Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin AK Parti genel merkezinde düzenlediği 'Filistin'in Geleceği Konferansı'nda konuştu.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi dahil uluslararası örgütlerin, İsrail'in şımarıklıkları karşısında nasıl büyük bir acze düştüklerini hep beraber takip ettiklerini söyleyerek, "İnsan hakları örgütlerinin, küresel ölçekte yayın yapan meşhur medya organlarının, söz konusu Filistin olunca, söz konusu Gazzeli, Batı Şerialı, Lübnanlı mazlumlar olunca, mesele Gazze'de vahşice öldürülen masum çocukların hakları olunca, keskin nişancı kurşunuyla katledilen henüz 1-2 yaşındaki bebekler olunca, nasıl derin bir sessizliğe büründüklerine, nasıl üç maymunu oynadıklarına yine sizlerle birlikte şahitlik ettik. Batı'nın yıllardır savunageldiği özgürlük, demokrasi, hukuk, ifade ve basın hürriyeti gibi değerlerin tamamı bir çırpıda rafa kaldırıldı. Daha bunun gibi, insanı insanlığından utandıran nice sahne gözlerimizin önünde yaşandı. Canlı yayında gazeteciler kurşunlandı. Hastaneler, camiler, okullar, kiliseler vuruldu. Yardım kuyruğundaki sivillerin üzerine bombalar yağdırıldı. Siyasetçiler, doktorlar, insani yardım görevlileri hunharca katledildi. 360 kilometrekarelik daracık bir alana sıkıştırdıkları 2 milyon insana her türlü zulmü reva gördüler. Açlıkla, susuzlukla, gıdasızlıkla, ilaçsız, doktorsuz, hastanesiz, bütün bunları bu şekilde bırakarak canlarını alamadıkları insanları bombalarla öldürdüler. Tüm bunları ve çok daha fazlasını 7 Ekim'den bu yana hepimiz içimiz kan ağlayarak takip ediyoruz. Burada şunu özellikle ifade etmek istiyorum; her ne kadar dünya İsrail vahşetine 7 Ekim'den sonra gözlerini açmış olsa da Filistin halkı bu zulmü 10 yıllardır yaşıyor" diye konuştu.
Erdoğan, İsrail'in işgal, yıkım ve infaz politikasının tam 76 yıldır aralıksız devam ettiğine dikkat çekerek, "Esasında Filistin'de kan, gözyaşı ve zulüm hiçbir zaman dinmedi. Bakınız, İsrail devleti 1948 yılında kuruldu. Buna ‘devlet’ dersen yanlış olur. İlk adımı böyle atıldı. Filistin halkının gözünde 14 Mayıs 1948 büyük bir felaket demekti. İsrail güçleri Nekbe sırasında yaklaşık 1 milyon Filistinliyi sürgün etti, Filistinlilere ait 675 köyü ve kasabayı yok etti. Binlerce Filistinliyi öldürdü. Kan ve işgal üzerinde kurulan İsrail Nekbe'den itibaren Şaron katliamı, Şabra ve Şatilla katliamı, Kudüs ve Cenin katliamlarıyla kan dökmeye devam etti. Burada İsrail'in işgal siyasetinin anlaşılması açısından bazı rakamları kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum; Nekbe'den bu yana işgalini sürekli genişleten İsrail, şu anda 27 bin kilometrekarelik Filistin topraklarının yüzde 85'ine el koymuş durumdadır, yani işgal etmiş durumdadır. Yine bu tarihten itibaren İsrail, Filistinlileri öz yurtlarında mülteci konumuna getirmiş, milyonlarca Filistinliyi evinden, yurdundan göçe zorlamıştır. Sadece Nekbe'de sürgün edilen Filistinli sayısı 1 milyona yaklaşıyor. Bugün önemli bir kısmı Ürdün'de olmak üzere, dünya genelinde evlerine dönmeyi hasretle bekleyen hatta zorla çıkarıldıkları evlerinin anahtarını saklayan 6 milyonu aşkın Filistinli mülteci bulunuyor" dedi.
