Bir süre önce öğle saatlerinde Halk TV’de haber programı izliyordum. Ukrayna’daki gelişmeler, pazarlardaki fiyat artışları derken bir doktor çıktı ekrana. Sunucu doktoru tanıttı:
“Sağlığı konuşacağız. İhmal ettiğimiz bir konuyu konuşacağız. Bir sürü soru geliyor hem onu yönelteceğim hem de trifokal lensleri konuşacağız. Konuğumuz Doç. Dr. Ayşe Sevgi Karadağ.”
Kameranın yönelmesiyle birlikte ekranda Doç. Dr. Karadağ’ın ismi ve çalıştığı özel hastanenin adı da belirdi. Hastanenin adı kısa süre sonra silindi. “Kimlere takılır trifokal mercekler onunla başlayalım” dedi sunucu ve lenslerle ilgili söyleşi 10 dakika kadar sürdü.
Haber programı içinde konu nasıl olup da trifokal lenslere gelmişti anlayamadım. Güncel gelişmelerden kopuk, haber programı içinde ayrıksı bir söyleşiydi. Merak edip, Halk TV’nin hafta sonları öğle saatlerinde yayımlanan önceki haber programlarına da baktım.
Beş haber programında daha doktorlarla yapılan benzer söyleşiler buldum. Tümü de gündemle ilgisiz söyleşilerdi ve daha önemlisi beş doktor da aynı göz hastanesinin çalışanlarıydı!
Halk TV gibi başka haber kanallarının da haber programı içinde tanıtım söyleşisi yayımlamış olabileceği düşüncesiyle, kanalları taradım. Amasya Belediye Başkanı Mehmet Sarı da 14 Nisan’da CNN Türk’teki “Gündem” programına çıkmıştı. Tam 10 dakika boyunca Ramazan ayında ücretsiz su dağıttığını, icraatlarını anlatmıştı. Sunucu da sorularıyla MHP’li Başkan Sarı’nın anlatımını kolaylaştırıyordu:
“Mübarek ramazan ayındaki bu girişim çok önemli, içeriğini bizimle de paylaşır mısınız? Amasyalılar bu kitabı nasıl temin edecek sayın başkan? Ramazan etkinliklerinizi paylaşır mısınız bizimle? Pandemi sürecinde vatandaşa nasıl hizmetler götürdünüz?”
Sarı’nın anlattıklarının gündemle, haberle ilgisi yoktu. İcraatlarının görüntüsü de ekrandan verilerek, tanıtılıyordu. Program, Sarı’nın ayrılmasından sonra diğer haberlerle devam etti.
İnternetten tarayınca anladım ki, Başkan Sarı daha önce de CNN Türk’e çıkmış, turizm projelerini anlatmıştı. Kanal 24 ve TV 100’de de projelerini tanıttığı programlara çıkmıştı.
Halk TV ve CNN Türk’ten örnekler buldum ama eminim ayrıntılı bir araştırmayla diğer haber kanallarında da “haber arası tanıtım söyleşisi” örnekleri bulunabilir. Ama bu tür söyleşiler yayımlanmasını haberciliğin gerekleriyle açıklamak mümkün değil.
Şunu anlıyorum, basılı gazeteler gibi televizyonların da reklam gelirleri azaldı; Halk TV ilaveten reklam engellemeleri ve cezalarla da karşı karşıya. Böyle bir durumda Halk TV ve bütün haber kanallarının gelirlerini artırmak için yeni yöntemler uygulamaya başlamaları da doğal.
Nitekim özellikle belediyeler ile özel hastanelerin, geleneksel medyada olduğu gibi televizyonlar için de gelir kaynağı haline geldiği anlaşılıyor. TV’lerdeki “Özel programlar”ın kaynak teminine yönelik olduğu da herkesin malumu. Bunlar konuşulabilir ama haber programlarına izleyicinin haberden farkını ayırt edemeyeceği şekilde “tanıtım söyleşileri” konulması etik açıdan yanlış. Öncelikle izleyiciyi kandırmak anlamına geliyor. Kanalların haberciliğine zarar verdiği gibi, güvenilirliğini de zedeliyor. Televizyonlar paralı tanıtım söyleşilerinden uzak durmalı. Tabii sağlık kuruluşlarına reklam yasağı da unutulmamalı.
Tütün tekellerini sevindirdiler
“Tütün tekellerinin sözcülüğü ve gazetecilik” başlıklı yazımda, Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Dünya ve Posta muhabirlerinin aniden Van’a gidip, hemen aynı başlıklarla kaçak tütün satışının artmasını eleştiren haberler yazdıklarını aktarmıştım. Aslında gazetecileri, uluslararası tütün tekeli Philip Morris (PHILSA) götürmüştü o geziye. Sigara fiyatlarının artışından sonra sarmalık tütüne yönelimi dizginlemek için kamuoyu oluşturmayı amaçlıyorlardı.
Etkili de oldular. Sigaradaki ÖTV düşmese de sarmalık kıyılmış tütünde geçerli ÖTV oranı yüzde 40'tan yüzde 55'e çıkarıldı. Ne yazık ki, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu kararıyla ilgili haberlerde uluslararası tütün tekellerinin kısmen de olsa amaçlarına ulaştığından söz edilmiyordu. Van gezisinde uygulanan “tütün tekellerinin sözcülüğü” kesintisiz sürmüş oldu.
İzinsiz istatistik açıklayana hapis verilecek mi?
Bloomberg’in, “TÜİK'ten izinsiz yayımlanan istatistiklere hapis cezası geliyor” haberinde, AKP’nin yeni bir yasa taslağı üzerinde çalıştığı duyuruluyordu. TÜİK'ten izin almadan istatistiki veri yayımlayan kişi ve kurumlara 1-3 yıl arasında hapis cezası öngörüldüğü belirtiliyordu.
O akşam haber kanallarındaki tartışma programlarının başlıca konusu bu taslaktı. Gazeteler de manşetlere taşıdı, muhalefet partilerinden tepki açıklamaları, değerlendirmeler birbirini izledi.
Dikkat ettim, bu haberlerde Bloomberg’in haberinin üzerine yeni tek bilgi eklenmemişti. AKP yöneticilerine “Böyle bir taslak var mı? İçeriği yazıldığı gibi mi?” gibi sorular sorulmamıştı bile. Aradan günler geçmesine rağmen Bloomberg’in haberini güncelleyen yeni bir haber de çıkmadı.
Bu durum bana gazeteci Mert S. Kaplan’ın bir süre önce “Atıf yapıyorsan haberin üzerine yeni bir şey koyman gerek. Aksi halde haberin haberi yapılmaz” şeklindeki paylaşımını anımsattı.
Kaplan haklıydı. Kopyala yapıştır haberciliği doğru bir yöntem değil. Öncelikle alıntılanan haber kontrol edilmeli. Doğruluğuna emin olduktan sonra da kaynak gösterilerek yayımlanmalı. Ama özellikle “izinsiz istatistik yayımlayanlara ceza” gibi kulis bilgisine dayanan haberlerde üzerine yeni bilgiler de eklemek gerek. Aksi halde yanlışın sorumluluğuna da ortak olunur.
Nitekim TÜİK’ten izinsiz istatistik açıklayanlara ceza haberini AKP’den yalanlayan ya da doğrulayan bir açıklama gelmedi. Fakat TBMM’ye sunulan bir taslak da yok henüz. İşin garibi, iktidar medyasında da bu konuda haber yayımlanmadı. Şimdilik eleştirel medyada yapılan tepkiler, haberler, yorumlar, hepsi havada kaldı. Bakalım zaman bu haberi doğrulayacak mı?
Tek cümleyle…
ELEŞTİRİ, ŞİKAYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: ombudsman@krttv.com.tr