TBMM Tarım, Orman ve Köy işleri Komisyonu’nda 23 Temmuz'da kabul edilen Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne muhalefet şerhi koydu. Teklifin toplumun birçok kesiminin talep ve beklentileri ile çözüm önerileri dikkate alınmadan sunulmasının hazırlık sürecinin tek sesli yürütüldüğünün göstergesi olduğu vurgulanan şerhte, sorunun ve komisyon tartışmalarının toplumsal kutuplaşma kaşınarak sosyal medya ve TRT dahil olmak üzere kamu olanakları kullanılarak taraflı ve yanlış sunulmasının teklifin yasama organındaki görüşme sürecini de etkilediği kaydedildi. Şerhte, şu tespitlere yer verildi:
“Konunun uzmanlarının ötanazinin bir çözüm olmadığı yönündeki ısrarlı uyarıları süreçte göz ardı edilmiştir. Uygulamada teklifin doğrudan görev yüklediği ağır maliyetler yükleriyle yasanın gerektirdiği barınak altyapısını kurmakla sorumlu tuttuğu hatta hapis cezası da öngördüğü yerel yöneticilerin en önemli organlarından olan Türkiye Belediyeler Birliği'nin görüşü alınmamıştır.”
Şerhte, komisyonun ilk toplantısında hayvan hakları savunucularının Meclis'e girmelerine engel olunduğuna dikkat çekilerek, "Meclis içerisinde seyyar polis kontrol noktaları kurulduğu" ifade edildi. Komisyonun ikinci gününde komisyon salonuna alınmayan hak savunucularının koridorda komisyonu takip ettiği televizyonun yerinden söküldüğü, bir noktada Meclis genel girişlerin kapatıldığı ve girenlerin oldukları yerde ablukaya alındığı ifade edildi.
Şerhte, "Son dönemde, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın belediyelerin SGK borçlarının tahsiline dönük açıklaması, hayvan dostlarımızla ilgili yasal düzenlemede asıl mali yükün yerel yönetimlere bırakılması ve yöneticilere hapis cezası getirilmesi, sokak aydınlatması giderlerinden belediyelere düşen kesinti payının yasadaki oranının yüzde 10'dan yüzde 30'a çıkarılmasına dönük düzenlemenin Meclis’e sunulması ve ardından baskımızın sonucunda geri çekilmesi, CHP ağırlıklı belediyelere dönük bir 'iş yaptırmayacağız' fikrinin yansımalarıdır" denildi.
Teklifin 5. maddesiyle "ötanazi uygulamasının yerel yönetimlere bırakıldığı" belirtilen şerhte, "Teklif yine daha geri bir adım atarak yerel yönetimlere ötanazi yetkisi vermiştir" değerlendirmesine yer verildi.
Şerhte, kanun teklifinin geneliyle ilgili şu değerlendirme ve saptamalar yer aldı:
"-Amacı hayvanların korunması, refah içinde yaşamalarını temin etmek olan kanun insan merkezli bir yaklaşımla sınırlandırılmaktadır. Sahipsiz hayvanlar, halk sağlığının, çevre sorunlarının, toplumsal barışın ve kamu güvenliğinin bozulmasının nedeni olarak gösterilmektedir.
-Sahipli, sahipsiz tanımlarında öngörülen değişiklikler sahibi tarafından terk edilen tüm hayvanların yaşam ortamlarından kopartılarak bakımevlerine kapatılmasını, kanun değişikliği ile koşulları genişletilen durumların gerçekleşmesi durumunda ötanazi yolu ile öldürülmesini hedeflemektedir. Kanun teklifi ile hayvanlar ‘sahipli ve sahipsiz’ olarak kategorileştirilmektedir.
-Ötanazi uygulanmasını gerektiren şartlar muğlak ifadeler içeren koşulların düzenlenmesi bakımından sorunludur.
-Kanun teklifinde muğlak, sınırı belirsiz şartlar getirilerek, ötanazi sahipsiz hayvan popülasyonu ile temel mücadele aracı olarak ilan edilmektedir. Bu düzenleme, barınaklardaki sahipsiz hayvanların ötanazi ile öldürülmesini ana uygulama haline getirecek keyfi ve kötü niyetli uygulamaların önünü açacak niteliktedir.
-Kanun teklifi gerekçesinde ve kanun teklifinin Meclis’e sunulduğuna dair basın açıklamalarında bulaşıcı hastalıklara ve özellikle de kuduz hastalığı risklerine de vurgu yapılmıştır. Ancak, Veteriner Hekimleri Birliği'nin açıklamalarında, 'Sağlık Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre iddia edilenin aksine kuduz hastalığı ülkemizde artış göstermemektedir' denilmektedir.
-Sokak hayvanlarının popülasyonu ile aktif mücadele edemeyen AKP, çözümü sahipsiz hayvanların yok edilmesinde bulmuştur.
- ‘Gönüllü koruma görevliliği’ mekanizması kaldırılarak, yerel yönetimlerin barınaklarındaki yurttaş denetimi sonlandırılmaktadır. Sahipsiz hayvanları toplama, sahiplendirilinceye kadar bakımevinde tutmak, ötanazi yapma yetkileri verilen yerel yönetimlerin barınaklardaki bakım hizmetlerinin kalitesi, güvenirliği, hayvan haklarına uygunluğu ile ötanazi uygulamaları denetlenemeyecek, şeffaflaştırılamayacaktır.
CHP, konuya ilişkin şu önerilerde bulundu:
-Hayvanları Koruma Kanunu'nun adı, evrensel kriterleri de karşılayacak biçimde 'Hayvan Hakları Yasası' olarak değiştirilmelidir.
-Çözüm için ilgili bakanlıklar, kamu kurumları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, uzmanlar ve gönüllüler bu sürece dahil edilmeli.
-Bakımevi açma zorunlu olmasına rağmen bunu yerine getirmeyen yerel yönetimlerle ilgili sıkı denetimler yapılmalıdır, mali zorluk yaşayan belediyelere destek verilmelidir.
-Hayvan hakları konusunda toplumsal bir eğitim seferberliği düzenlenmesi, sokak hayvanları ve doğa konusunda halkın bilinçlendirilmesiyle ilgili adımlar atılmalıdır.
-Ülkemizdeki sahipsiz hayvanlar çok acil bir seferberlikle, tüm yetkin kişi, kurum, kuruluş ve sivil toplum kuruluşlarından yardım alınıp kısırlaştırılarak alındığı bölgelere geri bırakılmalıdır.
-Sosyal medya, televizyon ve radyolarda hayvan sevgisini aşılayan ve sahiplenmeyi özendiren kamu spotları yayınlanmalı, ilköğretimden itibaren okullarda bu hususta eğitimler verilmelidir. Bu faaliyetler için gönüllülerden ve ilgili STK'lardan destek alınmalıdır.
-Meclis Araştırma Komisyonu, bütçe/fon aracılığıyla kısırlaştırmayı, rehabilitasyonu, yerel yönetimlere ve Bakanlığa hayvan haklarını temel alan bir politikayı önermişken; teklif 4 yılın ardından Meclis'e 'ötanazi/öldürme' yaptırımıyla gelmiştir.
Teklifin maddeleri üzerine yapılan değerlendirmede ise şu hususlara dikkat çekildi:
"Hayvanların yaşam hakkı, temel bir etik ilke olarak kabul edilmeli ve bu ilke yalnızca insan sağlığı ve çevresel faktörlerle sınırlı olmamalıdır. Dolayısıyla, sağlık gerekçelerinin öne çıkarılarak hayvanların korunmasını ve yaşatılmasına yönelik tehdit içeren bu maddenin teklif metninden çıkarılmadır.
Bu teklifle hayvanların korunmasında, ‘yakala, kısırlaştır, sal’ yöntemi uygulamadan kalkıyor. Mevcut uygulamada hayvanların rehabilite edileceği tesis olarak tanımlanan hayvan bakımevleri, hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği yer olarak tanımlanıyor. Bu tanımla birlikte yakalanıp bakımevine alınan hayvanların kısırlaştırıldıktan sonra bırakılmalarının önü kapatılıyor.
Bu maddede bahsi geçen, ötanazi, sahipli veya sahipsiz hayvan, rehabilite gibi kavramlar barınakların kaç hayvandan oluşacağı, barınaklarda nasıl bir bakım yapılacağı gibi hiçbir şekilde tatmin edici açıklama bulunmamaktadır.
Teklifle, bakımevlerine alınan hayvanlar sahiplendirilinceye kadar buralarda bakılacak. Mevcut hayvan bakımevlerinin kapasiteleri göz önüne alındığında, sokak hayvanlarının tamamının bu merkezlerde barındırılması gerçekçi değildir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü'nün popülasyonun azalması için benimsediği kısırlaştır, aşılat ve yerinde yaşat sisteminin etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir.