Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmada, tutuklu sanık Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu, 8'i kadın 22 tutuklu sanık, 20 tutuksuz sanık ve tarafların avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
Duruşmayı, çok sayıda avukat ve basın mensubu izledi.
Duruşma, tutuklu sanık Hasan Basri Gök'ün savunmasının alınmasıyla başladı.
Öte yandan salonda ve salonun önünde polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
Bugün yapılan duruşma hemşire olarak görev yapan tutuklu sanık Hasan Basri Gök'ün savunmasıyla başladı. Gök'ten sonra tutuklu hemşire Deniz Korkmaz savunmasını yaptı. Ambulans şoförü tutuklu sanık Hüseyin Gündüz'ün savunmasının ardından duruşma yarın sabah saat 09.30'a ertelendi.
Verilen 45 dakikalık aranın ardından sanıkların savunmalarının alınmasına devam ediliyor. Saat 15.00 sıralarında başlayan duruşmada tutuklu sanık hemşire Deniz Korkmaz, savunma yapmaya başladı. Korkmaz savunmasında, "Hastanede bebek yoğun bakımda çalıştım. Hemşireyim. Hakkımda yapılan suçlama somut delillere dayanmıyor. İşin komik tarafı bu davanın CİMER şikayetini ben yapmıştım. e-Devlet'te de kaydı var; ama burada tutuklu olan benim Mahkeme başkanının, 'Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir' sözünü sorması üzerine ise Korkmaz, "Kurtlar vadisinde bir replik vardı. Onu kullandım" yanıtını verdi.
Korkmaz ilaç satışıyla ilgili sorulan bir soruya ise, "Fırat Sarı beni arayıp, evimde kaç tane olduğunu sordu ama benim evimde yoktu. Zaten ben o gün evde değil hastanedeydim. Hastanede kaç tane olduğunu bildirdim. Hakan Doğukan Taşçı ile ilaç hakkındaki konuşmamız ise çöpe atılması gereken ilaçlar vardı. Ben de bunları atmak yerine Hakan Doğukan Taşçı'ya sattım. Benden elimdeki şişeleri istemişti. Başka hiçbir eylemde bulunmadım. Anlattığım ve duyduğum her şeyi anlattım. Epikriz yazmak hekimin işidir. GMZ şirket, sağlık ve turizim üzerineydi. Fırat Sarı, şirketi benim üzerime yapacağını söyledi. 'Sen de şirket sahibi olursun' dedi. Ben de maalesef kabul ettim. Şirketi Sümeyye Nur Arslan yönetiyordu. Genelde para işleriyle Sümeyye ilgileniyordu.Şirket için Hasan Basri Gök’e velayet verildiğini biliyorum. Bir hemşireye 5 hasta düşüyordu. Çok fazla yoğunluk vardı. Hastayı eşya gibi görülüyordu. Avcılar Hospital'de sıkıntı çıktığında Fırat Sarı giderdi. Duyumlarım var gördüğüm şeyler yok" şeklinde konuştu.
Hemşire Deniz Korkmaz'ın savunmasının ardından tutuklu sanık Hüseyin Günerhan'ın savunmasıyla duruşmaya devam ediliyor. Sanık Günerhan örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmediğini belirterek, "Örgüt yok, kabul etmiyorum. Hepimiz farklı hastanelerde çalışıyoruz. Ben hemşire olarak çalışıyorum. İnsanların hayata adım attığı yerde son noktasına kadar çalıştım. Reyap Hastanesindeyken Fırat Sarı ile çalıştım. Günlük paraya ihtiyacımız olunca sigortasız başka hastanelere gidip nöbet tutarız. Reyap Hastanesi’nde yenidoğan ünitesinde çalıştım. Kimseyi korumayacağım ama normalde birçok hastanede bulunmayan çocuk genetik doktoru, göz doktoru gibi doktorların olduğunu gördüm. Bu nedenle bu hastaneye başladım. İlker Gönen ile baskın konusunda konuşmamın içeriği orada usulüne uygun olduğunu söyledim. Hastalardan kalan ilaçları biriktiriyoruz. Benim de ihtiyacım olduğu zaman bana da getiriyorlardı" dedi.
