Saadet Partisi, eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve halen Ankara Milletvekili Fuat Oktay hakkında ortaya atılan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının tespiti ve kamu görevinde bulunduğu dönem içerisinde kendisinin ve birinci derece yakınlarının malvarlığının araştırılması amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesinin bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi için grup önerisi getirdi.
Saadet Partisi’nin grup önerisi, AK P ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önerinin gerekçesini açıklayan Saadet Partisi Grup Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, şunları söyledi:
“Grubumuz adına bir araştırma önergesi verdik, bu araştırma önergesinin cemaziyelevveline doğru gitmek istiyorum. Burada Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz Bey bizim yolsuzluklarla ilgili yapmış olduğumuz konuşmaya vermiş olduğu cevapta ‘Dünyada yolsuzluk vardır, Türkiye’de de yolsuzluklar vardır ama biz yolsuzlukla ciddi mücadele veriyoruz, o nedenle büyüyoruz ve o nedenle de kişi başına düşen gayrisafi milli hasılamız artıyor’ dedikten sonra Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı’na cevap vermek üzere kürsüye gelmiştim. Şöyle demiştim: ‘Dünyada’ demeyin, ‘dünyada’ derseniz, aklımıza Güney Afrika gelir, Afrika gelir, Güney Amerika gelir, bazı Orta Asya ülkeleri gelir ama yerleşik demokrasiden bahsedin ve Amerika’dan, Kanada’dan, Avustralya’dan, Avrupa Birliğinden, Benelüks ülkelerinden ve İskandinavya ülkelerinden, Japonya’dan, Avustralya’dan bahsedin’ demiştik. “Oralarda da yolsuzluk olur, olmaz değil ama olduğu zaman sistem uyarır, özür dilerler ve aynı zamanda istifa ederler ve yargı da yakalarına yapışır” dedik. Ve ben de bazı örnekler vermiştim burada, 17-25 Aralık dahil olmak üzere örnekler verdim ve ardından da bir yere gelince Sayın Fuat Oktay'la, sabık Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla ilgili de bazı iddialar var, inanmıyorum ama konuşmamı aynen okumak istiyorum: “Fuat Oktay Bey'le ilgili de bir iddia var. Ben olduğuna inanmıyorum. Ben Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı yapmış bir kişinin bu tür şeylerle ilgili zan altında bırakılmasını doğru bulmuyorum. Ne yapması lazım? Birinci derece akrabaları dahil olmak üzere ve eşinin de birinci derece akrabaları dahil olmak üzere mal varlığını açıklaması gerekiyor. Bunu açıklarsa eğer ve açıklar ve kamuoyunun huzuruna çıkarsa doğru bir iş yapmış olur’ demiştim. Ne var bunda, bir şey mi var? Çıkacak, diyecek ki: ‘Evet, bu iddialar var. Herkes hakkında iddialar olabilir ve bu iddialarla ilgili suç duyurusunda bulundum -aynen burada söylediği gibi- savcılığa suç duyurusunda bulundum. Mal varlığım da sadece Meclis Başkanlığı’nda değil, açıyorum ve açıklıyorum’ demesi lazım.
“BİZLER BURADA HEP BERABER TEMİZ SİYASET YAPMAK MECBURİYETİNDEYİZ"
Ben Selçuk Özdağ olarak mal varlığımı açıklamaya hazırım efendim. Aynı zamanda Sayın Fuat Oktay buraya çıktı ve konuşmasında aynen şöyle söyledi, dedi ki: ‘Siyaseten zerre kadar karşılığı olmayan kişiler…’ ve aynı zamanda ‘siyasetin hırsızları…’ Yani Cumhuriyet Halk Partisi’yle iş birliği yaptık ya biz, siyasetin hırsızları oluyoruz. Peki, HÜDA PAR’a niye bunu söylüyor, ayıp değil mi? Menfumu muhalifinden HÜDA PAR’a da aynısını söylemiş oluyor ki onlar öyle değiller. Aynı zamanda Yeniden Refahla ilgili, DSP’yle ilgili ve Büyük Birlik Partisiyle ilgili de aynı şeyi söylemiş oluyor. Siyasetçiler ağzından çıkanı kulağı duymuş olacak. İkinci olarak şunu söyledi: ‘Siyasette zerre kadar karşılığı olmayanlar…’ Ben de şimdi Fuat Oktay Bey’e bir çağrıda bulunuyorum: Bakın, Ankara demiyorum -benim kökenlerim Ankara- Manisa demiyorum, Muğla demiyorum -Muğla Milletvekiliyim, 3 dönem de Manisa Milletvekilliği yaptım- Yozgat'tan gelin beraberce bağımsız aday olalım. Çok da zamanımız var. Kimin zerre kadar karşılığı var, kimin Bozok Yaylası kadar karşılığı var, göreceğiz. Ben Bozok Yaylası’na çok uzağım, kendisi oralı. O nedenle diyorum ki ben burada: Siyasetçiler burada konuşmalarını yaparken dikkatli olmak zorundadırlar. Ben Cumhurbaşkanlığı makamına zarar gelmesin diyerek “İnanmıyorum” diyorum ve ardından da şunu söylüyor kendisi, diyor ki: ‘Tescilli bir FETÖ’cünün…’ Söylemiş olduğu ‘tescilli FETÖ'cü…’ Peki, şimdi söylemez miyim o zaman, geçmişte tescilli, terörist olanların gizli tanıklığı üzerinden Genelkurmay Başkanları nasıl tutuklandı Türkiye'de? Niye onları kale aldınız da şimdi bunları kale almıyorsunuz? Ben oradan da duymamıştım, sadece sosyal medyadan görmüştüm İngilizce ve Türkçe olarak, dedim ki: ‘Burada böyle iddialar var. Bu iddialar hiç kimseye yapışmasın, gelin, beraberce açıklayalım’ diyerek bunları söylemiştim. Bizler burada hep beraber temiz siyaset yapmak mecburiyetindeyiz.
“TÜRKİYE’NİN ÇOK CİDDİ ŞEKİLDE TEMİZ ELLER OPERASYONUNA İHTİYACI VAR”
Türkiye’nin çok ciddi şekilde temiz eller operasyonuna ihtiyacı var, her zaman söylüyorum, Türkiye'de tuz kokmuş vaziyette. Geçenlerde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapmış olduğu ihaleleri bu kürsüden de dile getirmiştim, biliyorsunuz. Allah aşkına, nerede yolsuzluk varsa, hırsızlık varsa, bunun dedikodusu varsa CİMER’i niye kurdunuz, niye AKİM’i kurdunuz? Şundan dolayı kurdunuz: Vatandaşlar buraya şikayetlerini dile getirsin, aynı zamanda da görmüş olduğu problemleri dile getirsin, aynı zamanda yolsuzlukları, hırsızlıkları, keyfilikleri dile getirsin, biz de görevimizi yapalım diyerek CİMER’i kurdunuz veya AKİM’i kurdunuz, AK Parti İletişim Merkezi’ni kurmuş oldunuz. Şimdi, aynı şekilde ben de diyorum ki buradan: Hep beraber, hep birlikte mal varlıklarımızı sadece Meclis Başkanlığı’na vermeyelim, açalım bu malvarlıklarını, kimin hakkında ne iddia varsa gelelim bu kürsülere, bu basın toplantılarına ve burada diyelim ki: “Bizim mal varlığımız budur ve de veremeyeceğimiz hiçbir hesap yoktur, eğer varsa da gereği yapılsın” diyerek bunları dile getirmemiz gerekmektedir. Onun için sözlerimi şöyle toparlamak istiyorum: Şimdi, bu grup önerimize, araştırma önergemize bütün milletvekillerinin “evet” oyu vermesini bekliyorum. Ve hep beraber, hep birlikte Türkiye’de hiçbir yerde yolsuzluk olmasın, hiçbir yerde hukuksuzluk olmasın, hiçbir yerde keyfîlik olmasın ve de İtalya bunu yaptı da biz niye yapmayalım? Neden Türkiye’yi bu dedikodularla meşgul edelim? Kimin nerede bir yanlışı varsa, kimin nerede bir hatası varsa, hukuksuzluğu varsa bunun hakkında gereğini yapmak hepimizin boynumuzun borcudur. Gelin, bunu yapalım, yapmak mecburiyetindeyiz. Niye davetiyeli ihaleler oluyor diye soralım ve aynı zamanda da şunu söyleyelim: Niye Türkiye’de istismarlar, niye nepotizm -akraba kayırmacılığı- niye mülakatlar vardır diye dile getirelim. Türkiye’nin imkanlarını 85 milyona taksim edelim. Bir yandan eğitimde fırsat eşitliğini bir diğer yandan gelirde, gelir dağılımında adaleti sağlayalım ve de bunu yapabilirsek Türkiye’de gelecek kuşaklar bizleri hayırla yâd ederler, yapamazsak eğer bizlere pek de güzel şeyler söylemezler diye düşünüyorum. Bu duygularla Meclis araştırma önergemize evet oyu vermenizi bekliyoruz”
