Karamollaoğlu, partisinin Balgat’taki eğitim merkezinde düzenlediği basın toplantısında konuştu. Muharrem ayına ve 11 Eylül saldırılarına değinen Karamollaoğlu, Orta Doğu’nun yaşadıklarını Suriye, Filistin, Libya ve Yemen örnekleriyle anlattı.
Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’deki ortak devriyesini eleştiren Karamollaoğlu, “Ne yazık ki şehit kanları ile sulanmış bayrağımız ile işgallerin ve katliamların simgesi haline gelen ABD bayrağı yan yana geliyor” dedi.
Saadet Genel Başkanı basın toplantısında şunları söyledi:
CANAN KAFTANCIOĞLU ELEŞTİRİSİ
Biz ne bu anlayışı doğru buluruz ne de 7 yıl önce atılan tweet’ler sebebiyle bir il başkanına ceza verilmesini doğru buluruz. Bir tweet atıyorsunuz cezası 7 yıl sonra kesiliyor. Eğer suç unsuru varsa, neden o zaman yargıya intikal ettirilmedi de 7 yıl beklenildi? Eğer 7 yıl önce atılan tweet’ler ortaya dökülecekse, birilerinin insan içine çıkacak yüzü kalmaz.
12 EYLÜL DARBESİ
12 Eylül askeri darbesinin 39. yıl dönümüdür. 12 Eylül askeri darbesi ile alakalı burada bazı hususlara değinmek istiyorum. Demokrasimize vurulmuş bu ağır darbe, ne yazık ki onlarca insanın hayatını karartmıştır. O dönemin muktedirleri tarafsızlıklarını tescil basında, “bir sağdan bir soldan astık” demişlerdi. Anayasayı ve hukuki kuralları istedikleri gibi değiştirip, kullanmışlardı. Kanunlarla oynayabilirsiniz ama kanunlar her zaman adaletin tescili manasına gelmez. Hatta seçimlerde sandıktan en yüksek oy oranı ile zaferle çıktılar. Anayasa yüzde 90’nın üzerinde tasvip görmüştü. Ama o anayasanın bugün elle tutulur yanı kalmadı, delik deşik yapıldı. Herkes itiraf ediyor ki yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Evet geçmişte sandıklardan zaferle çıktılar, en yüksek oy oranına ulaştılar, fakat tarih onları zalimler olarak kayda geçirdi. Herkes biliyor ki muktedir olabilirsiniz fakat zulüm ile payidar kalamazsınız. O günün en güçlü isimlerinin bugün esamesi dahi okunmuyor. Bu tarihi hadiselerden gücü elinde bulunduran herkesin ders çıkarması gerekmektedir. Ne yazık ki, tarih değil hatalar tekerrür ediyor. 12 Eylül darbesinin yıl dönümünde ülkemizin bir daha böyle bir kalkışma ile karşılaşmamasını temenni ediyor, daha müreffeh ve özgür bir Türkiye tablosunun oluşmasını diliyorum.
ANNELERİN ACISINI YÜREKTEN PAYLAŞIYORUM
12 Eylül demek anaların çocuklarından koparılması demektir. Kimi gencimiz işkencede, kimi gencimiz darağacında can verdi. Bugün hâlâ akıbeti meçhul olanlar var. Türkiye, ne yazık ki yıllar boyu anaların yüreklerinde acının yoğun olduğu bir ülke oldu. İşte bunun son örneği Diyarbakır’da kaçırılan evlatları için eylem yapan annelerdir. Hemen belirtmek istiyorum ki bizim için annelerin evlat acısı her türlü tartışmanın üstündedir. Bu sebeple Diyarbakır’da evlatları için mücadele eden annelerin bu duruşlarının karşılık bulmasını temenni ediyor, annelerin sonuna kadar arkasında olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Annelerin evlatları için yaptığı mücadeleyi en mukaddes mücadelelerden birisi olarak gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Bu sebeple Diyarbakır annelerinin acısını da Cumartesi Anneleri’nin acısını da yürekten paylaşıyorum. Şairin dediği gibi; “Ben öyle bilirim ki; yaşamak, berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır.” Bu duygu ve düşüncelerle, evlatlarının akıbeti için mücadele eden bütün anneleri saygı ile selamlıyorum.