Bir sokak röportajında Instagram'a erişim engeli getirilmesine ilişkin kullandığı ifadeler nedeniyle yargılanan Dilruba Kayserilioğlu, ‘cumhurbaşkanına hakaretten’ bir kez daha hakim karşısına çıktı.
Kayserilioğlu, geçtiğimiz aylarda "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve halkın bir kesimini alenen aşağılamak'' suçundan yargılanmış ve 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmış ve ‘iyi hal’ gözetilerek hükmün açıklanması geri bırakılmıştı.
İlk davanın ardından Kayserilioğlu hakkında, aynı röportajda kullandığı ifadeler nedeniyle bu kez de “cumhurbaşkanına hakaretten” yeni bir iddianame hazırlanmış ve 1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapis istenmişti.
Kayserilioğlu’nun, “Cumhurbaşkanına hakaretten” yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün İzmir 62. Asliye Mahkemesi’nde görüldü. Kayserilioğlu'nun avukatları Hüseyin Yıldız, Hüseyin Uğur poyraz, Ali Barış Ercan ve Duygu Karaalp ile davacı avukatı Hüseyin Aydın duruşma salonunda hazır bulundu.
Duruşmada, Davacı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın, TCK’nın 299. Maddesine dikkat çekerken fikir özgürlüğünün sınırsız olmadığını ifade ederek şunları söyledi:
“Hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkesi ifade özgürlüğü ise de bu özgürlük, sınırsız kullanılamaz. İfade özgürlüğünün de sınırı bulunmaktadır. Anayasa'da bu düzenlenmiştir, kişinin şeref ve itibarı söz konusu olduğu takdirde ifade özgürlüğünün sınırlanması hukuka aykırı olmayacaktır. Nitekim AİHS'nin 8. maddesinde bu hususu belirtmiştir. Sanığın suça konu söylemleri incelendiğinde; Cumhurbaşkanına hitaben ‘tek adam babasının çiftliği, ahırı gibi yönetiyor’ sözleri açıkça Cumhurbaşkanına yönelik olarak ‘diktatör’ olduğunu ifade etmektedir, söz konusu söylemler devletin başı olan Cumhurbaşkanına söylenmesi sıfatı ile devlete karşı işlenmiş bir suçtur, ayrıca sanık "hayvanları katlediyor, katliam yapıyor" demiştir, bu da hakaret suçunu oluşturmaktadır, sanık Cumhurbaşkanını darbe yapmakla suçlamıştır, 2016 yılında Cumhurbaşkanına karşı gerçekleştirilen darbe eyleminin mağduru olan Cumhurbaşkanı için söz konusu sözler ağır bir ifadedir, ayrıca Cumhurbaşkanını fail konumuna da getirmektedir, sanığın kullandığı ifadelerin, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği aşikardır, suçun unsurları oluşmuştur, sanığın cezalandırılmasını; ayrıca eylemin sokak ortasında gerçekleştirilmiş oluşu ve sosyal medyada paylaşılmış oluşu göz önüne alındığında; sanık hakkında aleniyet hükümlerinin de uygulanmasını talep ederiz.”
Duruşmada, dava savcısına mütalaasında değişiklik yapıp yapmayacağı sorulurken savcı, mevcut mütalaada değişiklik yapmayacağını belirtti.
Esas hakkında savunması istenen Kayserilioğlu ise fikir ve ifade özgürlüğünü kullandığını yineleyerek şunları kaydetti:
“Genç bir kadın olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmamız nedeniyle kendimi güvende hissetmemem, hayvan besleyen biri olarak hayvanlar ile ilgili çıkan yasadan, sosyal medya kullanan bir kişi olarak sosyal medyanın kapatılmasından dolayı etkilenerek düşüncelerimi paylaştım. 21. yüzyılda sosyal medyanın kapatılmasının, kitap yakmaya eş olduğunu düşünüyorum. İfadelerim bir kişiye yönelik değildi. Ağzımdan çıkmayan sözden dolayı cezalandırılamam. Ben diktatör demedim. Tek adam yönetimi derken bundan kastım da parlamenter sistemden çıkılıp başkanlık sistemine geçilmesine yönelik eleştiriydi. Yaptığım şey tamamen sistemi eleştiridir. Bir kişiye yönelik söylenmiş söz değildir, beyanlarım ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. İfadelerimi paylaşmam bir eylem ya da hareket başlatmak amacı gütmemektedir, böyle bir gücüm de yoktur, düşüncelerimin arkasındayım, sözlerimin suç oluşturmadığını düşünüyorum. Röportajda sarf ettiğim sözler gündem dışı gerçek olmayan şeyler değildir, düşüncelerimi paylaştığım her konu ülke gündeminde olan konulardır. Sözlerim bir kişiye yönelik değildir, hükümeti eleştiri maksatlıdır, oy veren bir vatandaş olarak oy verdiğim veya vermediğim hükümeti eleştiri hakkım bulunmaktadır, beraatimi talep ediyorum.”
Duruşmada davacı müdafi Hüseyin Aydın’ın savunmasının ardından sanık savunması adına söz alan Avukat Hüseyin Poyraz, Aydın’ın savunmasından tutanağa işlenen kısmının çıktısının alınmasını talep etti. Poyraz’ın talebinin, duruşma tamamlanmadığı için dava hakimi tarafından reddedilmesi duruşmada gerginliğe neden oldu.
