İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması 3. gününde devam etti.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmada, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında yer aldığı 22'si tutuklu 42 sanık ile avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
Çok sayıda avukat ve basın mensubunun da izleyici olarak katıldı.
Öte yandan davanın görüldüğü salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
Yaklaşık 11 saat süren ve 7 sanığın dinlenildiği duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.
Tutuklu sanık Emine Avcı savunmasında, “Öncelikle maktul ailelerine başsağlığı diliyorum. Ben Birinci Hastanesinde hasta yatışları, hasta hakları sorumlusuydum. Suçlamaları kabul etmiyorum. Hiçbir şekilde içerisinde olmadığım bir suçtan yargılanıyorum. Ben bir örgüt üyesi değilim. İllegal yollarla bana bağlı olan yatış biriminde ex olan bir bebek adına çalıştığım hastaneye başvuru yapıyordu. Konunun ne olduğunu anlamak için bebeğin babaannesi ile görüştüm. Yoğun bakım sorumlusun Hakan Doğukan Taşçı'ya bir babaannenin yeni doğan yoğun bakımına 38 bin lira kadar bir ödeme yaptığını ancak bu ödemenin yenidoğan adına değil hastane adına kesildiğini, bundan haberdar olup olmadığını sordum. Haberim yok dedi. Babaanne bana ödemeyi Hasan'a yaptığını söyledi. Bu durumda babaannenin elinden tutarak alarak, bu durumu yönetime ileteceğimi ve bizzat ödemesini yapacağımı söyledim. Bu durumu hastane müdürü Halis Bey'le de görüştüm. Bebek bir buçuk iki ay hastanede yattı. Türkmenistanlı bir hasta bebeğinin cenazesini teslim alabilmek için konsolosluğa başvurdu. Çocuk yoğun bakım sorumlusu hemşiresi Şehmuz Çelik, denetime gelindiği gün hastanede değildi. Medilife Hastanesi'nin yoğun bakımı Fırat Sarı tarafından teslim alındı. Bebeğin ex olduğunu ve iki kere kalp masajı yapıldığını denetimde öğrendik. Hastanede Bebek yoğun bakım ünitesi bile yoktu, bebeğin neden getirildiğini oradakilere sorduğumda Fırat Sarı'nın istediğini söylediler" dedi.
Avcı, “Benim hastanenin finans işleriyle hiçbir alakam yoktur. Meslek hayatım boyunca hiç fatura kesmedim ve faturaların nasıl kesildiğini dahi bilmem. Bu konuda hiçbir dahlim yoktur. Denetim esnasında sorumlu hekim bulunmamaktaydı. Sorumlu hekimlerin yapması gereken işlemleri Hakan Doğukan Taşçı'nın yapmaması gerektiğini kendisine söyledim. Doğukan Taşçı, yaptığı usulsüzlüklerin ardından Opera bebeğin ölümüne sebep olmuş ve bu olay sonrasında işten çıkarılmıştır yani kendi isteğiyle işten ayrılmamıştır. Bir gün fotokopi işlemi yapıldı ve mevcut yere gönderildi. Hastane müdürü Halis Bey var, dosyalar üzerinde bir değişiklik sağlandığını görmedim. Fırat Sarıya aitti işletme. Fırat Sarı ile ilgili tek bir tane tape kaydım yoktur. Yenidoğan ünitesine hakim değilim. Denetim esnasında sorumlu hekim yoktu. Yapılması gereken işleri Hakan Doğukan Taşçı yaptı.
En son yapılan usulsüzlüklerle ilgili, şahsıma küfür, hakaretler geçmiş bu durumdan rahatsız duymaktayım. Cenazeler morga indirilip ardından cenaze aracına teslim ediliyordu. Bebek öldükten sonra usulen hastaneye ücret ödeme konusunda bilgim yoktur. Hasan Basri Gök ile hiçbir iletişimim yoktu. Doğukan Taşcı'nın telefonumu vermesi üzerine 'sen böyle çalışırsan senden bebek almayız' konuşmasını hatırlamıyorum" ifade etti.
