TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Ankara’da ziyaret ettiği 100. Yıl Pazarı’nda yurttaşlarla pazarcı esnafının sorunlarını dinledi, partisinin politikalarını anlattı.
Çocuklarını okutmak için pazarda gözleme yapıp satan bir vatandaş, tezgahının başında Erkan Baş'a şöyle dert yandı. "Bakın bugün pazarın haline, bomboş" diye söze başlayan vatandaş, "Ben 60 küsur yaşındayım. Bugün pazarda gözleme yapıyorum. Çocuk okutuyorum, evim kira. Bize verdiği 2 bin 500. Benim hakkım daha fazlası ama benim bu yaşta bu şekilde çalışmam doğru değil. Memleket her şey çok güzel diyorlar. Herkesin mutlu, zenginleştiği böyle anlatıyorlar. Zengin bir memleket göremiyorum. Bizim kalbimiz zengin ama sosyal ekonomik durumlarımız berbat. Yerlerde sürünüyor. Bakın bugün pazarın haline, bomboş. Şuradaki evin kirası 25 bin lira. Asgari ücrete 2 bin 500. Tepedeki var ya hani kaçak sarayda yaşayan, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret eden, işte orada oturanlar gelsin görsün buranın halini. Görüyorlar, biliyorlar da sabrımızı sınıyorlar bence. Meşhur çetelerimiz var. Onlara vergi indirimi borçlarımı silmeye, artık benim de vergi borcum var. Ödemeyi de düşünmüyorum. Zaten ödeyecek gücüm de yok" dedi.
Baş'a dert yanan pazarcılar, "Adam kiraz alıyor, kayısı alamıyor. Kayısı alıyor, karpuz alamıyor. Gerçekten bağıracağız hep beraber daha çok hakkımız olanı istiyoruz. Gece saat ikide kalkıp gidiyoruz Hal'e, kazandığım 500 yüz TL. 500 lira için o yataktan kalkmam ama açız işte.
İş yapamıyoruz. Alacak durum yok. Üretici kazanamıyor. Elli lira dediğimiz zaman şikayetçi oluyor, almıyor. Yüz lira, yarım kilo almıyor. Vatandaşı düşünüyorsan önce yoksulun hakkını vereceksin. Önce emekçinin hakkını vereceksin. Ama onların derdi ne? Bir avuç zengini daha zengin etmek."
Bir yurttaş da "Her şey çok pahalı. Maliyet yüksek. Millet üretmekten vazgeçti zaten. Uğraşıyoruz. Asgari ücretine zam lazım. Emekliye zam lazım. Vatandaş iyi değil. Vatandaş karanlık bir gelecek görüyor. Başka bir şey yok. Avrupa bizi kıskanıyordu. Açlığımızı kıskanıyor. Açlığımızı sarayda gönderelim biraz orada takılsın" dedi.
Pazar ziyareti sonrası açıklama yapan Baş, şunları söyledi:
"Üzülerek ifade edeceğim, son bir aydır gezdiğimiz bütün pazarlarda her seferinde başka gerekçeler yanına eklenebiliyor. Pazarda şu anda alışveriş yapmaya gelen insan sayısı pazar esnafından daha az. Geldiklerinde öfkeleri artıyor. Emin olun her gelen yurttaş gelirken düşündüğünün yarı bile alamadan pazardan ayrılmak zorunda kalıyor. Şimdi ülkenin ekonomik durumunu, çeşitli rakamlar söyleyerek, çeşitli tablolar açıklayarak, çeşitli manipülasyonlarla iyiye gidiyor diye göstermeye çalışan iktidara verebileceğimiz en net yanıt, bu memlekette çarşının, pazarın halidir. Pazar tezgahının başındaki arkadaşlarımız da fiyatların pahalılığından şikayet ediyor. Ama o da diyor ki üretici, ürettiğinin karşılığını alamıyor ki şimdi Türkiye'nin neresinde pazara giderseniz gidin tablo aynı."
Geçen gün açıklanan rakamlar bize çok acı bir gerçeği gösteriyor. Türkiye, dünyada zenginlerin servetinin artış oranında dünya birincisi olmuş durumda. Bizim yoksulluğumuzun nedeni hırsızlıklardır, yolsuzluklardır. Bizim yoksulluğumuzun nedeni zenginlerin doymak bilmeyen hırsıdır. Türkiye'de artık gerçek anlamıyla bir açlık tehlikesi vardır. Yıllarca çalışmış, didinmiş, devlete vergisini ödemiş, sigorta primlerini ödemiş 60-65 yaşında. İnsanlar o verilen emekli maaşıyla geçinemeyecekleri için çalışmak zorunda."
Ekonomik sıkıntılardan dolayı artık uykusuz kalmayı kabul etmiyoruz diyen Baş, şöyle devam etti:
"Ülkenin dört bir yanında, emeğiyle, alın teriyle yaşayan bütün insanların ortak bir özelliği var. Hepimiz düne göre daha çok çalışıyoruz. Hepimiz düne göre daha kötü yaşıyoruz. Bizim sırtımızdan, bizim emeğimizden, bizim alın terimizden, birilerinin zenginleşmesini ama bizlerin çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz diye kaygıdan uykusuz kalmayı kabul etmiyoruz.
Bu ülkede bizi çeşitli biçimlerde birbirimize düşman etmeye çalışan bir iktidar var. Bu bizi birbirimize düşürerek, bizi birbirimizle kavga ettirerek, bizi birbirimize rakip yaparak, bizi birbirimizle düşmanlaştırarak kendi iktidarını sürdürmek istiyor. Ben tüm yurttaşlardan bir tek şey istiyorum. Hepimizin çeşitli farklılıkları olabilir. Rengimiz farklı, inancı farklı kültürümüz farklı. Dinimiz farklı olabilir. Ama unutmayalım arkadaşlar. Dünyada iki şeyin rengi yoktur. Bunlardan bir tanesi alın teridir. Diğeri de gözyaşıdır. Alın teriyle gözyaşıyla birleşmemiz gerekiyor. Biz açlığa mahkum değiliz."