Ekrem İmamoğlu'nun açıklamasının satır başları şöyle oldu:
Uğur Dündar: Belediye meclisinde 2020 bütçesini sundunuz. Eylem planı takdim ettiniz. 6 milyar vadesi geçmiş bir borç yükü, 7.9 milyar bütçe açığıyla belediyeyi devraldık, dediniz. Göreve geldiğimizin haftası maaşlar ödenecekti ödeyecek maaşımız yoktu, dediniz. Umduğunuz ve bulduğunuz çok farklıydı. Vadesi geçmiş ödenmeyen borç ve bütçe açığı yerine yönetilebilir bir bütçeyle devralmış olsaydınız şu andaki süreç içinde ne gibi hizmetler yapabilirdiniz?
Ekrem: Bütçe yönetimi çok önemli. Kamu bütçesi yönetmek çok daha önemli. Şöyle bir tarif yapıyorum. Kamu yozlaşması yaşıyoruz. Kamu yönetimi, devlet yöneti,mi gerçekten hassas bir alan. Ben kendi işiyle hayatı geçmiş bir insanım. Kamuya yönelik hassasiyetleri de en üst seviyede olan birisiyim. Belediye başkanı olduğum an itibariyle durumun önemli olduğunu yaşadıkça, toplumla yüzleşdikçe şeffaf davrandıkça ne kadar önemli bir görevim olduğunu hissettim ve bu hissiyatla görev yaptım.
Az önce bu ilgi vs. diye tanımladınız. Buradaki ilginin benim için bir yükü var. O da sorumluluk. 1 kuruşuna sorumluluk. Büyükşehir belediyesinin bütün yapması gereken durumlarda titizlik, insana saygı göstermek ve işi layıkıyla yapmak böyle büyük bir görev aslında. Hele belediyecilik bambaşka bir farklılığı olan bir süreç. Çünkü her anında insan var.
İmkanım olsa da her konuyla ilgilensem. Benimle çalışan hiçbir arkadaşım vatandaşı reddedemez. Reddediyorsa benimle çalışmasın. Dolayısıyla böyle özenli bir yönetim süreci belediye başkanlığı.
Büyükşehir belediyesiyle alakalı benim zaten bir tespitim vardı. Bunu zaten dile getirdim. 5+5 yıllık sıkıntılı dönem diye anlatırım hep. Aday olduğum an itibariyle de bu tarifi yaptım. Görevi devraldıktan sonra da.
İlk 5 yıl kötü günlerin habercisi hazırlık dönemiydi 2009-2014 yıllarından bahsediyorum. Ortaya konan hazırlıklardır, bütün süreçlerin içindeki detaylara baktığımızda kötü bir zamanın geldiğini gösteriyordu. Sonra 2014-2019'da çok kötü bir bütçe yönetimi ortaya kondu. Felaket. Ben söyledim geçmişte de görev yapan, layıkıyla dengeli bütçe görevini yapan kim varsa teşekkür ediyoruz. Bunu iyi kullanmak zaten vazifeniz.
2014'te yerel seçim ardından genel seçim. İki defa genel seçim. Sonra referandum, sonra cumhurbaşkanlığı seçimi, seçimlerle dolu bir süreç. Seçim ekonomisiyle bir şehrin nerelere getirildiğini görüyoruz. Konuşan kim varsa herkes biliyor kötü yönetildiğini.
6 milyar vadesi geçmiş, epeyce geçmiş cari borçla devraldık. Bütçe açığı var 7 milyar liranın üzerinde ve bunun yanı sıra tarihe geçmes,i gereken bir husustur, bizim 23 Haziran'da seçimden 10 gün önce de hesaba yatırılıp dağıtılan bir para da var.
O para 1 hafta 10 gün içerisinde dağıtıldı. Biz geldiğimizde çok komik bir para kasada vardı. İBB'yi yöneten hiçbir akıl o parti bu parti bunu yapmaz. Geçmiştki akıllar da bunu yapmazdı. Hiçbir sürece partizan gözüyle bakmam. Ama işte akıl tutulması. Bütçeyi o hale getirmek.
Onlarca durmuş proje. Ben gördükçe üzülüyorum. Niçin başladığını bilen yok. Bir ihtiyaç tespiti yok. Finans yönetimi yok. Onlarca durmuş proje. Sadece biz metro hatlarını konuşuyoruz ama sadece metro hatları değil.
Ben Beylikdüzü belediye başkanlığı yaptım 5 yıl. Bir proje de ortaya yapsaydınız. Böyle taraf olma var. Beylikdüzünde yok, Küçükçekmece'de hiç yok... Bu olmaz. Ben şimdi bütün ilçeleri geziyorum.
İşte o akıl, ara dönemde belediye başkanı olan arkadaşımız "tabii ki metroları bize daha çok oy veren ilçelere yapacağız" demişti. Bu aslında hizmet anlayışının dile geliş biçimi. Hem yanlış projeler hem yanlış yerde, finansı planlanmamış. Bunların üzerine 6 milyar cari borç var.
Bu süreç hem cari açık hem taahhüütte bulunulmuş yükümlülükler bunlar çok kötü bir 5 yıl yaşatılmıştır İstanbul'a. Esas kötü olan geldiğimizde kasada para olmaması. O çok kötü bir durum.
23'ünde seçildikten 7 gün sonra yatması gereken para 13'ünde niye yatar. Buna nasıl karar verirsiniz. Madem benim seçileceğimi anladınız...
Uğur Dündar: Sayın Erdoğan Refah Partisi'nden belediye başkanı olmuştu. O da temsil ettiği siyasi zihniyetin iktidarda olmamasının sıkıntılarını çekmiştir. Acılarını yaşamıştır. Eli kolu bağlı duruma düşmüş olabilir. Siz bir empati yaparak İBB Başkanlığına geldiğinizde Sayın Cumhurbaşkanının size geçmişte yaşadıklarından yola çıkarak size destek olucu bir anlayışla bakacağını düşünüyor muydunuz?
Ekrem İmamoğlu: Ben hep iyi düşünürüm zaten. Öyle bir tarafım var. Ben hala öyle düşünüyorum. Hala keşke diyorum. Çünkü halden anla en azından değil mi? Bu önemli. Oturarak belediye başkanlığı yapılmayacağını en iyi kendisi bilir diye düşündüm. Bir oturarak belediye başkanlığı yapamam. İki "işine bak", zaten işime bakıyorum.
94 yılında sayın Cumhurbaşkanı belediye başkanı seçildiğinde Güngören'de dükkanımda misafir ettim. İnsan seçilen bir insanın başarılı olmasını ister. Rahmetli dedem ve babam masada onlara eşlik ettiler, sohbet ettiler. Bu olmalı zaten. Babam orada otururken başarı temennilerini söyledi. Benzer cümleleri çıkarken ben kurdum kendilerine. 23 yaşında eğitim hayatını bitirmek üzere bir gençtim.
Bütün bu duygularla konuştuk. O dönem Refah Partisi'nin ilgisini, özeni bir iş insanı olarak övdüm. Ben iyi hatırlıyorum Sayın Cumhurbaşkanı da oturmadığı için seviliyordu mesela. Ben otursam beni de sevmezler.