Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

İklim aktivisti üç genç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dava açtı

İklim aktivisti üç genç, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması kapsamında sunduğu iklim hedefinin yetersiz olması nedeniyle gelecekteki haklarının korunması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na dava açtı.

Sözcü'den Mustafa Sarıipek'in haberine göre Türkiye'nin iklim krizi ile daha güçlü bir şekilde mücadele etmesi için yıllardır kampanyalar yürüten genç iklim aktivistleri Atlas Sarrafoğlu (16), Seren Anaçoğlu (20) ve Ela Naz Birdal (17) Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması kapsamında sunduğu iklim hedefinin yetersiz olması nedeniyle hukuki yollara başvurdu.

Gençler, gelecekteki haklarının korunması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na dava açtı.

Gençler, Türkiye'nin iklim hedefi olarak sunduğu güncellenmiş ulusal katkı beyanının yetersiz kaldığını, bunun bir iklim eyleminden ziyade iklim eylemsizliği olduğunu öne sürdü.

İMZA KAMPANYASI DA BAŞLATILDI

Bu beyanın hazırlanmasında şeffaf bir süreç işletilmediğinin altı çizilerek, Türkiye'nin bilimsellikten uzak, etkisiz ve yeterli olmayan iklim krizi ile mücadele hedefinin iptal edilmesi ve yenilenmesi istendi. Gelecek haklarını savunan gençler ayrıca change.org/iklimdavasi adresinde bir de imza kampanyası başlattı. Dünyada bu davanın benzeri olarak açılmış çok sayıda iklim davası mevcut. 6 Portekizli genç açtıkları davayla, Türkiye'nin de bulunduğu 33 ülke hakkında şikayette bulunarak, söz konusu ülkeleri sera gazı emisyonlarını azaltmamakla suçlamıştı.

TÜRKİYE BİR İKLİM AFETLERİ ÜLKESİ

Atlas Sarrafoğlu, Seren Anaçoğlu ve Ela Naz Birdal, Türkiye'nin güncellenmiş ulusal katkı beyanını Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) Sekretaryası'na sunmasının ardından, “Bu beyan ne yazık ki bir sera gazı emisyonu azaltımı değil, artırım taahhüdü. Türkiye bir iklim afetleri ülkesi ve biz gençler olarak daha güçlü iklim hedefiyle geleceğimizin güvence altına alınmasını istiyoruz” diyerek Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması kapsamında sera gazı emisyonları hakkında aldığı kararlar ile ilgili Cumhurbaşkanlığı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na açılan ilk iklim davasının öncüleri oldu.

“BEN BÜYÜKLERİMDEN DAHA FARKLI BİR DÜNYAYA GELDİM”

11 yaşından beri iklim aktivisti olan Atlas Sarrafoğlu, şunları söyledi:
“Ben büyüklerimden daha farklı bir dünyaya geldim. Birbirini tetikleyen bir sürü felaketin içinde kalmış bir dünya. Bir varoluş krizi bu. Kendi elimizle gezegenimizi yakıyoruz. Fosil yakıtların kullanımı çok uzun zaman önce bırakılmalıydı.

Hükümetler ve büyük şirketler sahip oldukları güç ve parayı insanlığın geleceğine tercih ettiği sürece bu krizin önüne geçebilmek mümkün olmayacak.
Ben bir iklim aktivisti genç olarak, Türkiye'nin çok geç imzaladığı Paris Anlaşması'na uygun olarak emisyonların düşürülmesini istiyorum. Çocuklar ve gençler iklim krizine sebep olmadığı halde şu anda en büyük risk altında olanlar aslında.

Dolayısıyla çocuk haklarının da hiçe sayıldığı bir ortamı kabul etmiyorum. Bizlerin, ‘Bu ülkenin geleceği' diye bahsettiğiniz gençlerin geleceğini mahvediyorsunuz.

En çok Türkiye’yi tehdit eden iklim krizine karşı resmen hiçbir şey yapmıyorsunuz. Bu sebeple Türkiye'nin daha güçlü bir iklim hedefi vermesi için davacıyım.”