Günerhan, "Ben ayrı bir şikayette bulunmadım. Onur bulundu mu bilmiyorum. Ekim ayında bağlı olduğum kurumdan ayrıldım ve tüm bağlantılarımı kopardım. Herhangi bir örgüt değil, ben ihmal sonucu suçlandım. Cinayet koğuşunda yattım. Anne babam olmayan insanların hayatını kurtardım ona rağmen cinayet koğuşunda yattım. Bebek katili olarak anıldım. Güney hastanesinde biz hiçbir dosyada sahtekarlık yapmadık. Epikriz yazmadık, kendi imzamla, yazımla sahte evrak düzenlendiyse karşılaştırma yapılsın. Hasan Basri Gök, Güney hastanesi hakkında ifade vermiş ama benim çalıştığım dönemde hiç gelmedi bırak gelmeyi yanından bile geçmedi nasıl olur bu insanlar böyle ifadeler verir. Hastanelerde nöbetçi doktor bulunmuyorsa bunun sebebi başhekimdir. Fırat Sarı Güney hastanesine çok nadir uğrardı; uğradığı zaman başhekimlere uğrardı. Hastanelerde ben dahil hiçbir hemşireler dolandırıcılık yapmadık, örgüt üyesi olmadık" dedi.
Ambulans şöförü tutuklu sanık Hüseyin Gündüz ise, örgüte bilerek ve isteyerek dahil olma suçundan açılan dosya hakkında, "Dosyada üzerime iddia edilen suçlamaları kabul etmiyorum. Hakan Doğukan Taşcı'yı tanıyorum sadece. O ilaçları nereden ve nasıl aldı bilmiyorum. Suç işleyerek aldığını bilseydim almazdım. Tahliyemi talep ediyorum. Taşçı dışında, Volkan Hoca, Çağla ve Ceylan’ı tanıyorum. 600 liraya aldım bin liraya sattım ilaçları. Hasan Basri Gök’ü hiç görmedim daha önce. Para alışverişim Hakan Doğukan Taşçı ile oluyor. İlaçların yurtdışına çıktığı hakkında beyanda bulunmuşum ama ben böyle bir beyanda bulunmadım. Dosya hakkında bildiklerimi anlattım." ifadelerini kullandı.
Tutuklu sanık hemşire Hasan Basri Gök'ün savunmasının alınmasının ardından mahkeme başkanı duruşmaya 45 dakika ara verdi. Aranın ardından tutuklu sanıkların savunmasına devam edilmesi için duruşma saat 15.00 sıraları yeniden başladı. Hemşire Hasan Basri Gök'ün savunmasının alınmasının ardından duruşmaya ara verilmişti. Tutuklu sanık hemşire Deniz Korkmaz'ın savunmasıyla duruşma devam ediyor.
Tutuklu sanık hemşire Hasan Basri Gök'ün savunmasının alınmasının ardından mahkeme başkanı duruşmaya 45 dakika ara verdi. Aranın ardından tutuklu sanıkların savunmasına devam edilecek.
Tutuklu sanık Hasan Basri Gök mahkeme başkanının 'Hakkında sahtecilik ve örgüt üyesi olmak suçlarından dava açıldı Savunmanı yapacak mısın?' sorusuna karşılık, "Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık, suç örgütüne üye olma suçundan açılan dava hakkında, savcılık ve emniyette anlattım. Tekrar anlatmaya gerek yok gözümle gördüğüm bildiğim şeyler. Epikriz değiştirme olayı, hastanın bir egzersiz sistemi vardı, bebeklerin değerlerini girerdik, karşıdaki görevlinin verdiği bilgileri girerdik. Bu sistem savcılıkta var. Reyap, Silivri, Duygu hastanesinde çalıştım. 2019-2021 Reyap Hastanesinde çalıştım. Fırat Sarı’nın bir sene kadar normal hemşiresiydim. Son 6 ayda epikrize yardım ettim son zamanlarda da şoförlüğünü yaptım. Özel Reyap hastaneleri tam işletme gibi değildi. Avcılar, Doğa, Birinci, Silivri Kolon Hastanesi, Bağcılar Şafak, TRG Hastanesi gibi hastaneler. Bebek sevklerini Fırat Sarı ve 3 kişi daha yapıyordu. Esenyurt'ta Tıp merkezinde doğan bebek, araya 112 girmeden Fırat Sarı hastaneye sevkini yaptırıyordu. Aileye ise yakında bu hastane var oraya sevkini yapıyoruz diyorlardı."dedi.
