Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

İşçilerden Erdoğan'ın kampanyası için 'zorla' para topluyorlar

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın koronavirüs salgını nedeniyle halktan IBAN vererek yardım istemesi üzerine kampanya başlatılmıştı. Erdoğan kampan için 7 aylığını vereceğiniz söylemişti. Erdoğan'ın kampanyası için BOTAŞ'ta, işçilerden maaş kesintisi adı altında 'bağış' toplandığı ortaya çıktı

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, koronavirüs salgını ile mücadelede yeni bir uygulama daha açıklamıştı. Erdoğan, vatandaşların devlete yardım yapabilecekleri banka hesap numaralarını açıklayarak milli dayanışma kampanyası başlatıldığını bildirmişti.

Bağış kampanyası için işçilerden maaş kesintisi adı altında zorla 'bağış' toplandığı ortaya çıktı.

İşçilere gönderilen mesajda, "Milli Dayanışma Kampanyası kapsamında 2020 Nisan ayı maaşlarımızdan kapsam dışı personelimizde 400 TL, kapsam içi personelimizden 200 TL, olmak üzere kesinti yapılacaktır." denildi.

İşte o mesaj:


CHP'Lİ VEKİL: BOTAŞ GENEL MÜDÜRÜ SARAYA YALAKALIK YAPARAK NEREYE VARMAYA ÇALIŞIYOR?

CHP Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel Twitter hesabından tepki gösterdi. Gökçel şu ifadeleri kullandı:

Bağış kampanyaları gönüllülük esasına dayanır. İsteyen bağış yapar isteyen yapmaz.

Çalışanın alın terine el koymak da neyin nesi?

Bu emri kim verdi?

BOTAŞ Genel Müdürü Burhan Özcan Saraya yalakalık yaparak nereye gelmeyi planlıyor?

CHP Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel de bu mesajı paylaştı:

BOTAŞ yönetimini aynı mesajı mail olarak da gönderdi:

ÖĞRETMENLERİ DE ZORLUYORLAR

Öğretmenlerin örgütlü olduğu Eğitim İş Sendikası da bugün “Cumhurbaşkanı'nın ‘gönüllü kampanyası’ eğitimcilere dayatılmakta, mobbing aracı yapılmaktadır!” başlıklı bir yazılı açıklama yaptı.

“ÖĞRETMENLERE KAMPANYAYA KATILMAYI DAYATMIŞ, MAKBUZLARIN KENDİLERİNE SUNULMASINI İSTEMEYE BAŞLAMIŞTIR”

Eğitim İş açıklamasında öğretmenlerden, yöneticiler aracılığıyla bağış istendiği ve makbuzların gönderilmesinin talep edildiği belirtildi. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Daha da acınası tablo, Cumhurbaşkanı'nın bizzat kampanyayı açıklamasından hemen sonra oluşmaya başlamıştır. Okul yöneticileri, WhatsApp gruplarında, öğretmenlere kampanyaya katılmayı dayatmış, makbuzların kendilerine sunulmasını istemeye başlamıştır.

Ne yazık ki bu mobbinge dair çok sayıda ekran görüntüsü ve teyitli bilgi elimize ulaşmıştır. Okul yöneticilerinin, bağışa zorlanan öğretmenlerin göndereceği makbuzları ilçe milli eğitim müdürlüklerine yollayacaklarını hep bir ağızdan bildirmesi, yöneticilerin öğretmenlerin bağışı üzerinden puan toplamaya çalışacağını ve bu kampanya dayatması aracılığıyla öğretmenlerin siyaseten fişleneceğini ortaya koymuştur.”

“HÜKÜMETTEN BİR DESTEK PAKETİ BEKLERKEN DÜN AKŞAM İTİBARİYLE ŞOKA UĞRAMIŞTIR”

Eğitim İş’in yaptığı açıklama şöyle:

“Dünya ülkelerinin neredeyse tümüne bir kabus gibi çöken, daha şimdiden çok canlar alan korona virüs, testlerin yetersiz yapılmasına rağmen ne yazık ki kısa sürede en hızlı vaka sayısına çıkma oranına Türkiye'de ulaşmıştır.

Daha şimdiden 168 yurttaşımızın ölümüne neden olan salgına karşı, sokağa çıkma yasağı ilan ederse hukuken ekonomik olarak büyük çaplı bir destek paketi açıklamak zorunda kalacak olan hükümet, bu yüzden "evde kal" çağrısında bulunmakla yetinmiştir.