Tutuklu sanık hemşire Mehtap Sayar, “Herhangi bir örgüte üye değilim. Adı geçen şahıslarla iş ilişkim dışında herhangi bir ilişkim yok. Bu dosyada adı geçen birçok kişiyi tanımıyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum. Çalıştığım hastane, bir işletme hastanesi değildi. Hakimin, Fırat Sarı'nın kendisine 'Mehtap, seninle özel bir şey konuşacağım, Hasan'a söyleme bizi birisi İl Sağlığına şikayet etmiş' dediğini belirterek ne hakkında konuşulduğunu sorması üzerine Mehtap Sayar, 'Fırat Sarı orada CİMER şikayetinden bahsediyor olabilir. Bana, danışma amacıyla, hangi hemşirenin bunu yapmış olabileceğini sormuştu. Hakimin, 'Fırat Sarı ile bir para alışverişin var, bunlar hakkında ne diyorsun?' sorusu üzerine sanık, 'Evet, diğer hemşireler gibi ben de motivasyon ödemeleri alıyordum. Fırat Sarı'ya bir süre önce borç vermiştim ben dahil birkaç kişiden de borç istiyordu borcunu parça parça geri ödüyordu. Motivasyon ödemesi ise hemşire maaşlarının düşük olması sebebiyle yapılıyordu. Fırat Bey, ödemelerin eksik kalan kısmını tamamlayacağını söylemişti ve bunu tüm kıdemli hemşirelere yapıyordu" dedi.
Hakimin, Hasan Basri ile arasında geçen 'Denetime geldiler, çok büyük bir şey, Allah'tan dolabın altına bakmadılar' konuşmasını sorması üzerine sanık Sayar, “Denetim sırasında Fırat Bey yurt dışında olduğu için bazı aksaklıklar yaşamıştık. Bu konuşmada o durumu kastetmiştim. İlaçların genel merkezde toplanacağı bilgim vardı ancak satıldığına dair bilgim yoktu. Tarihi geçmiş ilaçlarla ilgili olarak ise, Tarihi geçmiş ilaçlar arta kaldığında, bize yakın tarihli ilaçların hastalarda kullanılması gerektiği söyleniyordu. Hasan Basri Gök ile
İlk başlarda Hasan Basri Gök ile flört ilişkim olmuştu ama daha sonra bitti. Hasan Basri Gök ile 'kaç tane köpük var sende' konuşmaları hakkında ise soğuk zincir bir ilaç o ilaç ile ilgili konuşmamızdır. Kurusörf ilaç ile ilgili herhangi bir para alışverişimiz olmamıştır. 'Kustu tamam kustu bebekte tamam' konuşmasını hatırlıyorum yenidoğanda yatan bir bebeğin akciğer grafiği çekilmemişti onunla ilgili konuşma. Bu aksaklığın nasıl giderileceği konusunda konuştuk. Medikal malzemelerin telkinleri doğrultusunda yapıldı. Ex olmuş bir bebeğin epikriz raporları yazmak için konuştuğumuz bir durumdu epikriz raporu yazılmış bir rapordu. Hastanın kiloları hakkına bakıyordum. 'Mehtap düzeltebildiğini düzelt kilolar kalsın, nasıl yani orderde ki kilo mu' mesajlaşması ise kiloları hakkında bir konuşmamız. Üç gün yaşayan çocuk, epikriz raporunu o zaman Hasan Basri yazıyordu. Tedavi almış sürecini gibi şeyleri yazıyordu. Orada yanlışlık yapılmıştı fark edildi o sorunla ilgili konuşmalardı. Arıcı bebek ex olupta fark edilmeyen bir bebek değil, ex olduğu söylenilmeyen bir bebekti" dedi.
Mehtap Sayar, “Batuhan Kösedağ Reyap Hastanesi'nin başhemşiresi. İlaç satımı üzerinden bir borç almadım, bana borcu olduğu için para aldım. İlaç satımı hakkında da bir bilgim yok. Epikriz yazmışlığım yoktur ve nasıl yazıldığını bilmiyorum. Hepsini reddediyorum. Savcının, 'İlaç satışı ile ilgili tape kayıtların var. Kurye olayını anlamadım diyorsun neden teşekkür ederim diyerek kayıtların var' demesi üzerine sanık, 'boş bir konuşmaydı, konuşma bitsin uyuyayım diyerek konuşmak için konuşmaydı içeriğini sorgulamadım' savcının; 'her şey uygunsuz, her şey fazlasıyla uygunsuz olan şey nedir' sanık ise, 'Eylül ayında yeni hemşire olmuştum. Fırat Sarı yoktu yerine yeni çocuk yoğun bakım doktoru getirmişti. Her şey uygunsuz dememin sebebi de, denetçiler bizden hemşire çalışan listesini görmek istedi fakat hastane yeterli hemşire almadığı için nöbet listesinde ATT, Paramedik çalışanlarımız da vardı, bunlar bir uygunsuzdu, çalışmayan kuvözlerimiz vardı bunların da hastanenin yönetiminden haberi vardı bu durumlardan şikayetçiydim o konuşma bununla ilgili" şeklinde konuştu.
