Meclis açılışı, gerçekleştirilen terör eylemi dolayısıyla geniş güvenlik önlemleri altında gerçekleştirildi.
Erdoğan Meclise girdiğinde CHP ve Yeşiller ve Sol Parti ayağa kalkmadı. Erdoğan'ın salona girişinde, açılışı locadan takip eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da ayağa kalkmadı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan milletvekillerine hitap etti. Meclis Başkanı Kurtulmuş ise akşam saatlerinde açılış resepsiyonu verecek.
İlk olarak Meclis Atatürk Anıtı'na çelenk konuldu, saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Anıttaki törenin ardından Meclis Genel Kurulu saat 14.00'te açıldı.
Meclis'te konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bu kadar yıl terörle mücadelede tecrübe kazanmış bir millet olarak biliyoruz ki bu saldırı o saldırıyı yapan birkaç kişiden, görünür ya da görünmez örgütlerden ibaret değildir. Terör saldırılarının arkasında silah desteği veren, siyasi destek veren birtakım güçlerin olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Hiç şüphesiz bu terör saldırısını ortaya koyanların 1 Ekim gibi bir günü tespit etmiş olmaları manidardır, tesadüfi değildir. Milli iradenin karargâhı olan Meclis'in açılış gününde yapılmasının ne anlamlar içerdiğini çok iyi biliyoruz. Türkiye, asla ve asla terörün gündemine teslim olmayacaktır."
Yeni anaysa vurgusu yapan Kurtulmuş, "TBMM bir darbe yasası olan 1982 anayasasından kurtulmak mecburiyetindedir. Bunun için önyargısız doğru zeminlerde tartışarak her birimiz kendi fikrimizi sepetlerimizdeki pamukları ortaya koyarak yeni bir anayasa ile cumhuriyetimizin ikinci asrının taçlanması için olağanüstü gayret sarf edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş'un konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan salona girdi. İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Erdoğan açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
Milli iradenin temsilcisi olarak Meclis'teki yerlerini alan 28. Dönem Milletvekillerimizi bir kez daha tebrik ediyorum. Bu çatı altında ülkemize, milletimize, şehirlerimize hizmet verecek tüm milletvekillerimize başarılar diliyorum. Milli Mücadele gibi bir destanı, zafere ulaştıran meclisimiz, bugün de Türkiye Yüzyılı'nın ufkunu aydınlatacaktır.
Cumhuriyetimizin önünde kat edecek hala epeyce bir mesafe olması, bize daha yapacak çok işimizin bulunduğunu hatırlatıyor.
Millet ve onun temsilcileri olarak farklılıklarımızı zenginlik haline dönüştürerek, ortak hedeflerimize sıkı sıkıya sarılmalıyız.
Vesayetin milli iradeyi hiçe saydığı dönemler geride kalmıştır.
YENİ ANAYASA MESAJI
Şimdi önümüzde yeni bir görev ve yeni bir fırsat var. Bu da ülkemizi cumhuriyetin ilk yıllarının ardından tekrar yeni ve sivil bir anayasaya kavuşturmaktır. ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletimizindir” yazısının hakkını ancak bu şekilde verebiliriz. Türkiye’yi 12 Eylül’de darbe yönetiminin 41 yıl önce milletimizin sırtına sardığı mevcut anaysa kamburundan kurtarmak hepimizin en öncelikli sorumluluğudur. 41 yıllık tarihinde uğradığı irili ufaklı 20’den fazla değişiklikle adeta yamalı bohçaya dönen bu anayasanın 2023’ün Türkiye’sini taşıyamadığı açıktır. Bu gerçeği ekonomiden diplomasiye adaletten hak ve özgürlüklere çok geniş bir yelpazede farklı vasilerle şahit oluyoruz. Esasen yeni anaysa meselesi 10 seneyi aşkın süredir meclisimizin gündemindedir. Hatta yarım kalmış olsa da bu doğrultuda atılan kimi adımlar oldu. Cumhur İttifakı olarak 2021 yılında yeni anayasa için önce kendi hazırlıklarımızı yaptık ardından diğer siyasi partileri de hazırlık yapmaya davet ettik. Maalesef bu samimi davetimiz karşılık bulmadı. Lafa gelince sürekli darbe anayasasından şikâyet edenler, iş somut adım atmaya gelince ne yazık ki konfor alanlarının dışına çıkmak istemediler. Buna rağmen ümidimizi asla kaybetmedik. Her anayasanın ayrı bir hikayesi vardır. Türkiye 1921-24-61-82 anayasalarıyla dönemlerinin olağanüstü şartları içinde tanıştı. Bugün ülkemizin şartlarının ilk defa demokratik sisteminin kendi tabii işleyişi içinde bir anayasayı hazırlamaya ve milletin takdirine sunmaya uygun olduğuna inanıyoruz. Türk demokrasisinin ulaştığı olgunluk seviyesi anaysa meselesinde 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlayan kötü geleneği tamamen sona erdirmeye fazlasıyla yeterlidir. Devletin ve milletin ortak geçmişini ortak geleceğini kuşatmayan bir anaysa ülkeye fayda getirmez. Şahsım ve Cumhur İttifakı partileri olarak grubu olsun olmasın tüm partileri tüm milletvekillerini tüm toplumsal kesimleri bu konuda sözü ve teklifi olan herkesi yapıcı bir anlayışla yeni anayasa çağrımıza katılmaya davet ediyoruz.