Bu kara günleri biraz aydınlatma şansı varsa bu elbette dayanışma ve sosyal devlet kavramlarında gizlidir.

Dayanışma, bireylerin kendi hayatlarında yaşadığı tekil sıkıntıları, çoğul çarelerle, insanlık ve yurttaşlık bilinciyle bertaraf etmenin metodudur.

Biz bilinçli ve vicdanlı yurttaşlar olarak dayanışmanın, toplumu birbirine daha da kenetleyen güçlü bir olgu olduğunun bilinciyle hareket ettik ve etmekteyiz.

Ne var ki ‘dayanışma’ kavramı biz bilinçli yurttaşlar için söz konusu olup, bir devlet politikası olarak öne sürülemez.

Çünkü yurttaşların devlet kavramından haklı beklentisi, vermekte oldukları vergilerin karşılığında tüm kaynakların, hizmetlerin ve hakların adilce dağıtılmasıdır; özetle sosyal devlet politikalarıdır.

Çalışmak zorunda olduğu için evde kalamayanlar, bir geliri olmayanlar, geçimini günlük işlerden ya da hizmet sektöründen elde edenler diğer tüm ülkelerde olduğu gibi hükümetten bir destek paketi beklerken, dün akşam itibariyle şoka uğramıştır.

“HÜKÜMET SOSYAL DEVLET OLMAK YERİNE HALUK LEVENT'E RAKİP ÇIKMAYI TERCİH ETMİŞTİR”

Bugüne kadar bu kara günlere yönelik yıllarca vergi topladığı için para vermesi beklenen devlet, dün akşam itibariyle yurttaşından bir de para istemiştir! Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın konuşması için ekran başına geçen milyonlar, zor durumdaki yurttaşlara nefes aldıracak bir ekonomik program beklerken, para gönderilmesi söylenen İBAN numaralarıyla karşılaşmıştır.

Yani hükümet, bu zor günlerde sosyal devlet olmak yerine, Haluk Levent'e rakip çıkmayı tercih etmiştir. Ramazan ayında verilecek zekatların da kampanyaya dahil edilmesi gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı, sadaka ekonomisini fiili olarak ilan etmiştir.

“BU KAMPANYA DAYATMASI ARACILIĞIYLA ÖĞRETMENLERİN SİYASETEN FİŞLENECEĞİNİ ORTAYA KOYMUŞTUR”

Daha da acınası tablo, Cumhurbaşkanı'nın bizzat kampanyayı açıklamasından hemen sonra oluşmaya başlamıştır. Okul yöneticileri, WhatsApp gruplarında, öğretmenlere kampanyaya katılmayı dayatmış, makbuzların kendilerine sunulmasını istemeye başlamıştır.

Ne yazık ki bu mobbinge dair çok sayıda ekran görüntüsü ve teyitli bilgi elimize ulaşmıştır. Okul yöneticilerinin, bağışa zorlanan öğretmenlerin göndereceği makbuzları ilçe milli eğitim müdürlüklerine yollayacaklarını hep bir ağızdan bildirmesi, yöneticilerin öğretmenlerin bağışı üzerinden puan toplamaya çalışacağını ve bu kampanya dayatması aracılığıyla öğretmenlerin siyaseten fişleneceğini ortaya koymuştur.

Okul yöneticilerinin yetkileri dışında kalan bu alandaki heveskarlığı, öğretmenlerimizi zor durumda bırakmaktadır. Her yurttaş gibi öğretmen de, bağış yapıp yapmayacağı, bu bağışı nereye yapacağı konusunda özgürdür. Bu konuda hesap vermeyecektir!

Bu konularda hesap vermesi gerekenler, Elazığ Depremi'nden sonra ‘Bu deprem paraları nereye harcandı?’ diye sorulunca ‘Gitmesi gereken yerlere gitti. Kimseye hesap verecek değiliz’ diyenlerdir.

Hesap vermesi gerekenler, işsizlik fonu, ihtiyaç akçesi, sosyal dayanışma fonunda toplanan paraların nerede olduğunu açıklayamayanlardır.

Hesap vermesi gerekenler, Korona nedeniyle 117 milyonu kamuya harcanmak üzere toplam 200 milyar Euro'luk ekonomik paket açıklayan İspanya'ya "Yardım gönderdik" derken, kendi yurttaşları "evde kalırsam açlıktan ölürüm" deyince soruşturma başlatanlardır.

Hesap vermesi gerekenler, tüm dünya ülkeleri virüse karşı ekonomik ve tıbbi çözümlerde birbiriyle yarışmaya çalışırken, "evde kal" çağrısı, kolonya vaadi, emlak alımında peşinat indirimi ve Kanal İstanbul projesi açıklayarak aklımızla alay edenler, canımızı hiçe sayanlardır.

“YURTTAŞLARIN SİYASİ GÖRÜŞLERİ BAZ ALINARAK MI DAĞITILACAKTIR”

Meselenin bir diğer önemli yanı da bu kampanya aracılığıyla toplanan paraların ne olacağıdır. 15 Temmuz Şehit Aileleri için toplanan paralar gibi meçhule mi karışacak, deprem için toplanan paralar gibi hesabı mı sorulamayacak, yoksa hükümetin elindeki belediyelerin yaptığı gibi yardımlar, yurttaşların siyasi görüşleri baz alınarak mı dağıtılacaktır?

Koskoca salgın krizine rağmen yurttaşa sadece 2 milyar TL'lik bir paket açıklayan ve laf arasında bu yardımın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın uygun gördüğü biçimde dağıtılacağını söyleyen Cumhurbaşkanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın yardım dağıtma kriterlerini de açıklayacak mıdır?

“NASIL FAALİYET GÖSTERECEĞİNİ BELİRLEMEK, DAYATMAK HADDİNİZE DEĞİLDİR”

Önce eğitim emekçilerine kampanya dayatan okul yöneticilerine ve Milli Eğitim Bakanlığı'na sesleniyoruz:

Eğitimcilerin sosyal dayanışmanın gönüllü alanlarında nasıl faaliyet göstereceğini belirlemek, dayatmak haddinize değildir! Sizler önce okullarınızı ve makamlarınızı kendi makam hırsınız için kullanmaktan vazgeçmeli, eğitime ayrılan bütçenin bu ülkenin evlatlarına ulaştırılmak yerine tarikatların görünen yüzü olan derneklere sızmasını engellemelisiniz!

Eğitim-İş olarak bu dayatmaya maruz kalan eğitim emekçilerine de sesleniyoruz:

Yaptığınız ya da yapacağınız hiçbir bağışla ilgili kendinizi mecbur hissetme, hesap verme durumunda değilsiniz.

Sadece bu yıl, yandaş iş adamlarına yaptıkları yollar için kimse geçmese bile bizlerin cebinden ödenecek para, hasta garantili şehir hastaneleri için cebimizden çıkacak toplam tutar 21 milyar liradır! Bu açgözlü müteahhitlerin sadece 1 yıllık gelirine "dur" dese bile bu ülkede geliri olmayan yurttaşlarına bir süre bakabilecek olduğu halde bunu tercih etmeyen hükümete hiçbir şey borçlu değilsiniz!

Dayanışma talimatla değil vicdan, akıl ve istekle yapılır. Devletin görevi dayanışma kampanyaları yapmak değil, topladığı vergileri hiçbir yurttaşının dayanışmaya ihtiyaç duymayacağı bir sistemi kurmak için uğraşmaktır.”

VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ DE ÇAĞRIDA BULUNDU

Vakıflar Genel Müdürlüğü de tüm tüm çalışanlara bağış çağrısında bulundu.

Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden gönderilen yazı şu şekilde:

BİR YAZI DA YARGITAYDAN: HAKİM VE SAVCILAR 1000, PERSONEL 100

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca da hakim ve savcılar başta olmak üzere diğer çalışanlardan kampanyaya destek olunmasını istedi.

Akarca imzası ile çalışanlara gönderilen yazıda, "Sayın Başkanlarımız, Üyelerimiz, Omursa Başkan ve Üyelerimiz, Yargıtay Cumhuriyet Savcılarımız ve Tetkik hakimlerimiz için alt sınır 1000 TL'den, personelimiz için 100 TL'den az olmamak üzere ilan edilen hesap numarasına 20 Nisan 2020 tarihine kadar yardımda bulunulması hususu saygıyla duyurulur" denildi.

İşte o yazı:


İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER