Grev kararları 60 gün süreyle ertelenerek fiili olarak yasaklanmış oldu. Kararda, “Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Anonim Şirketine ait Mersin'in Akdeniz İlçesi Kazanlı mevkiinde yer alan soda ve krom üretim tesisleri ile Adana'nın Seyhan İlçesi, Arabali mevkiinde yer alan tuz işletmesinde Petrol-İş Sendikası tarafından alınan grev kararının genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğünden 60 gün süreyle ertelenmesine, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi Kanununun 63'üncü maddesi gereğince karar verildiği” bildirildi.
PETROL-İŞ: KARAR GREV HAKKINI DA TİS HAKKINI DA ENGELLİYOR
Petrol-İş Genel Başkanı Süleyman Akyüz yaptığı yazılı açıklamada bu kararla işçi sınıfının grev hakkının elinden alındığını vurguladı.
Akyüz açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Cumhurbaşkanının grev erteleme kararı, ülkemizde grev hakkının fiilen ortadan kaldırıldığının yeni bir kanıtı olmuştur. Salgında emekçileri değil işverenleri kollayan hükümet, verdiği bu kararla grev hakkının yanı sıra toplu iş sözleşmesi hakkının kullanımını da engellemektedir. Grev yasaklarının kapsamının zaten yeterince geniş tutulduğu ülkemizde, bu yasağın bulunmadığı işyerleri için de grev erteleme kararları devreye sokulmaktadır. İşçi sınıfının grev hakkı elinden alınmıştır. Bu yasakçı anlayış, demokrasi ve sosyal hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmadığı gibi emekçilerin iş ve ekmek mücadelesine de ket vurmayı amaçlamaktadır. Sözleşme yürürlük başlangıcı itibariyle 557 üyemizin çalıştığı Soda Sanayii AŞ’de, üyelerimizin hakları için sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”
EMEP: AKP GREV YASAKLAYARAK İŞÇİNİN PAZARLIK HAKKINI ELİNDEN ALIYOR
EMEP Mersin İl Başkanı Mehmet Taşçı, grev yasağına ilişin açıklamasında “AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan grev yasağı kararıyla; işçinin değil işverenin yanında durduğunu gösterirken Türkiye de işçilerin toplu pazarlık ve toplu sözleşme hakkını iktidar gücünü kullanarak yok etmektedir” dedi.
AKP hükümetinin daha önceki grev yasaklarını anımsatan Taşçı, "Bir kez daha işçi sınıfının karşısında olduğunu gösterdi. Bir kez daha serbest toplu pazarlık ilkesini yok sayarak patronlara kıyakta bulundu. Her gün yeni zamların geldiği günümüz koşullarında elektrikten suya, temel gıda maddelerinden temizlik ürünlerine kadar her şeyin katbekat arttığı bu günlerde Soda Kromsan ve tuz işletmesi işçilerine aldıkları 2500-3000 TL maaşa devam ederek yokluk içinde çalışma ve yaşama dayatılmaktadır" ifadelerini kullandı.
'GREV YASAĞININ HUKUKİ VE HAKLI HİÇBİR GEREKÇESİ YOK'
Grev yasağının hukuki ve haklı hiçbir gerekçesi olmadığının altını çizen Taşçı, “İşçilerin grev hakkı anayasal güvence altında olan bir haktır. Daha önce grev yasaklarının hak ihlali olduğuna dair Anayasa Mahkemesinin grev yasağıyla ilgili işçiler lehine verdiği kararları mevcuttur. Ancak patronların partisi AKP tarafından bu hak yok sayılıyor. AKP, Anayasa Mahkemesinin kararını ve dolayısıyla Anayasal düzeni yok saydı. İşçiler bugün Anayasal haklarını savuma görevi ile karşı karşıya kalmıştır” dedi.
'BU NASIL BİR MİLLİ GÜVENLİKTİR Kİ HEP İŞÇİLERİN ALEYHİNE PATRONLARIN LEHİNE İŞLİYOR'
AKP iktidarı döneminde tekstilden, metale, lastikten, şişecama ve hizmet sektörüne kadar birçok işkolunda grevin milli güvenlik ve halk sağlığı gerekçesiyle yasaklandığını belirten Taşçı şu ifadeleri kullandı:
“Bu nasıl bir milli güvenliktir ki hep işçilerin aleyhine patronların çıkarına işliyor. Pandemi döneminde kısa çalışma ödeneği, yasal ücretsiz izin uygulaması, ekonomik destek paketi gibi teşvikler patronlara sunuldu. İşçi ise toplu pazarlık hakkını, grev silahını devreye soktuğunda yapılan ilk uygulama grev yasağı oluyor. AKP hükümeti, işçilerin biriken tüm ekonomik sosyal sorunların çözümünü grevi yasaklamada buluyor. Grev yasağı fiilen sendika ve toplu sözleşme hakkının yok edilmesidir. Cumhurbaşkanı hepimizin gözlerinin içine bakarak patronlara ‘Grev yasakladık, daha çok kazandınız’ diyebiliyor.”
'MÜCADELE ETMEZSEK, GELECEK GREVLERİN YASAKLANMASINI ENGELLEYEMEYİZ'
İşçilerin grev haklarını fiilen kullanmaması ve diğer iş kollarından işçilerin de bu hak etrafında toplanmaması halinde bunun sonra grev yasağı olmayacağını ifade eden Taşçı, şöyle devam etti:
"Bundan önce cam ve metel iş kolundaki grev yasaklamalarını mahkemeler hukuksuz buldu ama işçiler emekçiler olarak bizler grev hakkımızı savunmaz ve grev yasağına karşı mücadele etmezsek, gelecek grevlerin yasaklanmasını engelleyemeyiz. Hükümetin ve patronaların grev yasaklarını aşmak için, grev hakkını fiilen kullanmaktan başka seçenek kalmamıştır. Bu saldırılar işçilerin birliğiyle ve mücadelesiyle püskürtülebilir. Partimiz işçilerin birliği, beraberliği ve grev hakkını yeniden kazanmak için girişeceği iş, ekmek, özgürlük mücadelesinde Petrol-İş üyesi işçilerin yanında olacaktır.”
CHP'Lİ ALPAY ANTMEN: SARAY İŞÇİLERİN HAKKINI GASBETTİ
Karara tepki gösteren CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen de “Saray önce işçilerin hakkını gasbetti, şimdi de işçilerin hakkını arama hakkını gasbetti” dedi.
Antmen, grev yasağının tamamen keyfi ve hukuksuz olduğunu söyleyerek “60 gün sonunda anlaşma sağlanamazsa Yüksek Hakem Kurulu’na gidileceği için ‘erteleme’ demek yasaklama anlamına geliyor. Oysa grev ve toplu sözleşme bir haktır” dedi.
Antmen, Petrol-İş Sendikası'nın Şişecam'da bugün başlatacağı grevin, Cumhurbaşkanı Kararı ile yasaklanmasının ancak diktatörlük yöntemi ile açıklanabileceğini ifade ederek “Diktatörlük, işçilerin grevini ‘genel sağlığı ve millî güvenliği bozucu nitelikte’ olarak değerlendirdi. Kendi mitingleri, çay dağıtma toplantıları, kongreleri sağlığa uygun ama işçi-emekçi hakkını arayınca uygun değil öyle mi” ifadelerini kullandı.
'İŞÇİLERİ DÜŞMAN OLARAK GÖRÜYOR'
CHP’li Antmen, grev kararının engellenmesinin milli güvenlik ile ilgisinin bulunmadığını, tamamen sarayın korkusundan ve işçi düşmanlığından kaynaklandığını belirterek “İşçilerin haklarını aramasının milli güvenlikle ne ilgisi var? İşçiler bu ülkenin vatandaşı, emekçisi, üreticisidir. Bu ülkenin gerçek sahipleridir. Saraydaki beyefendinin güvenlik dediği şey yandaş 5’li müteahhit çetesinin ve kendi rantının güvenliği herhalde. Millet açlıktan ölse de sarayın umurunda olmaz. Çünkü insanların hakkı, refahı, mutluluğu tarihte hiçbir diktatörün umurunda olmamıştır, Türkiye’deki diktatörün de umurunda olmayacaktır. Umursadıkları tek şey rantları, yandaşların ve ailelerinin şirketleri ve lüks yaşamıdır. Bu da emekçinin, işçinin ve vatandaşın sömürülmesine ve sefalete sürüklenmesine bağlıdır. Olay bundan ibarettir” dedi.
İİSŞP: EMEK KARŞITLIĞI, DEVLET POLİTİKASI HALİNE GETİRİLİYOR
İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu (İİSŞP) Dönem Sözcüsü Banu Tuna, Adana ve Mersin’de yasaklanan grevle ilgili yaptığı açıklamada; “İşçinin üretimden gelen gücünün gasbedilmesi karşısında sessiz kalmayacağız” dedi.
Hükümet, arka arkaya aldığı kararlarla emekçinin kıdem tazminatı gibi kazanılmış haklarını geriletmeye, gasp etmeye yönelik girişimlerde bulunmakla kalmadığını, işçinin üretimden gelen gücüne de el koymaya çalıştığını belirten Tuna, “Petrol-İş Sendikası'na bağlı Şişecam'ın Mersin ve Adana'daki fabrikalarında bugün başlatacağı grevin Cumhurbaşkanı Kararı'yla 60 gün ertelenmesi, bu durumun son örneğidir. Karara gerekçe olarak grevin, "genel sağlığı ve millî güvenliği bozucu nitelikte" olduğunun gösterilmesi ise özellikle COVİD-19 salgını sonrası sivil toplumun, meslek örgütlerinin susturulması için kullanılan argümanla aynı amacı taşımaktadır” dedi.
AKP iktidarı döneminde toplam 17 grevin yasaklandığını hatırlatan Tuna şu ifadeleri kullandı:
“40 bin işçiyi temsil eden Petrol-İş’in 2014 ve 2018’deki grev kararları da aynı gerekçeyle ertelenmiştir. Milli güvenlik gerekçesi, işçi hareketini durdurmak için kullanılan bir araca dönüştürülmüştür. İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu (İİSŞP) olarak, iktidarın uygulamalarının karşısında olduğumuzu, işçinin üretimden gelen gücünün gasp edilmesi karşısında sessiz kalmayacağımızı bildiririz.”