BIST 100 9.636 DOLAR 34,64 EURO 36,34 ALTIN 2.929,28
9° İstanbul
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • İçel
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

Eren Erdem: Türkiye bir siyasal değişim yaşayacak

Eren Erdem: Türkiye bir siyasal değişim yaşayacak

CHP PM üyesi Eren Erdem Silivri Cezaevi'nden Euronews için bir yazı kaleme aldı. Erdem, "Türkiye bir siyasal değişim yaşayacak" dedi.

Euronews Türkçe’nin "Cezaevinden Mektuplar" yazı dizisinde bugün eski CHP milletvekili, gazeteci ve CHP Parti Meclisi Üyesi Eren Erdem’in yazdığı mektubu yayımlandı.

Haziran 2018’de gözaltına alınan ve tutuklanan Erdem hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi.
400 günü aşkın süredir cezaevinde bulunan Erdem, Adalet Manifestosu isimli bir kitap yayımladı.

Eren Erdem'in 30 Temmuz'da kaleme aldığı mektubu şöyle:

Aslında bir tür Orta Çağ yaşıyoruz. Kahinlerin savcı, ruhanilerin hakim, büyücülerin aktör olduğu irrasyonel, ilkel ve tecrübe edilmiş yabanıl bir dönem. “Şunu dediği için bunu kast etmiş olabilir” şeklinde iddianamelerle yapılan ruhsal yargılamalarda, söz ve düşüncelerimin kastını anlatmakla uğraştım. 400 gündür önüme, bir terör örgütüyle ilişkimi ortaya koyan bir telefon dinlemesi, takip, bulgu konmadı. “Şu lafı neden söyledin” ile başlayıp, “bu söz, haber, örgüte yardım delilidir” şeklinde biten yargılamalar yaşıyorum.

Kendimi bazen Dimitrov, bazen Sokrates, bazen de “Exorcism” filmindeki rahip gibi hissediyorum. Karşımdaki yargıçların üzerine kutsal su döktüm. Ki bu adalettir. Ama bedenlerini ele geçiren şeytanı çıkartamadım. Neticede bu şeytan güce tapınma hırsıdır.
Ben, siyasi mücadelesi nedeniyle, milletvekili sıfatıyla yaptığı demokratik ve eleştirel tavrı nedeniyle cezaevinde rehin olarak tutulan biriyim. Tarihin tüm kötü karakterlerini müşahede ettiğim, tek amacı kellemi almak olan yargıçların kurgusundan ibaret mahkemelerde yargılanıyorum.

Bazen Lubumbu’yu düşünüyorum o heyet karşısında. Ki Mandela’nın sabrıyla Ulrike Meinhof’un çılgınlığı arasında gidip gelirken, kötülüğe karşı mücadele eden bir Marvel kahramanına dönüşüyorum çoğu kez. Keşke Hannah Arendt bu yargılamaları izleseydi. Soykırımcı katil Nazilerin hesap verirken inanılmaz sakin olmasına şaşıran Arendt, benim öfke ve durağanlığı birleştiren ruh halimden ilginç psiko-sosyal çıkarımlar ortaya koyabilirdi.

Sevgili Rengin...

Ben 400 gündür fikir ve düşüncelerini açıkladığı için cezaevinde tutulan bir siyasetçi, gazeteci ve yazarım. Cezaevinde 1 yıldan fazladır gördüğüm zulümleri hiç anlatmadım. Bunun sebebi, hükümetin beni bir propaganda aracına dönüştürmesine müsaade etmeme irademdir. Böylesi bir anlatım, eleştirel düşünen herkesi korkutabilirdi. Ki cezaevinde tutulmamın amacı budur.
Ben, o karanlığa zafer narası attırmadım. Onlara aslında bir “kaybeden” olduklarını gösterdim. Örneğin bana “CHP’ye iftira at, kurtul” diyen kişilere, pek üslubum olmasa da küfür ettiğim için 8 ay psikolojik işkence ve tecrit yaşadım. Peki ne oldu? Direndim, açlık grevi yaptım ve yıktım o tecridi. Zalimler iradem önünde diz çöktü. O gün de yaşadığı çileyi anlatıp kendimi propaganda aracı yaptırmadım. Bedelse bedel ödeyeceğiz.

