Lübnan'da dün çağrı cihazlarının patlatılmasına ilişkin soru üzerine Uraloğlu, mobil haberleşme cihazlarının belli teknolojilerle ve sistemlerle takibinin yapılabildiğini dolayısıyla bundan kaçınmak isteyen kuruluş ve örgütlerin çağrı cihazlarını kullanmayı tercih ettiklerini söyledi.
Uraloğlu, radyo dalgalarıyla haberleşmenin takibinin kolay olmadığını dile getirerek, "Lübnan ve bir kısmının Suriye'de de olduğu bilgisini alıyoruz. Hizbullah'ın takipten kaçınmak için bunları kullandığına ilişkin tahmine, bilgiye sahibiz. Aynı anda bu kadar cihazın patlatılması, 9 insanın ölmesi, birçok insanın vücudunun zarar görmesi büyük bir olay. " diye konuştu.
Bu konuyla ilgili siber güvenlik uzmanlarıyla görüştüklerini ve konuyu anlamaya ve cihazların neler olduğunu belirlemeye çalıştıklarını anlatan Uraloğlu, şöyle devam etti:
"Burada iki türlü senaryo üzerinde duruluyor. Birisi Hizbullah'ın bu cihazları kullandığı biliniyor. İsrail'in de bunları bilip, bunların değişim ve yenileme sürecinde istedikleri gibi donatarak, patlayıcı yerleştirmiş oldukları ihtimalini de katarak söylüyorum, bu cihazların satın aldırıldıkları şeklinde. Bunların da aynı anda ve kısa aralıklarla sinyalle patlatılabildiği noktası. İkinci ihtimal de bazı sinyallerle bataryaların kısa devre yaptırılarak, ısıtılması sonucu patlaması. Geçmişte telefon tamircilerinde veya insanların cebinde cep telefonu bataryalarının patladığını gördük ve bunlarda ölümcül sonuç olmadı. Ufak tefek yangın ve yaralanma oldu. Onun için ilk ihtimal biraz daha güçlü gibi duruyor."
Uraloğlu, Türkiye'de cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla birlikte çağrı cihazı kullanılmadığını belirterek, "Türkiye'de çağrı cihazları neredeyse hiç kullanılmıyor. Çağrı cihazları özelinde Türkiye'de bir risk olmadığını net olarak söyleyebilirim." ifadesini kullandı.
Benzer cihazlarla ilgili alınması gereken tedbirlerin çok olduğunu dile getiren Uraloğlu, şunları kaydetti:
"Ülkemizi ne kadar millileştirirsek, ne kadar yerlileştirirsek kendimizi o kadar güvende hissederiz. O noktada da ciddi aşama katettik. Yazılımından cihazların üretimine kadar. Dünyadaki hiçbir ülke bir cihazın yüzde 100'ünü üretmiyor ama ana yazılımı başta olmak üzere kendileri üretme gayreti içinde. Biz de Türkiye'de bunu yapmaya gayret ediyoruz. Bunu başardığımız zaman daha güvende olacağız. Bir taraftan da siber güvenlikle ilgili hem Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu hem de devletin ilgili kurumlarıyla işbirliği halindeyiz."
Uraloğlu, internet bağlantısı olan çok sayıda elektronik cihazın kullanıldığına dikkati çekerek, "Bunların da siber güvenliği kıymetli ve bu konuda biz ciddi şekilde kafa yoruyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızla diğer güvenlik birimlerimizle. Biz her gün 400'ün üzerinde büyük saldırıyı önlüyoruz. Şu aşamada biz, dünya genelinde siber güvenlik alanında ilk 10 ülke arasındayız. Endişe etmemiz gereken bir durum olmadığını ama mutlaka daha yapmamız gereken çok işin olduğunu söyleyebilirim." ifadelerini kullandı.
Instagram'a getirilen erişim engelinin sorulması üzerine Uraloğlu, her ülkenin kendi kuralları olduğunu söyledi.
Uraloğlu, şirketlerin kurulduğu ülkelere göre uyguladığı kurallar bulunduğuna işaret ederek, "Şirketler siz isteseniz de istemeseniz de o kurallara uyuyor. Mesela sizin yaptığınız bir paylaşımı gönderdiğiniz bir mesajı eğer kendi kurallarına göre beğenmemişse engel getirebiliyor. Paylaşımınızı kaldırabiliyor. Hesabınızı askıya alabiliyor. Şimdi biz de devletiz. Devletlerin de kuralları var. O zaman hangi kurallar geçerli olacak? Bir şirketin kuralı mı yoksa devletin kuralı mı ya da toplumların hassasiyetleri mi? Elbette burada doğru olan ve olması gereken devletlerin kuralları, toplumların hassasiyetidir." diye konuştu.
Bakan Uraloğlu, sosyal medya platformlarında kuralların doğru konulması gerektiğini vurgulayarak, ülke olarak bu kuralları koyduklarını ve gerekli yenilikleri de takip ederek güncellediklerini bildirdi.
Müstehcenlik içeren, kumar, Mustafa Kemal Atatürk'e karşı hakaret gibi paylaşımların katalog suçlar kapsamında olduğunun altını çizen Uraloğlu, şunları kaydetti:
"Bu noktada Instagram'ı zaman zaman uyarıyoruz ve onların gereklerini yapmasını istiyoruz. Yapmadıkları zaman da böyle durumla karşılaşıyoruz. Oradaki konu bir, bu katalog suçları vardı. Bir de bizim toplumumuzun hassasiyetleri vardı. Gazze'yle ilgili yapılan bir paylaşımda bizim politikalarımıza uygun değil deyip onu kaldırabiliyor veya Heniyye'nin şehit edilmesiyle ilgili paylaşımı sansürleyebiliyor ya da hesabınızı askıya alabiliyor. Biz bunları oturduk, konuştuk. Mesela PKK'yı terör örgütü olarak görüyorlar ama PYD'yi görmüyorlar, FETÖ'yü görmüyorlar. Diyoruz ki, biz bunları terör örgütü olarak görüyoruz. Burada da bizim hassasiyetlerimiz var."
9 günlük erişim engeli süresince Instagram yetkilileriyle yoğun görüşmeler gerçekleştirdiklerini anlatan Uraloğlu, "Bu görüşmeler sırasında da belli bir aşamaya geldik. Yakın zamanda üst düzey yöneticilerin Türkiye ziyareti olacak, görüşmelerimiz devam ediyor. Tam istediğimiz noktada olmadığımızı söyleyebilirim. Yakın takip ediyoruz. Bütün platformlar artık şunu biliyor. Türkiye bu konuda kararlı. Gerektiği zaman biz her türlü yaptırımı, reklam verilmesinin yasaklanması, erişim hızının azaltılması ve sonunda da engellenmesi gibi işlemleri yapabiliyoruz. Türkiye'nin bunu yapabilir olduğunu da ortaya koymuş olduk. Herkes de ona göre vaziyet alacak." değerlendirmesinde bulundu.
Uraloğlu, platformların kurallara uymadıkları sürece yaptırım uygulayacaklarını belirterek, "Kesinlikle bu platformlardan daha çok özgürlükçüyüz. Belki orada şunu daha profesyonel, daha iyi yapmamız lazım. Kamuoyunu daha iyi bilgilendirebilirdik. Instagram'ın 58,4 milyon kullanıcısı var. Burada biz Instagram'ın politikalarına karşı bir günlüğüne 1 milyon kullanıcıyı askıya aldık diyebiliyor muyuz? En büyük yaptırım bu. Bir gün bunu da diyebilirsek esasında o zaman bizim o engellerimizden çok daha kıymetli olacaktır diye düşünüyorum." diye konuştu.
Kişisel verilerin sızdırıldığına yönelik iddiaları da yanıtlayan Uraloğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Bu konunun çıkış noktasına bakalım. Bu, siber güvenlikle ilgili eylem planının yayınlanması üzerine bir gazeteci arkadaşımızın sorusunun devamında gelen bir soruydu. Orada da net olarak, pandemi döneminde bazı bilgilerin sızdığıyla ilgili o günün Türkiye'si tartıştı ve kendi mecrasında da kapandı şeklinde. Tam olarak söylediğim budur. Devamında yani ne 85 milyonu konuştuk, ne bütün bilgilerin tamamının sızdığını konuştuk. Sanki onları ben konuşmuşum gibi bu bazı kanallarda paylaşıldı. Biz de bunun üzerine gerekli yalanlamayı yaptık. Ben şimdi net olarak söylüyorum, Türkiye'de kişisel verilere ilişkin bir sızıntı ve riski yok, böyle bir gündem de yok. Tamamen suni bir şekilde bu gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Biz de gerekli açıklamaları yaptık. Yani bütün vatandaşlarımız net olarak güvende olabilirler. Asla böyle bir sızıntı, gündem olarak, söz konusu değildir."
Uraloğlu, Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezinde (USOM), yaklaşık 7 bin 400 uzmanla, siber güvenlik konusunda çalışıldığına işaret ederek, Merkezde 2 bin 400 Siber Olaylara Müdahale Ekibi (SOME) noktası olduğunu anlattı.
USOM'da IP adreslerinin sürekli tarandığını ve olası saldırıların engellendiğini belirten Uraloğlu, saldırı yapılan bilgisayarların sahiplerinin de bilgilendirildiğini söyledi.
Bakan Uraloğlu, "USOM bu işi başarıyla yapıyor. Dünyadaki ilk 10 ülke içerisindeyiz. Kendimizi güvende hissedebiliriz." dedi.
Uraloğlu, Türkiye'nin 6A ile birlikte 6 haberleşme ve 3 gözlem uydusu olduğunu anımsatarak, bunların, askeri ve sivil haberleşme yanında televizyon yayıncılığına olanak sağladığını bildirdi.
Şu anda 5 uyduyla yakın coğrafyadaki 3,5 milyar insanı kapsadıklarına işaret eden Uraloğlu, Türksat 6A uydusuyla beraber yaklaşık 5 milyar insanı kapsayacaklarını söyledi.
Uraloğlu, Türkiye'nin uydu üretimine, Türksat mühendislerinin 3A ve 3B uydularının üretim sürecine katılmasıyla başladığını hatırlatarak, "Bu yetiştirdiğimiz mühendislerle beraber burada TÜBİTAK, Savunma Sanayii Başkanlığı, TUSAŞ ile bir araya gelerek uydu üretme noktasında ortaya bir irade koyduk. 2014'te ilk imzalar atıldı. Daha yoğun olarak 2020 ve 2022'de üretim yapıldı. Biz yüzde 81'i yerli ve milli olan ama en kıymetlisi de yazılımı yerli ve milli olan Türksat 6A uydusunu ürettik ve uzaya gönderdik. Ekim ayı içerisinde de kalıcı yörüngesine yerleşmiş olacak ve gerekli testler yaptıktan sonra da en geç yıl sonunda uydumuz devreye alınacak." diye konuştu.
Alçak yörünge uydularının da çok önemli imkanlar sunduğuna, bu uyduların daha küçük boyutlu ve az maliyetli olduğuna işaret eden Uraloğlu, "Bu alana kesinlikle girmemiz gerekiyor, onun için de Baykar'ın bu anlamdaki çalışmalarını Türksat olarak destekliyoruz, onlara müşavirlik hizmeti veriyoruz. Bu hayata geçtiği takdirde GPS'le uluslararası konumlama hizmetini de artık milli olarak kendi uçaklarımıza ve diğer uçaklara verme imkanına sahip olacağız." ifadelerini kullandı.
Uraloğlu, Türkiye'nin şu anda geldiği seviyenin 5G'ye çok yakın olduğunu belirterek, "5G'ye geçtiğimiz ilk etapta yerli üretimimiz bize yetmeyecek. Şu anda hem 4,5G için yapılmış yatırımın tam olarak karşılığını alma noktasında bir süreye, hem de 5G ekipmanlarının doğru fiyatla alınması ve yerli ürünler geliştirmeyle ilgili zamana ihtiyacımız var. İnşallah takvimi önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanımız net olarak açıklar. 5G'de önümüzdeki sene içerisinde ihale yapalım ve Ocak 2026'da ilk sinyali verelim diye düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de şu an yaklaşık 560 bin kilometre civarında fiber altyapı olduğunu ancak fiber ve bakır kabloların birlikte kullanımının internet hızlarını düşürdüğünü anlatan Uraloğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eski apartmanlarda bakır kaplamalar var. Fiberden bakıra geçtiğiniz zaman hız aniden düşüyor. İnsanlar, fiber geldiği halde ücretine göre, kendi işini görebilecek daha düşük hızları tercih edebiliyor. Bunları ortaya koyduğunuz zaman Türkiye'deki bazı hızlar düşük çıkabiliyor. Ama imkanlara bakıldığında çok daha yüksek olduğu görülüyor. Biz bir taraftan da Telekom'un bu lisansının uzatılması ile ilgili süreci de yürütüyoruz. İmtiyaz hakkının süresini uzatırken birazcık daha yatırıma ağırlık vererek bu bahsedilen hızları daha yukarıya çekeceğiz."
Bakan Uraloğlu, Şakirpaşa Havalimanı'nın sürdürülebilir olmadığına, bunun üzerine Çukurova Havalimanı'nı yaptıklarına işaret ederek, bu havalimanından, 10 Ağustos'tan bu yana 476 bin yolcunun seyahat ettiğini, 3 bin 306 uçağın da iniş-kalkış yaptığını bildirdi.
Havalimanına devlet yolu, otoyol bağlantılarını sağladıklarını, şimdi de demir yolu bağlantısını sağlayacaklarını kaydeden Uraloğlu, "Bütün kamu yatırımlarının fizibil olmasını bekleyemezsiniz. Mesela, bir dağ başında vatandaşın evi var. 'Sana yol yapmıyorum, şu kadar kilometre fizibil değil' diyebilir miyiz? Bazılarında çok istediğimiz trafiği yakalamamış olabiliyoruz. Genel anlamda baktığımızda Türkiye'de geçen sene hava yollarında seyahat eden yolcu sayısı 214 milyondu. Bu sene 230 milyon olacağını öngörüyoruz. Global bakmak lazım." diye konuştu.
Uraloğlu, Yap-İşlet-Devret (YİD) projelerine ilişkin sorulara da yanıt vererek, şu ifadeleri kullandı.
"'Geçmediğimiz yolun parasını niye ödüyoruz' sorusu doğru soru olabilir mi? Asla olamaz. Ülkemizin, bel kemiği projelerinden bir tanesi Kuzey Marmara Otoyolu. Yaklaşık 400 kilometre. Alan firma her türlü işletiyor. Süresi bittiği zaman bakımlı olarak bize devredecek. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü 2028'de, Avrupa bölümünü 2029'da, Anadolu bölümünü de 2030'da devredecek. 400 kilometrelik otoyol her şeyiyle kamuya geçmiş olacak."
İstanbul Havalimanı'nda dördüncü pistin yapım çalışmalarının sürdüğünü belirten Uraloğlu, sene sonunda İstanbul Havalimanı'nın yolcu sayısının 80 milyonu geçmesini beklediklerini söyledi. Uraloğlu, 25 yıllık işletme süresi boyunca devlete yaklaşık 22 milyar avro kira geliri kazandırmış olacaklarını, ödemelerin de başladığını bildirdi.
Uçuş güvenliğine ilişkin de değerlendirmede bulunan Uraloğlu, "Türkiye tam bir hava koridoru, Türkiye'nin üzerinden 15 saniyede bir uçak geçiyor. Dünyada alınan bütün önlemleri biz de alıyoruz ve uyguluyoruz. Güncel bir riskimiz olmadığını söyleyebilirim. Yakından takip ediyoruz." dedi.
Uraloğlu, bu kapsamda, Lübnan'ın çeşitli bölgelerinde çağrı cihazlarının patladığına da işaret ederek, "Çağrı cihazlarının kullanımı yoğun değil ama arkadaşlarımızla konuşuyoruz. Eğer dünyada uygulama olursa biz de onu hemen uygulayacağız. Yüksek risk görürsek uygularız elbet ama risk görmeden uygularsanız, özellikle dış hat yolcularında orada serbest olan bir şeyi burada yasaklarsanız o da çok doğru olmaz. Şu aşamada bir güçlü risk görmediğimizi söyleyebilirim." ifadelerini kullandı.
KKTC ile yürütülecek gemi trafik hizmetleri sistemine ilişkin de bilgi veren Uraloğlu, KKTC'de bunun için bir merkez kurma çalışmalarına başladıklarını, bu merkezi muhtemelen gelecek senenin sonunda devreye alacaklarını söyledi.
Uraloğlu, Turistik Doğu Ekspresi'yle 80 bine yakın vatandaşın seyahat ettiğini belirterek, bunun üzerine Diyarbakır ve Bitlis Tatvan'a yeni hat koyduklarını, yeni talepler olursa bunları da değerlendireceklerini kaydetti.
Uraloğlu, internet bağlantısı olan çok sayıda elektronik cihazın kullanıldığına dikkati çekerek, "Bunların da siber güvenliği kıymetli ve bu konuda biz ciddi şekilde kafa yoruyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızla diğer güvenlik birimlerimizle. Biz her gün 400'ün üzerinde büyük saldırıyı önlüyoruz. Şu aşamada biz, dünya genelinde siber güvenlik alanında ilk 10 ülke arasındayız. Endişe etmemiz gereken bir durum olmadığını ama mutlaka daha yapmamız gereken çok işin olduğunu söyleyebilirim." ifadelerini kullandı.
Instagram'a getirilen erişim engelinin sorulması üzerine Uraloğlu, her ülkenin kendi kuralları olduğunu söyledi.
Uraloğlu, şirketlerin kurulduğu ülkelere göre uyguladığı kurallar bulunduğuna işaret ederek, "Şirketler siz isteseniz de istemeseniz de o kurallara uyuyor. Mesela sizin yaptığınız bir paylaşımı gönderdiğiniz bir mesajı eğer kendi kurallarına göre beğenmemişse engel getirebiliyor. Paylaşımınızı kaldırabiliyor. Hesabınızı askıya alabiliyor. Şimdi biz de devletiz. Devletlerin de kuralları var. O zaman hangi kurallar geçerli olacak? Bir şirketin kuralı mı yoksa devletin kuralı mı ya da toplumların hassasiyetleri mi? Elbette burada doğru olan ve olması gereken devletlerin kuralları, toplumların hassasiyetidir." diye konuştu.
Bakan Uraloğlu, sosyal medya platformlarında kuralların doğru konulması gerektiğini vurgulayarak, ülke olarak bu kuralları koyduklarını ve gerekli yenilikleri de takip ederek güncellediklerini bildirdi.
Müstehcenlik içeren, kumar, Mustafa Kemal Atatürk'e karşı hakaret gibi paylaşımların katalog suçlar kapsamında olduğunun altını çizen Uraloğlu, şunları kaydetti:
"Bu noktada Instagram'ı zaman zaman uyarıyoruz ve onların gereklerini yapmasını istiyoruz. Yapmadıkları zaman da böyle durumla karşılaşıyoruz. Oradaki konu bir, bu katalog suçları vardı. Bir de bizim toplumumuzun hassasiyetleri vardı. Gazze'yle ilgili yapılan bir paylaşımda bizim politikalarımıza uygun değil deyip onu kaldırabiliyor veya Heniyye'nin şehit edilmesiyle ilgili paylaşımı sansürleyebiliyor ya da hesabınızı askıya alabiliyor. Biz bunları oturduk, konuştuk. Mesela PKK'yı terör örgütü olarak görüyorlar ama PYD'yi görmüyorlar, FETÖ'yü görmüyorlar. Diyoruz ki, biz bunları terör örgütü olarak görüyoruz. Burada da bizim hassasiyetlerimiz var."
9 günlük erişim engeli süresince Instagram yetkilileriyle yoğun görüşmeler gerçekleştirdiklerini anlatan Uraloğlu, "Bu görüşmeler sırasında da belli bir aşamaya geldik. Yakın zamanda üst düzey yöneticilerin Türkiye ziyareti olacak, görüşmelerimiz devam ediyor. Tam istediğimiz noktada olmadığımızı söyleyebilirim. Yakın takip ediyoruz. Bütün platformlar artık şunu biliyor. Türkiye bu konuda kararlı. Gerektiği zaman biz her türlü yaptırımı, reklam verilmesinin yasaklanması, erişim hızının azaltılması ve sonunda da engellenmesi gibi işlemleri yapabiliyoruz. Türkiye'nin bunu yapabilir olduğunu da ortaya koymuş olduk. Herkes de ona göre vaziyet alacak." değerlendirmesinde bulundu.
Uraloğlu, platformların kurallara uymadıkları sürece yaptırım uygulayacaklarını belirterek, "Kesinlikle bu platformlardan daha çok özgürlükçüyüz. Belki orada şunu daha profesyonel, daha iyi yapmamız lazım. Kamuoyunu daha iyi bilgilendirebilirdik. Instagram'ın 58,4 milyon kullanıcısı var. Burada biz Instagram'ın politikalarına karşı bir günlüğüne 1 milyon kullanıcıyı askıya aldık diyebiliyor muyuz? En büyük yaptırım bu. Bir gün bunu da diyebilirsek esasında o zaman bizim o engellerimizden çok daha kıymetli olacaktır diye düşünüyorum." diye konuştu.
Kişisel verilerin sızdırıldığına yönelik iddiaları da yanıtlayan Uraloğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Bu konunun çıkış noktasına bakalım. Bu, siber güvenlikle ilgili eylem planının yayınlanması üzerine bir gazeteci arkadaşımızın sorusunun devamında gelen bir soruydu. Orada da net olarak, pandemi döneminde bazı bilgilerin sızdığıyla ilgili o günün Türkiye'si tartıştı ve kendi mecrasında da kapandı şeklinde. Tam olarak söylediğim budur. Devamında yani ne 85 milyonu konuştuk, ne bütün bilgilerin tamamının sızdığını konuştuk. Sanki onları ben konuşmuşum gibi bu bazı kanallarda paylaşıldı. Biz de bunun üzerine gerekli yalanlamayı yaptık. Ben şimdi net olarak söylüyorum, Türkiye'de kişisel verilere ilişkin bir sızıntı ve riski yok, böyle bir gündem de yok. Tamamen suni bir şekilde bu gündem oluşturulmaya çalışılıyor. Biz de gerekli açıklamaları yaptık. Yani bütün vatandaşlarımız net olarak güvende olabilirler. Asla böyle bir sızıntı, gündem olarak, söz konusu değildir."
Uraloğlu, Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezinde (USOM), yaklaşık 7 bin 400 uzmanla, siber güvenlik konusunda çalışıldığına işaret ederek, Merkezde 2 bin 400 Siber Olaylara Müdahale Ekibi (SOME) noktası olduğunu anlattı.
USOM'da IP adreslerinin sürekli tarandığını ve olası saldırıların engellendiğini belirten Uraloğlu, saldırı yapılan bilgisayarların sahiplerinin de bilgilendirildiğini söyledi.
Bakan Uraloğlu, "USOM bu işi başarıyla yapıyor. Dünyadaki ilk 10 ülke içerisindeyiz. Kendimizi güvende hissedebiliriz." dedi.
Uraloğlu, Türkiye'nin 6A ile birlikte 6 haberleşme ve 3 gözlem uydusu olduğunu anımsatarak, bunların, askeri ve sivil haberleşme yanında televizyon yayıncılığına olanak sağladığını bildirdi.
Şu anda 5 uyduyla yakın coğrafyadaki 3,5 milyar insanı kapsadıklarına işaret eden Uraloğlu, Türksat 6A uydusuyla beraber yaklaşık 5 milyar insanı kapsayacaklarını söyledi.
Uraloğlu, Türkiye'nin uydu üretimine, Türksat mühendislerinin 3A ve 3B uydularının üretim sürecine katılmasıyla başladığını hatırlatarak, "Bu yetiştirdiğimiz mühendislerle beraber burada TÜBİTAK, Savunma Sanayii Başkanlığı, TUSAŞ ile bir araya gelerek uydu üretme noktasında ortaya bir irade koyduk. 2014'te ilk imzalar atıldı. Daha yoğun olarak 2020 ve 2022'de üretim yapıldı. Biz yüzde 81'i yerli ve milli olan ama en kıymetlisi de yazılımı yerli ve milli olan Türksat 6A uydusunu ürettik ve uzaya gönderdik. Ekim ayı içerisinde de kalıcı yörüngesine yerleşmiş olacak ve gerekli testler yaptıktan sonra da en geç yıl sonunda uydumuz devreye alınacak." diye konuştu.
Alçak yörünge uydularının da çok önemli imkanlar sunduğuna, bu uyduların daha küçük boyutlu ve az maliyetli olduğuna işaret eden Uraloğlu, "Bu alana kesinlikle girmemiz gerekiyor, onun için de Baykar'ın bu anlamdaki çalışmalarını Türksat olarak destekliyoruz, onlara müşavirlik hizmeti veriyoruz. Bu hayata geçtiği takdirde GPS'le uluslararası konumlama hizmetini de artık milli olarak kendi uçaklarımıza ve diğer uçaklara verme imkanına sahip olacağız." ifadelerini kullandı.
Uraloğlu, Türkiye'nin şu anda geldiği seviyenin 5G'ye çok yakın olduğunu belirterek, "5G'ye geçtiğimiz ilk etapta yerli üretimimiz bize yetmeyecek. Şu anda hem 4,5G için yapılmış yatırımın tam olarak karşılığını alma noktasında bir süreye, hem de 5G ekipmanlarının doğru fiyatla alınması ve yerli ürünler geliştirmeyle ilgili zamana ihtiyacımız var. İnşallah takvimi önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanımız net olarak açıklar. 5G'de önümüzdeki sene içerisinde ihale yapalım ve Ocak 2026'da ilk sinyali verelim diye düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de şu an yaklaşık 560 bin kilometre civarında fiber altyapı olduğunu ancak fiber ve bakır kabloların birlikte kullanımının internet hızlarını düşürdüğünü anlatan Uraloğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eski apartmanlarda bakır kaplamalar var. Fiberden bakıra geçtiğiniz zaman hız aniden düşüyor. İnsanlar, fiber geldiği halde ücretine göre, kendi işini görebilecek daha düşük hızları tercih edebiliyor. Bunları ortaya koyduğunuz zaman Türkiye'deki bazı hızlar düşük çıkabiliyor. Ama imkanlara bakıldığında çok daha yüksek olduğu görülüyor. Biz bir taraftan da Telekom'un bu lisansının uzatılması ile ilgili süreci de yürütüyoruz. İmtiyaz hakkının süresini uzatırken birazcık daha yatırıma ağırlık vererek bu bahsedilen hızları daha yukarıya çekeceğiz."
Bakan Uraloğlu, Şakirpaşa Havalimanı'nın sürdürülebilir olmadığına, bunun üzerine Çukurova Havalimanı'nı yaptıklarına işaret ederek, bu havalimanından, 10 Ağustos'tan bu yana 476 bin yolcunun seyahat ettiğini, 3 bin 306 uçağın da iniş-kalkış yaptığını bildirdi.
Havalimanına devlet yolu, otoyol bağlantılarını sağladıklarını, şimdi de demir yolu bağlantısını sağlayacaklarını kaydeden Uraloğlu, "Bütün kamu yatırımlarının fizibil olmasını bekleyemezsiniz. Mesela, bir dağ başında vatandaşın evi var. 'Sana yol yapmıyorum, şu kadar kilometre fizibil değil' diyebilir miyiz? Bazılarında çok istediğimiz trafiği yakalamamış olabiliyoruz. Genel anlamda baktığımızda Türkiye'de geçen sene hava yollarında seyahat eden yolcu sayısı 214 milyondu. Bu sene 230 milyon olacağını öngörüyoruz. Global bakmak lazım." diye konuştu.
Uraloğlu, Yap-İşlet-Devret (YİD) projelerine ilişkin sorulara da yanıt vererek, şu ifadeleri kullandı.
"'Geçmediğimiz yolun parasını niye ödüyoruz' sorusu doğru soru olabilir mi? Asla olamaz. Ülkemizin, bel kemiği projelerinden bir tanesi Kuzey Marmara Otoyolu. Yaklaşık 400 kilometre. Alan firma her türlü işletiyor. Süresi bittiği zaman bakımlı olarak bize devredecek. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü 2028'de, Avrupa bölümünü 2029'da, Anadolu bölümünü de 2030'da devredecek. 400 kilometrelik otoyol her şeyiyle kamuya geçmiş olacak."
İstanbul Havalimanı'nda dördüncü pistin yapım çalışmalarının sürdüğünü belirten Uraloğlu, sene sonunda İstanbul Havalimanı'nın yolcu sayısının 80 milyonu geçmesini beklediklerini söyledi. Uraloğlu, 25 yıllık işletme süresi boyunca devlete yaklaşık 22 milyar avro kira geliri kazandırmış olacaklarını, ödemelerin de başladığını bildirdi.
Uçuş güvenliğine ilişkin de değerlendirmede bulunan Uraloğlu, "Türkiye tam bir hava koridoru, Türkiye'nin üzerinden 15 saniyede bir uçak geçiyor. Dünyada alınan bütün önlemleri biz de alıyoruz ve uyguluyoruz. Güncel bir riskimiz olmadığını söyleyebilirim. Yakından takip ediyoruz." dedi.
Uraloğlu, bu kapsamda, Lübnan'ın çeşitli bölgelerinde çağrı cihazlarının patladığına da işaret ederek, "Çağrı cihazlarının kullanımı yoğun değil ama arkadaşlarımızla konuşuyoruz. Eğer dünyada uygulama olursa biz de onu hemen uygulayacağız. Yüksek risk görürsek uygularız elbet ama risk görmeden uygularsanız, özellikle dış hat yolcularında orada serbest olan bir şeyi burada yasaklarsanız o da çok doğru olmaz. Şu aşamada bir güçlü risk görmediğimizi söyleyebilirim." ifadelerini kullandı.
KKTC ile yürütülecek gemi trafik hizmetleri sistemine ilişkin de bilgi veren Uraloğlu, KKTC'de bunun için bir merkez kurma çalışmalarına başladıklarını, bu merkezi muhtemelen gelecek senenin sonunda devreye alacaklarını söyledi.
Uraloğlu, Turistik Doğu Ekspresi'yle 80 bine yakın vatandaşın seyahat ettiğini belirterek, bunun üzerine Diyarbakır ve Bitlis Tatvan'a yeni hat koyduklarını, yeni talepler olursa bunları da değerlendireceklerini kaydetti.
Uraloğlu'nun açıklamalarında öne çıkan ifadeler şöyle:
-(Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesi) 2027'nin başlarında İzmir'i bitirmiş olacağız, hedefimiz bu. Ankara'dan İzmir'e 3,5 saatte gidilecek.
-İstanbul ile Ankara arasında hem bir otoyol hem de yeni bir hızlı tren hattı inşa edelim istiyoruz.
-Saatte 350 kilometre hızla giden Ankara-İstanbul Süper Hızlı Treni Projesi'nde çalışmalar başladı, 2034 gibi bitirebiliriz. 80 dakikada İstanbul'a gidebileceğiz.
-Kalkınma Yolu'nda proje hazırlıkları bitme aşamasında, finansmanını konuşuyoruz. 2025 yılı içinde başlamayla ilgili gayretimiz var.