Sanık Sayar, 'Doğukan senin başını belaya sokacak' konuşmasını “başla bir hastanede daha önceki dönemde de Doğukan'ın ilaç sattığını bu yüzden ondan pek hazmetmediğimi biliyor. Ortada bir örgüt olduğunu düşünmüyorum. 'Doğukan batacak' konuşmasını hatırlamıyorum. Bebeklerin aç kaldığı iddiasında bir bilgim yok, Reyap yenidoğan bakımında cihazlar genelde son model cihazlardı ayarlar da doktorların ayarladığı şekilde verilirdi. Fırat Sarı yenidoğan bakım sorumlu doktoruydu o yüzden onun söylediklerini yapardık. Kurusörf, Fırat Bey hangi hastaya ne kadar sıklıkla düşürmek isterse o şekilde düşürülürdü. Kurusörflerin merkezde toplanması için Hasan Basri Fırat Beyin ilgilendirdiği tüm hastanelerde sıkıntı oluşturacağını söylediği için bir merkezde toplanacağı bilgisi verdi" dedi.
Tutuklu sanık hemşire Damla Atak, "Ben 2015-2020 arasında Avrupa Şafak Hastanesi yoğun bakımında görev aldım. 2020 yılında Duygu Hastanesi'ne başladım o sürede Fırat Sarı yöneticilik yapıyordu. 7 aydır dolandırıcılıkla suçlanıyorum. Fırat Sarı'nın Hastanesi'nde çalışıyordum ama Sarı'yı en fazla iki kez gördüm. Bilgisayarda yazılan epikrizleri okumadım, bu epikrizlerin hangi şartlarda yazıldığını bilmiyordum. Mehmet Gürül bu hastanenin yoğun bakımını işletiyordu, Fırat Sarı oraya karışıyordu. Hastane Seyhmuz Çelik'i istemiyordu bu yüzden Mehmet Gürül'ü getirdiler. İşe başlarken Ali Dirik ile görüştüm. Mehmet Gürül hastanedeki düzensizliklerden dolayı bir süre sonra ayrıldı. Bebek Kaya, riskli bir bebekti. Kadın doğumcu riskli olacaği için bebeği yoğun bakıma aldı doğumdan sonra. Bebek yoğun bakımdayken durumu kötüydü. 500 gram bir bebek vardı akciğerleri kanıyordu. Sabah Ali Bey yoğun bakıma geldi. Ben de ona yaptıklarımızı söylüyordum. Bebek yoğun bakımında yetkili bir çocuk doktoru yoktu. Bize gelen bebek değil anneydi, anne geldi. Bebek Esenler hastansinden Güney Hastanesi'ne sevk edildi. Şehmuz Çelik 23 Ekim civarı hastaneden ayrıldı. Bebeğin ex olduğu tarihte Rıza Bey başlamıştı. Ben çocuk doktoru sanıyordum. Kaya bebekle ilgili yapılabilecek birşey olmadığını söyledi. Kendisi, Kaya bebeği görmediğini söyledi ama bu bebeği gördü Rıza Bey gördü, vizitini kendi yazdı" diye konuştu.
