Habertürk yazarı Fatih Altaylı, bugünkü köşe yazısında, geçtiğimiz aylarda görücüye çıkan yerli otomobile ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Yerli otomobil hakkında yazdıklarına yönelik yapılan yorumları 'cehalet' dolu diye niteleyen Altaylı, "Konuyu aklı başında insanlara anlatmaya çalışmakta fayda var." diyerek 'yerli' otomobilin nasıl olması gerektiğini sıraladı.
Yerli otomoboili "palavra" olarak değerlendiren Altaylı "Kandırılıyoruz" dedi.
İşte Altaylı'nın yazısının ilgili bölümü:
Yerli otomobil “palavrası” üzerine yazdıklarıma yapılan yorumları okuyorum sağda solda.
Gülmüyorum.
Cehalet dolu yorumlar.
Dünyadan habersiz goygoycuların yazdıkları.
Ciddiye almam mümkün değil.
Ama konuyu “aklı başında” insanlara anlatmaya çalışmakta fayda var.
Şimdi hemen birkaç soru sorayım:
- Mercedes hangi ülkenin markasıdır?
- Çok cahil olmayan herkesin anında yanıt verebileceği gibi Almanya’nın 100 küsur yıllık markasıdır.
- Peki bir Alman vatandaşı için Mercedes “Yerli ve Milli” bir marka mıdır?
- Kesinlikle evet. Bir Alman, Mercedes markası için bunu çok rahat söyleyebilir.
- Peki Mercedes’in üretimi Almanya’da mıdır?
- Bazılarının evet. Bazıların hayır. Mesela çok beğenilen G serisi Avusturya’da üretilir. SUV modellerinin neredeyse tamamına yakını ise ABD’deki fabrikada. Mercedes’in farklı farklı ülkelerde üretim tesisleri vardır. Kamyonlarının önemli bir bölümü ve otobüsleri ise Türkiye’de üretilir mesela.
- Mercedes markası tüm parçalarını kendi mi üretir?
- Hayır. Mesela Mercedes’in küçük motorlarının bir bölümünü Mercedes, Renault’dan satın alır. Ama aslında o motorları Renault için üreten de Japon Nissan’dır. Keza Mercedes’in kamyoneti olan X serisi araçlar Nissan’dan alınan platform üzerinde yapılmıştır ilk olarak.
- FİAT bir İtalyan otomobili midir?
- Evet. Zaten adı Fabrrica İtaliano Automobili Torino’dan gelir. Yani Torino İtalyan Otomobilleri Fabrikası.
- Neredeyse yarım asırdır Türkiye’de üretilen FİAT’lar ne otomobilidir peki?
- Türkiye’de üretilmiş İtalyan otomobilleridir elbette. Aynen Ford için Türkiye’de dizayn edilen, tüm mühendisliği Türkiye’de yapılan kimi Ford modellerinin aslında Amerikan otomobili olduğu gibi
Şimdi bazılarınız diyecek ki, “Ne alaka sen ne anlatıyorsun”.
Anlatmaya çalıştığım şu.
TOGG’un bize anlatması gereken öykü bu.
Bize otomobil yapmaktan söz etmesinler.
Bu ülkede zaten otomobil yapılıyor.
Bu ülkede eksik olan otomobil yapma becerisi değil.
Yerli bir markamızın olmaması, mülkiyeti bir Türk firmasına ait bir dizaynımızın olmaması gibi meseleler.
Yani bize İtalya’dan alınan bir model göstermek veya gösterememek önemli değil.
Önemli olan “Markamız var mı”, “Bu marka için nasıl bir tanıtım ve pazarlama faaliyeti düşünülecek”, “Bu markayı önce Türkiye’de sonra yurt dışında nasıl tanıtıp, nasıl pazarlayacağız”, “Marka vaatleri ne olacak”, “Pazarda nasıl ayrışacak, nasıl bir markalaşma politikası izleyecek?”
Bunların hiçbirinin yanıtı yok.
Ama şunu açık açık söyleyeyim.
Türkiye’nin şu anda 1 milyon metrekare arazi üzerine kurulacak bir otomobil fabrikasına ihtiyacı yok.
İhtiyaç olan şey marka, marka, marka.
Bize bununla ilgili söylenen hiçbir şey yok.
3 yıllık, 5 yıllık, 10 yıllık, 20 yıllık perspektifler yok.
Sonra ben “Kandırılıyoruz” deyince kızıyor bazıları.
Ben de diyorum ki, “1 milyon metrekare arazi ve devletten alınacak milyarlarca dolar ile otomotiv devi olunmaz, marka olunmaz”.
Ben söylesem de kandırılıyorsunuz, ben sussam da!