Yusuf Kaplan, “Darülislam olmayan yerde hilâfet olmaz. Darülislam, islamyurdu’dur ama sadece Müslümanların yaşadığı bir yer değildir. Darülislam, İslâm’ın kükümran olduğu yerdir ve sadece Müslümanlar için değil, İslâm’ın dışındaki dinlere, düşüncelere, felsefelere inanan insanlar için de barışın, hukukun ve adaletin söz konusu olduğu bir dünyadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Kaplan, “Hilâfetin, Müslümanların ve diğer inançların müntesiplerinin coğrafya ötesi bölgesel ve küresel haklarını koruyan, teminat altına alan İslâm tarihinde iki önemli örneği var: Birincisi, Asr-ı Saadet; ikincisi de Osmanlı hilâfeti. Darülislam olmayan yerde hilâfet uygulanamaz. Tekrar ediyorum, İslâm’ın hükümran olduğu, dolayısıyla Müslümanların hür ve bağımsız oldukları, kendi hür iradeleriyle kendi kaderlerine özgürce karar verebildikleri yer İslam yurdudur ve ancak orada hilâfet hayata geçirilebilir.” görüşünü savundu.
Kaplan yazısında şunları kaydetti:
İki asırdır darülislam işgal altında; zihnen ve fiilen köle İslâm dünyası.
Emperyalistler, açık sömürgecilik döneminde olduğu gibi kendileri işgal etmiyor İslâm dünyasını. Adamları, uyduları ile uzaktan kontrol ediyor, kaynaklarını tepe tepe sömürüyorlar. Kitleleri de zihnen köleleştiriyorlar. İslâm dünyasında, dünyanın her yerinde olduğu gibi, kitlelerin zihni işgal altında; seküler Batı kültürünün gönüllü köleleriyiz bütün insanlık olarak.
İslâm dünyasının fiilen ve zihnen hür olmadığı, köle olduğu bir ortamda, hilâfet ilan edilebilir mi?
Böyle bir hilâfeti kim, hangi güç, aktör, ne adına ilan edecek? Bütün Müslümanları bağlayacak bir hilafet olacak mı bu? Olabilir mi?
İslâm dünyasının iki asırdır zihnen ve fiilen köle olduğu bir zaman diliminde ilan edilecek bir hilâfet emperyalistlerin kölesi olabilir olsa olsa.
İslâm dünyasındaki bu tür oluşumlara bakmak bunu görmek için kâfîdir: İslâm İşbirliği Teşkilatı nedir meselâ? Küresel güçlerin kölesidir, değil mi? Hilâfet girişiminin bir ön-çabası gibi düşündüğünüzde, İslâm dünyasının birliğini, dirliğini, bütünleşmesini sağlayacak kararlar alması gereken bir kurumun, hiçbir büyük işe öncülük etmemesi, edememesi, güdümlü bir oluşum olduğunun göstergesi değil midir?
Bu şartlarda kurulacak bir hilâfetin de emperyalist güçlerin güdümünün dışına çıkacağını düşünmek için ya salak ya da asalak olmak gerekiyor galiba.
Elbette ki, İslâm dünyasının birliği, Müslümanların hedefidir. Bunun için herkes üzerine düşen görevi yerine getirmekle mükelleftir.
İslâm dünyasının hür ve bağımsız olmadığı bir zaman diliminde hilâfet emperyalistlerin İslâm dünyasını daha kolayca gütmelerinin sözümona meşrû aracına dönüşecektir.
Burada, son olarak, hilâfet projesinin İngilizlerin projesi olduğunu, İslâm dünyasındaki bazı tipleri, oluşumları kullandıklarını bilelim, diyorum.
NE OLMUŞTU?
Mustafa Albayrak 'imtiyaz sahibi olduğu ve genel yayın yönetmenliğini Kemal Özer ' üst düzey Gerçek Hayat adlı dergi 27 Temmuz tarihli say yayın 'hilafet' çağrısı yaptı.
Gerçek Hayat adlı dergi 27 Temmuz tarihli say yayın 'hilafet çağrısı' yaptı. Derginin 27 Temmuz-2 Ağustos tarihlerini incelemek Abdurrahman Dilipak yorum yapmadan paylaştı. Derginin kapağında, "Şimdi kapak ne zaman, sen değildiren kim? Hilafet için toparlanın" sözlerine yer verdi.
27 Temmuz tarihli sayısının kapağında, "Hilafet için toparlanın" ifadesi taşınan Gerçek Hayat adlı derginin Genel Yayın Yönetmeni Kemal Özer , "Müslümanların birlikteliğini savunmak ne zamandan beri provokasyon sayılıyor?" dedi.