Meseleye ülkenin ve milletin temel değerlerine kırmızı çizgileri net Türkiye Yüzyılı hedefimize uygun şekilde uzlaşmaya açık şekilde yaklaşabilelim. Bunu başardığımızda diğer tüm konuların üstesinden geleceğimizden şüphe duymuyorum. Türkiye milletimizin hayali olan böyle bir anayasayı hak ediyor. Türkiye ülkenin ve toplumun gerisinde kalan değil önünü açan ufkunu genişleten bir anayasayı hak ediyor. 15 Temmuz gecesi darbecilerin silahlarına meydan okutan bu necip millet demokrasi mücadelesini sivil anaysa ile taçlandırmayı fazlasıyla hak ediyor.
Bu vesile ile cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk döneminde tecrübelerin ışığında ortaya çıkan iyileştirme ihtiyacını da yeni anayasa çalışmaları kapsamında değerlendirebileceğimizi ifade etmek istiyorum. Yeni anayasa ile birlikte yönetim sistemi tartışmalarını sona erdirme imkanı bulacağız. Gördüğünüz gibi biz ülkemizi ve milletimizi Türkiye yüzyılı anayasasına kavuşturmak için her türlü uzlaşmaya açık davranıyoruz. Diğer siyasi aktörlerden de aynı yapıcı yaklaşımı bekliyoruz.
6 ŞUBAT DEPREMLERİ
Bölgede kurulan 186 bin konteynerde 600 bine yakın vatandaşımız barınıyor. Yaklaşık 327 bin hanedeki 1,3 milyon vatandaşımızın yararlandığı kira yardımı ve diğer yöntemlerin dereye alınmasıyla açıkta kimse kalmadı. Yapımına fiilen başladığımız konut sayısı 200 bini, yerinde dönüşüm için başvuranların sayısı ise 212 bini geçti. Yakında inşası tamamlanan deprem konutlarını hak sahiplerine teslimine başlıyoruz.
Bu sabah, emniyet birimlerimizin vakitli müdahalesi neticesinde iki caninin etkisiz hale getirildiği eylem, terörün son çırpınışlarıdır. Alçaklar, emellerine ulaşamamıştır asla da ulaşamayacaktır.
FETÖ ihanet şebekesinin yaymaya çalıştığı 'yıkılmadık, ayaktayız' havası, bir çeşit mezarlıkta ıslık çalma gayretidir. Bu ülkede bir daha asla FETÖ yeniden dirilemeyeceği gibi benzer örgütlerin de yeni ihanetler sergileyebilmesi mümkün değildir. Ne devletimiz, ne milletimiz ne de siyaset kurumu böyle bir durumun ortaya çıkmasına müsaade etmeyecektir.
ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ ÇIKIŞI
Operasyonlarımız neticesinde adeta can çekişen terör örgütlerine siyasi hesaplarla moral aşılamanın vebali çok ağır olacaktır. Özellikle sanat öne sürülerek milli iradeye kast edenlerin propagandasının yapılmasını kabul edemeyiz. Kültür sanat gibi insanı yücelten ortak değerlerin insanlık ve demokrasi düşmanların istismar alanı haline dönüşmesine sorumluluk makamında olan bizlerin karşı çıkması hayati öneme sahiptir.
"AVRUPA BİRLİĞİ'NDEN BEKLENTİMİZ YOK"
Türkiye’nin gücü, sadece içerideki imkân ve kabiliyetlerinden kaynaklanmıyor. Bizim gücümüzün asıl önemli kısmı, ortak medeniyet, tarih ve kültür mirasını paylaştığımız, insani değerlerimizle gönüllerine girdiğimiz yüz milyonlarca dostumuzdan geliyor. Bugün Türk Cumhuriyetleri’nden Afrika’ya, Balkanlar’dan Asya’ya, Kafkasya’dan Körfez’e kadar dünyanın dört bir yanında “Türkiye” denilince insanların gözleri doluyor, yürekleri huzur ve güven kaplıyor.