Atak, "Bebeklerden sorumlu hemşirelerin listesini ben yazıyordum, bu yüzden tutukluyum. Bebek ex olduğunda benim hastanede olmam gerektiği söyleniyor, ben de diğerlerinin de hastanede olması gerektiğini söylüyorum. Batuhan Rıza Bey'i arayıp, '500 gram bebek mi olur' diyor. Rıza Bey'in de '500 gram bebek mi olur çek fişini' dediğini duydum, bunu savcılıkta öğrendim. Doğukan Taşçı'nın yayınladığı videoyu televizyonda izledim. Hasta mahremiyeti diye birşey var bunun için doktor olmak gerekmiyor, bunu herkes bilir. Ben bir hemşire olarak nasıl baska bir hemşireyle görüntülü konuşurum. Beni arasaydı ben hastaneye giderdim ama beni aramadılar. Riza Bey, Batuhan Bey'e 'Bebeğin durumu çok kötüyse fişini cek diyor'. Bunu bebeği bilen ben yapamıyorum Batuhan nasıl yapıyor. Hastaneyi denetime geldiğinde Kaya bebekle ilgilenen doktoru sordular. Ali Bey bebeğin ex olduğunu söyledi. Biz de, o sırada sorumlu hemsire olmadığı için Rıza Bey'in eşi Hilda Hanım'ın kaşesini kullandık. Hilda Hanım o sırada Güney Hastanesi'nde çalışmıyordu, Hilda Hanım bebeği hiç görmedi, Rıza Bey gördü. Mehmet Gürül hastalarla kendi ilgilenirdi. Şeyhmus Çelik işten ayrıldığında yasal olarak çıkışını hemen yapmadılar, 1 hafta Mehmet Gürül kendi ilgilenirdi. Sonrasında Ümit Bey ilgilendi" dedi.
Atak, "Gıyasettin 112’de çalışıyordu ama hastaları 112 den sevk etmiyordu. Samimi olduğu doktorlar sevk istediğinde sevk ediyordu. Başka hastanelere Fırat Sarı ile çalıştığı dönemde hastaları sevk ediyordu. Bu durumdan maddi kazanç elde ettiğini biliyorum. Amnizonları sattığını ve gelir elde ettiğini duydum. Hüseyin Günerhan’ın ilaç sattığını gözümle görmedim ama duydum. Kurusof düş, kullanmış gibi göster durumunda kalmadım. Hüseyin Günerhan’ın ilaç sattığından bahsedildi günaydın gönderildikten sonra Şehmus Çelik geldi o da sonra gönderildi. 16’sında denetime geldiler bebek de o zaman öldü. Hastane 3. basamaktı denetime gelindiğinde yoğun bakımın kapatılabileceğini bu yüzden 1. basamağa düşürme olabilir ama düşürüldüğü tarihi tam hatırlamıyorum. Hilda Hanımla iletişime geçmiyorduk. Rıza Beyle iletişime geçiyorduk. Rıza Bey tedavi düzenlemiyordu. Rıza Bey, eşinin erkek hemşirelerle görüşmesini istemediği için görüştürmediğini duydum. Müzeyyen Hanımın hangi hemşirenin nöbetçi olduğunu bilmez ama hangi gece kaç hemşire var kimler nöbetçi olduğunu bilir" şeklinde konuştu.
Damla Atak savunmasının devamında, "Müzeyyen Hanım'ın Batuhan'ın gece sorumlusu olduğundan haberi var, Ali Dirik bebeğin durumunun kötü olduğunu da Batuhan'ın da sorumlu olduğunu biliyordu. Çalıştığım sürede Kaya bebeğin ölümüne kadar, Müzeyyen hanıma herşeyi söylerdik. Kaya Bebek doğar doğmaz akciğerleri kanamadı, sonradan kanadı. Hasta sevkinde başhekim karar verir. Benim sevk konusunda bir yetkim yok. Yenidoğan yoğun bakımla ilgili Gıyasettin ile görüşmemin sebebi, gönderdiği her hastayla ilgili bilgi almak istiyordu. Gönderdiği hastalarla ilgili bilgi veriyorum. Gıyasettin, yoğun bakım işletiyor olsaydı bilirdim diyerek düşünüyorum. Kaya bebeğin Güney hastanesinde doğumu gerçekleştikten sonra kilosunun 500 gram olarak değişmesinin sebebini bilmiyorum ama benim çalıştığım hastanede bir değişiklik olmuyor, ultrason ölçümleriyle doğum olduktan sonra ölçümler arasında değişiklik olabilir. Hemşire olarak bir hasta kötüleşince benim de bir hekime ihtiyacım oluyor. 'Kaya bebek hastanede 5 gün yatmasına rağmen SGK’da 6 gün olarak gözüküyor' konusunda bir bilgim yok sizden şimdi öğreniyorum. Dışarıdan herhangibir ilaç Güney hastanesinin yoğun bakımına girmiyordu" dedi.
