BIST 100 9.235 DOLAR 34,23 EURO 37,96 ALTIN 2.921,27
20° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Hıdır Karadaş: Cemevlerine ibadethane statüsü tanınsın

Hıdır Karadaş: Cemevlerine ibadethane statüsü tanınsın

Gazi Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Hıdır Karadaş, 13 Temmuz 2020 tarihinde Kamu Denetçi Kurumuna ve Cumhurbaşkanlığı Makamına vermiş olduğu dilekçenin cevabını bir yıldır alamadıklarını açıkladı.

Cemevlerinin ibadethane statüsünde açılması için verilen dilekçeye cevap verilmediğini belirten Gazi Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Hıdır Karadaş, ''Son dönemlerde bizim Alevi Canlarımız üzerine spekülasyonlar yapılıyor. Alevi canlarla Sünni canları birbirine düşürmek için yıllardır uğraştılar. Biz bu oyunlara bu tezgâhlara yıllardır gelmedik gelmeyeceğiz de. Bizim davamız birlik, kardeşlik davasıdır. Cem Evine ibadethane statüsü tanınması konusunda yurttaşlarımızın hiçbir sorunu yoktur.'' dedi.

Gazi Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Hıdır Karadaş’ın açıklamasının tamamı:

Ülkemizde uzun yıllardır tartışılan ve fakat bir türlü neticeye ulaştırılamayan daha doğru ifade ile neticeye ulaştırılmak istenmeyen önemli konulardan biri CEM EVLERINE HUKUKSAL STATO tanınması/verilmesidir. Sizlerin de bildiği üzere bu konu uzun yıllardan bu yana tartışıla gelmiş olup, 2000 Yıllarda Devlet himaye ve gözetiminde Çalış Taylar düzenlenmiş ancak bu Çalış Taylar neticesiz kalmıştır. Devam eden süreç içinde ise bu konu çeşitli konu ve talepler üzerinden Yargıya taşınmış ve neticede AİHM nin 2014 yılında vermiş olduğu karar ile İç Yargı Organları da AİHM nin kararına uygun olarak Cem Evlerinin ibadethane olduğu yönünde kararlarını oluşturmuşlardır.

Siyasi arenada Muhalefet Partileri Cem Evlerine Hukuki Statü verilmesi konusunda açıklamalarda bulunurken,

AK PARTİ Hükümeti 2018 yılında Seçim Öncesi Beyannamesinde açık ve net olarak "Cem Evlerine Hukuki Statü verilmesinin sağlanacağı" yazmaktadır. Ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN da bu konuyu defalarca dile getirmiştir. Yine 2019 yılı Yerel Yönetimler Seçimlerinden önce özellikle İstanbul’da yine AK PARTİ adayları tarafından "Cem Evlerine Hukuki Statü verilecektir" şeklinde seçim beyannameleri yayınlanmıştır.

Yukarıda özetle açıklandığı üzere hem Yargı Teşkilatı hem de Siyasi Otorite Cem Evlerinin Hukuksal Statüsünün tanınması ve gerekli yasal değişimlerin yapılması konusunda uygun bir zemine gelmiştir, ancak yine bu konu raflara kaldırılmış ve yasal düzenleme yapılmamaktadır.

Evren Hak Deryası, Can bu deryada Çarka, döngüye girmiş nurdur. Hızır onun Çark-ı Pervazında Hakk dergâhında Hakikat bilgisidir. Bu durum Hak Deryası — Hızır Çarkı ilişkisi ile Derya ve Damla ilişkisine benzer. Hakk cümlesidir. Can Hakk yolunda Hızır I hikmeti ile gayret içerisinde olandır. Göbekli Tepe de bu durum göksel düzen içerisinde Sema olan, birbirine niyetiz olan ibadet ritüeli anlatılmıştır. Tarihin ilk destanı Gılgamış’ta ölümsüzlük bilgisini beraber arayan ve

Başvuru No. 1448/04, Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı/ Türkiye Davası Başvuru No: 32093/10 ). Deki davlarda Ülkemizin, İnsan Hakları ve Temel özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşmenin 9 v hükmedilmiştir. E 14, maddelerini ihlal ettiğine

