Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin çeşitli kulüp öğrencileri tarafından fakültenin konferans salonunda düzenlenen, 'Hukuki ve Beşeri Yönleriyle Kadın Cinayetleri Sempozyumu'nda konuşan Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı ve Erzurum Adli Tıp Grup Başkanı Prof. Dr. Ahmet Nezih Kök, 'Kadın Cinayetlerinin Adli Tıp'ta İncelenmesi' durumunu anlattı. İnsan hayatının sona erdiği yerde adli tıbbın devreye girdiğini söyleyen Prof. Dr. Kök, "Hayatın sona erdiği yerde adli tıp var. Yani artık kadına şiddeti önleyememişiz kadın ya darbedilmiş ya cinsel saldırıya uğramış farklı şekillerde şiddet görmüş ve en kötüsü de belki de artık bu hayatta elveda etmiş, 'Buyurun hayat sizin olsun' demiş. Kadın cinayeti tıpı ilgilendiriyor, dini ilgilendiriyor, etiği ilgilendiriyor, hukuku ilgilendiriyor. Dünyanın ilk cinayeti olayında Kabil, kardeşi Habil'i öldürdü. Burada erkeğin erkeğe şiddeti söz konusu. İslamiyet'te en büyük rehberimiz Kur'an-ı Kerim'e baktığımızda Peygamberimize inen ilk sure 'Alak Suresi' insandan bahseder. 'O insanı bir alaktan yarattı' hükmü ile insanı kadın ve erkek olarak ayırt etmezken, kadınlara yönelik 'Nisa Suresi' ise daha çok kadından ve cemiyet içinde kadının hukuki ve sosyal yer ve değerinden bahseder. Toplumu düzenleyen kurallar olarak din, etik, örf, adet önemlidir ancak toplumu düzenleyen kurallar içinde en önemlisi hiç kuşkusuz ki hukuk kurallardır" diye konuştu.
Toplumsal sözleşme kapsamında temel norm olan anayasada özellikle 17'nci maddenin çok önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Kök, "Yaşam hakkı, maddi ve manevi varlığın gelişim korunacağı hakkı ve tıbbi zorunluluklar ve kanununda yazılı haller dışında da kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı kararı ve geldiğimizde de bu tarafa doğru konumuzla ilgili anayasanın 41'inci maddesi, toplumun temelini aile ve ailede de en önemli de kadın ve çocuklarımızdan bahseder. Hepimizin çeşitli rolleri var. Ben bugün burada Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı ve Erzurum Kurumu'nun Grup Başkanı olarak konuşuyorum ama evime gidiyorum eşim, çocuğum var. Okula gidiyorum hocayım, grup başkanlığına gidiyorum başkanım. Kardeşim, kız kardeşim var, annem var, oğlum var. Şimdi baktığımızda erkekler, kadınlar, hepsinin farklı sosyal rolleri var. Ya bir anne babanın oğlu oluyoruz, ya bir kadına eşimiz diyoruz. Bunlar birbirlerini nasıl öldürürler, nasıl şiddete maruz bıraktırırlar bilemiyorum ama kesin bildiğimiz bir şey var Türkiye'de 2020 yılından bugüne kadar son 5 yıl içerisinde 2 bin 88 kadın öldürülmüş. Her gün birden fazla kadınımız ölüyor" dedi.
Boşanmaların sayısının gün geçtikçe arttığını, mutlu yuva kurma adına bir araya gelen erkekle kadının neredeyse 1 yıl sonra şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmaya karar verdiğini vurgulayan Kök, şunları söyledi:
"Her şeyden önce iletişim çok önemli ama bu iletişimi de nasıl koruyacağız, nasıl yönlendireceğiz bu çok önemli. İletişim olmayınca şiddet ortaya çıkıyor. İnsanlar birbirlerini anlamıyorlar. Şiddetin olmadığı yer hemen hemen yok gibi. Ruhunda kardeşlik ve barış olan sporda şiddet olur mu? Sağlıkta şiddet, trafikte şiddet, her yerde şiddet var. Ailede de var. Kadına yönelik şiddet var. O zaman devreye hekimlerimiz giriyor. Hekimler ceza hukukunun çok önemli parçalarıdır. Sadece adli tıp uzmanları değil, tüm hekimler. Çünkü şiddet bunlara geliyor. Tedavi edilmesi gerekir. Psikolojik travmalar, bedensel travmalar bunun neticesinde de ihbar yükümlülüğümüz var. Türk Ceza Kanunu'nun 280'inci maddesine göre bir şiddet unsuruyla karşılaştığımızda bunu yetkili makamlara gecikmeksizin haber vermek zorundayız. Orada sıkıntı ne? Aile. Aileye müdahale edelim mi? Etmeyelim kol kırılsın da yen içinde kalsın mı? Kalmasın mı? Bu bilgisizlik nedeniyle, korku nedeniyle ya da ailenin kutsallığına inanmışlığımız nedeniyle bazen bunları da atlıyoruz. Atlamamak lazım çünkü darp şeklinde gelen şiddet, bir müddet sonra kadının ölümü şeklinde karşımıza geliyor. Bir kadın öldüyse niye öldürdüğünü mutlaka sorgulamamız lazım. Orada bu şüpheli ölüm olarak adlandırıldığında doğal ölüm olmadığı durumlarda CMK'nın 159'uncu maddesine göre biz bunu ihbar ediyoruz. Şimdi burada kadın ölümlerinde en önemli şey şu; bu bir cinayet mi, intihar mı? Adli yönden çözümlenmesi gereken en önemli soru bu. Özellikle kadın intiharlarına bakalım. Adli tıpçı olarak verilerimiz var. Kadınlar niye intihar eder? Bir anne neden intihar eder? Hayatının baharında bir kız çocuğu niye intihar eder? Bunu aşağılara doğru indirdiğimiz takdirde intiharın altında ne görüyoruz? Fiziksel ya da cinsel şiddeti görüyoruz."
