Türkiye geçen bir ay içinde hem yangın hem de sel felaketiyle sarsıldı. Kastamonu, Sinop ve Bartın’da yaşanan sel felaketinin yaraları henüz sarılabilmiş değil. Yaşanan bu doğal afetler sonrası akıllara İçişleri Bakanlığı İç Güvenlik Stratejileri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan “Kriz İletişim Rehberi Yönetmeliğini” getirdi. Ocak 2020 yılında yayınlanan bu yönetmeliğin niye hazırlandığı sunuş yazısında şöyle anlatılıyordu:
“Kriz İletişim Yönetimi Rehberi, İçişleri Bakanlığı İç Güvenlik Stratejileri Dairesi Başkanlığı tarafından; kriz iletişim yönetimine ilişkin kavramları açıklamak; terör, güvenlik, doğal afet, iş kazası, halk sağlığı, yangın gibi kriz durumlarının iletişim yönetim sürecine ilişkin genel bir model oluşturmak üzere hazırlanmıştır.
Bu rehberde, kriz yönetimi ile kriz iletişimi yönetiminin farklılığını başından ortaya koyan ve kriz iletişim yönetimine odaklanan bir yaklaşım benimsenmiştir. Basın-kamu kurumları arasındaki ilişkilerde ‘tanıdık olma’, ‘kişisel bağlantıları kullanma’ gibi eşitsiz, kişiye bağlı, plansız ve günü kurtarmaya dönük bir yaklaşımdan; kurumsallaşmış, iyi planlanmış ve sistematize olmuş bir düzeye geçiş hedeflenmektedir.”
Peki, devletin kendi hazırladığı kriz yönetme yönetmeliğine devlet yöneticileri ne kadar uyuyordu? Bu sorunun cevabını biz değil, okuyucu kendisi verecek. Biz sadece İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan kriz yönetmeliğinden bazı bölümler aktaracağız.
KRİZ SIRASINDA GİZLİ-SAKLI OLMAMALI
Kriz rehberine göre kriz ortaya çıkınca ilk yapılması gerekenler maddeler halinde şöyle sıralanıyor:
“- Gizli bilgi ve açık bilgi doğru ve net bir şekilde tanımlanmalıdır.
-Gizli saklı hiç bir şey olmamalı, kamuoyunun bilgilendirme imkânı varken bu durum görmezden gelinmemelidir. Bilginin binlerce uzmandan ve haber kaynağından saklanması mümkün değildir. Olayın/krizin el verdiği ölçülerde açık/şeffaf ve net bilgiler paylaşılmalıdır.
-Genel nitelikte olmayan bütün konuşmalar herhangi biri tarafından değiştirilebilir ve bunlar hükümetin/Devletin aleyhine çevrilebilir. Fakat genel yapılan duyurular vb. tarzda kurulan iletişimde halka açık mesaj verildiğinden ve şeffaflık göz önünde bulundurulduğunda mesajın çevrilmesi imkânsız olur. Bu tarz mesajlar kurumsal hesap ve kurumsal web sayfası üzerinden açık ve düzgün bir dil ile bir bilirkişi/yetkili tarafından verilmelidir.
-Kriz planınıza uygun olmayan durumlar ortaya çıkabilir, bu çelişkili durumlara hazır olmak gerekir.
-Kurum olarak yurttaşlara ileteceğiniz mesajların samimi olması gerekir.
-Küçük gruplar sosyal medya gibi bir oluşumla birleşince sesleri oldukça çabuk duyulabildiği akılda tutulmalıdır.
-Sosyal medya platformları üzerinden yapılan paylaşımların, kurumsal paylaşımların altına yapılan yorumların ve kuruma iletilen mesajların analiz edilmesi gibi yöntemler ile yurttaşların konuya ilişkin bakış açısının, bilgi ihtiyacının ve yürütülen iletişim stratejisinin başarısının ve eksik kalan yönlerinin ölçülmesi gereklidir.”
SÖZCÜYE NASİHATLER
İçişleri Bakanlığı'nın hazırladığı rehberde kriz bölgesine giden sözcü veya lider hüviyetindeki kişilere de öneriler var:
“-Sakin ve huzur veren bir vücut diline sahip olmalıdır. (Açıklama yapacağı hedef kitlenin “Bizden biri ama biraz farklı ve bizden daha çok bilgi ve güce sahip diye bilmesi önemlidir.)
