"Dersim'in küçük ozanı" olarak tanındığı 1979 yılının Eylül ayında, Almanya’da yaşayan ailesinin yanına yerleşen Sanatçı Ferhat Tunç, 12 Eylül Darbesi nedeniyle ülkeye ancak Ağustos 1985'te dönebildi. Tunç, ülkeye döndükten sonra ilk olarak doğduğu ve çocukluğunun geçtiği köyüne gitti ve burada bir konser verdi. Köyde tesadüfen Almanya’dan yıllık izin için gelen amcasının oğlunun kamerasıyla çekilmiş konser görüntülerine ise bu yıl ulaştı. Sanatçı, VHS kasetten dijital ortama aktarılarak iyileştirilen 47 dakikalık konser kaydının öyküsünü yazarak kendi YouTube sayfasında paylaşıma açtı.
Sanatçı Ferhat Tunç, "ilk konser hikâyesi"ni anlattığı yazı da kaleme aldı.
Tunç'un yazısı şöyle:
“ÇOCUKLUĞUMUN KÖYÜNDE İLK KONSERİM (Ağustos-1985)
Korkunun hüküm sürdüğü ve zulümden kalan günlerin yaşandığı bir zamandı. Yıllar önce terk ettiğim o topraklara dönmenin heyecanıyla doluydum. Yıllar sonra Almanya’dan İstanbul ve oradan iki günlük otobüs yolculuğunun ardından Erzincan’a varmıştım. Erzincan’ı, Dersim'e en yakın kentlerden biri olmasına rağmen ilk kez görüyordum. Çocukluk yıllarımda Pülümür’e kadar gitsek de ötesine varmayı aklımıza getirmezdik. Bir öğle vakti Erzincan otobüs garına giderek bindiğim ‘Tunceliler’ adlı araçla Dersim'e hareket etmiştim. 1979’un Eylül ayında henüz 16 yaşındayken ayrıldığım Dersim'e, çocukluğumun kentine altı yıl sonra dönüyordum. Pülümür Vadisi'ndeki yolculuğum, anılarımı düşünerek geçirdiğim bir yolculuk oldu. Bu kentte bıraktığım hayatım, bir film şeridi gibi aktı gözlerimden.
FAŞİZM, İNSANSIZ VE RUHSUZ KENT
Dersim'e vardığımda gün akşama dönmüştü, ‘Palavra Meydanı’ olarak bildiğim o caddede az sayıda insan vardı. Ne çok anım vardı bu meydana dair. Çığlık çığlığa bağırarak sattığım dergiler geldi aklıma. Örgütlerin bağıra çağıra, kıran kırana yaptığı tartışmalar canlandı gözlerimde. 1979'un sonbaharında ayrıldığımda geride kalan arkadaşlarımı, yoldaşlarımı aradı gözlerim. Birçoğunun hayatta olmadığını biliyordum. Hüzünle karışık derin bir acı hissettim. 12 Eylül faşizmi, bu kentin sevinciyle birlikte gelecek umudunu da etkilemişti. Dersim'in insansız ve ruhsuz bir kente dönüştürüldüğünü görmek acı verdi.
Kentte kalmaktansa bir taksiyle köyüme, çocukluk yıllarımı bıraktığım köyüme gitmeliydim. Dedem, nenem, amcalarım ve kuzenlerimi görmeli ve onlarla kucaklaşmalıydım. Öyle de yaptım ve ilk konuştuğum taksi ile yola çıktık. Bir saatlik bir yolculuğun ardından köye varmıştık. Köyde büyük bir şaşkınlık ve gözyaşları içinde buldum kendimi. Bağırtılar içinde dedem ve ninem karşıladı beni. Ellerini öptüm.Yıllar sonra bağırlarına bastılar beni.
İLK KONSERİME HAZIRDIM
Akşamın karanlığıyla birlikte büyük bir kalabalığın içinde buldum kendimi. Bütün akrabalarımla kucaklaşarak hasret giderdik. Akrabalarım benim Almanya’dan ayrılmış olduğumu biliyordu ancak köye geleceğimden haberdar değillerdi. Onlar için büyük bir sürprizdi. Dedem ve nenem ilerlemiş yaşlarına rağmen sağlıklı ve ayaktaydılar. Almanya’dan yıllık izini geçirmek için amcamın oğlu İsmail, çocuklarıyla birlikte köydeydi.
Benden önce köye Almanya’da yaptığım albüm çoktan ulaşmış ve her evde şarkılarım dinleniyordu. Dedemin ve nenemin arzusunu yıllar sonra yerine getirmenin heyecanıyla doluydum. Bir akşam üzeri amcam Bekir’in evinin önünde ilk konserimi vermeye hazırdım. Amcam Bekir’in evi, köyümüzün en güzel konaklarından biri olarak bilinirdi. Sekiz çocuklu aile olarak bu evde mutlu bir hayatları vardı.
Bekir amcamın evinin önünde dedem, nenem ve amcalarım kürsülerde, evin taştan merdivenlerinde ise kadın ve çocuklar yerlerini çoktan almıştı. Almanya’dan sonra Türkiye’de ilk konserim olacaktı ve amcaoğlu İsmail kamerasını hazırlamış, kayıt altına alacaktı. Bütün bu hazırlıkları gölgeleyen bir endişeye o an tanıklık edecektim. Amcam Bekir’in eşi hareket halinde, bu hazırlığın asker baskınına uğramasından korkuyordu. Köpeklerin havlamaları eşliğinde türkülerimi söylemeye başladım.
Bir saat kadar süren bu konserin kayıtlarına, ülkeden ayrılıp yeniden gittiğim Almanya’da bir kaç ay önce ulaştım. Farklı kasetlerden yine VHS kasete aktarılmış olan bu görüntüler, kısmen bozulmuş olsa da benim için çok kıymetliydi. VHS kasetlerden dijital ortama aktarılan bu görüntüler, birçok videomun hazırlanmasında imzası olan Ahmet Karaağaç tarafından iyileştirildi ve yine sesler, Hasan Karakılıç’ın stüdyo ortamında günlerce süren çalışmalar sonucu dinlenebilir hale getirildi.
1985 yılında çocukluğumu bıraktığım o köyde gerçekleşmiş bu konserin kayıtlarını, doğum günüm olan bugün sizinle paylaşmaktan büyük bir onur duyuyorum. Amcaoğlu İsmail’e bu kayıtlar için teşekkür ediyorum. Bu vesileyle hayatta olmayan dedem, nenem, amcalarım ve eşlerini büyük bir minnetle, saygıyla anıyorum.