CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin, Ankara'nın Keçiören ilçesindeki Yunus Emre Kültür Merkezi'nde düzenlenen İl Danışma Kurulu toplantısında konuştu.
Özel, 'değişim' sloganıyla bir yola çıktıklarını belirterek, "O gün, 'Türkiye değişirse CHP değişir' demiştik. CHP'de genel başkanın, MYK üyelerinin değişmiş olması değişimin tamamlandığını değil, sadece başladığını gösteriyordu. Ve bu önemli sorumluluk artık bize partinin Türkiye'yi değiştirecek şekilde kendini değiştirmesini öğütlüyordu. Bunun yazılı belge açısından 2 tane somutlaşmış hali var. Bir tanesi parti tüzüğü. Siz Türkiye'ye demokrasi vadediyorsanız parti içi demokrasiyi öne alacaksınız ve bunun için de olmazsa olmaz örgütün sesini her aşamada, her kademede ve her kararda dinleyip örgütün iradesine saygılı olacaksınız. Bir diğeri ise partinin programı. Parti programımız kötü bir program değil. Okuyanı utandırmaz. Uygulansa bugünden iyi olur ama yazıldığı günden bugüne zamanın getirdiklerini kapsamayan ve geleceğe dönük söyleyeceğimiz sözlerde eksik kalan bir noktası var. Biraz kısalması gerekiyor, netleşmesi gerekiyor. Ve Türkiye'ye, 'Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olduğunda Türkiye'yi nasıl yönetir?' sorusuna cevap vermesi gerekiyor. Bu yüzden hep söylenir; 'Öyle kurultayı 2 günlük, tüzük kurultayını 1 günlük yapmayalım. Bu partinin tarihinde uzun kurultaylar, 10-12 günlük kurultaylar var. Bolca tartışalım. Bolca çalışalım ve sonunda bu salondan güçlenerek çıkalım' denen, benim de çok katıldığım bu söyleme uygun olarak 4- 9 Eylül arası 6 günlük bir değişim kurultayını öngördük" ifadelerini kullandı.
Özel, ayrıca tüzük ile ilgili önerilerini almak için bugün CHP'nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşeceğini ifade etti.
Ardından, 30 ve 31 Ağustos'ta Kara Harp Okulu, Deniz Harp Okulu ve Hava Harp Okulu'nun mezuniyet törenlerini yaptıklarını hatırlatan Özel, "Bu törenlerde bu sene ilk kez ve acayip keyifli bir şekilde 3'ünün de birincisi genç kadın teğmenler; onları yürekten alkışlıyorum. Tören bittikten sonra Harbiye’de bir gelenek var. Kılıç çekiyorlar. Birbirlerine vura vura bir yerde toplanıyorlar. Birinci de geliyor bir ant içiyor. O andı içtiler. Kadın teğmenimiz ezberinden okudu ve o andı içtiler. Bu metin 2016 yılına kadar resmi törende okunan metin. 2016 yılından sonra metni biraz kendilerine benzettiler. Olsun varsın. Dün okul birincisi ve bütün teğmenler bu metni okudular. Ha sonrasında da 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' demişler. Birileri bundan rahatsız olmuş. Ne diyeceklerdi? Sizin şimdi akıl önderiniz, kanaat önderiniz gibi fesli deli Kadir'in dediği 'Keşke Yunan kazansaydı' diyordu diye bu çocuklar size benzeyip de, 'Hepimiz Trikopis'in askerleriyiz' mi diyeceklerdi. Elbette Mustafa Kemal'in askerleri onlar. 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' demeyen bir teğmen varsa beka sorunu oradadır. 'Mustafa Kemal’in askeriyim' demeye itiraz edecek bir tane teğmen mezun ediyorsak işte yandığımızın resmi oradadır. O yüzden hepimiz; o itiraz edenler andın hangi kelimesine itiraz ediyor duymak istiyoruz. Sadakati Mustafa Kemal’e değil de bir zamanlar elini eteğini öptüğünüz, ne istediyse verdiğiniz, şimdi Amerika’da bulunan ve 15 Temmuz’da sağladığınız imkanlar sonucunda başarabilseydi buraya, ülkenin başına dini bir lider olarak dönecek olanlara sadık olanların 15 Temmuz günü nasıl milletin üzerine tank sürdüğünü gördük. Biz geçmişte de doğru yerdeydik, 15 Temmuz’da da doğru yerde durduk, bugün de doğru yerde duruyoruz" dedi.