“ÜLKEMİZ YİRMİ İKİ YILDIR KARA PARA SORUNUNA NE YAZIK Kİ ‘PARANIN KARASI, KİRLİSİ OLMAZ; PARA PARADIR’ DİYE YAKLAŞAN BİR İKTİDAR TARAFINDAN YÖNETİLMEKTEDİR”
Saadet Grubunun önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, şöyle konuştu:
“Ülkemiz yirmi iki yıldır kara para sorununa ne yazık ki ‘Paranın karası, kirlisi olmaz; para paradır’ diye yaklaşan bir iktidar tarafından yönetilmektedir. Akla, mantığa ve vicdana aykırı bu davranış, bu anlayış yirmi iki yılın sonunda ülkemizin kara para üssüne dönüşmesine sebep olmuştur. AK Parti iktidarı sayesinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı satılır hale geldi. Nereden geldiği, nasıl elde edildiği sorulmadan yatırım yaparsanız cebinize rahatlıkla Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu ve kimliğini koyabiliyorsunuz. Uluslararası suç baronları, suç örgütü liderleri neden Türkiye Cumhuriyeti pasaportu ve kimliği almak istiyor? Ülkemiz bu insanlar için adeta bir cennet, tespit edilip yakalansalar dahi iade edilmeleri zorlaştırılıyor. Bu durum da suç örgütlerine açık bir davet oluyor. Peki, bu kişiler nasıl vatandaş oluyor, bu kişileri vatandaş yapan bir çete var mı veya bu çete kimlerden oluşuyor, bu çetenin arkasında kimler var ki suçlulara vatandaşlık verebilecek kadar güçlü? İşte, asıl sorulması gereken sorular bunlar. AK Parti’nin iktidar olduğu ülkemizde bu sorulara bir cevap var mı, bu sorularla ilgili bir soruşturma açılacak mı? Bu, şimdilik pek mümkün görünmüyor. Bir yandan da şu var: Uluslararası kanun dışı kişiler sadece kolay vatandaşlık alabildikleri için mi Türkiye’ye geliyorlar? Yanı sıra kara paranın çok kolay dolaştığını da biliyorlar. Varlık barışlarıyla Türkiye’ye oluk oluk kara para geliyor, bu kara para kolay olarak ülkemizde aklanabiliyor. Maalesef ki Türkiye’nin önemli sorunlarından biri siyasal yolsuzluk. Neyin siyasal yolsuzluk oluşturduğu konusunda tam bir uzlaşı yok. Bir eylemi siyasal yolsuzluk olarak nitelendirmek için siyasetçilerin takdir yetkisini kişisel çıkar sağlama gayesiyle, yasaları da ihlal ederek görevini kötüye kullandığının ortaya konulması gerekir. Bu, kolay bir şey değil. Zira hem eylemdeki kişiler kişisel çıkar saikini hem de bu yetkinin ne zaman kötüye kullanıldığının gösterilmesi oldukça zordur. Yetkinin kötüye kullanılmasıyla yerinde ve zamanında kullanılmaması arasındaki çizgi bulanık ve belirsizdir. Günümüz Türkiyesinde siyasetin önemli bir zenginleşme araçlarından biri olduğuna, siyasetin özünün siyasi iktidarın getirdiği rant aramaya indirgendiğine ilişkin yaygın bir kanaat vardır. Yıllardır süren siyasi yolsuzluk iddiaları siyasetçileri ve yakınlarının görülmemiş bir şekilde zenginleşmesi, siyaseti sadece parası veya paraya çevrilecek kaynakları olan insanlarca yapılacağı görüşü hakim olmuştur ve gün geçtikçe bu görüş daha da kuvvetlenmektedir. Bu da siyasetçilere duyulan güveni zedelemektedir. Bir siyasetçiyi suçlamak için çok baskın bir kamuoyu oluşması, hakkındaki belgelerin net ve sağlam olması gerekmektedir. Çünkü bu işler tek bir kişiyle yapılmaz. “Bunun altı nerede, üstü nerede” demek de lazımdır. Haz almasak da şahsi kin duygularıyla birilerini suçlamak, zan altında bırakmak aynı zamanda kişilerin vebalini almak anlamına gelir, bu da bir siyasetçinin yapacağı en son iş olmalıdır. Türk milletinin geleneğinde ve İslam anlayışında beytülmala el uzatmak yoktur, kim ki el uzatıyorsa onun da Allah belasını versin.