Zorlamalı ölüm olarak kaza, intihar, cinayet olaylarında CMK'nın 160'ncı maddesine göre Cumhuriyet savcısının olaya el koyduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Kök, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Savcımız bir şekilde muttali olduğu ölüm olayına el koyuyor, maddi gerçeğe ulaşmak için kamu adına dava açılması, adil yargılamanın gerçekleşebilmesi için adli kolluk marifetiyle gerekli delilleri toplamakla görevlidir. Buna soruşturma diyoruz. Burada önemli bir durum var. Kiminle yapıyor tüm bu işlemleri. Kollukla yapıyor yani polis ve jandarmayla. Soruşturmada bir ölüm varsa orada mutlaka adli tıpçı olmak durumundadır. Ölümü en iyi adli tıpçılar bilir. Bizim uzmanlık alanımız bu. Hekimler bile ölümü bizden iyi bilemezler. Ölüm olayı varsa bizi savcımız yanına almalıdır. Olay yeri incelemesi bir soruşturmanın bel kemiğidir. Soruşturma aşamasında olay yeri incelemesi ne kadar işin uzmanlarınca yapılırsa o kadar önemlidir. Bir örnek verecek olursak bir kadın banyo sonrası saçlarını kuruturken ölüyor. Olay yeri incelemesi çok önemli. Tabii ki kolluk olay yerinde olacak, ancak burada bir adli tıp uzmanı mutlaka olmalı, en azından bir hekim olmalı. Yeterli mi hayır, mutlaka su tesisatından anlayan bir meslek insanı, saç kurutma makinesinden anlayan bir kişi, evin elektrik tesisatından anlayan birisi ekipte olmalıdır. Zaten etkin soruşturmanın anlamı da bunu gerektirir. Görev yaptığım 20 yıl sürede olay yeri incelemesine gittiğim vaka sayısı yok denecek azdır. Genellikle kovuşturma aşamasında keşiflere katılmışımdır. Olay yeri incelemesinin iyi yapılması aslında iddianamenin iadesi sistemi tarafından kontrol edilebilmektedir. Olay yeri incelemesinin işin uzmanlarınca yapılması maddi gerçeğe daha hızlı ve daha ucuz bir şekilde ulaşmayı da gerçekleştirir. Diğer yandan etkin soruşturma kapsamında yüce Yargıtay'ın da kabul ettiği deontolojik görüşe göre suçu ve suç faillerini ortaya çıkarabilmek için muhteva açısından hukuka, bilime uygun şeyleri zamanında ve doğru bir şekilde yapacaksınız. Eğer bunu yapmasanız devlet pozitif yükümlülüğünü yerine getirmemiş olur. Etkin bir şekilde soruşturma yapmamışsanız bundan adli tıpçı, jandarma, polis veya Cumhuriyet savcısı değil devlet yargılanır. O nedenle ölüm olayları çok önemli bir yol. O nedenle olay yeri incelemesi bunun belkemiğidir. Trafik kazası bile olsa gideceksin. Nereden biliyorsun trafik kazası olduğunu? Arabadan attılar mı? Yola koyup da üstünden mi geçtiler? Nereden bileceksin. Anayasa Mahkemesi de etkin soruşturma kavramına çok büyük önem veriyor. O nedenle bu gittiğimiz yerde delil toplayacağız. Delil aslında dava konusu olayı ortaya çıkartmaya yarayan ispatlar araçlarıdır. Adli tıbbın temelinde de bu var. Değişim prensibine göre olay yerindeki izleri arayacağız. Bir tekerlek izi deyip geçmeyin bu o kadar önemli ki, parmak izi deyip geçmeyin, bir ayakkabı izi deyip geçmeyin. Bu gibi durumlarda çok önemli. Kadın cinayetleri başta olmak üzere tüm ölüm olaylarında eldeki verilerin fazlalığı olayın çözümünü kolaylaştırır.”
Prof. Dr. Kök, “Her şeyi otopsi ile çözemezsiniz. Otopsi de olayın çözümüne katkı sağlayan çok önemli bir adli tıbbi işlemdir. Otopsinin yapılış amacı, ölüm nedeninin ortaya konmasıdır. Ancak ölümün orijinini yani kaza, intihar, cinayet mi olduğunu belirlemek, tüm delilleri değerlendiren hakimin işidir. Bizim görevimiz hakimin önüne olayı aydınlatacak delilleri koymaktır. Bu nedenle olay yeri incelemesi çok ama çok önemlidir. Bu nedenle özellikle başta kadın ölümlerinde olmak üzere her ölüm olayında olay yeri incelemesi ekip ruhu ile etkin bir şekilde yapılmalıdır. Aksi takdirde basit bir ölüm de dahil olmak üzere toplumun özellikle dikkat kesildiği, medyanın da yakından takip etiği olaylarda sıkıntılar olabilir. Toplantının bir çıktısı olarak sayın oturum başkanı hocamızın da not almasını istiyorum. Ölümlü vakalarda yürütülen soruşturmalarda yapılacak olay yeri incelemelerinde adli tıp uzmanlarının mutlaka ekibe dahil edilmesi gerekmektedir. Son söz olarak hiçbir kadın ölümüne kaza dememek lazım, şüpheli davranacağız. Evet, paranoyak değiliz ama makul bir şüphe her zaman bizleri uyanık tutacaktır" ifadelerini kullandı.