BIST 100 9.660 DOLAR 34,61 EURO 36,36 ALTIN 2.925,97
6° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Hüsnü Mahalli: Libya bitti, ne verelim?

Hüsnü Mahalli: Libya bitti, ne verelim?

Gazeteci, yazar Hüsnü Mahalli, dünyadaki gelişmeleri değerlendirerek İdlib meselesinin Erdoğan ile Putin arasında soruna dönüşebileceğini yazdı.

Hüsnü Mahalli, bugünkü "Libya bitti, ne verelim?" başlıklı yazısında "İdlib çözülmezse, Erdoğan’la Putin arasındaki dostluk ciddi bir sınavla karşı karşıya kalacaktır." dedi.

Mahalli, yandaş medyayı eleştirerek; " Dünyada benzeri olmayan böyle bir medya ile vatandaş, yerli ve milli otomobille köprü ve otoban ücreti ödemeden uzaya bile götürülür." ifadelerini kullandı.

Hüsnü Mahalli'nin yazısı şöyle:

Berlin Konferansı’ndan sonra Libya gündemimizden düştü.

Öncesinde ‘zafer türküleri’ni yüksek perdeden söyleyen yandaş medya, şimdi suspus.

Elbette iktidar, Libya sevdasından vazgeçmeyecek ama Berlin Konferansı’ndaki liderler fotoğrafında Putin’in Sisi’nin yanında durması çok anlamlıydı.

Sanki Putin, Erdoğan’a nispet yapıyordu.

Ne zaman bozulur belli olmaz ama Ankara’nın Moskova ilişiklerinde çok sorun var ve İdlib bu sorunların başında geliyor.

17 Eylül 2018’de, Soçi’de imzalanan anlaşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib’deki Nusra ve radikal İslamcı grupların ağır silahlarının ekim sonuna kadar alınması sözünü vermiş ama bu iş olmamış.

Geçen süre içinde Putin ve Dışişleri Bakanı Lavrov, zaman zaman tepkilerini dile getirdi. Bazen de Ankara’nın uyarılarına rağmen Rusya destekli Suriye ordusu, İdlib çevresinde operasyon yaparak çok sayıda kasaba ve köyü teröristlerinden geri aldı.

Suriye devletinin İdlib’i teröristlerden temizlemeye kararlı olduğuna göre, bu sorun er ya da geç büyük bir problem olarak Ankara’yı sıkıntıya düşürecektir.

İdlib çözülmezse, Erdoğan’la Putin arasındaki dostluk ciddi bir sınavla karşı karşıya kalacaktır.

24 Ağustos 2016’da TSK’nın Cerablus’a ve 9 Ekim’de Fırat’ın doğusuna girmesine izin veren Putin, karşılığında Erdoğan’dan ne tür sözler aldığı bilinmez ama sonuçta Putin’in de bu ve benzeri konularda Esad’a sözler verdiği kesindir.

Sonuçta Erdoğan’a olduğu kadar, Putin’in Esad’a da ihtiyacı var çünkü Suriye’de çok önemli iki üssü var.

Anlaşılan işler daha da karışacak çünkü AKP bundan besleniyor.

Algı operasyonlarında din, milliyetçilik ve kuru hamaset önemli araçlardır.

Ve elbette yandaş medya.

Dünyada benzeri olmayan böyle bir medya ile vatandaş, yerli ve milli otomobille köprü ve otoban ücreti ödemeden uzaya bile götürülür.

‘Yok götürülemez’ diyenler çıkarsa birileri onların icabına bakar.

Baksanıza PYD/YPG’den söz eden yok artık.

Adamlar kimseye haber vermeden buharlaştı.

Trump ve Putin’le yapılan anlaşma gereği; adamlar, Türk sınırından 30 kilometre geriye çekildi.

Üç yüz değil otuz!

Peki Ankara’nın ABD ve Rusya ile ilişkileri bozulursa ne olur?

Her iki ülke YPG’lileri silahlandırıp yeniden Türkiye sınırına sürerse, Ankara ne yapabilir?

Yandaş televizyonlarda endam gösteren ve her şeye maydanoz büyük stratejistler kesin çaresine bakar.

Bu uzman ve azmanlarda her şeyin bir açıklaması vardır.

Adamların dünyadan haberi yok ama olsun.

Örneğin, siz hiç bu kişilerden Irak ve Lübnan’daki olaylarla ilgili bir değerlendirme duydunuz mu?

Lübnan’da insanlar üç aydır sokaklarda.

Yolsuzluğa, pahalılığa, çoğalan vergilere, işsizliğe, hırsızlığa ve kurulu düzenin tüm kural ve kurumlarına karşı direniyorlar.

Sünniler, Şiiler, Hıristiyanlar, Dürziler ve herkes.

Tıpkı Irak’ta olduğu gibi.

ABD ve Körfez ülkelerinin kışkırttığı ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istediği gösterilerde şimdiye kadar 250’den fazla insan yaşamını yitirdi.

Oysa insanlar Lübnan’da olduğu gibi, Irak’ta da çürümüş yapının zulmüne karşı ayaklanmıştı.

2003’de Irak’ı işgal eden Amerikalılar böyle bir yapıyı yaratmış ve kökleşmesi için yoğun çaba harcamıştı.

Son 15 yılda ülkede en az 200 milyar dolar ortadan kaybolmuş.

Petrol zengini ülkenin insanları şimdi çok perişan durumda.

Açlık, sefalet, yıkım, dinsel bağnazlık ve türlü türlü rezaletler.

Lübnan’da olduğu gibi; Irak’ta da insanlar, “Her türlü zulüm ve yolsuzluğa yeter’ diyor.

Geçen yıl benzer gerekçelerle sokağa çıkan milyonlarca Sudanlı, 30 yıllık diktatör İslamcı el-Beşir gibi bir gaddarı devirdi.

Hapse atılan el-Beşir; şimdi artık hırsızlık, rüşvet ve türlü türlü yolsuzluklarla yargılanıyor.

Dile kolay, adam otuz yıl süreyle halkı perişan etmişti.

Demek ki halk isterse her şeyi yapabiliyor.

Vurmadan, kırmadan ve dökmeden.