“BİLİMSEL BİR YOL HARİTAMIZ YOK”

Hem Avrupa Birliği İklim Elçisi hem de hukuk fakültesi öğrencisi olan Seren Anaçoğlu ise, “Türkiye'nin iklim kriziyle mücadele kapsamında yayınladığı ulusal katkı beyanında, emisyon azaltım taahhüdünden ziyade 2030'a kadar yüzde 30'dan fazla artış sözü var. 2053 yılında karbon nötr olacağını ifade eden Türkiye'nin 2053'e kadar karbonsuzlaşmayı hâlâ nasıl hayata geçireceğine ilişkin tutarlı ve bilimsel bir yol haritası yok. Kömürden ve fosil yakıtlardan çıkış tarihi yok.

Enerji ve maden sektöründe etkili iklim eylem planı yok. Ama ne yazık ki kömür ve maden lobisinin var olmayı ve bizi zehirlemeyi sürdüreceği bir sistem var. Gençler için gelecekte daha çok işsizlik, kirlilik, iklim afetine karşı savunmasızlık var. Biz gençlerin ve çocukların yaşam hakkının, gıda, su, hava gibi temel haklara erişim haklarının kısıtlanması hatta ortadan kalkması tehlikesi var. Bu sebeple gelecek hakkım için davacıyım” açıklamasında bulundu.

TÜM ÜLKELER ELLERİNİ TAŞIN ALTINA KOYMASI GEREKİYOR

Gelecek hakkı için mücadele eden genç iklim aktivisti Ela Naz Birdal ise “İklim krizi küresel bir kriz ve bu mücadelede herkesin üstüne düşen önemli görevler var. Tüm ülkelerin ellerini taşın altına koyması gerekiyor ki ortak hedefe, 1.5 derece hedefine ulaşabilelim” dedi. Ela Naz Birdal, Türkiye'nin iklim kriziyle daha güçlü bir şekilde mücadele etmesi ve sera gazı salımlarını azaltması için taleplerini şöyle sıraladı:

“Ara hedef belirlensin. Kömürden çıkış tarihi açıklansın. Gerçek bir azaltım taahhüdünde bulunulsun. Bilimsel yöntemlerle Türkiye'nin karbonsuzlaşma politikası belirlensin ve bağlayıcı hukuk kuralları haline getirilsin. Biz iklim krizi ile mücadele etmek, kendi geleceğimizi garanti altına almak için bu davayı açıyoruz ve change.org/iklimdavasi adresinde başlattığımız imza kampanyamıza tüm genç arkadaşlarımızın da desteğini bekliyoruz. Karbonsuz bir gelecek için davacıyım.”

AVUKATTAN AÇIKLAMA

Gençlerin avukatrı Deniz Bayram ise şu açıklamayı yaptı

“Paris İklim Anlaşması'nın 1.5 derece hedefinin gerçekleştirilmesi tüm taraf devletlerin, küresel emisyonlarından tarihsel sorumlulukları ölçüsünde açık, anlaşılabilir ve bilimsel olarak temellendirilmiş yöntemlerle hazırlanan sera gazı emisyon azaltımı yönünde karar vermeleri ve uygulamalarına bağlıdır.

Türkiye'nin mevcut sera gazı artırım kararının hangi bilimsel yöntemlerle yapıldığına dair belirsizlik, kömür gibi fosil yakıtlardan çıkış konusunda tarih belirlenmemiş olması, 2030 ve 2038 yıllarını hedefleyen yüksek karbon emisyon artırımı ve 2053 net sıfır kararı ile uyumlu değil ve çelişkiler içeriyor.

Son yıllarda iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri yaşama, sağlık, gıda ve suya erişim gibi temel insan haklarını ihlal olarak yoğunluğunu artırdığına tanık olduk. Bu davanın aciliyeti, Türkiye'nin bilimsel verilerle savunabildiği bir iklim planını sunmasının ve gelecek kuşakların insan haklarını korumasının aciliyetinden kaynaklanıyor.”

DÜNYANIN HER YERİNDE DAVALAR AÇILIYOR

Dünyanın dört bir yerinde çocuklar ve gençlerin açtığı iklim davalarının olduğunu da sözlerine ekleyen Bayram, “Bu bize devletlerin suçu ve sorumluluğu birbirlerine atmayı bırakıp sorumlulukları ölçüsünde hakkaniyetli, açık, bilimsel ve hukuken belirli iklim planları yapmaları gerektiğini gösteriyor. Bu dava sürecinde ortaya çıkacak olumlu bir karar, sadece Türkiye için değil, özellikle tarihsel emisyonu yüksek olan ülkelerin iklim taahhütlerini daha da hırslı ve kararlı hale getirmesi yönünde pozitif bir etki oluşturabilir” dedi.

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER