Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sarıyer’de 'Ekonomik Büyüme ve Enerji: Geleceğin Ekonomisini Şekillendirmek' temasıyla düzenlenen IICEC Konferansı’na katıldı. Sektör paydaşları ve iş insanlarıyla bir araya gelen Şimşek konferansta bir konuşma da yaptı. Bakan Şimşek, "Dost ülkelerden tedarik önemini korumaya devam ediyor. ABD'deki yeni yönetimle muhtemelen bu daha da önem kazanabilir. Peki bu Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Burada tabi Türkiye’nin nispeten az etkilenmesi olasıdır. Sebebi de şu: bizim ihracatımızın yaklaşık yüzde 62’si kural bazlı, serbest ticaret anlaşmalarının olduğu ülkelere gidiyor. Tabii bu tek başına yeterli değil ama bu önemli. En azından kısa vadede yeni kırılmalar olmazsa Türkiye’nin ihracatının çok büyük bir kısmı da aynı zamanda yakın coğrafyaya gidiyor. Yani Orta Asya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ile birlikte serbest ticaret anlaşmalarımızın olduğu ülkeleri dikkate alırsanız, ihracatımızın 4/3’ü bu bölgede yaklaşık olarak" dedi.
Şimşek, "Türkiye’nin toplam borçluluğunun milli gelire oranı yüzde 95, bunda hane halkı borcu var, reel sektörün borcu var, sanayicimizin, finans sektörünün ve devletin. Bütün borcumuzun milli gelire oranı yüzde 95. Bize benzer ülkeler, bizim 2,5 katımız kadar. Dolayısıyla Türkiye evet bu nokta itibariyle, az önce küresel ticaretteki parçalanmayı ifade ettim. Şimdi küresel borçluluk anlamında baktığınız zaman biz yine avantajlı bir konumdayız. Bilançomuz bu anlamda daha sağlam. Yaşlanan dünya nüfusu tabii ki geçmişte doğurganlık oranları yüksek olduğu için, dünya nüfusu nispeten genç, uzun bir süre de böyle. Yani 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfustaki payının ikiye katlanması 70 yıldan fazla bir süre aldı. Fakat ilave bir 5 puanlık artış için 30 yıla bile gerek yok. Burada tabi bizde de doğurganlık oranları çok düştü fakat hala 18 yıllık bir fırsat penceremiz var. Reformlarla bunu 30 yıla çıkartabiliriz. Dolayısıyla biz yaşlanmadan zenginleşme fırsat penceresine hala sahibiz. Şimdi öncelikle şunu söyleyeyim, bize benzer ülkelere göre bizim çalışma çağındaki nüfus hala artıyor. Eskisine göre yavaş ama hala artıyor. Bizim için en büyük potansiyel kadınlarımız. Çünkü Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı bizim kişi başı milli gecelerimize göre çok düşük. Biz OECD ortalaması olan yüzde 66’yı yakalarsak, zaten bizim kişi başı milli gelirimiz yüzde 20 daha yüksek olur" ifadelerini kullandı.
Şimşek, Türk lirasının toplam mevduattaki payının yüzde 32 civarından yüzde 58 civarına çıktığını belirterek, "Bizim ne üstü örtük, ne de açık bir kur hedefimiz yok. Piyasalara bu mesajım. Bizim bir kur hedefimiz yok, olamaz da zaten. Biz sadece bir program uyguluyoruz. Bu programın gereği, özellikle bu sene çok ciddi bir fon akışı oldu. 110 milyar dolar döviz almak zorunda kaldık düşünebiliyor musunuz? Buna rağmen yönettik. Bu kolay değil, fon akışını yönetmek apayrı bir beceri setini gerektiriyor. Merkez Bankamız bu anlamda iyi bir iş çıkardı. Ben gelecek sene de bu kadar hızlı olacağını sanmıyorum" dedi.
Şimşek, "Kur korumalı mevduat, buradan da çıkıyoruz. 110 milyar dolar azalttık. Buradan da çıkış devam edecek zirveye göre. Türk lirasına güven arttı. Türk lirasının toplam mevduattaki payı, yüzde 32 civarından yüzde 58 civarına çıktı. Bu, ciddi bir kazanım. Bunu devam ettirmemiz lazım. Ülkemizin risk primi bize benzer ülkelere göre 10-11 kat daha hızlı düştü. Bir program olmazsa ve bu programın içeride ve dışarıda karşılığı olmazsa bu risk primi iyileşmesi olabilir mi? Gerçek anlamda karşılığı olan bir program var ve sonuç alıyoruz. Ben bunu söyleyince bazı kesimler sinirleniyor. Hazine'nin dış borçlanma maliyetleri, Türkiye 227 baz puan, Türkiye'nin 428 baz puan düşmüş, Türkiye'nin borçlanma maliyetleri düşmüş, reel sektörün de borçlanma maliyetleri düşmüş. CDS'lerdeki düşüş önümüzdeki 5 yıl bugünkü haliyle devam ederse, ki bence daha iyi olacak, yıllık 7 milyar dolar dış borç faizinden tasarruf sağlayacağız. Bunlar ufak rakamlar değil tamamen mevcut rakamlara dayalı. " dedi.
Enflasyonla ilgili de konuşan Bakan Şimşek, "Tabii ki Türkiye'de ciddi bir enflasyon ve hayat pahalılığı sorunu var. Bu çok net. Zaten bu programın temel hedeflerinden biri, ana hedefi fiyat istikrarını sağlamaktır.Bunun için gerekli para politikası çerçevesi, gerekli maliye politikası çerçevesi ve onu destekleyecek yapısal politika çerçevesi, gelirler politikası çerçevesi, yönetilen yönlendirilen fiyatlar noktasındaki politikalar, 2025 yılında hepsi destekleyici olacak. Şimdi 2024 yılına diyebilirsiniz ki enflasyon yüksek. Doğru, ama yılın başında yılın başında yüzde 65'ti, eğer yılı yüzde 44 yüzde 45 ile kapatırsak 20 puana yakın bir düşüş kötü bir düşüş değil. Mesele bunun sürekli hale getirilmesi, yani bunun kalıcı hale getirilmesi. Burada da şunun altını çizmek istiyorum. Hizmet enflasyonunda katılık vardı. Bütün dünyada bu böyledir. Hizmet enflasyonundaki katılıklar zamanla çözülür, çözülmeye başladı. 2025 bu anlamda çok daha destekleyici olacak. Kira, eğitim gibi konulardan bahsediyorum. Dolayısıyla temel mal enflasyonu yüzde 29, gıda dahil mal enflasyonu yüzde 40'ın altı. Dolayısıyla enflasyonda gerçekten ciddi bir düşüş var ve bu düşüş devam edecek" diye konuştu.
Konuşmasında Merkez Bankası rezervlerine de değinen Şimşek, "Rezerv konusu; geçen yıl bir endişe konusuydu, artık bir endişe konusu olmaktan çıktı. Çünkü Türkiye’nin net rezervi 50 milyar dolar civarına geldi. Haftalık değişiyor ben en son açıklanan rakamı sizinle paylaşıyorum. 50 milyar dolar oldukça iyi bir rakam. Neden ? Burada zirveyi 70 milyar dolarla 2011’de bulmuştuk.2018’in başında 38 milyar dolar civarıydı. dolayısıyla Türkiye rezerv konusunu endişe kaynağı olmaktan çıkardı; ama tabii ki doğru politikaları devam ettirirsek bu rezervler kalır. Ettireceğiz. Rezerve yeterliliğini uluslararası standartlara göre Aralık ayı itibariyle yakalamış durumdayız. Hep diyorlar, 'Sıcak para üzerinden bu program çalışıyor' Öyle bir şey yok, bizim rezerv birikiminin 3/2'sinden fazlası orta uzun vadeli kaynaklar ve Türkiye içindeki portföy tercihlerinden kaynaklanıyor. Portföy yatırımlarının hepsi aşırı sıcak değil" şeklinde konuştu.