Gök, "Sevkler 112 bilgilendirmeden yapılıyordu bu durumda doktorlar üzerinden yapılıyordu. Bu durumdan para Kazanıyorlardı, ama gözümle gördüğüm bir şey yok. Serdar, il dışı sevklerden 5 bin lira kazanıyordu. İlker ve Fırat zaten yöneticiydi. Mehtap ile görüşmem konusunda ise denetimlerde Fırat Sarı’nın talimatı üzerine hareket ettik. Hasta üzerinden kullanılmış gibi gösterilen gaz ve ilaçlar vardı, onlarla ilgiliydi. Serdarova bebeğin ailesinden para istediğimiz konusunda ise Fırat Sarı aradı, sevk vardı ancak ailenin parası yoktu. Toplamda yaklaşık 40 bin lira para toplandı. Hastaneye parasını verdik, Fırat Sarı kendi komisyon ücretini aldı. Bana da yemek parası verdi. Amaç ise SGK’dan daha fazla para almaktı. Mahkeme başkanının Mehtap ile 'Çocuğu öldür' mesajlaşmasını sorması üzerine Gök, 'Bebeğin nabzı belli bir seviyede tutuluyor bu da bebeğin sürekli kalbinin durup geri gelmesine sebep oluyor. Bebeği görmediğim için ya da bilgi sahibi olmadığım için bir şey söyleyemem." cümleleriyle yanıt verdi. Gök, Fehmi Alperen ile 'Benim bölgeme girmiyorsun değil mi?' mesajlaşmasını ise, 'İstanbul’u bölgelere bölmeden ziyade semt olarak tanıdığı kişiler, doktorlar sayesinde bebekleri alıyorlardı. Zuhal ile mesajlaşmasını da Ocak ayında kapanan dosyanın tam tekbir olmasını istiyordu onunla ilgili konuşmamız" cümleleriyle açıkladı.
Gök, "20 yatışa uygun epikriz raporu yazılmasını hatırlamıyorum. Fırat Sarı düşük ücretler ödüyordu. Fırat Sarı, tüm sorumlulara para ödüyordu. Her şeyin bir ücreti vardı; doktora yardım etmek, epikriz raporu yazılması gibi işler. Basamak hastaneler doğru değildi. SGK’dan buna göre para alınıyordu. Önümüzdeki basamakları değiştiriyorduk. Hastanedeki ilaçları da Doğukan ile birlikte satıyorduk. İlaç satışından 40 bin lira para kazandık. Hemşirelerden ilaç aldık. Fırat Sarı’nın bilgisi dahilinde aldım. Denetim var diye bir seferinde 24 kutu ilaç verdiler. İlaçları alırken hastanenin haberi vardı. Bu raporu zaten hastane başhekimi ve sahibi görüyor. Bunlar fark edilmeyecek ilaçlar değil; sistemden düştüğünde herkesin haberi olur. Sonuçta hastanenin birdenbire cirosu artıyordu" dedi
Duruşmada savunması alınan tutuklu sanık hemşirelerden Hasan Basri Gök, "Savcılıkta ve anlattım gerekli şeyleri. Aynı şeyleri söylemeye gerek yok" dedi. Hakim "anlattıkların doğru muydu" diye sordu. Gök, "Hepsi bildiğim şeylerdi" dedi. Hakimin "Epikrizi anlatır mısın?" sorusuna Gök, "Hastanın bir şablon sistemi vardı, sekreterler bebeklerin değerlerine bakardı, rapor yazardı. Mesela Avcılar'dan bir sekreter yolluyordu bilgileri, birleşip bir rapor oluşturuyordu. REYAP, Silivri, Duygu ve A Plus Hastanesi'nde çalıştım. En son Silivri Kolan'da çalıştım" diye yanıt verdi.
Mahkeme Başkanı "Fırat Sarı'yı nereden tanıyorsun" diye sordu. Hasan Basri Gök, bu soruyu "Fırat Sarı'nın son bir seneye kadar normal hemşiresiydim. Son 6 ayda epikrize yardım ettim. 6 aylık süreçte de şoförlüğünü yaptım. REYAP bir işletme değildi ama işletmede ne dönüyorsa orada da dönüyordu. 112 araya girmeden Fırat Sarı bebeği kendi hastanesine alıyordu" diye yanıtladı.
Hakimin "Bunu nasıl yapıyordu?" sorusu üzerine Hasan Basir Gök, "Doktorla, oranın çocuk doktoruyla konuşarak, aileye yer bulduk yakınımızda bu hastaneyi bulduk deyip sevk ediyorlardı. Serdar Yükselir, Gıyasettin Özdemir de bu işten para kazanıyordu" dedi. Gök, "Bir hastadan 38-40 bin lira aldık. Hastaneye 25 bin lira verdik, gerisini Fırat Sarı aldı, Doğukan ile bize 400-500 TL yemek parası verdi" diye konuştu.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis isteniyor.
Diğer sanıklar hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.
Bu soruşturma ise devam ediyor.