Odatv'de yer alan habere göre; Sözde Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu belirtilen sanıklardan eski tuğamiral Ömer Faruk Harmancık dün başladığı savunmasının bugünkü bölümünün başlangıcında 15-16 Temmuz'da Akıncı Üssü'nde yaşananları anlatıp, Hulusi Akar'ın iddialarını cevaplandırdı. Harmancık, sözlerine şöyle başladı:
"Komutan dağ gibi adamdır, manevi güç sahibidir. Komutan, her şeydir, önde gidendir, yüreklidir, adı yiğit, mert olmasa da yiğittir, merttir. Komutan, bir selfie ile şenlenmez, şenlendirici ile şenlenmez. 'İlla da vatan' der, başka şeyde gözü yoktur, kübrasına işkence yapılırken, istikbal hesapları yapmaz. Bunlar, onun hep manevi gücüdür. O, ölmeyi emreder. Ama ancak ölümden korkmayan komutan ölme emrini verir. Kumpasın içinde değilseniz, 'Bana bir şey olmasın da kime ne olursa olsun' demiyorsanız, olacakların bir parçası değilseniz, komutan gibi ayağa kalkar, 'Ordular dur' derseniz, durur. 'İstikamet kışla, dön' derseniz, döner. Komutanmış gibi olabilirsiniz, ama zordur komutan olmak ve komutan kalmak. Boynuna madalya takmakla olunmuyor."
“O AKŞAM HAYATIN NORMAL AKIŞINA UYMAYAN O KADAR ÇOK ŞEY VAR Kİ”
15 Temmuz akşamı Ankara'dan İstanbul'a gidecek olan kurye uçağından yararlanmak için Akıncı'ya gittiğini ve kriz ortamında kaldığını tekrarlayan Harmancık, "Bu, hayatın normal akışına uymuyor. Ancak o akşam hayatın normal akışına uymayan o kadar çok şey var ki. Mesela, 'Bana Hulusi Akar Akıncı'ya git, bekle' dediği veya dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu emrettiği için gittiğimi söyleyebilirdim. Ama ben olanı söyledim" dedi.
“O GECE TÜM AKILLAR ZİHNİ FELÇ GEÇİRDİ”
15 Temmuz'da Genelkurmay Başkanı Akar'ın verdiği emirleri ve kuvvet komutanlarının yaptıklarını hatırlatan Harmancık, "Kendisine gelen bir telefonla hemen darbe olduğunu anlayan Deniz Kuvvetleri Komutanı, karargahını aramıyor, arayanlarla da görüşmüyor. Komutanların hiçbiri birbiriyle görüşmüyor. O gece tüm akıllar zihni felç geçirdi. Komutanlar şahane bir sessizlik yaşadı" yorumunu yaptı.
Harmancık, şöyle devam etti:
"İstanbul'da bir düğüne giden DKK Bostanoğlu saat 19.00'da karargahında anormallikler olduğunu öğreniyor ve derdest edilmemek için düğünden ayrılıyor. Acaba daha önce bir derdest hadisesi mi yaşandı ki, ilk bu aklına geliyor. Ben Akıncı'da Bülent Bostanoğlu'nun da geleceğini duydum. Ben onu gelecek diye Akıncı'da beklerken, o otoparklarda dolaşıyor. Bir Kuvvet Komutanı, yılların tecrübeli askeri, TSK hiç yaşanmamış bir krizle karşı karşıya, ama ilk amiri Genelkurmay Başkanı'nı veya kuvvet komutanı silah arkadaşlarını arayıp, bir anormallik olduğunu söylemiyor."
“O BENDEN DAHA ÇOK ŞEY BİLİYORDU”
Harmancık, Akıncı Üssü'nde Hulusi Akar'la görüşmesi hakkında da şunları anlattı:
"Komutanın beni çağırdığını söylediler, gittim. O, beni çağırdı, ben de gittim. Çağırmasa gitmezdim. Kimsenin sözcüsü veya temsilcisi olarak gitmedim, kimseyi ikna ile görevlendirilmedim. Gittiğimde Akar, küfretmeden, sakin bir şekilde, 'Ömer ne oluyor?' dedi. Yanında silahlı kimse yoktu, boynunda da iz görmedim. İstese çıkıp gidecek durumdaydı. Tv'den izlediklerimi aktarıp, kışlalara geri dönülmesi için basın açıklaması yapmasının uygun olduğunu söyledim. Ama farkettim ki, o benden daha çok şey biliyordu. Ne bildiri okudum, ne darbe teşebbüsünün başına geçmesi için çalıştım. 2 sayfalık bildiriyi okudum ve imzalaması için ısrar ettim ise neden tek bir cümle hatırlamıyor? İkna için uğraştıysam, acaba hangi cümleleri kullandım, o bana neler sordu. Böylesi kritik bir konuşmadan bazı kritik şeylerin ifadelerine yansıması gerekmez miydi?
Akar, ikinci kez çağırdığında da Bülent Bostanoğlu'nun nerede olduğunu sordu. Bilmediğimi söyledim. 'Bitirsinler' dedi. 'Anlamadım' karşılığını verdim. 'TSK'nın başı sizsiniz, bitirirseniz, siz bitirirsiniz' dedik. Ondan sonra ortada pis bir şeyler olduğunu düşünmeye başladım. Bu bir darbe ise asıl darbeci olanlar kimdir? Başlatılan her ne ise bu işi bitirmelerini neden onlara doğrudan söylemiyordu da bunun için beni ya da başkalarını aracı olarak kullanmaya çalışıyordu?"
“AKAR ZAMANA OYNAMIŞ HEPİMİZİ KANDIRMIŞ”
Harmancık, "Eli kanlı teröristler" denilen darbecilerin, Akar'ın başlarına geçmeyi reddetmesinden sonra nedense Akıncı'daki diğer kuvvet komutanları veya 2. Başkana aynı teklifi götürmeyip, Akar'a, "Tamam o zaman, gidebilirsin" dediğine dikkat çektikten sonra sözlerini şöyle tamamladı:
"MİT'e giden ihbar için 'Daha büyük bir oyunun parçası olabilir' demiş. Anlaşılan o ki, Akar zamana oynamış, hepimizi kandırmış."