Özbek, göğsüne isabet eden saçmalarla yere yığılırken, silah sesini duyan komşuların ihbarı üzerine eve polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Hakan Özbek'in yaşamını yitirdiği belirlenirken, genç kadın gözaltına alındı. Yakınlarına, "Ben öldürmeseydim o beni öldürecekti" dediği öğrenilen ve polisteki sorgusunda öldürme amaçlı ateş etmediğini söyleyen Fikriye Özbek, sevk edildiği adliyede, tutuklandı.
'VÜCUDUMDA SİGARA SÖNDÜRDÜ'
Fikriye Özbek'in, ifadesine ulaşıldı. Eşi Hakan Özbek'in alkol bağımlısı olduğunu, zaman zaman da uyuşturucu hap kullandığını anlatan Fikriye Özbek, ifadesinde, "Eşim beni sık sık tekme tokatlarla hatta kemer ile döverdi. 2017 yılı içerisinde eşim beni kıskandığı gerekçesiyle dövdü ve içtiği sigarayı sol kolumun omuza yakın bölgesi ile dirsek altına bastı. Sigara bastığı yerlerin izleri halen belli. Beni evden çıkarmadığı ve korktuğum için hastaneye gidemedim. Bu olaydan sonra eşim yağma olayına karıştığı için cezaevine girdi, Covid-19 sebebiyle cezaevinden nisan ayında tahliye oldu" dedi.
'ÇOK GÜZEL OLMUŞSUN, YÜZÜNÜ YAKACAĞIM'
Olaydan 15 gün önce eşinin alkollüyken kendisini darbettiğini ve komşuları tarafından kurtarıldığını anlatan 2 çocuk annesi, şunları kaydetti:
"30 Ağustos günü 2 çocuğumuzun sünnet düğününü yaptık. Bu düğünde elbise giymiştim. Eşim arkadaşlarıyla düğün boyunca alkol almıştı. Düğün bitip, herkes dağıldıktan sonra evimize geçip uyuduk. Gece saatlerinde yatağımda uyuduğum sırada eşim ayağıma tekme atarak beni uyandırdı ve bana 'kalk bana yemek hazırla' dedi. Ben de kalktım mutfakta eşime yemek hazırlamaya başladım. Bu sırada eşim bana, 'Düğünde elbise giymiştin, çok güzel olmuştun, sana kimler bakmıştır, ... gibi giyinmişsin' dedi. Ardından mutfakta bir sandalyeye oturttu ve kendi atletini yırtarak, beni sandalyeye bağladı. Ağzımı da aynı atletin parçasıyla kapattı. Daha sonra 'Senin yüzünü yakacağım, kimse sana artık bakamayacak' dedi. Ardından ocağın üzerine bir tava koyup, tavaya da yağ döktü ve ocağı yaktı. Bu sırada çok korkmuştum. Nefes alamamaya başladım. Bunun üzerine ağzımdaki bezi çözdü. Ellerimi de ben çözdüm."
'HADİ BENİ VUR'
Olay gecesi saat 01.30 sıralarında ise alkollü olduğunu belirttiği eşinin tüfeği kendisine doğrulttuktan sonra 'Şimdi senin ayağına sıkacağım' dediğini, korkuyla sandalyenin arkasına saklandığını ifade eden Fikriye Özbek, "Ben sandalyenin arkasına saklanınca, 'Burada değil seni annenlerin önünde kafana sıkıp, öldüreceğim' dedi. Saçımdan tutup, beni duvara sıkıştırıp elinde bulunan tüfeği elime zorla tutuşturdu. Tüfeği almamaya çalışsam da 'Tutacaksın' deyip, eliyle kafamı sert bir şekilde duvara yasladı. Bu sırada tüfeği elime tutuşturdu. 'Ben ölmek istiyorum, hadi beni vur, ben cezaevinde yattım, sen de yat da gör' diyerek, tüfeğin namlusunu önce kendi alnına dayadı.
Tüfeğin namlusunu zorla çektim. Ancak zorla tüfeğin namlusunu havaya kaldırıp, 'Tüfeği bu şekilde bana tut, ben bu tüfeğin her şeyini biliyorum. Çocuklarımın ölüsünü öpeyim ki, bu tüfeği tek bir hareketle patlatırım' dedi. Ben eşim ile duvar arasındaydım. Aramızda bir metre mesafe yoktu. Eşim gözü dönmüş bir şekilde hakaretler ederken, tüfeğin namlusuna bir defa vurdu. Eşimin benimle dalga geçtiğini düşündüm. Ancak ne yapmaya çalıştığını anlamadım. Yine sol eliyle tüfeğin namlusuna ikinci kez vurdu. Ardından 'hadi lan' deyip, namlusuna üçüncü kez vurunca tüfek birden ateş aldı. Eşim göğsünün sol tarafından yaralandı. Tüfek patladığı sırada benim elimdeydi. Ancak elim tetikte değildi" diye konuştu.
AİLE İÇİ ŞİDDET HATTI'NI ARAMIŞ
Daha önce yaşadığı darp olaylarından birinde 183 Aile İçi Şiddet Hattı'nı aradığını anlatan Özbek, "Görevlilere 'eşimden sürekli şiddet gördüğümü, korktuğumu ne yapmam gerektiğini' sordum. Onlar da bana 'Korkarak bir şey elde edemezsin' dediler. Bu sırada eşim telefonu aldı ve hattaki kadın görevli ile tartıştı. Daha sonra bana geri verdi. Telefondaki görevli, eşimin yanımda ve zor durumda olduğumu anlayınca 'Sana polis göndereceğim, istiyorsan 'evet de' dedi. Ben de 'evet' dedim ve telefonu kapattık. Eşim polislerin geldiğini anlamış olmalı ki bana 'Polisler gelir de onlarla gidersen, bir daha bu eve gelemezsin, ailene zarar veririm' dedi. Polisler geldi. Eşimin söylemlerinden korktuğum için 'Şikayetçi değilim' dedim. Bunun üzerine polisler evimizden ayrıldılar" dedi.
'CİNAYET ŞÜPHESİ ÇEKMEYE ÇALIŞILMIŞ BİR İNTİHAR'
Fikriye Özbek'in avukatı Sevil Aracı Bek ise müvekkilinin vücudunda hala darp izleri olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Zaten dört yıl cezaevinde kalmış. Tahliyeden sonra psikolojisi de epeyce bozukmuş, sürekli ağır şiddet uyguluyormuş. Sebepsiz, gereksiz kıskançlıklar... Hafifletici sebebin ötesinde aslında Fikriye'nin olaya dahiliyeti bile yok. Zorla eline tutuşturulan bir silah var. Kendisinin onu öldürme gibi bir niyeti, arzusu, fiili yok. Tamamen adamın yaptığı baskı üzerine kendi eline tutuşturulan tüfeğin patlamasıyla gerçekleşmiş bir olay var. Aslında bu bir intihar. 'Biraz cinayet şüphesi çekmeye çalışılmış bir intihar' diye düşünüyoruz. Biz eğer bunu ispatlayabilirsek Fikriye'nin zaten hiç ceza almaması lazım. Bu ispatlanamasa dahi, onun yıllardır gördüğü eziyetler ve şiddet, bu olayların sonucunda kendi canını kurtarma kaygısıyla hareket etmesi bile meşru müdafaa kapsamında ele alınması gerekir. Tetiği o çekmiş olsa bile meşru müdafaadır diye düşünüyoruz. Biz ceza almaması gerektiğini düşünüyoruz" şeklinde konuştu.