Milletimiz sevinince sevinen, üzülünce hüzünlenen, Türkiye’nin başarılarıyla gurur duyan, 6 Şubat’ta olduğu gibi en zor zamanlarımızda imdadımıza koşan yüz milyonların varlığı, bizim için eşsiz bir kazanımdır. Bunun için dış politikaya daima çok önem verdik, veriyoruz. Kimi zaman yaptığımız fedakârlıkların, verdiğimiz emeklerin karşılığını alamadığımız durumlar elbette oldu.
Mesela Avrupa Birliği’yle ilişkilerimiz bunlardan biridir. Biz Avrupa Birliği’ne verdiğimiz her sözü tuttuk, ama onlar bize verdikleri sözlerin neredeyse hiçbirini yerine getirmediler. Yönetimler değişse de, Avrupa Birliği’nin ülkemize yönelik adaletsiz ve ahde vefa ilkesiyle bağdaşmayan tarafgir tutumunda bir değişiklik olmadı. Kâğıt üzerinde ortaya koydukları ilkeleri, kuralları, süreçleri hiçe sayan bir yaklaşımla ülkemize haksızlık üzerine haksızlık yaptılar. Türkiye olarak, 60 yıldır kapısında bekletildiğimiz Avrupa Birliği’nden herhangi bir beklentimiz yok.
Şayet, bize karşı örtülü bir yaptırım gibi kullandıkları vize dayatması başta olmak üzere haksızlıklarından geri dönerlerse, kendi yanlışlarını düzeltmiş olurlar. Yapmazlarsa; siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri olarak bizden herhangi bir beklentiye girme hakkını tümüyle kaybederler. Eğer, artık iyice lafta kalan tam üyelik sürecini sonlandırmak gibi bir niyetleri varsa, işin o tarafı da kendi bilecekleri iştir.
Biz, demokrasi, adalet ve özgürlükler noktasında Kopenhag Kriterleri’ni gerekirse Ankara Kriterleri yapar, yine yolumuza devam ederiz. Son 21 yılda hak ve özgürlükler konusunda hayata geçirdiğimiz, “sessiz devrim” olarak nitelenen tüm reformları, birileri istediği için değil, milletimiz en iyisine, en ilerisine layık olduğu için yaptık.
Avrupa Birliği’ne rağmen sabırla bugünlere getirdiğimiz tam üyelik sürecimizde yeni dayatmalara, yeni şartlara tahammülümüzün kalmadığını burada tekrar ifade etmek istiyorum.
"BİR KEZ İHANET EDEN HER ZAMAN İHANET EDER"
Diğer yandan, Avrupa Konseyi’nin bir kurumu olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği son kararlar, adeta bardağı taşıran damla olmuştur. Bu karardan cesaret alan terör örgütü mensupları ve yandaşları beyhude yere heveslenmesinler. Maşeri vicdanda zaten mahkum olan FETÖ’cü alçaklara bu karardan ekmek çıkmaz.
Türkiye, bu ihanet çetesiyle mücadelesinden milim geri adım atmayacak, herhangi bir tavize, eskiye dönüşe müsaade etmeyecektir. Bir kez ihanet eden, her zaman ihanet eder. Milletimiz bir defa ısırıldığı delikten ikinci kez ısırılmayacak kadar basiret ve feraset sahibidir.
Bununla birlikte, karşımızdaki tablo, Avrupa’daki muhataplarımızın Türkiye’nin istiklali ve istikbali uğrunda ödediği bedellere en küçük bir saygılarının kalmadığının işaretidir. Bazı ülkelerin etkisi altında kalarak yetkilerini aşan, Türkiye’nin egemenlik haklarını hiçe sayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne, sistemin kurucu üyesi İngiltere bile tahammül edememiştir.
Bizim de terör örgütleriyle aynı hizada sıralanan kurumların kararlarına ne saygı duymamız ne de onların dediklerine kulak asmamız mümkündür. Üstelik mesele sadece bundan da ibaret değildir. Bize demokrasi dersi verenler, kendi bünyelerini zehirli bir sarmaşık misali saran İslam düşmanlığı karşısında üç maymunu oynamaktadır. İslam düşmanlığını adeta kutsayanlar, bu yöndeki her adımı doğrudan veya dolaylı olarak destekleyenler, Türklere ve Müslümanlara yönelik nefret suçlarına göz yumanlar, kendi sonlarını hazırlamaktadır.
Hep söylediğimiz gibi; hangi bahaneyle olursa olsun terör örgütleriyle, İslam’a ve Türklere karşı düşmanlık besleyenlerle aynı çuvala girenler, bir gün aynı akıbete maruz kalmaya mahkûmdur.