-T.C. YARGITAY 3, HUKUK DAIRESI E. 2014/11238 K. 2015/9711 T. 28.5.2015 tarihli kararında özetle; "Dava; cem evinden elektrik fatura bedelinin tahsiline ilişkin icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Avrupa insan hakları sözleşmesi ve anayasa hükümleri gözetildiğinde cem evlerinin ibadethane kapsamında değerlendirilerek elektrik bedelinden muaf olması gerekir. Malı kemece davalı vakıfta, alanında uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak; söz konusu vakfın ibadethane kapsamında değerlendirilecek bu bölüme ait aydınlatma giderleri tam olarak tespit edilmeli ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekir" şeklinde hüküm kurmuştur. Bu karar incelendiğinde Yüksek Yargının Cem Evlerini ibadethane olarak gördüğü ve kabul ettiği açık ve net olarak görülecektir. Ülkemizdeki mevzuat incelendiğinde, başta Anayasamızın 90. maddesinin bir ve sonuncu fıkraları;

"... Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Milet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere dair milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır."

Anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesine dair 10. maddesi: "... Herkes, dil, ırk, renk, cinsi> et, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir."

Din ve vicdan özgürlüğüne dair Anayasanın 24. maddesi: "... Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14. madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.

Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz." Anayasa'nın 136. maddesi ise: "... Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunla gösterilen görevleri `nine hükümlerini içermektedir. Bakanlar Kurulu'nun 2/l958 Sayılı Kararında; Bakanlar Kurulu tarafından I8 Şubat 1935 tarihinde kabul edilen, Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin nizamnamenin 3, maddesi ibadethaneyi şu şekilde tutulmamaktadır: "mabetler, her din ibadetlerine mahsus ve usule uygun olarak teessüs etmiş olan kapalı mekânlardır."

Türk hukukunda, "mabet veya ibadethane" statüsü elde edilmesine dair özel bir usul düzenlenmemiştir. Uygulamada, yukarda anılan Nizamname, bir dine özgü ibadetlerle ibadethane arasında bir bağ kurduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Bu konuya dair metinlerde, yalnızca camiler, kiliseler ve sinagoglar ( ve mescitler, küçük mahalle camileri ), açıkça, sırasıyla Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerinin, ibadethaneleri olarak kabul edilmektedirler. İbadethane nitelendirmesinin hukuk düzeni açısından pek çok önemli sonucu bulunmaktadır: Her şeyden önce, ibadethaneler birçok ve harçtan muaf tutulmaktadır. Buna ek olarak, elektrik faturaları Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ödeneğiyle karşılanmaktadır. Nihayet imar planları yapılırken bazı yerler, inşası birtakım koşullara tabi olan ibadethanelere tahsis edilmektedir. -Ülkemizin de imzaladığı Uluslararası Sözleşmelere bakıldığında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmenin 14. maddesinde: "...

Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır."
Sözleşme'nin 9. maddesinde:

"1- Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir. 2- Din veya inancını açıklama özgürlüğü, sadece yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli sırlamalara tabi tutulabilir." düzenlemelerine yer verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 02.12.2014 tarihli Kararında (Başvuru No:32093/10) ; "Türkiye'de İbadethanelere hukuki statü tanınarak bir kısım haklar ve muafiyet sağlandığını, Alevi İnancına sahip kişilerin dini inançlarını yerine getirdiği Cem Evlerine ise bu hukuki statünün tanınmadığını, bu durumun İnsan Hakları Sözleşmesini 9. Ve 14. Maddelerinin ihlalini oluşturduğu" şeklinde karar vermiştir.
Mahkeme kararında sonuç olarak, Alevilere dini ayrımcılık yapıldığı kanaatine varmış ve Aleviliğin resmen tanınması gerektiğine hükmetmiştir. AİHM'ye göre, bir dini topluluk olarak Alevilerin özerk bir varlığa sahip olma halde, demokratik bir rejimin olmazsa olmaz ilkesi olan çoğulculuk ilkesi açısından zorunludur ve AİHS'nin 9. maddesinde yer alan güvencelerin de temelini oluşturmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesinin "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır" şeklindeki hükmüne vurgu yaparak, devlet makamlarının Alevi topluluğuna, dini uygulamalarına ve mabetlerine yönelik tutumunun devletin tarafsızlık göreviyle ve dini toplulukların özerk olarak var olma hakkıyla bağdaşmadığı kanaatine varmıştır.
AİHM, kararda ayrıca, kamunun sunduğu dini hizmetlerden yararlananlarla Aleviler arasında apaçık bir dengesizlik bulunduğu, Alevi toplumunun tarikat olarak görüldüğü, çok sayıda kısıtlamayla karşılaştığı ve kanunun varma sunduğu dini hizmetlerden m i hizmetlerden yararlanamadığı sonucuna ıştır. Dolayısıyla, devlet farklı inançlar ve aynı din içindeki farklı kollar konusunda tarafsız olmalıdır. Devletin farklı il-mi-191am gereklerinin yerine getirilmesindeki tarafsız olma yükümlülüğü kapsamında, devletin inançların meşru olup olmadığını takdir etme halde yoktur. Aleviliğin tanınmamasının "laik devleti koruma" teziyle çelindirilemeyeceğine hükmeden AIHM, (Çalışlar, 2016) gere hükümete son söz olarak Alevilerin maruz kaldığı muamele farklılığının objektif ve makul hiçbir gerekçesinin bulunmadığını ifade etmiş ve Alevilerin kamusal hizmetten yararlanmamalarını, "dini ayrımcılık" olarak nitelemiştir. Tüm bu maddeler ve özellikle Uluslararası Sözleşme hükümleriyle birlikte normatif düzenlemeler kapsamında hukuki olgulara göre; cem evlerinin ibadethane kapsamında değerlendirilmesi gerektiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 14. maddelerine aykırı olduğunu bildirir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı Davası Başvuru No:32093/10 kararında belirtilmiştir. Netice olarak bugüne kadar ki tüm süreçlere bakıldığında; Türkiye, laik bir devlet olmasına olup, din hizmetleri Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından "kamu hizmeti" olarak verilmektedir. Ancak, söz konusu kurum, Aleviliği sufı tarikat olarak görmekte, Sünni vatandaşlara verdiği hizmeti Alevilerden esirgemektedir. Bir kamu hizmetinin sadece Sünni mezhep üyelerine sunulması hem laiklikle bağdaşmamakta hem de kamu hizmetlerinin tarafsızlığı ve eşitlik ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır.

Alevi yurttaşlar hukuksal statüleri olmadığı için ve tüzel bir kişilikleri bulunmadığından ancak vakıf ve dernekler yoluyla cem evleri açabilmekte/faaliyetlerini yürütebilmekte ve birçok kamusal hak/ayncalıklanndan faydalanamamaktadırlar. Alevi-Yurttaşların İbadethanesi olan cemevleri çeşitli konular üzerinden (örn:elektrik faturası vs..) Yargıya taşınmakta ve Yargı Organları tarafından başvuru konusu ile sınırlı olarak Cem Evlerinin İbadethane olduğuna karar verilmektedir. Yine Kamu Kurumları olan bazı Yerel Yönetimler tarafından da kendi meclislerinde Cem Evlerinin İbadethane olduğuna karar verilmektedir. Sizlerinde bildiği üzere bu Yargı Kararları ve Yerel Yönetim kararları sınırlı olup, sorunun kesin olarak çözümüne dönük adımlar olmayıp, en üst iradenin adım atarak İdari veyahut Yasal Düzenleme yapılması zorunluluk oluşturmaktadır. Sizlerinde bildiği üzere ; Yasal düzenlemelerde Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması konusunda hiçbir bir engel mevcut olmayıp, İdari kararlar ile sonuç alınabileceği gibi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi veyahut Cumhurbaşkanlığı Kararı ile daha net daha kesin ve kısa yoldan bu sorun çözülebilmektedir.

SONUÇ VE İSTEM :Yukarıda anlatılan ile izah ettiğimiz üzere ; Sadece Alevi yurttaşlar tarafından değil Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşayan tüm kesimler tarafından Cem Evlerinin Alevi İnancına sahip yurttaşların İbadethanesi olduğu kabul görmüş olup artık bu konuda toplumsal bazda bir tartışma kalmamıştır. Toplumun diğer kesimleri gibi bu topraklarda yaşayıp vergisini veren, tüm devlet ve kamusal vazifelerini yerine getiren alevi yurttaşların İbadethanesi olan Cem Evlerine hukuksal statü verilmesini istemeleri en doğal Yurttaşlık haklarıdır. Ülkemizin yasal mevzuatında cem evlerine hukuki stııttl tanınması konusunda bir engel mevcut olmayıp, bilakis mevzuatlarda genel ifadeler kullanılmaktadır.