Erzincan İliç’teki maden faciasının ardından Prof. Dr. Celal Şengör'ün maden sahalarının açılmasına karşı olan vatandaşlara yönelik "cahil" ifadeleri yeniden gündem olmuştu.
Prof. Dr. Celal Şengör geçmişte yaptığı açıklamalara gazeteci Fatih Altaylı’nın köşesi aracılığıyla açıklık getirdi. Altaylı'nın köşesinde aktardığına göre Şengör, "Ben madenciliği eleştirmek cehalettir dedim. Aynı şeyi tekrar ediyorum. Bu demek değildir ki ahmakça, câhilane, zararlı yöntemlerle yapılan madencilik eleştirilmesin" dedi.
Altaylı'nın köşesinde yer alan ifadeler şöyle:
Ben madenciliği eleştirmek cehalettir dedim. Aynı şeyi tekrar ediyorum. Bu beylerin üzerindeki pek çok mâmul, madenlerden çıkarılan metallerle yapılmıştır. Eskiden, milletin parası yeterken, tüm alyanslar altındandı. Uzaya giden peykler, uçan tayyareler, yüzen gemilerin çoğu madenlerden elde edilen hasatın eseridir. Onun için tekrar edeyim: madenciliği eleştirmek cehalettir. Bu demek değildir ki, ahmakça, câhilane, zararlı yöntemlerle yapılan madencilik eleştirilmesin. Deniliyor ki, memleket sömürgeye döndü. Bunda madenciliğin değil, o memleketi yönetenlerin kabahati vardır. Atatürk Maden Tetkik ve Araştırma Enstitüsünü niçin kurmuştu? Kendi madenlerimizi akıllıca kendimiz çıkartalım diye. Sonra politikacılar Enstitüyü Genel Müdürlük yaptılar kendilerine sıkı sıkı bağlamak için. Halbuki Atatürk’ün enstitü planında eğitim ve yüksek öğretim vardı. Ama biz milletçe 73 yıldır Atatürk muhaliflerine oy vermekle meşgulüz.
Ben bir bilim adamıyım. Madencilik hakkındaki yargılarım sadece Türkiye’ye mahsus değildir, tüm dünyayı ilgilendirir. Avukat İsmail Hakkı Bey diyor ki “Afrika’yı bitirdiler”. Acaba kendisi hiç Afrika’ya gitmiş midir? Meselâ ben ona Banket Konglomerası dersem ne anlar? Ben Güney Afrika’da epey çalıştım, hattâ De Beers şirketinde iki hocamla beraber jeolojik danışmanlık yaptım (görevimiz elmas oluşumuna sebep olan kratonların nasıl oluştuklarını anlatmaktı). Libya’da çalıştım. Buraların hiç de öyle “bitmiş” bir halleri yok. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde faaliyet gösteren Katanga Madencilik Ltd. şirketi Afrika’nın hâlâ en büyük bakır ve dünyanın en büyük kobalt üreticisi olma potansiyeline sahiptir. Bu faaliyet Kongo, Belçika kralı Leopold’ün bir müstemlekesiyken başlamıştı. Hâlâ sürüyor. Kongolular birbirlerini yemekten vaz geçip biraz bilime yönelseler, Kanada’ya ait olan bu şirketle akılcı ortaklıklar yapabilirler, ödedikleri veya elde ettikleri milyonlarca dolarlık rüşvetlerden kurtulurlar. Bugün Kongo’da Belçikalıların yaptığı demiryolları âtıl olup, orman tarafından yutulmuştur. Bu da mı Avrupalıların kabahati? (Tim Butcher’in Blood River (2007) adlı eserini bilhassa tavsiye ederim.) İnsanların aptallık, cehalet ve ahlâksızlıklarını madenciliğe yüklemeyelim. Madenciliği gazetelerden değil, bilimsel eserlerden öğrenelim.
Sömürge olmak istemiyorsak aklımızı başımıza alalım, adam gibi bir eğitim sistemi geliştirelim, dünya bilimine entegre olalım. Unutmayalım, başımıza gelenler kendi eserlerimizdir! Meşhur sözdür: “Yemeyenin malını yerler.”