Türkiye’ye karşı hasmane politika izleyip de günün sonunda kazançlı çıkan hiçbir ülke, hiçbir toplum, hiçbir kurum yoktur. Aynı şekilde Türkiye’nin dostluğunun ne kadar değerli ve kritik olduğunu, Karabağ’dan Libya’ya, Suriye’den Somali’ye kadar tüm kardeşlerimiz çok iyi bilmektedir. Ülkemiz, bu bölgelerde adaletten, meşruiyetten ve insan hayatından yana ağırlığını koyarak, zulme ve işgale geçit vermemiştir.
Son olarak 30 yıllık işgalin ardından, Azerbaycan toprağı olan Karabağ özgürlüğüne kavuşmuş, hamdolsun, burada da hak yerini bulmuştur. Biz, dostlarımızı çoğaltma konusunda samimi bir gayret içindeyiz. Uzattığımız dostluk elini tutan herkesle, ortak çıkarlar doğrultusunda yol yürümekten memnuniyet duyarız.
Diyalog ve diplomasiye alan açıldığında, ne kadar çetrefil olursa olsun, çözülemeyecek hiçbir sorun görmüyoruz. Nitekim son dönemde bu doğrultuda pek çok önemli adımı başarıyla attık. Ülkemizin etrafında bir barış ve huzur kuşağı oluşturma hedefimizde ciddi mesafe aldık. Bölgesel entegrasyon projeleriyle işbirliğimizi derinleştirmeye çalıştık. Bunlara yenilerini eklemeye hazırız. Bize bir adım gelene, biz koşarak gideriz.
Yeter ki Türkiye’nin egemenlik haklarına, büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımlarına, kırmızı çizgilerine, birlikte kazanma ilkesine saygı duyulsun. Bunları sağladığımızda, hiç kimseyle konuşamayacak, müzakere edemeyecek, anlaşamayacak hiçbir meselemiz yoktur. Tüm bu politikalarda Cumhur İttifakı olarak tesis ettiğimiz anlayış birliğine, Meclisimizdeki diğer grupların ve partilerin de en geniş şekilde katkı sağlayacağını ümit ediyoruz. Hadiseye, “mesele Türkiye ise, geri kalan her şey teferruattır” diye bakıyoruz.
Rotasını milletin çizdiği, önceliklerini milletin belirlediği, milletle aynı yöne bakan, aynı istikamette yürüyen tüm aktörlerden bu hassasiyetle hareket etmesini bekliyoruz.
"HAKSIZLIKLAR KARŞISINDA SUSMAYACAĞIZ"
Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına kavuşmanın haklı gururunu yaşadığımız 2023 senesini, ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz açısından yeni bir dönemin müjdecisi haline getirmek bizlerin elindedir.
Bunu da beraber konuşarak, tartışarak, uzlaşarak ve neticede Türkiye ortak paydasında buluşarak başarabiliriz.
Demokrasiyi, diğer yönetim tarzlarına göre üstün kılan en önemli vasfı, toplumsal müşterekleri artırmaya imkân tanımasıdır.
Demokrasiyi güçlendirmek, bu bakımdan milletin birliğini, bütünlüğünü, bir arada barış ve huzur içinde yaşama iradesini de güçlendirmek demektir.
Hakarete, iftiraya ve yalana varmadığı sürece her türlü tenkide, milletimize faydası dokunacak her türlü teklife açık olduğumuzu tekrar vurgulamak istiyorum.
Biz, her hal ve şart altında doğru bildiklerimizi, ülkemizin hayrına olduğuna inandığımız hususları açık yüreklilikle dillendirmeye devam edeceğiz.
Elbette haksızlıklar karşısında susmayacağız.
Milletin, sandıkta bizlere emanet ettiği muazzez iradesine kesinlikle leke sürdürmeyeceğiz.
Vesayetin her türlüsüne karşı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gerekirse göğsümüzü siper edeceğiz.
Türkiye’yi ve Türk Milleti’nin çıkarlarını küresel arenada cesaretle savunurken, hiç kimseden çekinmeyeceğiz.
Ama istiklal ve istikbalimiz adına verdiğimiz bu mücadeleyi, mümkün olan en geniş zeminde ve mutabakatla yürütmenin çabası içinde olacağız.
Meclis çatısı altında ülkemize hizmet gayesiyle çalışan siyasi partilerin, 85 milyonun her bir ferdinin birikiminden istifade etmeye gayret edeceğiz.
Meclisimizin yeni yasama yılının yeni bir işbirliği ruhuna kapı aralamasını ümit ediyorum.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.
Bu duygularla bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28’inci Dönem 2’nci Yasama Yılı’nın hayırlı olmasını diliyorum.
Milletvekillerimize yeni yasama yılında Mevla’dan başarılar temenni ediyorum.
Türkiye Yüzyılı’nı inşa etme mücadelemize vereceğiniz destekler için her birinize şimdiden teşekkür ediyorum.