“-Her zaman beyaz ve/veya açık mavi gömlek giymeli. Kesinlikle kırmızı ve kırmızıya yakın kravat takmamalıdır. Ayrıca takım elbisesi sade bir stil ve renkte olmalıdır.
“-Samimi, babacan/anaç ve sabırlı bir tavrı olmalıdır. İçten ve duyarlı bir duruş sergilemelidir.
“-Verdiği her mesaj ve bilgi tutarlı, doğru ve inandırıcı olmalıdır. Taraflı ve yargılayıcı bir dil kullanmamalı ve bunu beden diliyle de asla söylememelidir.
“-Beden dilini karşıda güven ve samimiyet oluşturacak şekilde kullanmalıdır. Ellerinin görünür yerde olması uygun olur. Konuşma esnasında bir iki defa avuç içlerini göstermelidir.
“-Mutlaka göz teması kuran konuşmalar yapmalı gözlerini kaçırmamalıdır.
“-Mağdurlara ilişkin konuşmalarında şefkat, eyleme ilişkin konuşmalarında gücü vurgulayacak ses tonu kullanmalıdır.
“-Açıklama bir ekiple yapılıyorsa, bu ekibin birbiriyle her zaman iletişim halinde olan ve samimi ilişkilerin kurulduğu bireyler arasından seçilmemesine dikkat edilmelidir. Bu durum birçok kriz açıklamasında sıkıntı ile sonuçlanabilecek grup düşüncesi durumunun ortaya çıkmasına neden olabilecek verilen mesajın inandırıcılığını düşürebilecektir.”
ÇOK SATAN GAZETELERE İLAN VER!
Kitapçıkta kriz bölgesinde ortaya çıkan söylentilere karşı geliştirilecek önlemler de dikkat çekici… Kriz İletişim Rehberi’nde bu önemler şöyle sıralanıyor:
“-Bir söylenti dolaşıyor ya da büyüyor gibi görünüyorsa, söylentinin verdiği mesajı yalanlama anlamında özenle hazırlanmış karşı bilgiyi kamuoyuna yayın. Söylentinin dolaşımının artmasını istemiyorsanız söylentinin kendisini anmayın. Kamuoyuna sunduğunuz bilgi, güçlü bir şekilde söylentinin gerçek dışı olduğunu ifade etmelidir. Bu söylentinin etkisini azaltır.
“-Söylentiyi analiz edin. Muhtemel kaynak nedir? Niçin başladı? Mümkün olan etkisi nedir? Hızla yayılacak mı? Nerede merkezlenmiş? Ulusal mı? Ya da bir şehir ve bir bölge ile sınırlanmış mı?
“-Mesaj ve bilgiyi mutlaka sosyal medyayı kullanarak paylaşın.
“-Söylentiyi tekrar etmeyecek basın toplantısı düzenlenebilir.
“-İnandırıcı olmak için, dışarıdan söylentinin itibarını düşürmeye yönelik konu ile ilgili bir uzman bulun ve kamuoyunu etkileyecek toplantı konuşma vb. yaptırın.
“-Yüksek tirajlı yayınlarda basılı reklâmlar verin. İnandırıcı bir mesaj seçilmesine dikkat edilmelidir. Mesajınız inandırıcı değil ise basılı reklâm söylentinin değerini arttırır.”
Devletin kendi hazırladığı yönetmeliğe ne kadar uyduğunu halkın takdirine bırakıyoruz.
İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan bu kitapçığın tamamına baktığınız zaman daha çok kurum içine yönelik strateji geliştirmek için hazırlandığı hemen anlaşılıyor. Peki bu kitapçık neden İçişleri Bakanlığının sitesinde erişime açık şekilde duruyor? Devletin Kriz İletişim Yönetimi Rehberi’ne herkes tarafından ulaşmak devlet kademesinde olası krizlerde alacağı tutumlar açısından zafiyet yaratmaz mı? Bu sorulara da İçişleri Bakanlığı yanıt vermeli!
Ayrıca bu kitapçık yayınlandığında Anadolu Ajansı tarafından o dönem bütün abonelerine haber olarak geçilmiş.