Erdoğan, dini fanatizmle hareket eden illegal yerleşimcilerin sayısı ve gasbettikleri Filistin toprağının her yıl katlanarak büyüdüğünü ifade ederek, "2002 yılında inşasına başladığı ayrım duvarıyla İsrail, Filistin topraklarındaki apartheid rejimi kurumsallaşmıştır. Batı Şeria’da yaşayan milyonlarca Filistinli bu ayrım duvarı sebebiyle Filistin toprağı olan Kudüs dahil birçok bölgeye artık gidemiyor. 7 Ekim soykırımından önce Gazze zaten 17 yıl boyunca abluka altındaydı. 2 milyonu aşkın Gazzeli, 17 yıl süresince açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkum edildi. Aslında İsrail'in ırkçı, faşizan politikalarının mağduru sadece Filistin halkı da değildi. Farklı kökenden, özellikle de Afrika kökenli Museviler de Apartheid uygulamalarıyla karşılaşmaktaydı. Şu hususa da dikkatlerinizi çekmek isterim; bugün Birleşmiş Milletler üyesi olup da resmi sınırları halen netleşmemiş tek devlet adı İsrail'dir. Bu gerçeği 74’üncü Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 1947 yılından bu yana İsrail'in değişen haritasını göstererek ‘İsrail'in sınırları neresidir?’ diye tüm dünyaya sormuştum. Aradan geçen zaman zarfında bu sorunun cevabını veren çıkmadı. İsrailli yöneticiler bırakın cevap vermeyi, Gazze soykırımı ile birlikte yeni haritalar paylaşmayı sürdürdüler. Fakat biz bu haritaları göstermeye devam edeceğiz" dedi.
Erdoğan, İsrail'in Gazze'yi işgalle yetinmeyeceğini Lübnan'a saldırarak gösterdiğini ifade ederek, "Netanyahu'nun kabine üyeleri asıl gayelerinin ne olduğunu, gözlerini nerelere diktiklerini, işgal politikalarını nereye kadar uzatmak istediklerini yaptıkları her yeni açıklamayla deşifre ediyorlar. Burada şunu da vurgulamak durumundayım; giderek şımaran, giderek azgınlaşan İsrail durdurulmadığı takdirde bu yayılmacılığın nereye uzanacağını tahmin edebiliyoruz. Ülkemize yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu, kimi şahsiyetler varsa da biz riski görüyor ve her türlü tedbiri alıyoruz. Gazzeli bir çocuğun yürek parçalayan şu feryadı yaşanan barbarlığı çok net anlatıyor; 'susuzluktan, açlıktan ve sürekli yer değiştirmekten başka hiçbir şey yaşamadım. Çocukluğumu da yaşayamadım. Yorulduk, bıktık. Artık ölüp dinlenmek istiyorum.' Hepimize ibret olacak bu sözler evlerinden, topraklarından sürülen, milyonlarca masum Filistinlinin acı hikayesinin özetidir. İsrail'in vahşi saldırıları sonucunda Gazze, benzerlerine sadece 2’nci Dünya Savaşı sırasında tanık olduğumuz 2 milyon insanın toplandığı devasa temerküz kampına dönüşmüştür. İsrail'in yıldırma politikasıyla sürekli kuzeyden güneye, güneyden kuzeye sürükledikleri Gazzeliler çok büyük bir insani trajedi yaşıyor. Yaklaşan kış mevsimi ile birlikte bu trajedinin derinleşeceği açıktır. Gazze'ye kış mevsiminden önce daha fazla insani yardım ulaştırılması noktasında uluslararası toplumun ve İslam dünyasının daha fazla gayret sarf etmesi gerekiyor" dedi.
Erdoğan, İsrail'in Lübnan Geçici Görev Gücüne saldırısıyla başta Güvenlik Konseyi olmak üzere, Birleşmiş Milletler'e alenen meydan okuduğuna dikkat çekerek, "Bu hoyratlıklara şimdiye kadar daimi üyelerden net bir tepki gelmemesi en az saldırılar kadar vahim bir durumdur. Soruyorum; kendi personelinin hakkını korumayan bir Birleşmiş Milletler, başkalarının hakkını nasıl savunacak? Kafasında 'UN' yazılı mavi kaskı olan askere uzanan elleri kıramayan Birleşmiş Milletler, Gazzelilere, Lübnanlılara uzanan kirli elleri nasıl engelleyecek? Her gün itibar kaybeden Birleşmiş Milletleri, içine düştüğü bu utanç girdabından kim çekip alacak? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bölgemizin kan deryasına dönmesini, Gazze'de sivillerin diri diri yakılmasını daha ne kadar seyredecek? İslam dünyası bu barbarlığın önüne geçmek için ne zaman adım atacak? Son Birleşmiş Milletler hitabımda gündeme getirdiğim Genel Kurul'un 1950 tarihli barış için birlik kararında olduğu gibi, kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi bu süreçte mutlaka değerlendirilmelidir. İsrail yönetimi, Gazze ve Lübnan'da uyguladığı vahşetle sadece 10 binlerce masumu değil, dünyanın son bir asırda inşa ettiği tüm yapıları, kuralları ve değerleri de katletmektedir. Gazze ve Lübnan'da ölen sadece çocuklar, sadece kadınlar, yaşlılar ve siviller değil, insanlığın vicdanıdır. Binlerce yıllık ortak birikimidir" diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye’nin ilk günden itibaren bu soykırım karşısında itirazlarını ve ikazlarını en yüksek seviyede dile getiren ülke olduğunu bildirerek, "Bakınız biz Filistin sevindiğinde sevinen, üzüldüğünde üzülen, Filistin halkının derdini kendi derdi olarak gören bir milletiz. Tarih boyunca ne zaman Filistin'de bir kan aksa, bir gözyaşı dökülse acısı bizim de yüreğimizi dağlamıştır. Kimseyi ayırmadan zalimlerin karşısında, mazlumların yanında güçlü bir duruş sergiledik. Zulme sessiz kalanlardan olmadık. ‘Adam aldırma da geç’ diyenlerden asla ve asla olmadık. Tüm imkanlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanında olduk. Tarihimizden, inancımızdan, insanlığımızdan kaynaklanan görevlerimizi layıkıyla yerine getirmeye çalıştık. Filistinli kardeşlerimize yönelik insani yardım faaliyetlerimizi aralıksız sürdürüyoruz. Gazze'de yaşanan katliama en güçlü tepkiyi gösteren, bununla yetinmeyip, İsrail'e karşı somut tedbirler alan tek devletiz. Önce 54 kalemde, ardından da bütün kalemlerde İsrail'le ticari ilişkileri durdurduk. Yaklaşık 9,5 milyar dolarlık ticaret hacminden sarfınazar ettik. Mısır makamlarının da destekleriyle Gazzeli kardeşlerimize gönderdiğimiz insani yardımların toplam miktarı 84 bin tonu aştı. Bu yardım miktarıyla Türkiye, Gazze'ye en fazla yardım ulaştıran ülke konumundadır. Soykırımcı canilerin uluslararası hukuka hesap vermesi için elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız" dedi.
Erdoğan, Türk milletinin boykot ve protesto gösterileriyle katliama tepkisini ortaya koyduğuna işaret ederek, "Türkiye, tüm imkansızlıklara rağmen vatan topraklarını kahramanca savunan Filistin halkının yanında sapasağlam duruyor. Filistin direnişine kara çalmak için akla ziyan bahanelerin arkasına sığınan zihni köleleştirilmiş siyonistseverlere aldırmadan, her platformda hakkı ve hakikati gür bir sedayla haykırıyoruz. Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim ki; Genel Başkanı olduğum AK Parti de hükümetimizin yürüttüğü bu çalışmalara siyaset kulvarında ciddi destek veriyor. Yılbaşında 114 ülke ve 448 siyasi partiye mektup göndermek suretiyle, parti olarak Filistin’de işlenen katliama dikkat çektik. Bunun dışında gençlik ve kadın kollarımız, Filistin halkıyla dayanışmamızı sergileyen çok önemli faaliyetler gerçekleştirdiler. Gazze ve işgal edilmiş diğer Filistin topraklarında yapılan zulümleri daima milletimizin gündeminde tutmayı başardık. Aynı şekilde Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı hedef alan tacizler karşısında da çok kararlı bir duruş sergiledik. Ateşkes görüşmelerine destekten, kanser hastası ve yaralıların ülkemize getirilmesine kadar geniş bir alanda faaliyetler yürüttük. İnşallah bundan sonra da kimseden çekinmeden, tehditler karşısında geri adım atmadan Filistin davasına, Filistin halkının özgürlük mücadelesine tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan mücadeleyi devam ettireceğiz" dedi.
Erdoğan, Türkiye’nin Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerinin yanında olduğuna dikkat çekerek, "Zafer, inşallah Gazze ve Lübnan’da inananların olacaktır. Büyük acılar yaşansa da Allah’ın izniyle, bu süreç 1967 sınırları temelinde özgür bir Filistin devletinin kurulmasıyla neticelenecektir. Hiç endişeniz olmasın; bir gün gelecek, bu gözyaşı, bu acı son bulacak. Gazzeli anneler çocuklarının kefenini değil, inşallah çeyizini hazırlayacak. Gazze’de, Batı Şeria’da, işgal edilmiş tüm Filistin topraklarında çocuklar özgürce koşacak, korkusuzca oynayacak, gökyüzüne baktıklarında savaş uçaklarını değil; güneşi, ayı, parıldayan yıldızları görecek. Buna biz, tüm kalbimizle inanıyoruz. Gördüklerimiz karşısında yeise kapılmıyor, karamsarlığa düşmüyor, alemlerin Rabbi olan Allah’tan ümidimizi asla kesmiyoruz" diye konuştu.