Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının “esastan bağlayacağı olmadığı” görüşünü dile getirdi.
Uçum, "AİHM ve AYM'nin kararları hiyerarşik değil yönlendirici denetimdir. AİHM ve AYM'nin kararları dosyaların yeniden ele alınması konusunda bağlayıcıdır. Mahkemeler yeniden bakmak zorundadır. Yeniden baktığında yeni hüküm kurabilir ya da kurmayabilir" ifadelerini kullandı.
Uçum, muhalefetin güçlendirilmiş parlamenter sistem taleplerine karşı da, “Adına ne derseniz deyin. Parlamenter sistemle ilgili muhalefetin tüm beklentileri bir hayalden öteye gidemez” dedi.
Sabah gazetesine konuşan Uçum, “Son dönemde AİHM ve AYM'nin kararlarını tartışmaya başladık. Bu mahkemelerin kararları bağlayıcı mıdır?” sorusuna şu ifadelerle yanıt verdi:
"Mahkeme kararları üzerinde iki türlü denetim vardır. Hiyerarşik denetim ve yönlendirici denetim. Hiyerarşik denetim dikey bir ilişki içerisinde temyiz mercilerine aittir. Bunlar da Yargıtay ve Danıştay'dır. AİHM ve AYM'nin kararları hiyerarşik değil yönlendirici denetimdir. AİHM ve AYM'nin kararları dosyaların yeniden ele alınması konusunda bağlayıcıdır. Mahkemeler yeniden bakmak zorundadır. Yeniden baktığında yeni hüküm kurabilir ya da kurmayabilir. Ceza ve Hukuk Muhakemeleri Kanunlarına baksınlar. Orada açıkça şu söylenir: AİHM kararı ile bir ihlal tespit edilirse ve talep olursa mahkemeler yargılamayı yeniden yapar. Ya önceki kararını onaylar ya da kısmen veya tamamen yeni bir hüküm verir. AİHM kararlarının esastan bağlayıcı olmadığı bu kadar açık iken ve yetki bağımsız mahkemelere aitken bağlayıcı olduğunu nasıl ileri sürüyorlar. Bu eleştiriyi yapanlar demek ki yürürlükteki hukukumuzu, CMK ve HMK hükümlerini tanımıyor. Yürürlükteki hukuku tanımayanların görüşlerine hukuki bir değer atfetmek mümkün değil. Bu durumda demek ki siyasi bir yaklaşım var ve siyasi yaklaşımları da hukuk alanında görmek ciddi hata olur."
"PARLAMENTER SİSTEME GERİ DÖNÜŞ ASLA MÜMKÜN DEĞİL"
Muhalefetin güçlendirilmiş Parlamenter Sistem vurgusunu da değerlendiren Uçum, şunları kaydetti:
"Adına ne derseniz deyin. Parlamenter sistemle ilgili muhalefetin tüm beklentileri bir hayalden öteye gidemez. Bu gerçekçi ve dürüst bir siyaset değil. Niye böyle bir hayal kuruyorlar? Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi güçlü bir yürütme anlayışına dayandığı, halk karşıtı güç odaklarını ortadan kaldırdığı ve çoklu ve çok başlı yönetime son verdiği için muhalefet başkanlık sistemine karşı çıkıyor. Çoklu yani çok başlı yönetim hayalini siyaset diye pazarlıyorlar. Parlamenter Sisteme dönerek bakanlıkları paylaşmak ve kendilerine küçük çıkar grupları üzerinden yeni hakimiyet alanları oluşturmak istiyorlar. Yani milli egemenliği parçalamak istiyorlar. Bu bir hayaldir. Parlamenter sisteme geçiş geriye gidiş demektir. Nasıl ki Cumhuriyet'ten sonra öncesine dönüş, çok partili sisteme geçtikten sonra tek partili sisteme dönüş mümkün olmadıysa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden de Parlamenter sisteme geri dönüş asla mümkün olmayacaktır."
"BUNUN ADI ERKEN SEÇİM DEĞİL SEÇİMLERİN YENİLENMESİDİR"
Uçum erken seçim tartışmalarına ilişkin de konuştu. “Parlamenter sistemin alışkanlıklarından biri de erken seçimdi. Ancak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde erken seçim gibi bir ihtiyaç söz konusu değil. Yeni anayasal sistemde erken seçim kavramı yoktur” diyen Uçum, “Cumhurbaşkanı ve Meclis 5 yıllık sabit süreyle seçilir. Meclis ve Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bunun adı erken seçim değil seçimlerin yenilenmesidir. Cumhurbaşkanı tarafından seçimlerin yenilenmesini istemenin çok olağanüstü gerekçeleri olması gerekir. Bu son çare olarak verilebilecek bir karardır” diye konuştu.
"YENİ SİSTEM SİYASİ PROJELERLE VEYA İDEOLOJİK MÜHENDİSLİKLE ERKEN SEÇİM ÜRETMEYE ELVERİŞLİ DEĞİLDİR"
"Erken seçim" tartışmasının 2023'e kadar olağanüstü şartlar ve istisnai durumlar oluşmadığı sürece “asla gerçekçi bir tartışma” olmadığını söyleyen Uçum, bu tartışmaların gündeme getirilme sebebini “2023'e kadar Türkiye'nin sahip olduğu siyasal istikrar avantajını zedelemeye dönük ideolojik bir hamle” olarak değerlendirdi. Uçum, “Özetle yeni sistem siyasi projelerle veya ideolojik mühendislikle erken seçim üretmeye elverişli değildir. Bu nedenle bu tip yapay ve sapma tartışmaları bir kenara koyup Ülkemizin her alanda ihtiyaç olan reform gündemlerine ve 2023 hedeflerine yoğunlaşmak gerekir” sözlerini kaydetti.
"MÜMKÜN DEĞİL"
“Dünyadaki Başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinde Başkanlar partili değil mi?” sorusuna verdiği yanıtta şunları kaydetti:
"Başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinde zaten Başkan partili olmak zorundadır. Demokratik sistemin esasını siyasi partiler oluşturur. Siyasi partiler seçimlere hükümet olmak için girer. Başkanlık sisteminde hükümet Başkandır. Başkan partili olmadan veya parti mecralarıyla ilişkili olmadan nasıl hükümete aday olacak. Bu demokratik bir haktır. Herkese partili olma hakkını tanıyorsun ama Cumhurbaşkanına tanımıyorsun. Bu demokratik siyasi katılım hakkına kökten aykırıdır. Trump, Biden, Macron, Mitterrand partili değil miydi? Partili olmak başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinde demokratik işleyişin kaçınılmaz bir sonucudur. Ayrıca bizim sistemde cumhurbaşkanının partili olması zorunlu bir kural değil demokratik bir haktır, bir siyasal katılım imkanıdır. İsteyen cumhurbaşkanı partili olur hatta partisinde genel başkan olur, bunu tercih etmeyen cumhurbaşkanı ise sadece üye olur veya hiçbir partiyle ilişkili olmadan cumhurbaşkanlığını yürütür. Bunu belirleyecek olan toplumsal ve siyasal dinamiklerdir. Yani başkanlık sisteminde cumhurbaşkanının hukuken partili olmasını yasaklamak tamamen anti demokratik bir durumdur. Ayrıca hangi hükümet modelinde olursa olsun tamamen hakikate aykırı olan partisiz ve siyasi tercihten bağımsız cumhurbaşkanlığını savunanlara da demokrat demek mümkün değildir."