Saat 17.15'te verilen aranın ardından duruşma saat 17.30'da tutuklu sanık doktor Rıza Keykubad'ın savunmasının alınmasıyla başladı. Rıza Keykubad savunmasında "Ben yaklaşık 20 yıldır hekimim ve 4 aydır haksız yere tutukluyum. Ben hiçbir zaman Esenler Güney Hastanesi'nin doktoru olmadım ve orada çalışmadım sözleşmem yoktur son 2 yıldır Esenyurt'ta kendi muayenehanemde çalışıyorum. Kaya bebek 13 Kasım günü dünyaya geldi 16 Kasım'da vefat etmiştir. Kaya bebekle ilgili eşimin ilgisi bilgisi yoktur. Güney hastanesinde doğan Kaya bebeğin vefat edeceğini düşündükleri için dışarıdan doktor aradıkları konuşmalar mevcuttur. Bizi aradıklarında 17'sinde işe başlayacaktınız demişlerdi. Bizim bebeğin öldüğünden hiçbir şekilde haberimiz yok. Yenidoğan yoğun bakımda çalışmak için bir anlaşma yapmadık. İlk denetim gelmişti denetim raporunda özellikle okunmalı, orada ne adım ne eşimin adı geçiyor sorumlu doktor Şehmus’un adı geçiyor. Denetim raporunda da bizim üstümüze oyun oynandı. Doktor Şehmus’un orada 3 yıldır sorumlu olduğu yazıyor. Bebeğin epikrizi dosyada mevcut, tüm çarşaf ve orderları doktor Şehmus'a aittir. Kaya bebek ile ilgili hiçbir bilgim, sorumluluğum ve yetkim yoktur" dedi.
Rıza Keykubad, "Denetim raporunda da bizim üzerimize bir oyun oynandığı açıkça görülmektedir. Raporda, 15.10.2023 tarihinden itibaren doktor Şehmus Çelik’in sorumlu olduğu belirtilmiştir. Kaya bebeğin, hastanede tedavi gördüğü dönemde eşim henüz hastanede çalışmaya başlamamıştı ve hiç hastaneye gitmemişti. Bu durum denetim raporlarında da açıkça belirtilmiştir. O gece Kaya bebek ile ilgili hiçbir bilgim ve sorumluluğum yoktur.Ben 55 yaşında bir insanım, benim de bir evladım var ve ben de bir babayım. Bir hasta için elimden gelen her türlü tedaviyi elimde olsa yaparım. Ancak bu söylenenler iftiradır. Ben bu örgütteki kişilerle aynı yerde bulunmadım, aynı iş yerinde çalışmadım ve onlarla hiçbir alışverişim olmadı. Kimseyi tanımıyorum. Daha önce sadece iş başvurusu yaparken Ali Dirik ve Damla Hanım ile tanıştım. Şu an yaklaşık 4 aydır tutukluyum. Örgüt üyesi denilmesinin tek sebebi, 4 hemşirenin konuşmalarında adımın geçmiş olmasıdır. İşlemediğim bir suç sebebiyle aylardır tutukluyum bu yüzden tahliyemi talep ederim. Damla Atak’ın benim geldiğimi hastalara baktığımı söylemlerine kesinlikle katılmıyorum. Batuhan Çetin'i ise tanımıyorum ve bir husumetim yok zaten kendisini tanımıyorum. Güney Hastanesinde ben çalışmadım ama Güney Hastanesine 11. ayda eşim için iş başvurusu yapmaya gitmiştik. Savunma yaptığım sırada okuduğum kağıdı bizzat kendim hazırladım" şeklinde konuştu.
Duruşma, Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. Saat 10.30'da başlayan duruşmada Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 20 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Duruşma tutuklu sanık hemşire Cansu Akyıldırım'ın savunmasıyla başladı. Hemşire Cansu Akyıldırım'ın savunmasıın alınmasının ardından duruşma tutuklu sanık hemşire Çağla Durmuş'un ifadesinin alınmasıyla sürdü.
Mahkeme başkanı saat 13.00 sıralarında duruşmaya ara verdi. Duruşma verilen aranın ardından saat 14.15'te yeniden başladı. Duruşmaya tutuklu sanık hemşire Damla Atak'ın savunmasının alınmasıyla devam ediliyor.
Duruşma, Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. Saat 10.30'da başlayan duruşmada Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 20 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Duruşma tutuklu sanık hemşire Cansu Akyıldırım'ın savunmasıyla başladı. Hemşire Cansu Akyıldırım'ın savunmasıın alınmasının ardından duruşma tutuklu sanık hemşire Çağla Durmuş'un ifadesinin alınmasıyla sürdü. Mahkeme başkanı saat 13.00 sıralarında duruşmaya ara verdi.
Tutuklu sanık hemşire Çağla Durmuş ise savunmasında, "Ben herhangi bir örgüte üye değilim. Medilife Hastanesi’nde çalışan biriyim ve bir örgütün var olduğunu da düşünmüyorum. Çalıştığım süre boyunca hiçbir hastayı ihmal edecek veya zarar verecek bir davranışta bulunmadım. Dolandırıcılık iddiasıyla ilgili olarak ise şunu söyleyebilirim böyle birşey yok. Ben, yalnızca hastaneden aldığım maaşla geçinen birisiyim, hatta borçlarım bile bulunmaktadır. Kolluk fezlekesinde Aleyna Akyıldız ile 'Her yere girdiler inşallah dosyalara bakmazlar' sorusuna karşı, taburcu olan hastaların epikrizleri yazılmadığı için beklenen dosyalardı onunla ilgili konuşmaydı. Benimle bir ilgisi yoktu. Epikrizlerin nasıl yazıldığıyla ilgili bir fikrim yok. Gıyasettin bize hasta gönderiyordu bunun karşılığında bir menfaat sağlıyor mu bilmiyorum. Tape kayıtlarına geçen 'Birşey yakalayacaklar, yakalamamaları mümkün değil' konuşmasına karşılık ise, "Eksikleri hakkında konuşmalardır illa ki bir eksiklik vardır" dedi.
Çağla Durmuş, İlker Gönen ile arasında geçen 'Senin servisin açığı var mı, benim epiksizlerimle dosyalarım uyumlu değil' konuşmasına ilişkin ise, 'Epikrize uyumlu olmayan hastalar oldu, bunlardan bahsediyoruzdur. Detaylı denetimde daha önce bu kadar birşey görmemiştim. Basamaklara hekimler karar veriyordu bizim yanımızda konuştukları için de az çok hakim oluyorduk o yüzden öyle konuşmalarımız oluyordu. Şehir dışından gelen bebek Karakoç kötüleştiğinde bilgisayarda işim vardı hemşire beni çağırdı. Bebeği entübe ettik. Hastanın müdahalesine başladık, bu sırada İlker Gönen ve Dursun Bey’e haber verdik. Dursun Bey damar yolu da açtı ama bebek geri dönmedi. Aile il dışındaydı telefonla aileye bilgi verildi. Bebeğin epikriz raporunu TRG Hastanesinde çalışan Mehmet yazdı. Olay sırasında doktor Dursun Bey vardı ama o an lavaboda mıydı hatırlamıyorum" dedi.
Durmuş, "Fırat Sarı bize dosyalarda değişiklik yapmamızı söylüyordu. Mesela, bazen 1. basamaktaki hastayı 3. basamakta göster ya da hastayı entübe edilmiş gibi göster diyordu. Bunlar doğrudur. Fırat Sarı’nın böyle göstermemizi istemesinin sebebi, kazanç sağlamaktır. Hastalara müdahalede bulunduğu oluyordu. Özge Kan arasında geçen 'Denetime gelmişler, dosyaları kaldırın' mesajına ilişkin ise, 'Denetimlerde sıkıntı yaratıyorlar o yüzden dosyaların kaldırılmasını istedik. Bu ilaç düşümü için doktor izni gerekiyor. Dursun Eryılmaz 'Ben gidiyorum Çağla yoldayım, trafik var, 'Dursun beyin evini su basmış desin' mesajına ‘Bahane, normalde öyle birşey yok bildiğim kadarıyla' dedi. Ben Medilİfe hastanesine bağlı çalışıyorum. ‘Biz bütün bebekleri boğup öldüreceğiz’ konuşmasında ise hasta durumundan bahsediyorum. Benimle ilgili herhangi bir dolandırıcılık sözkonusu değil, doktorlar ne söylediyse hemşire olarak yaptık" dedi.
Durmuş savunmasının devamında, "Hasta dosyalarını taburcu dosyasına koymuyorduk. Bebek entübe olduğunu sisteme eklemiyorduk. Bunu ekleyip eklememeyi konuşuyorduk. Bebeğin basılı olan kan gazıyla gerçeğinin aynı olmadığını Mehmet Gürül'e söyledim. Bu epikrizler doktor yerine geçilerek mi yoksa doktorlardan bilgi alınarak mı yazılıyor bilmiyorum o yüzden birşey diyemem." şeklinde konuştu.
Tutuklu sanık hemşire Cansu Akyıldırım, "2012 ile 2019 yılları arasında farklı hastanelerde görev yaptım. 2019-2022 yılları arasında ise Reyap Hastanesi’nde çalıştım. Ancak, iddianamede Çorlu Reyap’ta çalıştığım belirtilmiş, bu doğru değil ben İstanbul Reyap’ta çalıştım. 2023 yılında Özel TRG Hastanesi’nde hasta bakım müdürü olarak çalışmaya başladım. Maaşlı çalışan biriyim, ailemden maddi destek alıyorum. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Örgüt ya da çete olduğunu düşünmüyorum. İddianamede geçen işletme dediğimiz şey, Medicence başlığı altında bir işletmedir. Birkaç hastane bu kapsamda yer alıyordu. TRG ve Birinci Hastaneleri Medicence’de alım yapıyordu; Reyap ise bu kapsama dahil değildi. Hastane danışmanlığı ise hasta danışmanlığı aldığımız bir danışmanlık" dedi.
Akyıldırım, göbeği yanlış delinen bebek için, "Böyle bir konuşmadan bilgim yok, hastayı da hatırlamıyorum. Ancak o bebek, yabancı uyruklu bir bebek olabilir. O bebek farklı bir bebek, onun göbeğini ben açtım, Dursun Bey açmadı. Hangi bebek olduğunu ismi geçmediği için bilmiyorum; ama o bebeğin göbeğini ben açtım. TRG’de doğdu. Bebek odasından bize geldiğinde mosmordu. Onu kapıya en yakın olan kısma aldım ve o sırada Dursun Bey’i aradım ancak ulaşamadım. Sonra İlker Bey’i aradım, Dursun Bey’e ulaşacağını söyledi. 3-5 dakika sonra Dursun Bey alana geldi. Bebeği makineye bağladık ve çocuğun akciğer filmi istendi. Bu süreçte bebeğin kalbi durdu, müdahale ettik ama geri döndüremedik. Dursun Bey, bebeğin akciğer filmine baktı ve diyafram hernisi teşhisi koydu. Bebeğe 45 dakika boyunca müdahale ettik. İlker Bey de benden akciğer filminin resmini istedi. Ben de ona videoyu gönderdim. O dönem gönüllü gittim hastaneye, Birinci Hastanesi’ndeydim. Fırat Sarı, TRG’ye yardıma gitmemi söyledi. Basamak belirleme, epikriz yazma yetkim yok, epikrizler bana yazılarak geliyordu, bende word şeklinde İlker beye atıyordum sonra bilgisayara işliyordum. Ben yazan kısımda değilim, yazılan ve atılanı işleyen kısımdayım. Benim birebir değiştirme yetkim yok" dedi.
Akyıldırım, "2023 sonlarına doğru, sabah Fırat Sarı beni aradı. Hasan Basri’nin beni işe bırakacağını söyledi. Sonra üçümüz oturduk. Daha sonra Fırat Sarı, 'Yaptın mı gerçekten?' dedi. Sonra Hasan Basri ve Hakan Doğukan Taşçı’nın ilaçları sattıklarını söyledi. Ben bunu gözümle görmedim. Mahkeme başkanının 'Sümeyye Nur Arslan, 'Sende var mı örnek diye soruyor. Sen de, '3. basamak, hiçbiri doğru değil, o adamın yanına gidemem hatta ben bu epikrizlerin hiçbirini savunamam' demişsin cümlelerine cevap veren Akyıldırım, "Denetim dosyasıyla alakalı gördüğüm eksiklikleri Fırat Bey ile paylaştım. Bu epikrizleri nasıl savunayım dediğimde, gördüğüm eksiklikler bunlardı. Sisteme kopyala yapıştır işlemleri yapıyordum. 2019’dan beri tanıyorum. Reyap’ta beraber çalıştık. 2021-2023 yılları arasında ilişkim vardı. Dosya, medya tarafından çok dallanıp budaklandı. Hakkımda çok yanlış ithamlarda bulunuldu. Ben bu zamana kadar maaşlı çalışan biriydim, herhangi bir maddi çıkar elde etmedim. Böyle bir örgütün var olduğunu düşünmüyorum, varsa da ben üyesi değilim. 7 aydır tutukluyum" şeklinde konuştu.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.