız kardeşim dahil 22 akrabam IŞİD'in elinde. Onları geri alana kadar hiçbir şey değişmeyecek.

Memleketi harap olmuş vaziyetteyken Salmo bugün Irak'ın kuzeyindeki bir mülteci kampında yaşıyor. Bağdadi'nin emri üzerine binlerce kadınla birlikte kaçırılıp köle olarak tutulduğu IŞİD esaretinde yılları geçti. Telafer'den Rakka'ya Suriye'nin her yerinde taşınıp durdu ve en sonunda geçen yıl Deyrizor'da kurtarıldı.

IŞİD savaşçıları 3 Ağustos 2014'te günün erken saatlerinde Irak'ın kuzeyindeki Sincar ilçesine saldırdı. Binlerce erkeği durdukları yerde katledip onlardan sayıca çok daha fazla kadın ve çocuğu da köleleştirdiler.

Katliamın ilk dalgasından kaçmayı başaranlarsa, Ezidilerin tarih boyunca sığınma yeri olmuş Sincar Dağı'nın dolambaçlı yollarına kadar kovalandı. Birçoğu kaçarken susuzluktan öldü.

Binlerce Ezidi'nin hala kayıp olduğu tahmin ediliyor. Daha binlercesiyse mülteci kamplarında, yok edilmiş yuvalarına dönemeden arafta yaşıyor. Bugün bile Sincar'da toplu mezarlar bulunmaya devam ediyor.

Bağdadi'nin ölümünün ardından 25 yaşındaki Nevin Raşo, "Biz Ezidiler yıllardır acı ve ıstırap içindeyiz, dolayısıyla bu haber acımızı hafifletiyor" dedi.

Eskiden radyo spikerliği yapan Raşo IŞİD'in elinde 5 yıl esir kaldı. Her günü korku içinde geçti. Dahası halifeliğin yıkılmasının ilk zamanlarında kimliğini açıklayamayacak kadar korkuyordu.

Bir gün yolu, binlerce gönüllü IŞİD'li eşinin tutulduğu El Hol kampına düştü ve en sonunda burada kimliğini açıkladı. Ama bugün bile, kamptan kaçmayı başarmasına rağmen korku içinde yaşamaya devam ediyor.

Raşo, “IŞİD üyeleri hayatta olduğu sürece acımız dinmeyecek (...) Bağdadi'nin Ezidiler tarafından öldürülmüş olmasını dilerdik” dedi.

Bağdadi'nin hükümdarlığında IŞİD dini azınlıklara zulmedip onları katletmişti. Ne var ki kurbanlarının büyük çoğunluğu, Irak ve Suriye'de zalim hilafetin yönetimi altında yaşamak zorunda bırakılan Müslümanlardı.

IŞİD'in başkenti Rakka'da örgüt kendine karşı çıkanı öldürürdü. Şehrin merkezi meydanı cesetlerin günlerce asılı kaldığı korkunç bir infaz alanı haline gelmişti.

27 yaşındaki Rakka yerlisi Hüsam Hamud da Salmo gibi yerinden edildi. Terör örgütünün şiddetli saldırılarının ve yaptığı işgalin sonuçları bugün de yankılanmaya devam ediyor.

Hamud telefonla The Independent'a yaptığı açıklamada “Bu, Suriye halkının geneli için bir zafer. Bağdadi, Rakka'da halkın çoğunu katleden örgütün patronuydu" dedi.

Ama onun ölümünü IŞİD'in sonu olarak düşünemeyiz. Onları gözetim altında tutacak kimse olmadan binlerce IŞİD üyesi ve onların aileleri hala orada bir yerde, bu gibi insanlar gidip hücreleri oluşturacak. Daha şimdiden yeniden inşa etmeye başladılar.

Kürt güçleriyle Suriye hükümeti arasında yapılan bir anlaşma sonrasında Hamud geçenlerde evinden kaçmak zorunda kaldı. Şehirdeki çoğu kişi şimdi de Rakka’ya hükümet kontrolünün geri gelmesinden korkuyor.

Hamud, “DAEŞ (IŞİD) yüzünden çok fazla fedakarlık yapmak zorunda kaldık. Evlerimizi kaybettik, yakınlarımızı kaybettik. Bir hiç uğruna her şeyimizi yitirdik” diye konuştu.

Bağdadi'nin genel hakimiyet planının bir kısmı, dünyanın her yerinden aşırılık yanlısı üye çekmeye dayanıyordu. Propaganda çabalarının merkezinde bu yer alırdı. Ama örgütün sesini duyurma arzusunun kana susamış doğasını çok az kişi tahmin edebilirdi.

Suriye'ye yardım için gelen yardım görevlileri, gazeteciler ve siviller IŞİD'in ağına takıldı. Bu kişiler öldürülmeden önce kamerayla teşhir edildi.

Onların aileleri için de savaş hala bitmedi. Birçoğu, karşı karşıya kaldıkları kabusun aynısına yakalananlar için mücadele etmek ya da inandıkları değerler uğruna savaşmak için vakıf kurdu.