Savunma hakkında söz alan sanık avukatlarından Hüseyin Uğur Poyraz, hukukta ‘yoruma dayalılık’ olamayacağını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Anayasa 90. madde dururken AİHM kararları uygulanmayarak bu davaya bakılamaz, TCK'nın 299. madde hukuka da Anayasanın 90, maddesine de aykırıdır. Bu nedenle öncelikle mahkemenizin Anayasa Mahkemesi’ne, ‘Anayasaya aykırılık’ başvurusu yapması gerekmektedir. Sanığın sözlerinde Erdoğan'ın adı geçmemektedir. ‘Tek adam’ diyor ancak ‘Erdoğan’ demiyor. Hayvanlara eziyet edilmiyor mu? Dilruba hayvan katliamı yasasını eleştirmiştir. Sosyal medyayı kullanmıyor musunuz? Hangi Avrupa ülkesinde bir olay olduğunda sosyal medya kapatılır? Mütalaada ceza talep etmenin mantığı nedir? ‘Babasının çiftliği değil’ demiş, Erdoğan'ın da kimsenin de çiftliği değil, hukuk devleti olacaksak bunu kabul edelim. İstanbul Sözleşmesinden çıkmayı eleştirmiş. Cumhurbaşkanına hakaret suçunun oluşması için isminin zikredilmesi gerekir. TCK'nın 299. maddesi kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır. Sanık, Erdoğan'a hakaret etseydi ben burada olmazdım. Suç işlemiş birini savunmazdım. Suçun manevi unsuru oluşmamıştır. Sanık savunmasında Erdoğan'ı kastetmediğini samimi bir şekilde ifade etmiştir. Demokratik toplumda eleştiri en önemli şeydir. Siyasetçilere ağır eleştiri yapılabilir. AİHM kararlarında vurgulandığı üzere ölçülülük ilkesine ve kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık vardır. Temel hak ve özgürlükler sadece yasa ile kısıtlanabilir, ancak bu kısıtlama da kişi lehine toplum aleyhine olamaz, savcı mütalaasında Erdoğan'ın adı geçmemesine rağmen Cumhurbaşkanına hakaret suçunun oluştuğu belirtilmiştir. Ceza hukukunda yorum yasağı vardır, mütalaayı kabul etmemiz mümkün değildir, vereceğiniz karar vicdanınızla vereceğiniz karardır.”
Sanık avukatlarından Hüseyin Yıldız ise Kayserilioğlu’nun ifadelerinde Cumhurbaşkannı Erdoğan’ın ve makamının işaret edilmediğini ifade ederken ‘babasının çiftliği’ sözüne ilişkin emsal kararı işaret ederek şöyle konuştu:
“Katılan vekili tek adam kelimesini döndürüp dolaştırıp evirip çevirip diktatör sözüne getirdi. Cumhurbaşkanı kararnameleri tek imza ile çıkmaktadır, mevcut rejime göre yönetim ve yasama yetkisi bir kişiye aittir. Yorum yoluyla ceza talep edilmesi hukuka uygun olmadığı gibi AİHM içtihatlarına da aykırıdır. 2017 referandumunda o dönemin Cumhurbaşkanı hayır oyu verecek vatandaşları darbeci olmakla suçlamıştır, darbe kelimesinin hakaret içermediği AİHM içtihatlarında belirtilmiştir. Sanığın sözlerinde Cumhurbaşkanının şahsına, makamına herhangi bir hakaret söz konusu değildir. Şiddet çağrısı bulunmamaktadır, aşağılama, nefret içeren bir ifade bulunmamaktadır. Sözleri sadece yönetim tarzına yönelik bir eleştiridir. Dünyanın terörist dediği kişi öldü diye Instagram kapatıldı. Bu kadar çok kullanıcısı bulunan ve buradan geçimini sağlayan insanları mağduriyeti söz konusu oldu. Sanık İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını, Instagramı kapatılmasını eleştirmiştir. Eleştiri sınırını aşan bir ifadesi bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanının onur ve saygınlığını zedeleyecek bir ifadesi bulunmamaktadır. Tek adam sözü hakaret içermemektedir, sövme niteliğinde dahi beyanı bulunmamaktadır. Ayrıca o video ile ilgili sanık başka mahkemeden ceza almıştır, aynı videoya ilişkin ikinci cezalandırılmak istenmektedir. ‘Babasının çiftliği’ sözleri ile ilgili olarak Yargıtay 18. Dairesinin itamında bu sözlerin, hakaret suçunun unsurlarını içermediği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesine Anayasaya aykırılık başvurusunda bulunulmasını, sanığın beraatine karar verilmesini talep ediyoruz.”
Hakim, duruşmaya 10 dakika ara verip kararı açıkladı. Sanık Dilruba Kayserilioğlu'na TCK'nın 299/1 maddesinden 'Cumhurbaşkanına karşı hakaretten’ 1 yıl hapis cezası verildi. Suçun alelen işlenmesi nedeniyle 1/6 oranında arttırım yapılarak TCK'nın 299/2 maddesi gereği 1 yıl 2 ay hapis cezasına çıkarıldı. Sanığın duruşmadaki tutum ve davranışları ile cezanın geleceği üzerindeki etkisi nedeniyle TCK 62/1 maddesi gerekiği 1/6 oranında indirip yapılarak hapis cezası 11 ay 20 güne indirilip hükmün açıklanmasına geri bıraktı.