İsmail Saymaz yeni kitabında, aralarında Arapça ve Kur’an bilmeyen, hatta namaz ve oruç gibi ibadetleri yerine getirmeyen haklarında dava açılmış altı sahte şeyh vakasını inceledi.
Kitapta, bir kısmının Kur’an kursu da işleten, tekke sahibi olan şeyhlerin yüzlerce kadın ve erkeğin iradesini nasıl teslim aldığı anlatıldı. Haklarında şikayet veya ihbarda bulunulmadıkça, faaliyetlerini sürdürmeye devam edebilen bu şeyhlerin sapkınlıkları ise şaşırttı.
Kitapta yer alan “Şeyhin Haremi” başlıklı bölümünde, Çorum’da Suffe Derneği’ni kuran ve Çorum’un yedi mahallesinde Kur’an kursu ile evler açan Mustafa Çalışkan’a değinildi. Zamanla yüzlerce müride sahip olan Çalışkan’ın zihinsel engelli çocuklara dahi istismarda bulunduğu, tutuklanmasına rağmen dört ayda tahliye edildiği anlatıldı. Bu bölümde, mahkemeye çıkan dinci Çalışkan’ın “Ne geldiyse başıma gözlerim yüzünden geldi. Benim sohbetime gelen ve gelmeyen herkes ‘Bu gözler ne güzel, neden Allah’a bakmadı da insanlara baktı’” dediği anlar ve yargı sürecinde yaşananlar anlatıldı.
İşte “Şeyhin Haremi” başlıklı bölümde anlatılanlar:
“Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı, Çalışkan ile dinî nikahlı eşleri Filiz Hacıbekiroğlu, Ebru Kara, Tülay Acuner, Şengül Genç ve Ümmuhan Itır ile adamı Sedat Aytaç’a ‘nitelikli cinsel saldırı, dinsel törenle evlenme, çocuğun soybağını değiştirme ve müstehcenlik’ suçlarından Aksaray Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı.
İlk duruşma, 4 Eylül 2013’te görüldü.”
“GÖZLERİM YÜZÜNDEN BAŞIMA GELMEYEN KALMADI”
“Çalışkan, duruşmada, kadınlarla zorla ilişkiye girmediğini ve evliliklerin isteğe bağlı gerçekleştiğini anlattı. Kendisini mehdi diye tanıtmadığını, ‘İlim adamıyım’ demediğini, dernek veya Kur’an kursu kurmadığını iddia etti. Rize ve Çorum’dan getirdiği çay ve pirinçlerin satışından elde edilen geliri bağışlamak dışında kurslarla bir bağının olmadığını öne sürdü. ‘Ben 1.200’e yakın öğrenci okuttum. İnsanlığa hizmet ettim. Bu vaziyette sizin karşınıza gelmem en büyük ayıptır, en büyük suçtur,’ dedi. Çalışkan’a göre başına ne geldiyse, gözlerinin güzelliğinden gelmişti:
Gözlerim yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Hapishaneye girdiğimde, gözlerimi çıkartmak için uğraştım. Ellerim kan oldu. Benim sohbetime gelen ve gelmeyen herkes ‘Bu gözler ne güzel, neden Allah’a bakmadı da insanlara baktı’ dedi.
Çalışkan’ın eşleri suçlamaları reddetti. Dilek T, Ayşe K. Ve Nazife A. Şikâyetini geri çekti. Tanık olarak çağrılan Kırşehirli üç kadın da… Çalışkan, özgürlüğüne kavuşacağını sanıyordu ki yedinci eşi Seher Barın, sahneye çıktı. ‘Beni bu ifade sonrası hem maddi, hem manevi olarak rahatsız edebilirler,’ dedi ve mahkemeye seslendi:
‘Mustafa Çalışkan’ın insanları kandırma yeteneği var. Ağır ceza mahkemesi heyetini bu konuda uyarıyorum. 16 yıldır bu şekilde süren düzenin nasıl devam ettiğini anlamış değilim. Parayı bizzat Çalışkan idare ederdi. Çalışkan’ın ağzından çıkacak bir sözle kendisini camdan atacak kişilerin olduğunu düşünüyorum. Bu şahıs hapishaneye girdikten sonra kendimizi çok rahat hissediyoruz.
KARAR: 57 YIL 10 AY HAPİS
Çorum’dan Hülya S., Saniye A., Selver D. Ve Nimet A. Da şikâyetçi oldu. Bu ifadelere rağmen Çalışkan, 11 Mart 2014’te suçun kapsam ve mahiyeti, delilin toplanmış olması ve tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak tahliye dildi.
Karar, 1 Nisan 2015’te çıktı.
Gerekçeli kararda, dinî duyguları istismar edilen mağdurların, Çalışkan’ın esiri haline geldiği ifade edildi:
Çalışkan’ın Suffe Derneği manevi hocası olarak tanındığı, cinsel ilişkiye girmek için dinî duygu ve düşünceleri kötüye kullandığı, manen yükselmek isteniyorsa kendisine teslim olunması gerektiğini söyleyerek vaatlerde bulunduğu, bu vaatlere kanan mağdurlar ile cinsel ilişkiye girdiği…
Dinî duyguları istismar edip hile kullanmak suretiyle iradeleri fesada uğrattığı, müştekilerin rızalarının olduğundan veya sanığın eylemlerine müştekilerin gösterdikleri rızanın hukuken geçerli olduğundan bahsedilemeyeceği…
Çalışkan’a cinsel istismar suçunu beş, soybağını değiştirme suçunu beş ve dinî nikah kıyma suçunu beş kez işlediği için toplam elli yedi yıl on ay hapis cezası verildi. Karara itiraz eden bir hakim, mağdurların üniversiteli olduğunu ve şikayetlerinin bulunmadığını belirtti.
YARGITAY BÖLÜNDÜ
Yargıtay 14. Ceza Dairesi, azınlıkta kalan hâkime hak verdi. Ayşe K.’nin şikâyetinin olmadığı, dört kadının cebir, tehdir veya rızaları dışında ilişkiye girdiklerine dair kanıt bulunmadığı için beraate karar verilmesi istendi. Bu kez de Yargıtay bölünmüştü. Beş hâkimden ikisi karşı çıkarak, rızanın hileyle elde edildiğini savundu:
Sanığın hileli dinî söylem ve telkinlerle mağdureleri aldattığı, irade özerkliklerini kısıtladığı ve rızalarını temin ettiği açıktır. Kullandığı yöntemlerin, doğru din kültürüne sahip, iyi eğitimli insanları kandırıcı vasıfta olmaması, mağdurelerin kandırıldığı gerçeğini değiştirmez. Mağdur ve eylem sayısı dikkate alındığında, hile kullanılmadan serbest irade ürünü rıza ile eylemin gerçekleştirilmesine olanak yoktur. Sanık, güven oluşturduktan sonra inancın gerekleri konusunda gerçek dışı beyanda bulunmuş, dinî inanç ve duyguları istismar ederek iradelerini fesada uğratmış, hile ile rızalarını temin etmiştir. Daha doğrusu direnme istek ve güçlerini yok edip itaate zorlamıştır. Bu nedenle mağdurelerin rızaları hukuken geçersiz olduğundan, sanığın fiillerini hukuka uygun hale getirmez.
FETÖ OPERASYONUYMUŞ
Dava, Yargıtay’da görüşülürken, yüksek mahkemeye Kırşehir’den bir dilekçe ulaştı. Çalışkan’ın birlikte olduğu Nazife A., şikâyetini geri çektiğini bildiriyordu. Nazife A.’ya göre soruşturmayı yürüten savcı, mahkeme başkanı ve davaya bakan hâkim Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden tutuklanmıştı. Demek ki FETÖ, Çalışkan’a tuzak kurmuştu!
Çalışkan ve kadın hocalarının bize zararı olmadı. Kurslarda ne taciz, ne sarkıntılık, ne cinsel saldırı yapıldı. Şimdi anlıyorum ki başsavcı, ağır ceza başkanı ve üye tutuklanmış. Bu kişilerin FETÖ/PDY mensubu olmaları ve hocamızın karşılık beklemeden kurslarda konuşması ve bu örgütten uzak durması nedeniyle Ashabı Suffa Vakfı’nın yok olması veya kendisine biat etmesini sağlamak için bu yapılmıştır. Biz hiçbir zaman ülkemize, devletimize ve reisimize ihanet etmedik. Karşısında saygıyla eğildik. Bizi yok etmek için hocamıza ceza verilmiştir. Reşit bir kadın olarak şikâyetim olmadığı halde beni mağdur gösterip verdikleri cezanın iptalini sizden diliyorum. Kalbi hürmetlerimin kabulünü arz ederim.
Halbuki Nazife A.’nın Çalışkan ile cinsel içerikli görüşmesi vardı. Nazife A. 28 Mart 2013’te Çalışkan’ı suçlayarak, ‘Allah rızası için hareket etmiyor,’ demişti.
Dava Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda karara bağlanmayı bekliyor.”