Gündem Bilim Teknoloji Spor Dünya Ekonomi Siyaset Sağlık Eğitim Kültür Sanat Magazin Yaşam Reklam Künye Gizlilik Sözleşmesi İletişim
Yazılım ve Tasarım: Bilgin Pro © 2024KRT TV Tüm Hakları Saklıdır

Erdoğan: Müslümanın en büyük özelliği boyun eğmesi, kulluk etmesidir

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin 70. yılı kutlama töreninde konuştu. Dindar nesil düşüncesinde hâlâ aynı fikirde olduklarını söyleyen Erdoğan, "Bzim tek dinimiz İslam'dır, diğer her şey sonra gelir" dedi. Erdoğan, "Modern dünyada tüm bireyler, özgürlük peşinde koşuyor; hâlbuki Müslümanın en büyük özgürlüğü, Allah'a boyun eğmesi, kulluk etmesidir" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, "Ülkemizde ilahiyat eğitiminin gelişmesinde emeği geçen herkesi şahsım ve milletim adına şükranla yâd ediyorum. Milletimizin gönlünde yerinin olduğunu bildiğim bu kurumların geliştirilmesi için çalışacağız. Türkiye’de ilahiyat ve imam hatip eğitiminin yaygınlaştırılmasının sebebini bugün hepimiz çok acı bir tebessümle hatırlıyoruz. Az önce Diyanet İşleri Başkanımızın ifade ettiği gibi bir imam hatipli olarak çocuklarımın imam hatip kapısında, özellikle kızlarımın, neler çektiğini bilen bir baba olarak bunları yaşadık" dedi.

Erdoğan, "Tabii, Rabbim tekrarını bir daha bizlere göstermesin inşallah. Onun için de bizler de görevimizin farkında olacağız. Ben bir büyüğünüz, Cumhurbaşkanınız olarak sizlere ricada bulunacağım. Niçin ilahiyat mezunları, gerek imam hatip okullarında, gerekse düz liselerde öğretmenlik için görev almada tereddütler yaşarlar? Öğretmen bulmada maalesef sıkıntı yaşıyoruz. Nedense ilahiyat mezunları öğretmen olmaya teşebbüs etmiyor, öğretmen olmak için gayret göstermiyor. Şu anda birçok imam hatipte Kuran derslerinin boş geçtiğini biliyorum ve şahidim. Maalesef ilk yıl bir teşebbüs oldu düz liselerdeki tercihli dersler için. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine hoca bulunmuyor dersem yalan söylemiş olmam. Ben şu anda karşımda inşallah bu mevcut durumu altüst edecek gençleri görüyorum. Bunu halletmiş olalım. Ülkemin dört bir yanında sizi görev bekliyor" diye konuştu.

Erdoğan, "Nereden geldik nereye... Bir zamanlar ben ‘Dindar bir gençlik’ dedim, bana imam hatipliler bile saldırdı. Geçmişinde imam hatip olan sözde köşe yazarı “Dindar bir gençlik istiyoruz” dediğim için bana saldırdı. Bugün yine aynısı söylüyorum. İnşallah dindar bir nesil sizin ellerinizde yetişecek. Bunu başardığımız takdirde çarşıda, sokakta, pazarda tinercisini Allah'ın izni ile görmeyiz. İşte o zaman hırsızını görmeyiz ya da minimize ederiz. Alkolikleri görmeyiz. Niye? Dindar gençlik bilecek ki alkol haramdır. Dolayısıyla o yola tevessül etmeyecek. Bu konularda atılacak adımlarla dindar bir neslin olduğu ülkede tüm manevi değerlerde yüksek bir sıçrama olacak. Birbirini Allah için seven bir millet ortaya çıkacaktır. Menfaat, makam, mevki için değil" ifadesini kullandı.

Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İşte bunu sizler sağlayacaksınız. Bu adımları atma noktasında yeni bir sürecin içerisinde olmamız gerekiyor. Aksi takdirde yıllara yazık oldu deriz. İşte tek parti döneminde milletle inancı arasındaki irtibatı cenaze yıkama seviyesine düşürme gayesiyle hareket edilmiştir. Bunu bizzat sahibinden, İstanbul’daki Millî Türk Talebe Birliği’ndeki bir konuşmasında Tahsin Banguoğlu’ndan bizzat dinlemiştim. Ona Millî Eğitm Bakanlığı görevi verilmiş ve o zamanın adını vermeyelim başbakanı cenaze yıkanması ve cenaze namazı için kurslar açılmasını istemiş. Çünkü cenaze yıkama ve cenaze namazı bilinmiyor. Banguoğlu, “İmam hatiplerin menşei böyledir” dedi. Bize de imam hatip okulunda İngilizce hocam, 'Siz buraya cenaze mi yıkamayı mı geldiniz?' derdi. Tabii hep kendi kendimize zaman zaman ağlardık.

Evli olan ağabeylerimiz vardı o zaman. Bir tanesi yürekli çıktı, "Ben gelecek bu ülkeye en ideal hizmeti nasıl verebilirim diye imam hatibe geldim' dedi. Bizim içimizden doktoru, mühendisi, savcısı, cumhurbaşkanı çıktı. Onlar hedeflerine ulaşamadı. Rabbim onların niyetlerini ters düz etti. Ben Tahsin Banguoğlu’nun o konferansını unutmuyorum. Bundan sonra yapacağımız çok iş var. Bu kurumlarımızın faaliyete geçmesinde verilen izinde bu anlayış yatıyor.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin açılışında Meclis’te yapılan tartışmalarında ‘terakki hamlelerine engel olmaması’ şartının dahi ifade edildiğini görüyoruz. Buna rağmen milletimizin sahip çıkmasıyla ilahiyat fakülteleri ve imam hatip okulları milletimizin sahiplenmesiyle kök saldı. Milletimiz inancına, medeniyetine, tarihine sarıldıkça önümüzde ufuklar belirledi. Her alanda yükselişimizin önü açıldı.

Hatırlayın bir ara imam hatip öğrencileri 600 bine çıkmıştı. Ne oldu? Bir darbe 60 bine indi. Hemen kök kurutulduğu zaman o ağaç vücut bulur mu? Bulamaz. Geldik, adımlarımızı attık. Şimdi 1 milyon 300 imam hatip öğrencisi var.

Şu anda da tabii hâlâ kampanyalar yürütülüyor. Biz çalıştığımız zaman gayret ettiğimiz zaman şansın ortadan kalkması diye bir şey olur mu? Fen lisesinin, Anadolu lisesinin ne şansı varsa imam hatiplinin de aynı şansı var. Bütün engeller kalktı mı kalktı. Bu yarışı kazanan sonuçta gireceği yeri de kendisi belirleyecektir. Çağı yakalamanın yolunun geçmişimiz ile irtibatı ile kesilmesiyle ders ondan güç alarak geleceğe bakmaktan geçtiğini özellikle son 17 yılımız ortaya koyuyor. Türkiye yeniden İslam coğrafyasının umudu haline gelmişse bunda hep birlikte verdiğimiz mücadelenin katkısı var. Bizim de şu anda çektiğimiz sıkıntılar var. Yedi düvel üzerimize saldırıyor. Onlar üzerimize saldırıyor diye geçmişte olduğu gibi sünepe duruma geçip, yanaklarımızı çevirip ‘Tokatlayın’ diyecek miyiz? Dik durmaya mecburuz. Dikleşmeden yolumuza devam etmeye mecburuz.

Zira biz bir şeye inandık. O yolda da yürüyeceğiz. Bu noktada geldiğimizde yüzde 20 savunma sanayisinde yerli üretimi yapıyorduk, şimdi yüzde 70. Bugün terörle mücadelemizin en büyük sebebi komşularımız. Bir SİHA, İHA vermiyorlardı. 'Kongreden geçmesi gerekiyor' diyorlardı. Şimdi biz İHA, SİHA ve onun üzerini yapıyoruz. Akıncı diye. Onunla birlikte dünyada belki de o dünyada yalnız biz de olacak, şimdi onu başarmaya çalışıyoruz.

Bundan önce sayın Obama'ya terörle mücadelede mühimmat sıkıntımız olduğunu söyledik. ‘Göndereceğiz’ dedi. Bize akıllı bomba gelmedi. Bu tür komşular bizi akıllı bomba sahibi yaptı. Şimdi onu biz üretiyoruz. Aynı şekilde diğerlerini de biz üretir hale geldik. Şu anda bizim savunma sanayinde 2,5 milyar dolar yıllık ihracatımız var. Mayamız sağlam olduğu sürece hepsinin üstesinden geleceğimizi biliyorum. Bu konuda ilahiyat camiasına çok büyük görev düşüyor. Akademik hayatta, her bir alanda, her bir ilahiyatçımız, duruşuyla, ibadetiyle örnek olması gerekir. İslam'ı kendimizden başlayarak önce ülkemize ve dünyaya rehber haline getirme mücadelemiz mükefelliyettir.

Yüce ve hak dini İslam’ı terörle, cehaletle, geri kalmışlıkla eş değer hale getirme projesini ancak bu şekilde başarısızlığa uğratabiliriz. ABD, Bağdadi’nin tünelde öldürülmesiyle ilgili kendilerine göre ciddi bir iletişim kampanyası başlattılar. Biz de hanımını yakaladık, yaygara yapmadık. İlk defa şimdi açıklıyorum. Aynı şekilde Bağdadi'nin kız kardeşini, eniştesini üstelik de Suriye tarafında yakaladık. Bu noktada çalışmalarımızı en güçlü şekilde sürdürüyoruz ve sürdürmeye devam edeceğiz. Şu anda terör örgütüyle verdiğimiz mücadele hiçbir zaman olmadığı kadar güçlü şekilde devam ediyor.

Suriye Millî Ordusu’na ülkemizin ana muhalefeti terör örgütü diyor. Onlar benim askerimin yanında şu anda Suriye'de kendi topraklarını kurtarma mücadelesi veriyor. Bizim 10 şehit verdiğimiz yerde Millî Suriye Ordusu 144 şehit verdi. Ana muhalefet ne yazık ki onları o şekilde sınıflandırıyor. Biz tabii yolumuza kararlılıkla gideceğiz. Tüm kirli senaryolara rağmen bugün tüm dünyada ihtida edenlerin sayısı artıyor. İslam’ın yayılışına ket vurulamıyor. Merhamet dini olan İslam’ı vahşetle yan yana gösterme gayreti kalplerdeki uyanışı engellemeye yetmiyor. İslam, varlığını çok daha güçlü şekilde devam ediyor.

Çevremizdeki bütün canlılarla şüphesiz ki barış halinde olmalıyız. Çünkü İslam barış dinidir. İslam’ı bu haliyle hayatımızın merkezi haline getiremezsek istediğimize ulaşamayız. Modern dünyada tüm bireyler özgürlük peşinde konuşuyor. Müslümanın en büyük özgürlüğü Allah'a boyun eğmesi ve kulluk etmesidir. Bundan daha büyük bir özgürlük olur mu? Zıvanadan çıkmak deyimini aramızda bilmeyen yoktur. Allah'a boyun eğmediğimiz gün zıvanadan çıkmışız demektir. Biz de kendi kendimizi yok etmeye başlamış oluruz. Yaratıcısıyla aradaki bağları koparmayı sanmanın adı mutlak özgürlük değil, mutlak savrulmadır. Bu bakımdan kelime-i şehadet biz Müslümanlar için özgürlüğün anahtarıdır. Biz bu mânâdaki özgürlüğün peşindeyiz.

Üstesinden gelmemiz gereken en büyük sıkıntımız Müslümanların arasına sokulan iki büyük fitneyi kaldırmaktır. Birinci fitne mezhep mensubiyetinin kimi yerlerde ve kimi zihinlerde adeta başlı başına bir din haline getirilmesidir. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz. Bizim tek dinimiz İslam'dır. Diğer her şey sonra gelir.

Dinimizi pratikte yaşamak konusunda bizi yol gösteren mezheplerin farklı bir yere oturtulmasının farklı niyetlere hizmet inanıyorum.

Üstesinden gelmemiz gereken bir diğer mesele de terör meselesidir. Terörist kendi sapkın davası için gözünü kırpmadan masumların kanını döken kişidir. Bu bakımdan Müslümandan terörist olmaz. Utanmadan sıkılmadan İslami terör ifadesini kullanan Batı’nın önce aynaya bakması lazım. Eğer terörist arıyorsanız onlar sizde. Şu anda Batı'nın pek çok yerinde teröristler cirit atıyor. PKK'lılar, FETÖ orada.

Benim 251 evladım 15 Temmuz'da şehit edilecek birileri çıkacak hâlâ birilerini kurtarma gayesinin peşine girecek. Şehitlerimizin, gazilerimizin hesabını kim soracak?

Türkiye’nin DEAŞ ve FETÖ konusundaki net tutumu bu fitnenin üzerindeki örtüyü kaldırmış ve hakikatleri kısmen de olsa ortaya sermeye başlamıştır.

Ankara İlahiyat'ta yüzde 60 kız öğrencimiz varmış. Gelecek neslin inşası konusunda da Allah'a hamd etmekten başka şansımız yoktur. İnşallah neticeye de varalım. Bu duygularla bir kez daha Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin kuruluşunun 70. yılını kutluyorum"

İlginizi Çekebilir
SONRAKİ HABER