BIST 100 9.550 DOLAR 34,53 EURO 36,02 ALTIN 3.004,13
17° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

İçki ve sigara zamları üzerine: Devletler dürüst olmalı...

“Devlet” denen sözcük, aslında bir kavram olarak, sıradan her insanın nezdinde bir tür “Ağırlık” ve “Saygınlık” çağrıştırır. Bu da, sıradan bireylerin çok üzerinde bir seviyede “dürüstlük ve erdem” gerektirir.

Yani, devletler hem başka devletlere karşı hem de kendi vatandaşlarına karşı “dürüst” davranmalı, bir takım şeyleri “yapıyormuş” ya da “yapmıyormuş” gibi yapmadan, amiyane tabirle “delikanlı gibi” hareket etmelidir. Hem uluslararası yasa, anlaşma, sözleşme, kural ve teamüllere, hem de kendi yaptığı anayasa ve yasalara uyumlu davranışlar içinde olmalıdırlar.

Bu girişi yaptıktan sonra, Türkiye Cumhuriyeti’ni bugün yöneten iradenin, içki ve sigara zamları konusundaki tavrını hatırlatmak ve eleştirmek istiyorum.

Yönetici irade, ekonomik (ve pratik) olarak kolay yola başvurarak, en çok tüketilen ve farklı farklı nedenlerle de olsa insanların vazgeçemedikleri mal ve hizmetlerden alınan vergiyi hep yüksek tutar ve sık sık zam yapar. Ülkemizde toplam vergilerin neredeyse yüzde 70’inin dolaylı vergiler olduğu (OECD ortalamasının tam tersine) gerçeği ile birlikte değerlendirildiğinde, devletin kendi açısından bakıldığında çok “akıllıca” bir tercihtir bu.

Temel gıda ve ihtiyaç maddeleri, ulaştırma, otoyol, köprü, akaryakıt, doğal gaz, iletişim vb. mal ve hizmetlerde durum hep böyle olmuştur.

Ancak, “içki ve sigara” gibi genel bir tanımlama ile “Keyif verici maddeler” söz konusu olduğunda, yukarıda belirttiğim anlayışın da dışında hiç de ahlaki olmayan bir “Kasıt ve hınç” sezilmektedir. Kimse kimseyi ve kendisini kandırmaya çalışmasın. İçkiye ve sigaraya yapılan fahiş (ve hattâ utanç verici) orandaki zamların gerekçesi, buram buram “dini referanslarla bezeli” hükümet anlayışının kafasının arkasındaki asıl motiftir.

Özetle, “İçmesinler namussuz kafirler o zıkkımları. İçiyorlarsa da bedelini (cezasını demek istiyor) ödesinler...” zihniyetinden söz ediyorum.

Burada, yönetici iradenin (Yürütmenin - şahsım rejimi de diyebilirsiniz) kastını açıkça ifade etmemesidir sıkıntılı olan. Dürüstlükten şaşınca da, çelişkili ve itici bir durum ortaya çıkmaktadır.

Şöyle ki:

Hepimiz biliyoruz ki, “keyif verici madde tüketiminin günah” olduğu fikrinden hareketle bunu yapıyorsunuz. Ya da toplumun bir kısmının “İçmesin o mereti de, şu cehennemlik kafirler...” diye düşünerek ses çıkarmayacağı düşüncesinden hareketle.

O zaman en başta sözünü ettiğim, “Devletin dürüst davranma gerekliliği” üzerinden, neden yasaklamıyorsun, içkiyi ve sigarayı?

Öyle ya... Sigara zaten zararlı, zehirli, bağımlılık yaratan bir tütün ürünü değil mi? Anayasa (Madde 56) da sana “Vatandaşın sağlığını korumak ve gözetmek” görevini vermemiş mi? O zaman yasaklasana. Tutarlı olmak adına...

İçki meselesine gelince, “doğrudan insan sağlığına zararlı olmadığı, ama aşırı tüketiminin hem bağımlılık yapması (alkolizm) hem de sosyal sorunlara yolaçabileceği gerçeği” üzerinden değil de “günah – mekruh” olması nedeniyle karşı olduğunu niye gizliyorsun? Neden dürüst davranmıyorsun?

O halde, yapacağın şeyler şunlar:

İki seçeneğin var:

  1. Her ikisini de yasakla. Yasadışı yollardan üretilmesini ya da ithalini (kaçakçılığını) önlemek için önlem al. Bunu yapamıyorsan, hıncını vergi zamları ya da vergiyi arttırarak dolaylı fahiş zamlarla çıkarma, milletten. Böyle dürüst olmayan bir “garez” anlayışı devmetlere yakışmaz.
  1. Şunu da diyebilirsin: Ben her ikisinin de (sağlık anlamında) zararlı maddeler olduğuna inanıyorum. Ancak, anayasal hak ve özgürlükler açısından yasaklamak, demokratik bir rejime – devlete yakışmayacağı için yasaklayamıyorum. Toplumun sağlığını korumak adına, bunların caydırılmasına ve en azından zararlarının giderilmesine yönelik çalışmalarda kullanılmak üzere, alacağım vergileri (münhasıran ve şeffaf biçimde denetlenmek üzere) sağlık sektörüne ve “caydırıcı kampanyaları fonlamada” kullanacağım.

Öte yandan ki, uluslararası tütün tekelleri ile “al takke ver külah” ilişkilerini onlara verdiğin tavizleri bilmesek, buna da inanabilirdik. Sigara üretiminde uluslararası tekellere verilen ayrıcalıklar, sigara satışı ve pazarlanmasında sektörün önünü “ardına kadar açıcı” uygulamalarını bilmesek, “sigaraya karşıymış rolü”nü oynamanı da tolere edebilirdik. Ama bizim bildiğimizi bizden, Allah’ın bildiğini kuldan saklamaya da kalkışma, ne olur... Ayıp oluyor.

Bunların hiçbirini yapmıyor ve ne dürüst ne de şeffaf sayılabilecek bir zihniyetle, “Vur vergiyi, kafirlerin, zındıkların canları yansın” yoluna gidiyorsun. Dini motifini gizliyorsun yani. “Delikanlı” olmuyorsun.

Bunun sonuçlarını tahmin etmek de güç değil. Sigarada da içkide de, kaçağın, yasadışı üretimin ve kaçak girişlerin önünü ardına kadar açıyorsun. Bu hem ticari yaşamın dengelerine hem de doğal olarak senin toplamayı amaçladığın verginin akışına zarar veriyor. İnsanların, özellikle de gençlerin, “daha ucuz yöntemlere – ucuz sentetik uyuşturuculara yöneldiği” gerçeğini saymıyorum bile. Oralara gidince iş daha da karmaşık ve tehlikeli hale geliyor. Güvenlik, asayiş, daha vahim sağlık sorunlarından söz ediyorum.

Farkındasın değil mi?

Ekonomiyi nasıl yönetemediğini, nasıl her şeyi kaos haline getirdiğini, nasıl büyük bir yıkıma yolaçtığını, yıkımın her geçen gün büyüdüğünü görünce, çok iyi anlıyoruz ki...

Farkında değilsin.

Çok iyi biliyoruz.

Umurunda bile değil.