“KAMU İDARESİNİN GÜVENİLİRLİĞİNE VE İŞLEYİŞİNE DAİR SUÇLAR 2021 YILINDA 156.110 İKEN BUNLARIN 80.451’İ TAKİPSİZLİKLE SONUÇLANMIŞ”
Öneri üzerine DEM Parti Grubu adına Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, şunları söyledi:
“Esasında yolsuzluk, hak, hukuk ve adaletle ilgili çok beyanda bulunuldu bu kürsüde, ben de birkaç şeyden bahsetmek istiyorum. Ülkenin dünyada bulunduğu yer yani Türkiye’nin dünyadaki durumuna ilişkin birkaç uluslararası veri üzerinden gideceğim. Hukukun üstünlüğünü ilerletmek için dünya çapında çalışan ve bu misyonla belirlenen uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olduğundan ülkelerin uygulamadaki hukuk üstünlüğüne ne ölçüde bağlılığı olduğunu gösteren, nicel bir değerlendirme aracı olan Dünya Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ni üretir. Bu kuruluşun Hukukun Üstünlüğü Endeksi 2023 verilerine göre Türkiye binde 41’le 142 ülke arasında 117’nci sırada yer almaktadır. Yine, bu listede, Türkiye, Gine, Honduras ve Nijerya gibi ülkelerle aynı indekse sahipken Angola, Madagaskar, Zambiya ve Kenya gibi ülkelerin ise gerisinde yer almaktadır. Daha üç beş gün önce Adalet Bakanı bu hususların gerçeği yansıtmadığını, ülkemizin Angola’nın çok daha üstünde olduğunu söylüyor ama asıl sorması gereken soruyu sormuyor: Türkiye’deki hukuk sistemini neden Angola’yla eşitlediniz, Angola’nın gerisine getirdik? Bu hususta herhangi bir beyanda veya ifadede bulunmuyor. Dolayısıyla, aslında, irdelenmesi gereken nokta bu: Türkiye hukuk sistemi neden bu aşamada? Yine, Türkiye, Küresel Organize Suçlar Endeksi 2023 verilerine göre 178 ülke arasında 15’inci sırada. Bu listede ise Türkiye Panama, Libya, Uganda gibi ülkelerden daha kötü durumdadır. Bir araştırma kuruluşu olan Cato İnsani Özgürlük Endeksi 2023 verilerine göre, 165 ülke arasında yine Türkiye 128’inci sırada yer almaktadır. Rüşvet, görevi kötüye kullanma, zimmet, nüfuz ticaretinin de aralarında olduğu 14 farklı suçu barındıran kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine dair suçlar 2021 yılında 156.110 iken bunların 80.451’i takipsizlikle sonuçlanmış. Dolayısıyla yargı eliyle bir rüşvet, yolsuzluk ve kayırmacılığın üstü kapatılıyor. Peki, şimdi sormak gerekiyor: Yargı neden çekingen davranıyor, neden hareket etmiyor? Acaba şüphelilerin politik bağlantıları noktasında bir etken mi var? Bildiğiniz gibi, bu ülkede bazı suçluların bazı bakanlarla fotoğrafları veya siyasi geçmişleri söz konusu oluyor. Dolayısıyla bu da ülkede hukuk sisteminin bir yargı kıskacında olduğunu, devlet aklı kıskacında olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Öyleyse bu husus yargının tamamen siyasal iktidar ve yürütme gücünden bağımsız olması gerektiğini göstermektedir ki en önemli ihtiyacımız adaletin sağlanması ve elbette bu mevzuların üzerine kararlılıkla gidilmesi gereken bir sistemin kurulması ve bu sistem, siyasi bağlantılardan ve adalet mekanizmasının tarafsızlaşmasından geçmektedir. Dolayısıyla Adalet Bakanlığına önerimiz, Türkiye'nin Angola gibi ülkelerin gerisinde olmasında neden bu hale geldiğini araştırması ve bu konuda araştırmalar yaparak hakim, savcı atamalarından başlamak üzere adalete bir mekanizma getirmesini, adaletli bir mekanizma getirmesini söylüyoruz"