Ben ve benim gibi düşünceleri yüzünden hapsedilmiş olanlara kumpas kuranlar, zulmedenler elbette bağımsız mahkemelerde yargılanacak ve hesap verecek. Çünkü suçsuz insanları hapsetmek suçtur.

Gazetelere, cezaevi zulmünü anlatarak zaten az saygıda kalan demokratın kalbine korku salamayız. Bu, bilinçli bir aydına yakışmaz. Ancak, bir erken seçim yaşayacağımız açık ve bu seçimde Türkiye bir siyasal değişim yaşayacak. Akabinde, ben ve benim gibi düşünceleri yüzünden hapsedilmiş olanlara kumpas kuranlar, zulmedenler elbette bağımsız mahkemelerde yargılanacak ve hesap verecek. Çünkü suçsuz insanları hapsetmek suçtur.

Benim dosyam tam bir skandal. Keza Sayın Demirtaş’ın dosyası gibi, hiçbir maddi bulgu yok. Mesela, size “bu yalan” diyebileceğim bir telefon kaydı, bir belge, delil yok. 32 sayfalık iddianamede tek delil gizli bir tanık. Bu gizli tanık aynı zamanda açık tanık ve sanık. İlk duruşmada, gizli tanık ifadesini reddedip, “HSK Genel Sekreteri Fuzuli Aydoğdu bana Eren Erdem’e iftira atma telkini yaptı” dedi. Bu sayede dosya çöktü ve tahliye oldum. Sonrası malum. Tahliyeye savcı itiraz etti, henüz cezaevindeyken tekrar tutuklandım ve akabinde 4 yıl ceza aldım. Zaten her şey ortada. Açık ve net...

Cezaevi süreci;

Ben sorumlu biriyim. En ağır eziyetleri yaşasam da bunu yapanların amacına ulaşmasına direnirim. O nedenle zindanda yaşadığım zulümleri anlatacağım yer, kısa vadede olası bir seçimin akabinde kurulacak “bağımsız mahkemelerdir”. Ancak cezaevinde zulüm dışında yaşamı yeşerten işler de yaşıyorum. Temmuz ayında topraksız tarımın ilk hasadını aldım. Evcil bir arı, çekirge ve tırtılım var. Arı isimsiz. Çekirgenin adı Maho, tırtıl ise Muzo. Şiir yazıyor, inanılmaz bir tempoda okuyorum. Buradan çıktığımda bana zulmedenlere benzememek, onlara da zulmedildiğinde karşı durabilmek, herkes için adalet ve çoğulcu demokrasiyi geliştirmek için vereceğim mücadeleye hazırlanıyorum.

Onlar tüm zorbalıklarıyla beni rehin tutsun. Ben de tüm hak, hukuk ve adalet inancımla halkımın çıkarını savunmaya, geçmişte ağır bedeller ödeyen CHP’liler gibi demokrasi bedeli ödeyerek göğsüme onurlu bir madalya taşımaya devam ederim.

Onlar, benim üzerimden CHP’ye gitmeyi arzuladı. Yalnız, ben duruşumla bu hayallerini yok ettim. Baskıyla, zorbalıkla, fikir insanını esir alamayacaklarını gösterdim. Evet, zorluklar yaşadım. Ama onlar da beni hiçbir kirli, iğrenç hesaba meze yapamayacaklarını öğrendiler Şu sıralar iyi geçiniyoruz. Ben 12 Eylül’de genel başkanı Zincirbozan’da bedel ödemiş bir partinin mensubuyum. Ne hapis, ne zor, ne baskı fikirlerimi açıklamamı engelleyemez. Keza burada ne kadar tutacakları umurumda değil. Asla mihnet etmedim, etmem. Onlar tüm zorbalıklarıyla beni rehin tutsun. Ben de tüm hak, hukuk ve adalet inancımla halkımın çıkarını savunmaya, geçmişte ağır bedeller ödeyen CHP’liler gibi demokrasi bedeli ödeyerek göğsüme onurlu bir madalya taşımaya devam ederim. Kalem, kağıt ve gazete geldiği sürece sorun yok. :) Esas bu uyduruk dosyalarla beni esir alanlar, yarın yargı özgürleşince ne diyecek, onlar düşünmeli. AİHM sürecimiz başladı. Hak ihlali kararını kesin görüyorum. Sabırla bekliyorum.

Cezaevinde yazdıklarım;

Güne erken başlarım. Saat 9’da spor yapar, 10:30’da gazeteyi elime alırım. Ve 11:00’de Medya Mahallesi’nde Ayşenur Arslan’ı izlerim.

Kahvaltı menüm; 1 kase yoğurt, 2 salatalık. Ara öğün yemem. Akşam bir kase yoğurt (sarmısaklı), salata ve gün içinde verilen yemek. Günde iki saat yürüyüş, 5 litrelik damacanayı kaldırıp indirerek kol egzersizi yapıyorum.

Osman Kavala ile aramızda bir cam var. Gün içinde bağırarak sohbet ederiz. Selçuk Kozağaçlı ile avukat mahallinde görüşüyoruz. Her gün koğuşu temizlerim muhakkak. Verilen yemekler çok yağlı olduğundan süzerim.

Ben, 3 tane tek kişilik koğuşun açıldığı bir avluya çıkıyorum. Avlu 12 saat açık. Yan koğuşta bir MHP’li ülkücü var. Çok iyi anlaşıyoruz. Cezaevinde 2 kitap yazdım. Toplam 14 kitap oldu yazdığım. İlk kitabım “İç”ti. Bir felsefe metni. Ve İstinaf savunmamdan oluşan “Adalet Manifestosu” yeni çıktı. Çok önemli bir metin. Adalet noktasında, yargı sistemimizin temel çelişkilerini ve çözüm önerilerimi içeren bir savunma. Benim savunmalar hep böyle. Çünkü dosyamda bana sorulan bir soru yok. Mesela telefon tapesi, dijital bir materyal, bir takip, belge yok. Pideci, parkeci, ETS tur ile görüşme bile yok. Dolayısıyla, “gizli tanık da bana iftira ettiğini kabul ettiğinden” savunma süremi propaganda ile geçiriyorum. Adına yakıştığına inanıyorum.Bana, hücreme, yaşadıklarıma ve fikirlerime ışık tuttuğunuz için euronews’e teşekkür ederim.

Sonraki söyleşimizi yüz yüze yapmak umuduyla.

Eren Erdem

30.07.2019

Silivri Cezaevi

Eren Erdem: Türkiye bir siyasal değişim yaşayacak - Resim : 1

Eren Erdem: Türkiye bir siyasal değişim yaşayacak - Resim : 2

Eren Erdem: Türkiye bir siyasal değişim yaşayacak - Resim : 3

NE OLMUŞTU?

Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmiş dönem milletvekillerinden, gazeteci ve Parti Meclis’i üyesi Eren Erdem 29 Haziran 2018’de gözaltına alınarak çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.

Avukatı Onur Cingil, 24 Haziran 2018’deki genel seçimlerin ardından milletvekili listelerinin kesinleştiği, yani Eren Erdem’in milletvekilliğinin düştüğü gün iddianamenin hazırlandığını, aynı gün kabul edildiğini, aynı gün hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulduğunu ve ertesi gün de tutuklandığını söylüyor.
Yargılama süresince “pek çok” ilkin gerçekleştiğine dikkat çeken Cingil, Eren Erdem’in 7 Ocak 2019’da tahliye edildiğini, ancak aynı gün bir üst mahkemenin kararıyla yeniden tutuklandığını vurguluyor.

1 Mart’ta kararını açıklayan mahkeme Eren Erdem’e, "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası verdi.

Bu karara göre Eren Erdem 13 ay daha cezaevinde kalacak. Erdem hakkında verilen karar için 29 Mayıs’ta İstinaf Mahkemesi’ne yapılan başvuru henüz sonuçlanmadı. Aynı şekilde Mart ayında Anayasa Mahkemesi’ne avukatları tarafından yapılan başvuru da mahkeme tarafından henüz görüşülmedi.