Amerikalı gazeteci James Foley'nin annesi Diane Foley, Bağdadi'nin ölümünün ardından The Atlantic'e yaptığı açıklamada, “Ne zaman böyle bir şey olsa bütün o dehşet geri geliyor" dedi.

Anne Foley, oğlunun ölümünden ardından yurt dışındaki bütün Amerikalı rehinelerin özgürlüğünü ve dünya genelinde gazetecilerin güvenliğini savunan James W. Foley Mirası Vakfı'nı (James W Foley Legacy Foundation) kurdu.

James Foley, Suriye halkının çektiği acıyı belgelemek için bu ülkeye giden bir serbest gazeteciydi. IŞİD'in halka açık olarak öldürdüğü ilk rehinelerden biriydi.

Foley'nin annesi bir açıklamasında, Bağdadi'nin ölümünün “terör gruplarının dirilişini engellemesini umduğunu ve yakalanan IŞİD savaşçılarının yargılanıp yaptıklarından sorumlu tutulması için dua ettiğini" söyledi.

“Austin Tice ve Macid Kamalmaz da dahil olmak üzere Suriye'de rehin tutulan 12 Amerikalı için hala endişe duyuyorum” diye ekledi.

IŞİD tarafından 2014'te öldürülen Britanyalı insani yardım çalışanı David Haines'in erkek kardeşi Mike Haines OBE (Order of the British Empire-Britanya Kraliyeti Onur Nişanı ed.n.) de benzer bir şekilde, okullarda yapılan ziyaretlerle dayanışma, hoşgörü ve anlayışı teşvik etmeyi amaçlayan Küresel Birlik Eylemleri (Global Acts of Unity) kampanyasını başlattı.

Haines, Bağdadi'nin ölümünün ardından yaptığı açıklamada, “Kardeşimi DAEŞ'in elleriyle yitirmemizin yol açtığı yıkıcı kaybın ailemin hayatını değiştiren bir etkisi oldu. Yokluğunu hissetmeye her gün devam ediyoruz" dedi.

DAEŞ'in amaçlarına karşı gelmek ve o acıyı tamamen güçlü, pozitif bir kuvvete çevirmek ve Küresel Birlik Eylemleri'ni kurmak kolay bir yol değildi. Ama farklı inanç ve topluluklarla çalışarak doğru yol oldu.

Pek çok başka aile sevdiklerinin anısına IŞİD ideolojisiyle savaşmaya devam ediyor.

İÇ ÇAMAŞIRI DETAYI

Terör örgütü IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi'nin 27 Ekim'de sabaha karşı Amerikan askerleri tarafından ölü ele geçirilmesinin ardından, bir başka terör örgütü olan YPG'nin elebaşlarından Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin, Bağdadi'nin haleflerinden biri olarak gösterilen Hasan el Muhacir'in öldürüldüğünü duyurmuştu.

Bu terör örgütü şimdi de Bağdadi'nin nasıl bulunduğuna dair detayları dünya kamuoyuyla paylaşıyor.

Terör örgütü PKK uzantısı YPG’nin ana omurgasını oluşturduğunu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) yöneticilerinden Ferhat Abdi Şirin, Twitter’ın onayladığı hesabından yaptığı bir paylaşımda, IŞİD Sözcüsü Muhacir’in Cerablus yakınlarındaki Ayn el Baat köyü yakınlarında öldürüldüğünü aktarmıştı.

Bu bilgi, bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi tarafından da doğrulandı. Adı açıklanmayan yetkili, Muhacir’in Amerikan Özel Kuvvetleri’nin operasyonuyla önceki gün öldürüldüğünü belirtti.

“SDG’Lİ CASUS SIZDI” İDDİASI

Şimdi de SDG üyelerinden Polat Can adlı terörist, Bağdadi’nin kimliğinin operasyondan üç ay önce tespit ettiğini öne sürdü.

IŞİD’e karşı operasyonlarda ABD’nin desteğini alan SDG’nin yetkilisi Polat Can, Twitter’dan yaptığı paylaşımda, Bağdadi’nin Suriyeli Kürt bir casus tarafından takibe alındığını söyledi.

Çalışmaları Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA) ile irtibat halinde yürüttüklerini belirten SDG’li terörist, söz konusu casusun Bağdadi’ye ait bir iç çamaşırını ele geçirdiğini ve bu iç çamaşırı üzerinde yapılan DNA testleri sonucu takip edilen kişinin Bağdadi olduğunun netleştiğini aktardı.

Amerikan NBC News televizyonuna konuşan Ferhat Abdi Şahin de benzer yönde beyanat verdi.

Şahin, SDG’ye mensup olduğunu aktardığı casusun yaz aylarında Bağdadi’nin kullanılmış iç çamaşırına ulaştığını, daha sonra ise dünyanın en çok aranan teröristinin kan örneğini alarak ABD’li yetkililere ulaştırdığını öne sürdü.

Amerikan makamları ise bu teröristlerin iddialarına ilişkin resmi bir açıklama yapmadı.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER