Sana, dün gece eve dönerken yolda rastladım canım kardeşim.
Aracının egzosundan, litresi 22 küsur TL'ye satın aldığın benzinin karbonmonoksit atığını püskürte püskürte, gece yarısı milletin uykusunu iğfal eden kornana basa basa "Zafer turu" atıyordun.
Dombıra müziği eşliğinde, arada bir "Reis"inin balkon konuşmasından bölümler dinleyerek ve sonuna kadar açtığın radyodan millete dinleterek kendinden geçmiş bir halde turluyordun sokaklarda. Beline kadar camlardan sarkmış çoluk çocuğunla "milletin geri kalan kısmına (yüzde 48'ine) "nazire" yapıyordun.
"Reis", 21 senedir yaptığı gibi, yine gerçekle ilgisi bulunmayan bir beyanata imza atıyor, "Biz kazandık ama aslında tüm Türkiye kazandı. 85 milyon kazandı" diyordu.
Hayır kardeşim!.
Sen de kazanmadın, biz de kazanmadık.
Hepimiz kaybettik.
Hep birlikte.
21 yıldır hep kaybediyoruz.
Hep birlikte kaybediyoruz.
Dün sandıktan çıkan sonuç gösterdi ki, hep birlikte kaybetmeye de devam edeceğiz.
Sen de, ailendeki tüm kadınlar da kaybetti. Benim ailemdeki tüm kadınlarla birlikte. Hem de, işin daha vahim yanı, "kadın hakları ile zerre kadar alakası olmayan kadını 5'nci değil 555'inci sınıf bir yaratık olarak gören" kim bilir kaç yüz bin sığınmacının oyları ile. Kadınların sokağa çıkmasının bile "caiz" görülmediği, iki satır hak kazandıkları sözleşme ve yasa metinlerinin en kısa zamanda "yakılmak istendiği" günlerin kapısını araladın çünkü.
Sen de, ailendeki tüm çocuklar da kaybetti. Benim ailemdeki tüm çocuklarla birlikte. Gelecek umutlarının üzerindeki kapkara örtünün üzerine yeni bir örtü eklendi. Kızı erkeği, aşağılık ırz düşmanlarının hedefi olmaya devam edecek bir şekilde mevcut rejimin kolladığı kapkara kafalı yobazlara karşı biraz daha korunmasız kalarak. 6-7 yaşlarında eşek kadar heriflerin yatağına "gelin" diye sokulduğu bir düzenin devamını arzulayanlar kazandı sadece. Çocuklarımız kaybetti.
Sen de, ben de, ailendeki tüm emekçiler de kaybetti. Boğaz tokluğunun da altında, köle düzeyinde ücretlere (o da iş bulabilirse) çalışmaya razı edilecekleri, iliğine kemiğine kadar sömürüldükleri ve sömürülecekleri bir düzenin devamını sağlayan oylarla.
Sen de, ailendeki tüm emekliler de kaybetti. İnsanca yaşamamıza olanak sağlayacak bir ücret ve haklardan yoksun kalmamıza neden olacak bir tercih nedeniyle.
Sen de, ailendeki tüm öğrenciler ve akademisyenler de kaybetti. Hepimiz, hep birlikte. Akademik özgürlüklerin, bilimsel özgürlüğün ayaklar altına alındığı bir düzenin daha da kökleştiği bir tercih kullandığınız için. Okulların, "kışla gibi" emir komuta zinciri içinde görev yapan öğretmenlere mahkum edildiği bir sistemi kökleştirme kararı aldığınız için.
Hepimiz, doğru düzgün ve herkese hizmet veren bir sağlık sistemine sahip olma hakkımızdan biraz daha uzaklaştığımız için kaybettik. Hastenelerde randevu için aylar süren beklemelere mahkum olduğumuz, bütçe tercihleri nedeniyle beşikten mezara kadar eşit ve adil sağlık hizmetinden daha az yararlanabileceğimiz bir rejimin devamını onayladığınız için.
Sen de ben de kaybettik. Hepimiz. İktidar bağımlısı, yandaş, yalaka, yalancı, yılışık ve besleme medya sisteminin devamından, yani toplumun özgürce haber alma ve medyanın haber verme hakkına karşı oy kullandığınız için.
Sen de ben de kaybettik. Eğer herhangi bir düzelde iş yapıyorsan, mesela bir esnaf ya da iş insanıysan, bu ucube ve "serbest piyasa" ile uzaktan yakından alakası olmayan mafyatik - kaotik ekonomik iklimin devamını savunduğun için sen de kaybettin. Bu rejimin devamı ile "yırttığını - yırtabileceğini" zannederek kullandığın oy yüzünden sen de ben de hepimiz de kaybedeceğiz. Haberin bile yok.
Demokrasi kaybetti. Farkında mısın?
Senin de benim de en ağır kaybı demektir bu.
Tek adam rejiminin, yani otokrasinin devamına karar verdiniz.
Yargının tek bir insanın, yürütmenin tek bir insanın, yasamanın bile tek bir insanın iki dudağı arasına baktığı sistemin devamını arzulayarak, hepimize birden kaybettirdiniz.
Senin kullandığın oyla dağ, taş, dere, deniz, göl, orman, ağaç, bağ, bahçe, kurtlar, kuşlar bile kaybetti, biliyor musun?
Yahu, bu memleketin yandaş trolleri bile kaybetti.
Evet. şaşıracaksın belki ama, onların bile kaybı beni üzüyor şu an.
Ne mi kaybettiler?
Onurlu ve özgür birer birey olarak başka bir iş yapabilecek ve hayatlarını kazanabilecek iken, "robot" gibi, bir "sahip"in kapısına bağlı olarak sağa sola küfür ve hakaret yağdırmak gibi şerefsizce bir uğraştan para kazanmaya devam edecekler. Onların tercihini bile bir köşeye kıstırdınız oylarınızla.
Ama, şunu da bil canım kardeşim.
Böyle gitmeyecek.
Tarihte hep böyle olmuştur.
Bu halk, düştüğü yerden, el ele tutuşarak örgütlenerek er ya da geç kalkar.
Örgütlü mücadele ile yıkılmadık istibdat rejimi olmamıştır.
Bak, göreceksin.
O gün geldiğinde, yani "asıl o gün geldiğinde" hep birlikte kazanmış olacağız.
Asıl kutlamayı o gün yapacağız.
Hep birlikte.
Sen de ben de.
Bugünkü "müstakil" kutlama seni geçici olarak sevindirik etmeye yarayabilir.
Birkaç saatliğine kendini iyi hissediyor olabilirsin.
Yandaş manşetlere inanma.
Sen, iyisi mi, gel beni dinle.
"85 milyon kazandı" diye utanmazca yalan söyleyen nutukları aktaran o manşetlere kanma.
İnan bana canım kardeşim.
Hepimiz kaybettik.
Onlar, yani sistemin operatörü ve rantından yararlanan bir avuç (gerçekten bir avuç) insan hariç.
O gün gelecek.
Sen en iyisi beni dinle.
"Zafer turun" bittiyse, otur bir oku bu yazdıklarımı.
Anlayacaksın.