“BU UMURSAMAMA HALİ SİZİN İÇİN DE MEMLEKET İÇİN DE HİÇ İYİ DEĞİL”
CHP Grubu adına Ankara Milletvekili Umut Akdoğan, öneri üzerine şöyle konuştu:
“İktidar partisinin bir milletvekili, eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı hakkında bir ithamda bulunuluyor, bir yolsuzluk iddiası var; bununla ilgili bir soru önergesi verilmiş. Bakıyorum, iktidar partisi sırasındaki milletvekillerinin zerrece umurunda değil yani “Ne diyorlar” diye dinlemiyorlar bile. Bu umursamama hali sizin için de memleket için de hiç iyi değil. Bizim için de şöyle bir şey var: Çıkıyoruz, yolsuzlukla ilgili konuşacağız, sizin bu umursamazlık haliniz bizi dindirmiyor, aksine fakirin fukaranın, garibin gurebanın hakkını savunmak konusunda daha da perçinleniyoruz. Yolsuzluk Algı Endeksi diye bir araştırma var biliyorsunuz. Bakın, bu gördüğünüz endekste konu yolsuzluk olunca biz Gambiya’yla, Endonezya’yla, Zambiya’yla, Laos’la, Cibuti’yle, Gabon’la, Paraguay’la aynı ligdeyiz ama konu sizin yönetiminizde sizin iş tutma biçiminize gelince 36 dolar milyarderimiz var, bu dolar milyarderimizle Japonya’yla, İngiltere’yle, İsveç’le, Fransa’yla, İtalya’yla aynı ligdeyiz. Ya, hepimiz bu ülkenin milletvekilleriyiz. Neden bizim 36 dolar milyarderimiz var? Biz, mesele dolar milyarderleri olunca bu ligde oluyoruz da mesele yolsuzluk olunca Gambiya’yla, Zambiya’yla aynı lige niye düşüyoruz diye hiç düşünmüyor musunuz, hiç vicdan etmiyor musunuz, hiç merhamet etmiyor musunuz? Bakın, değerli milletvekilleri, bugün görülmesin diye basını, yarın hesabı sorulmasın diye yargıyı ele geçirme çabanız her gün devam ediyor; aman olur da bir iki basın kuruluşu bunları verir diye RTÜK sopasını kafalarında sallandırıyorsunuz. “Çalıyor ama yapıyor” lafı sizlerle yerleşti, “Çalmıyor ama yapabiliyor. lafı da bizimle yerleşti. Bundan hiç sıkılmıyor musunuz, bundan hiç ar etmiyor musunuz, bundan hiç utanmıyor musunuz? Belediye başkanlarınızın bazıları öyle tadını kaçıyor ki görevden alıyorsunuz ama iş yargılamaya gelince kılınızı kıpırdatmıyorsunuz. Bizim Ankara’nın bir belediye başkanı vardı, bunu görevden aldınız ama yargılamaya gelince durdunuz. Sayın Başkanım, bakın, size başka bir örnek söyleyeyim. Bergama’daki mevcut Belediye Başkanınız Hakan Koştu. Bu da kız kardeşinin sosyal medya iletisi. Bergama Belediye Başkanınızın kız kardeşi diyor ki: “Benim abim hırsızlık yaptı. Bergama’da, İstanbul’da, Almanya’da villalar aldı, Belediye Başkanı olduğunda benim abim kirada oturuyordu.” Abisi diyor ki: “Aynı siyasal görüşten değiliz, ondan yapıyor.” Kardeşi yine diyor ki: “Ben Cumhur İttifakı’nın adayı Hamza Dağ’a oy vereceğim ama benim abim hırsız.” Ya, bunun üstüne gitmiyorsunuz, görmüyorsunuz; Allah aşkınıza, Bergama gibi bir yerde Belediye Başkanının veya hakkında bu iddia olan kişinin kardeşi bağırıyor, bunu bile görmüyorsunuz. Gözlerinizi açmanızı, kulaklarınızı açmanızı bir kez daha istirham ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum"