Ankara'da uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 sanıklı davanın 4'üncü celsesi başladı.
Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda sat 09.00'da başlayan duruşmaya, sanıklar, taraf avukatları, müşteki Ayşe Ateş ve yakınları katıldı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel de duruşmayı takip ediyor.
Davanın ilk celsesinde 8, ikinci celsesinde ise 13 sanığın savunması dinlendi. Duruşma avukat beyanlarının devam etmesiyle başlayacak.
Ayşe Ateş, duruşma öncesi yaptığı basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Duruşma salonunda yaşanılanları günlerdir sessizce izliyorum.
Avukatımız dışarıya atılıyor, izleyenler salondan kovuluyor.
Mahkeme heyetinin mükellefiyeti buradaki müştekileri, sanıkları, tanıkları tek tek dinlemek, anlatılanları kayda geçirmektir. Beyanlardan yola çıkarak kovuşturmanın genişletilip genişletilmeyeceğine karar vermektir.
Fakat gidişat öyle değil.
Kovuşturmanın genişlememesi için bir irade gösteriliyor.
Soru sormamız engelleniyor.
Ne sorsak dosyayla ilgisi yok deniliyor. Nasıl yok, niye yok?
İfadem orada. Açın, bakın. İsim isim anlatmışım.
Değerli basın mensupları,
Aziz Milletim,
Tutuklu şahsın biri iki saat hayat hikâyesini anlattı, dinledik.
Biri “mermi” dedi.
Öbürü “alttan girdi, üstten çıktı” dedi
Açı, dedi. Ayak, dedi. Bacak, dedi.
Diğeri, unuttum, dedi.
Öteki, hatırlamıyorum, dedi.
“Hafızamı kaybettim, şifremi vermem.” dedi.
Devlete iftira atıldı. Daha önceki savcılar hedef tahtasına konuldu.
Mahkeme heyetini etki altına almak için yoğun bir çaba sarf edildi.
Sabırla dinledik. Sayın Başkan da dinledi.
Bir yandan da mevcut savcı hakkında belirli bir kesim tarafından sosyal medyada “Bu nasıl iddianame. Bu savcı ne yapmak istiyor.” Şeklinde yazılıp çizilmeye başlandı. Oysaki iddianame ilk ortaya çıktığında bize seslenerek: “İddianame, iddianame diyordunuz. Alın size iddianame” şeklinde paylaşımlar yapmışlardı.
Sonuncusu ne dedi biliyor musunuz?
Sinan’ın öldürülme anına ilişkin kamera kayıtları, balistik ve otopsi raporları ortada olmasına rağmen, Sinan Ateş’i ben öldürmedim, yanındaki Selman öldürdü, dedi.
Sayın Başkan bunu da dinledi.
Hatta dosyadaki hiçbir belge ve bulguyla uyuşmayan katil beyanlarını kanun kabul edip sosyal medyada ve TV’de aklama mahkemeleri kuranlar oldu.
Sayın Basın Mensupları,
Vicdanı bir kenara bırakıyorum. Göz ve akıl sahibi herkesin izlediğinde Sinan’ı kimin nasıl öldürdüğünü gördüğü kamera kaydı mevcutken biz bu zırvaları dinleyip durduk.
Peki, kamera kaydında ne var? İzlemeyenler için anlatmak hasıl oldu.
Kiralık katil, arabanın arkasından çıkıyor. Silahını Sinan’ın vücuduna doğrultup ateş ediyor. Sinan ne ayağından vurulan bir insanın refleksini veriyor ne de başka bir hamlede bulunabiliyor. Sadece bilinçsizce yere düşüyor. O düşerken kiralık katil Selman’ı da vuruyor. Selman can havliyle kaçıyor. Kaçarken elinde ne silah var ne de başka bir şey. Kiralık katil devam ediyor. Öne doğru bir adım atıp düşmekte olan Sinan’a tekrar ateş ediyor. İlk ifadelerinde de beyan ettiği gibi: Sinan’ı etkisiz hâle getirip kaçırıyor. Selman geri döndüğünde Sinan’ın cansız bedeniyle karşılaşıp dizlerinin üstüne yıkılıyor.
Değerli Basın Mensupları,
Aziz Milletim,
Bugünkü duruşmada vereceğim ifadede sanıkların yaptığı gibi katillerden karton kahraman çıkarma hikâyelerini değil, Sinan hayattayken yaşadıklarımızı, Sinan’ın bana anlattıklarını, canilerin bize yaşattıklarını anlatacağım. Hem de hiçbir ismi pas geçmeden. Tıpkı ilk gün hastanede savcıya verdiğim ifadede yaptığım gibi.
O günden sonra yakın arkadaşlarım bana “Ayşe, bu isimleri söyleme. Seni de yaşatmazlar. Sen, Sinan’ın sana söylediği alt kademedeki isimleri ver. Diğerlerini devlet ortaya çıkarır.” Dediler.
Ölmekten, öldürülmekten, çocuklarımı bir de annesiz bırakmaktan korktum.
Bugün ölümü göze almadım. Burada, sosyal medyada ve Tv ekranlarında ortaya konulan tabloyu gördükten sonra yargıda, emniyette, medyada, sosyal medyada, yer altı dünyasında bu kadar güce sahip bu karanlığın konuşsam da konuşmasam da beni öldüreceğine ikna oldum. Bu yüzden bildiğim hiçbir şeyin sır kalmasını istemiyorum.
Müdafiler duruşmada bu siyasi cinayetin Pensilvanya’da kurgulandığını, senaryosunu da Mustafa Özcan isimli şahsın yazdığını iddia ettiler. İddiaya göre ben de onlara hizmet ediyormuşum. Bu; MHP ve Ülkü Ocaklarına karşı yapılan bir kumpas girişimiymiş.
Böyle arsızlık, böyle kurnazlık tarih boyunca görülmemiştir.
Sinan Ateş’e ölmeden önce Ülkü Ocakları ve MHP yöneticileri tarafından sosyal medya üzerinden yöneltilen tehditler, edilen hakaretler, atılan iftiralar orada dururken
Arkadaşları aynı odaklar tarafından saldırılara maruz kalmışken
Deliller de aynı merkezi işaret ederken
Kocamın katilini nerede arasaydım?
Sinan’ı CHP’liler mi tehdit etti, arkadaşlarına DEVA Partililer mi saldırdı, dostlarına İYİ Partililer mi elçi gönderdi, ofisinin önüne Zafer Partililer mi bir araba adam yolladı?
Şimdi müdafiler diyorlar ki senaryoyu Mustafa Özcan yazıyor.
Yok Pensilvanya, yok bilmem ne!
Bu ne cüret, bu ne aymazlık, bu ne kurnazlık?
Hiç heveslenmesinler, hiç sevinmesinler.
Cambaza bakmayacağımızı, katillerden gözümüzü ayırmayacağımızı da bilsinler.
Kıymetli Basın Mensupları
Buradan bütün siyasetçilere, sanatçılara, iş insanlarına, esnaflara, emeklilere, ev hanımlarına; bu aziz milletin her bir ferdine seslenmek istiyorum:
Gözünüzü bu davadan ayırmayın.
Çünkü Türkiye’nin göbeğinde güpegündüz işlenen bu siyasi cinayetin üzeri örtülür, bu dosya karartılırsa namlunun size, bir yakınınıza, çocuğunuza dönmemesi için ortada bir sebep kalmaz.
Unutulmamalıdır ki Hesap sorulmayan her cürüm yeni zulümlere davetiye çıkarır. Cezasız kalan her suç, failini azgınlaştırır.
Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum:
Eğer bugün Sayın Başkan, ifademi böler, bunların duruşmayla ilgisi yok derse ifademi siz değerli basın mensupları önünde aziz milletimize seslenerek vereceğim."
Ayrıntılar geliyor...