Halkbank’tan yapılan açıklamada, İstanbul Şehir Üniversitesi’nin, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca kendisine sadece eğitim ve öğretim hizmetlerinde kullanılması amacıyla devredilmiş olan ve Kartal-Dragos’ta toplam 8 parselden oluşan arazisi üzerine kampüs inşası için 2016’da Halkbank’tan yatırım kredisi talebinde bulunduğu hatırlatıldı.
Açıklamada, üniversite tarafından öngörülen öğrenci sayısı, ciro, bağış ve diğer gelirler ile özellikle üniversitenin kurulacağı arazinin teminat olarak verilecek olması hususları birlikte değerlendirilerek yatırım kredisinin kullandırıldığı bildirildi.
Üniversiteye kredi kullandırımından sonraki dönemde, Dragos’ta bankanın teminatını teşkil eden ve bitişik halde bulunan parsellerden, toplam arazinin yüzde 73’üne tekabül eden merkezdeki en büyük ve en önemli parselin üniversiteye yapılmış olan tapu devrinin iptali için Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği tarafından dava açıldığı ve Danıştay 13. Dairesi tarafından görülen davada, 27 Eylül 2018’de yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anımsatıldı.
“HUKUKİ SÜREÇ DURDURMA KARARINDAN YAKLAŞIK BİR YIL SONRA BAŞLATILDI”
Açıklamada, üniversitenin 2016 yılında kredi başvurusundaki öngörülerinin yıllar itibarıyla gerçekleşmediği ve beklenen geliri üretemediği savunuldu.
Bunun sonucunda, kredi anapara ve faiz geri ödemelerinde bu yılın mart ayından sonra gecikmeler yaşanmaya başladığı bildirilen açıklamada, banka teminatında bulunan ana parselin üniversiteye devrine ilişkin 27 Eylül 2018 tarihli yürütmeyi durdurma kararına rağmen, üniversitenin geciken tutarlarını geri ödeyebilmesi için vade ötelemesi de dahil olmak üzere birçok kolaylık sağlandığı ifade edildi.
Açıklamada, üniversiteye ilk yasal ihtarın 3 Nisan 2019’da çekildiği ancak bankaca herhangi bir yasal takip ve tedbir işlemi başlatılmayarak üniversitenin kredi geri ödemeleri için gerekli kaynakları bulmasının beklendiği vurgulandı.
Bu süreçte ayrıca, Danıştay 13. Dairesi tarafından 4 Temmuz 2019’da üniversiteye yapılan tapu devir işleminin iptaline de karar verildiği belirtilen açıklamada, iptal kararı sonrasında bankanın kredi teminatını oluşturan üniversite arazisi için yeniden ekspertiz raporu düzenletildiği kaydedildi.
Açıklamada, ekspertiz raporunda, üniversite kampüs arazisini oluşturan parsellerden en büyüğü için verilen iptal kararı nedeniyle, teminatın iktisadi bütünlüğünün bozulduğu ve diğer parsellerin ticari değerinin kalmadığı bildirildi.
Bu dönemde üniversite yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, gerek vadesi geçmiş gerekse vadesi gelecek anapara ve faiz geri ödemelerinin hangi kaynaklarla ve ne şekilde yapılabileceği ile ilgili olarak gerçekçi bir projeksiyon alınamadığı ve üniversite yönetiminin oluşan teminat açığını gideremediği vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Kredi anapara ve faiz geri ödemelerinde yasal süre olan 90 günün üzerinde gecikme olması, kredi alacağının önemli bir kısmının teminatsız kalması, üniversite yönetiminin borçların geri ödenmesi ile ilgili gerçekçi projeksiyonunun bulunmaması ve bankamız ile üniversite arasındaki görüşmelerin neticesiz kalması nedeniyle 30 Eylül 2019’da (kredi teminatını oluşturan arazinin üniversiteye devrine ilişkin yürütmeyi durdurma kararından yaklaşık bir yıl sonra) 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gereği, alacağın hukuki yoldan tahsili süreci başlatılmıştır. Gerçekleştirilen yasal takip işlemleri mevzuata, bankacılık teamüllerine ve taraflar arasında imzalanan sözleşmelere uygundur.”
“YÜRÜTÜLEN SÜREÇ SADECE KREDİ ALACAĞIMIZIN TAHSİLİNE YÖNELİKTİR”
Halkbank açıklamasında, bankaca yapılan ihtiyati haciz uygulamasına İstanbul Şehir Üniversitesi tarafından 16 Ekim 2019’da itiraz edilerek dava açıldığı, dava sonucunda mahkeme tarafından, üniversitenin itirazı kabul edilmeyerek ihtiyati haciz kararının devamına hükmedildiği belirtildi.
Gerek üniversite gerekse bazı basın-yayın kuruluşlarınca, söz konusu gayrimenkul devir işleminin iptali nedeniyle teminatın zafiyete uğramasının, bankanın başlattığı alacağın tahsili sürecinin nedeni olarak gösterilmeye çalışıldığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Son derece yanıltıcı bu tutum, sürecin kamuoyu tarafından yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır. Bankamız tarafından yürütülen süreç sadece kredi alacağımızın tahsiline yönelik olup, haksız ve mesnetsiz olarak ifade edildiği şekilde üniversitenin faaliyetlerinin önlenmesine çalışılması gibi bir misyonun tarafımıza yüklenemeyeceği açıktır. Üniversiteye tanınan bir yıldan fazla süreye rağmen, bankamızın alacağını ne şekilde tahsil edeceğine yönelik gerçekçi bir projeksiyon ve teminat açığını gidermeye yönelik bir çözüm ortaya koyulmamışken, bu konuyu farklı alanlara çekerek, bir grubun, bir kişinin yada bir zümrenin mağduriyetine yol açıldığı izlenimi oluşturma girişimleri boşunadır. Bankamız tarafından yürütülen süreç tamamen hukuki ve ticari temellere dayanmaktadır. Bankamızın müşterisi olarak çalıştığı diğer vakıf üniversitelerinin hiçbirinde nakit akışı sorunu ya da teminat eksikliği gibi bir durum söz konusu olmayıp, bu üniversitelerle kredi ilişkilerimiz sorunsuz olarak devam etmektedir. İstanbul Şehir Üniversitesi’nin bankamıza olan gecikmiş kredi borçlarının ödenmesi için gerekli kaynağın bulunması ve teminat açığının giderilmesi yükümlülüğü üniversite yönetimine ait olup, sorunun kaynağının bankamız olarak gösterilmesi haksız ve kabul edilemez bir yaklaşımdır.”
Açıklamada, İstanbul Şehir Üniversitesi’nin değerli öğrencilerinin eğitim haklarının devletin teminatı altında olduğu, Yüksek Öğretim Kurumunun (YÖK) 21 Kasım 2019 açıklamasında, öğrencilerin herhangi bir mağduriyet yaşamaması için hami üniversite ve yasal haklarının korunacağının net olarak ifade edildiği anımsatıldı.
Bankalar hakkında güven ve itibarı sarsacak nitelikte açıklama, yayın, haber ve yorumlar yapılmasının, Bankacılık Kanununun “İtibarın Korunması” hakkındaki hükümlerine aykırılık teşkil ettiği belirtilen açıklamada, “Bankamız, bu tür yanıltıcı açıklama, yayın, haber ve yorum yapanlar hakkında cezai ve hukuki her türlü yasal haklarını saklı tutmaktadır. Bankamızın, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yasal mevzuata ve bankacılık uygulamalarına uygun şekilde, tüm müşterilerimize eşit mesafede faaliyet göstermeye devam edeceğini; gerçekle bağdaşmayan yanıltıcı açıklama, yayın, haber ve yorumlara itibar edilmemesini kamuoyunun bilgilerine saygıyla sunarız.” ifadelerine yer verildi.