Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca yayınlanan "Ayın Tarihi" dergisinin yeni sayısında "Dijital Dönüşüm Sürecinde Medya ve Adalet" konusu ele alındı.
Dergide "Dijital Dönüşüm Sürecinde Adalet ve Hakikat Mücadelesi" başlığıyla bir başyazı kaleme alan Altun, teknoloji ve bilişim sistemlerinde yaşanan gelişmelerle birlikte bilginin toplanması, işlenmesi ve aktarılması süreçlerinin kolaylaşıp hızlandığını belirtti.
Bu gelişmelerin meydana getirdiği olumsuz durumlar karşısında klasik hukuk kurallarının yetersiz kalmaya başladığına dikkati çeken Altun, yeni ve bağımsız bir hukuk dalı olarak bilişim hukukunun ortaya çıktığını ifade etti.
İletişim teknolojisinin dinamik yapısı nedeniyle bilişim hukukunun çerçevesini belirlemenin zor olduğunu dile getiren Altun, "Bilişim suçlarına bakan ceza hukuku, adli bilişim, elektronik ticaret hukuku, kişisel verilerin korunması hukuku, elektronik haberleşme hukuku, internet hukuku gibi hukuk dallarının bu kapsamda olduğunu söylemek mümkündür." değerlendirmesinde bulundu.
Bilişim hukukunun Türkiye'de de çağın şartlarına göre geliştirilmesi ve uygulanması gerekliliğine işaret eden Altun, şunları kaydetti:
"Gelişmiş iletişim teknolojisi altyapısının yanı sıra genç ve eğitimli nüfusa sahip ülkemiz, dünya ortalamasının üzerinde bir sosyal medya kullanıcısı oranını haizdir. Bu durum siyaset, sosyoloji, ticaret, eğitim, kültür ve sanat başta olmak üzere birçok alanda bilgi ve enformasyonun hızlı, ucuz ve kolay bir şekilde kamuoyunda yayılmasına olanak sağlarken aynı zamanda kötü niyetli odakların manipülatif kullanımıyla amaçlarına hizmet aracı haline de gelebilmektedir. Ne yazık ki sosyal medya, bazı toplumsal ve siyasal olaylarda kitleleri provoke etmek amacıyla terör örgütleri ve Türkiye düşmanları tarafından kaos amaçlı pek çok içerik ve yalan haber servis edilerek algı operasyonları için kullanılabilmektedir. Yakın tarihimiz ne yazık ki sosyal, siyasal ve ekonomik hayatımızı hedef alan pek çok saldırı örneğiyle doludur. Gezi olaylarında, terörle mücadelede, sınır dışı askeri operasyonlarımızda Türkiye ile uzaktan yakından alakası olmayan görüntülerin ülkemizle ilişkilendirilerek algı operasyonları yürütülmesini yaşadık."
Kriz ve afet dönemlerinde sosyal medya üzerinden yayılan bilgi kirliliğinin insan canı pahasına ne kadar tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinin, Kahramanmaraş merkezli depremler sırasında görüldüğünü hatırlatan Altun, 2023 Genel Seçimleri döneminde de sosyal medya aracılığıyla vatandaşların özgür iradesini ortaya koyabilmesine engel nitelikte manipülatif yalanlarla adil ve şeffaf rekabete, demokrasiye sekte vurulma çabalarına şahit olduklarını dile getirdi.
Altun, "Tüm bu kötücül yaklaşıma karşı hakikat mücadelesi vererek ülkemizin bu olaylardan başarıyla çıkmasını sağladık." ifadesini kullandı.
Yapay zeka ile daha vahim bir hal alması beklenen bu kötücül çabalara karşı her türlü tedbiri aldıklarını ve gerekli kurumsal altyapıyı güçlendirdiklerini vurgulayan Altun, "Başkanlığımız bünyesinde kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin faaliyetleri bu alanda öne çıkarken kurumsal yayınlarımız ve organizasyonlarımızla da hakikatin iç ve dış kamuoyunda bilinmesi ve yaygınlaşması için bütüncül bir yaklaşımı benimsiyoruz." ifadelerine yer verdi.
Altun, küresel çatışmaların her alanda yayıldığı bir dönemde siber tehditlere karşı da Türkiye'nin uygun tedbirleri alma sorumluluğunu çağın gereği olarak yerine getirdiğini kaydetti.
Sosyal medyanın toplumsal olarak yaratabileceği zararlarının bertaraf edilmesinin ve verilen hakikat mücadelesinin yanı sıra vatandaşların da bu alanda bireysel haklarının korunması için devletlere büyük görev düştüğünün altını çizen Altun, kamu otoritesinin bir sorumluluğunun da sosyal medyanın bir suç mahalline dönüşmesinin engellenmesi olduğuna dikkati çekti.
Sanal mecralarda farkında olarak ya da olmayarak ciddi suçlar işlenebildiğini ifade eden Altun, suç olduğu bilinen hakaretler, tehditler ve itibar suikastlarının, kendilerine ulaşılamayacağı düşüncesiyle kişiler tarafından kendi hesapları ya da sahte hesaplarla çekinmeden yapılabildiğini belirtti.
Sosyal medyanın, farklı yöntem ve argümanlar kullanılarak sahtekarlık ve dolandırıcılıklara açık bir ortam da sunabildiğine işaret eden Altun, buna ilişkin İletişim Başkanlığı ve CİMER adı kullanılarak kredi kartı aidatlarının iadesinin yapılacağı yönündeki dolandırıcılık yöntemini örnek olarak verdi.
Gerekli önlemlerin alınarak, vatandaşların böyle bir uygulamanın olmadığı yönünde uyarıldığını belirten Fahrettin Altun, şunları kaydetti:
"Ancak aslolan, sosyal medyada teyit edilmemiş hiçbir bilgiye, ürüne ve kişiye güvenilmemesi gerektiğinin herkes tarafından bilinmesidir. 2020 yılında kabul edilerek yürürlüğe giren kamuoyunda 'sosyal medya düzenlemesi' olarak bilinen 7253 sayılı 'İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun' ile devletimiz, vatandaşlarımızın her alanda olduğu gibi haklarının bilişim alanında da korunması için gerekli mevzuat düzenlemesini gerçekleştirmiştir. Suça karşı hukuki yaptırım uygulanabilmesi için yapılan değişiklikle belirli sosyal ağ sağlayıcılarına Türkiye'de temsilci bulundurma zorunluluğu getirilmiştir."
Altun, her alanda olduğu gibi adaletli ve meşru bir zeminde bilginin paylaşıldığı iletişim ortamının sağlanması için en üst düzeyde hakikat mücadelesini sürdüreceklerini ifade etti.